Gürkan Çakıroğlu yazdı: Türk milliyetçiliği içinde bulunduğu krizden nasıl çıkabilir?

Türkiye milliyetçiliği tartışıyor, milliyetçiliğin bir kriz içerisinde olduğunu dillendiriyor. Tartışmalar somut olarak MHP-İYİ Parti etrafında ve lider veya ittifak değişikliği üzerinden ilerliyor. Peki bu ne kadar sağlıklı? Yani milliyetçi partilerin iktidar-muhalefet denkleminde konumlandıkları yer değişirse veya Devlet Bahçeli ya da Meral Akşener koltuklarını bırakırlarsa milliyetçi bir parti milletin teveccühüne mazhar olup seçimlerde birinci parti olabilecek mi? Olumlu cevap verebilmek tabii ki mümkün değil.

Türk milliyetçiliği aslında uzun bir süredir derin bir kriz içerisinde. Lakin kriz yeni yeni gün yüzüne çıkıyor. Zira Cumhur İttifakı ile birlikte milliyetçilerin fikirlerinin iktidar olması ve eylemlerinin ülkeye şekil vermesi sorunları net bir şekilde görünür kıldı.

Milliyetçi partilerin içinde bulundukları ittifaklardan bağımsız, lider değişimi ile açıklanamayacak ve aşılamayacak kadar büyük bir kriz bu. Bu kriz, temelinde doktrinel. Milliyetçilik siyasetteki temsiliyeti ve millete bakışı ile adının hakkını vermekten yani milletten gelmekten, milleti gözetmekten, milletin hakkını korumaktan uzak.

Milliyetçilik mevcut hali ile milletten kopuk, millete güvenmeyen bir avuç egemen sınıfın güç ve sermayeyi kendi arasında pay ettiği “devlet” yönetiminin nöbetçiliğinden başka bir şey değil. Türk, “milliyetçi” arkadaşlar için bu düzeni korumak adına sadece bir araç. Yani kara budun ak buduna hizmet ettiği sürece makbul. Türklükle, Türkçülükle aldatarak Türk’ün hakkını gasp ediyorlar. “Devlet” ise onların çıkarlarına hizmet ettiği sürece kutsal.

Türk kimdir, hikâyesi nedir? Orta Asya bozkırlarından Viyana kapılarına dek süren Türk’ün uzun yürüyüşünde neler yaşandı? Moğol kalıcı olamazken Türk oldu, neden? Türk’ün devlete bakışı neydi, ne oldu? Ve Türk Müslümanlığının diğerlerinden farkı ne? Cevap aramak ve ararken de anlamaya gayret etmek lazım.

Dünün bilinmesi, bugünün aydınlanması ve anlaşılması için elzem. Aksi halde bize dayatılan resmi tarih yalanları ve içinden geçtiğimiz manipülasyon-dezenformasyon çağının algı operasyonları arasında telef oluyor gençliğimiz ve geleceğimiz.

Türk demiş ki “İl gider töre kalır”. Türk kendisi için kutsal olanın devlet değil adalet, bey değil millet olduğunu 1000 sene önce söylemiş. Türk milleti sömürülmeye karşı olan işte bu direnci ile kutlu yürüyüşünde ayakta kalabilmiş. Son asırlarda yaşadığımız yıkımların temel sebebi de bu direncimizi kaybetmiş olmamız, üstelik Türkçüyüm diyenlerin ellerinde.

Türk’ün Müslümanlığı dönemin egemen gücünün etnik dayatmalarına karşı gösterdiği dirençten ileri gelirken, Türküm diyenin bugün kalkıp da etnik temelli milliyetçilik yapması mümkün olabilir mi? Ne demiş büyük Türk: “Ağyar dahi yar bize, kamu alem bir bize”. Demekle de kalmamış devam etmiş: “Sen sana ne sanursan, ayruğa da onu san, dört kitabın manası, budur eğer var ise”. Türk’ün Müslümanlığında öteki yoktur. Sekülerleşmeye değil Türkleşmeye ihtiyacımız var.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Kılıçla, zorla olsaydı her şey, Moğol kalırdı bu topraklarda. Türk anlama, paylaşma ve bir arada yaşama karakteriyle kök saldı Anadolu’da. Türk alın teri, kanı ve canı dahil her şeyini verdi Anadolu insanına, Anadolu toprağına. Onlardan da aldı. Bu kültürel geçişkenliklerle gelebildik biz bugünlere. Tüm ayrıştırıcı çatışmalara rağmen milleti bir arada tutan duygudaşlık bu.

Milliyetçilerin merkezileşmeye değil, bilakis “merkezden” uzaklaşmaya ve yüzlerini millete çevirmeye, kulaklarını milletin kalbine dayamaya ihtiyaçları var. Bu sadece milliyetçilerin siyasi başarıları için değil, milletin huzuru, refahı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir cihan devleti olabilmesi için şart. Türkiye savaşarak bir şey elde edemez ama barışarak tüm cihana ışık tutabilir.

O yüzden diyorum ki milliyetçi kardeşlerim; DEM Parti’nin şahsı manevisine sahip çıkmak bu zamanda yapılabilecek en büyük milliyetçiliktir! Milleti korkutarak değil, milletin rızasını arayarak siyaset yapmak en cesur milliyetçiliktir. Müslümanlığın bir ayrıcalık değil bilakis mesuliyet olduğunu dillendirmek en hasbi milliyetçiliktir. Milletin bir kesimini ötekileştirmek değil her kesimini kucaklamak en onurlu milliyetçiliktir.

Türk milliyetçileri olmadan Türkiye ne asırlık sorunlarını çözebilir ne de içinden geçtiği buhrandan çıkabilir. Türk Milliyetçisi kardeşlerim biz milleti unuttuk zira biz Türk’ü unuttuk. Bu krizden ancak Türk’ü hatırlayarak çıkabiliriz.