İsrail’in İran’a saldırısı Ortadoğu’da yeni bir gerilimin fitilini ateşledi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun tek taraflı saldırısına mesafe koysa da, Ortadoğu yeni bir savaşa bir kez daha yaklaşmış gözüküyor. Guardian’dan Andrew Roth’a göre bu kriz, Trump’ın hem İsrail hem İran üzerindeki kontrolünü kaybettiğinin işareti. Roth’un yazısını sizler için Türkçeleştirdik.
İsrail savaş uçaklarının sabah saatlerinde İran’daki hedeflere saldırmasıyla birlikte, ABD yönetimi İsrail’in kararından hızla uzaklaştı. Bu tek taraflı saldırı, Trump’ın Netanyahu’yu dizginleme çabalarının başarısızlığını ortaya koydu ve İran’la müzakereleri neredeyse tamamen imkânsız hale getirdi.
Aynı zamanda İran’ın misilleme yapmasına zemin hazırlayan bu adım, Trump’ın kamuoyu önünde kaçınmaya çalıştığı yeni bir İsrail-İran savaşına dönüşebilir.
Saldırının hemen ardından ABD’li yetkililer, operasyonu “tek taraflı” olarak tanımladı ve İran’ı bölgedeki Amerikan üsleri ile diplomatik misyonlara saldırmaması yönünde uyardı.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio yaptığı açıklamada “Bu gece İsrail, İran’a karşı tek taraflı bir eylem gerçekleştirdi. Biz bu saldırıların bir parçası değiliz ve önceliğimiz bölgede görev yapan Amerikan personelini korumaktır” dedi:
“İsrail, bu adımın kendi meşru müdafaası için gerekli olduğunu belirtti. Başkan Trump ve yönetimi, güçlerimizi korumak için gerekli tüm adımları attı ve bölgesel ortaklarımızla yakın temas halinde. İran, ABD’yi veya personelimizi hedef almamalıdır.”
ABD ile İsrail arasında görüş ayrılıkları mı var?
Washington’daki beklenti, İsrail’in en azından ABD’nin İran’la son diplomatik çabalarını tüketmeden önce saldırıya geçmeyeceği yönündeydi. Pazartesi günü Trump, Netanyahu’yla yaptığı telefon görüşmesinde açıkça İran’a saldırmamasını istemişti. Çarşamba günü itibariyle ABD, İran’a yakın bölgelerdeki büyükelçilikler ve askeri üslerden zorunlu olmayan personeli tahliye etmeye başladı.
Atlantic Council’dan William Wechsler, “ABD’nin pozisyonunda şu anda bariz bir kafa karışıklığı var. ABD ile İsrail arasında ciddi görüş ayrılıkları söz konusu” yorumunu yaptı.
Wechsler’e göre Netanyahu’nun bu saldırıya onay vermesi, Trump yönetiminden doğrudan ve net bir ret almadığını gösteriyor. Aynı zamanda ABD, saldırıdan hızla uzaklaşsa da İsrail’i İran’ın olası misillemesinden koruyacağına dair bir güvence de sunmadı. Wechsler, “En azından ilk etapta ABD’nin tepkisi oldukça tutarsız” dedi.
Buna karşın, Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen bir İsrailli yayın kuruluşu, saldırının Washington’la “tam koordinasyon içinde” yapıldığını öne sürdü.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Müzakere masası ne olacak?
Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un, 15 Haziran Pazar günü Umman’ın başkenti Maskat’ta İran ile altıncı tur görüşmeler için bulunması bekleniyordu. Saldırı, bu görüşmelerden yalnızca saatler önce gerçekleşti.
Trump, dün (12 Haziran) Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada, “Bir çatışmadan kaçınmak isterim. Oldukça iyi bir anlaşmaya yakınız. Anlaşma şansı varken İsrail’in saldırmasını istemem çünkü bu her şeyi mahveder” demişti.
Yine de Trump, bir saldırının İran’ı nükleer silah geliştirme çabalarını sınırlayacak bir anlaşmaya zorlayabileceğini de dile getirmişti: “Aslında yardımcı da olabilir ama her şeyi berbat da edebilir.”
Bugün gelinen noktada, bu ikilem geride kaldı. ABD’nin ilk Trump yönetimi döneminde İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi ve bölgedeki etkisini aşamalı olarak azaltması, doğrudan bu çatışma ortamının önünü açtı.
“Bu felaket, Trump ve Netanyahu’nun ortak ürünü”
Connecticut Senatörü Chris Murphy, “Bu saldırı, Trump yönetiminin İran’la yürüttüğü müzakereleri sabote etmek amacıyla yapıldı. Bu, ABD’nin —müttefiklerimiz dahil— dünya genelindeki itibarının ne kadar azaldığının bir göstergesidir” dedi.
Murphy, “Bu yaşananlar Trump ve Netanyahu’nun ortak ürünü olan bir felakettir ve bölge şimdi yeni, ölümcül bir çatışmaya doğru sürüklenmektedir” diyerek, yaşanan krizin mimarlarını net biçimde işaret etti.
Murphy son olarak, “Eğer Trump ve Netanyahu, ABD’yi İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çıkmaya zorlamasaydı, İran bugün nükleer silaha bu denli yakın olmazdı” ifadelerini kullandı.