Johns Hopkins Üniversitesi’nde akademisyen ve Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Vali Nasr, İsrail-İran savaşına ilişkin Foreign Policy’den Ravi Agrawal’a değerlendirmelerde bulundu. Nasr, Tahran’ın askeri kayıplara rağmen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile müzakere seçeneğini canlı tutmaya çalıştığını söyledi. Nasr’ın söyleşisinin bir kısmını sizler için haberleştirdik.
Amerikalı akademisyen Vali Nasr, Foreign Affairs’ten Ravi Agrawal’a verdiği söyleşide, İsrail-İran savaşı sürerken Tahran’ın hem sahada hem de diplomasi masasındaki pozisyonunu yeniden inşa etmeye çalıştığını söyledi.
My interview with FP Live on Israel's aims in attacking Iran #IranIsraelConflict pic.twitter.com/b7quDRpBJx
— Vali Nasr (@vali_nasr) June 18, 2025
Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarının öldürülmesiyle askeri kapasitenin sarsıldığını, ancak kurumsal yapının büyük oranda işlevini sürdürdüğünü ifade eden Nasr, İsrail’in ise bu savaşla yalnızca İran’ın nükleer programını değil, devlet kapasitesini de hedef aldığını vurguladı. Nasr’a göre, İran iç siyaseti, halkın yorgunluğu ve ekonomik baskı nedeniyle savaşı uzun süre devam ettirmeye istekli değil; ancak masaya “güçlü” oturabilmek için İsrail’e belli ölçüde bedel ödetmeyi de gerekli görüyor.
“Fordo’yu vurmak için ABD’ye ihtiyaçları var”
Vali Nasr, İsrail’in hedefinde öncelikle İran’ın nükleer altyapısının bulunduğunu ancak bu saldırıların sınırlı bir başarı getirdiğini söyledi. İran’ın Fordo Nükleer Tesisi’nin dağın içine gömülü yapısıyla özel mühimmat gerektirdiğine dikkat çeken Nasr, “İsrail’in elinde bu tesisi vuracak teknoloji yok. B-2 uçakları ve bunker buster mühimmatları yalnızca ABD ordusunda var” dedi.
İsrail’in bu noktada ABD desteği olmadan Fordo’yu etkisiz hale getirmesinin mümkün olmadığını belirten Nasr, “Bu savaşın nükleer hedefi, İran’ı silah üretiminden uzak tutmak ama şu ana kadar bu hedefe ulaşıldığı söylenemez” değerlendirmesinde bulundu.
Nasr’a göre İsrail yalnızca tesisleri değil, rejimin karar verici kadrolarını da hedef alarak İran’ın savaş planlamasını zorlaştırmak istiyor. İran’ın askeri yapısının yeniden toparlandığını ve kısa sürede misilleme kapasitesini geri kazandığını vurgulayan Nasr, Devrim Muhafızları’nın “profesyonel ve kurumsal bir yapı” olduğunu, yeni atanan komutanların da daha önce sistemin içinde görev yapan isimler olduğunu söyledi.
“İran diplomasiye açık ama elini zayıf göstermek istemiyor”
Söyleşide İran’ın savaşın ortasında diplomatik seçenekleri değerlendirdiğini de belirten Nasr, Tahran’ın ABD Başkanı Donald Trump’a karşı duyduğu güvensizliğin süreci karmaşıklaştırdığını söyledi. İran’ın, ya ABD’nin müzakere sürecini hiçbir zaman ciddiye almadığını, ya da Trump’ın İsrail’e serbest alan açarak savaşı diplomasiye tercih ettiğini düşündüğünü belirten Nasr, “Üçüncü ihtimal de ABD’nin etkisiz kaldığı ve kararların Kudüs’te verildiği yönünde” dedi.
Buna rağmen Nasr, İran’ın savaşın ardından yeniden masaya dönme eğiliminde olduğunu ifade etti. Trump’ın İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e yönelik suikast planını veto etmesini “iyi polis” hamlesi olarak değerlendiren Nasr, bu adımın Tahran’a siyasi bir alan yaratma amacını taşıdığını savundu.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Ancak İran’ın “masaya zayıf bir aktör olarak dönmek istemediğini” vurgulayan Nasr, Tahran’ın bu nedenle İsrail’e karşı sınırlı da olsa bir caydırıcılık gösterme çabasında olduğunu söyledi.
İran’ın bölgesel vekil güçleriyle bu aşamada bir savaşı genişletme niyetinde olmadığını da belirten Nasr, “Bu savaş şu anda bir hava, füze ve siber savaşı. İran, Husiler ya da Irak’taki milisleri harekete geçirerek ABD’yi doğrudan savaşın içine çekmek istemiyor” dedi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun iç siyasetteki zorluklar nedeniyle bu savaşı başlatmış olabileceğine dikkat çeken Nasr, İran iç kamuoyunun da savaşla ilgili çelişkili duygular taşıdığını aktardı: “Başta rejim karşıtı kesimlerin bazı saldırılara sevindiğini gördük, ama ardından sivil yerleşimlere yönelik saldırılar halkta endişe ve milli dayanışma duygusu yarattı.”
Nasr söyleşinin sonunda, İran’ın uzun vadeli dış politika stratejisinin ekonomik ve siyasi sınırlarına ulaştığını, diplomatik esnekliğe duyulan ihtiyacın arttığını ve Batı ile sınırlı da olsa yeni bir normalleşme zeminine ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Kaynak: Foreign Affairs