Tutuklu İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, DEM Parti heyetinin kendisini ziyaretine ilişkin açıklama yaptı. “Çözüm süreci”ne ilişkin değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, TBMM’de komisyon kurulmasını önererek, “Kürt meselesini çözmeye çalışırken muhalifleri düşmanlaştıran, CHP’ye ve muhalefete düşman hukukunu reva gören bir zihniyet, sorunlarımızı kalıcı bir biçimde çözemez” dedi.
Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu,, DEM Parti heyetinin ziyaretine ilişkin yazılı açıklama yaptı.
BARIŞIN YOLU TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN YOLUDUR pic.twitter.com/bLv4GndoGn
— Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi (@CBAdayOfisi) June 21, 2025
İmamoğlu, Türkiye’de terörün ve çatışmaların son bulması için şeffaf, katılımcı ve Meclis merkezli bir çözüm sürecinin aciliyetine dikkat çekti. Kürt meselesinin demokratik ve eşitlikçi bir yaklaşımla çözülmesi gerektiğini belirten İmamoğlu, “Barışın ve demokrasinin koşulu olmaz” dedi.
“Muhalefeti hedef alan zihniyet çözüm üretemez”
DEM Parti heyeti ile görüşmesinde, PKK’nın kendini feshetmesi sonrası atılması gereken adımların, Kürt meselesinin çözüm yollarının ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu süreçteki rolünün detaylı biçimde ele alındığını aktaran İmamoğlu, “Kürt meselesini çözmeye çalışırken muhalifleri düşmanlaştıran, CHP’ye ve muhalefete düşman hukukunu reva gören bir zihniyet, sorunlarımızı kalıcı bir biçimde çözemez” dedi.
Türkiye’nin barışa, demokrasiye ve hukuk devletine ihtiyaç duyduğunu vurgulayan İmamoğlu, bu sürecin ancak millet iradesinin rehberliğinde ve Meclis çatısı altında yürütülebileceğini belirtti. “Bu konular kapalı kapılar ardında değil, milletin ve Meclis’in rehberliğinde müzakere edilmelidir” diyen İmamoğlu, çözüm sürecinde şeffaflığın ve toplumsal uzlaşmanın altını çizdi.
“Barışın ve demokrasinin koşulu olmaz”
İmamoğlu açıklamasında, sadece iç siyasete değil bölgesel krizlere dair de kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını ve Suriye’deki geçiş sürecini örnek göstererek, Türkiye’nin Ortadoğu’da barışın, adaletin ve istikrarın temel aktörlerinden biri olması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin tüm vatandaşlarının devletin eşit hissedarı olarak kendini görebilmesi gerektiğini vurgulayan İmamoğlu, “Türk, Kürt bütün vatandaşlarımızla bölgemizi sarsan bugünkü zorlukları kardeşlikle, dayanışmayla ve ortak bir gelecek ufkuyla geride bırakacağız. Buna tüm kalbimle inanıyorum” ifadeleriyle açıklamasını tamamladı.
İmamoğlu’nun açıklamasının tamamı şöyle:
“Ülkemiz ve bölgemiz, kritik ve zorlu bir eşikten geçiyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında milletimizin istiklal ve istikbalini korumak ve Türkiye’yi hak ettiği konuma yükseltebilmek için içeride ve dışarıda kararlı ve cesur adımlar atmamız gerekiyor. Milletimizin yaralarını sarmanın yolu çatışmanın yerini barışın, ayrışmanın yerini birlik ve beraberliğin, ülkemizin yıllardır yaşadığı kötü yönetimin yerini milletin hakkını, refahını ve geleceğini düşünen bir yönetim anlayışının almasından geçiyor.
Bu çerçevede, DEM Parti’nin kıymetli eş genel başkanları Sn. Tülay Hatimoğulları ve Sn. Tuncer Bakırhan’ın geçtiğimiz Perşembe günü Silivri Cezaevi’nde bizleri ziyareti son derece kıymetli ve önemlidir. Sayın eş genel başkanlarla ülkemizin ve bölgemizin durumunu, PKK’nın kendini feshetmesini müteakiben atılması gereken adımları, Kürt meselesinin çözümünü, millet iradesinin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu süreçteki önemini, ülkemizde siyasallaşmış yargı eliyle muhalefetin kuşatılmasını ve memleketimizin ahvalini etraflıca ele alarak görüş alışverişinde bulunduk.
Türkiye’nin terörsüz ve çatışmasız bir döneme girmesi, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında barışa, huzura ve gerçek manada demokratik bir hukuk devleti olmamıza ve güçlü bir geleceğe ilerlememize büyük katkıda bulunacaktır. Türkiye, tarihin bu kritik ve zorlu eşiğinden demokrasinin, hukukun ve barışın rehberliğinde başı dik ve güçlü bir biçimde geçecektir. Cumhuriyetimizin ve milletimizin kaderini, yine milletin iradesi ve azmi belirleyecek; demokratik, güçlü ve müreffeh Türkiye’yi milletimiz tarihe nakşedecektir. Bu yolda emin adımlarla yürürken, ülkemizde ve bölgemizde çatışmalara karşı barışın üstünlüğünü tesis edecek, koruyacak ve yüceltecek, kararlı ve cesur adımları atacak olan irade, milletimizin asırlardır coğrafyamıza emsal olan ferasetinde, aklında ve ahlakında mevcuttur.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokrasiyle taçlanacağı ikinci yüzyılından itibaren ebedi bir kardeşliğin ve millet olmanın gereğini güçlü adımlar atarak başarmalıyız. Yıkılmaz, sarsılmaz olan demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ay yıldızlı bayrağımızın altında müreffeh, eşit ve adil günlere hepimizi taşıyacaktır. Aziz Atatürk’ün, devletimizin ve milletimizin özüne nakşettiği “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini ülkemizde ve bölgemizde kalıcı bir barışın teminatı olarak görüyoruz. Atatürk’ün bu sarsılmaz ve her daim geçerli olan emaneti, toplumsal barışa, ortak vicdana ve insanca yaşama duyulan özlemin ifadesidir. Bölgemizde yaşanan derin sorunlara, çatışmaların ve savaşların sonlanmasına ilham kaynağı olmalıdır.
Anadolu asırlardır nice medeniyetin ve devletin beşiği olmuştur. Topraklarımızın tarihinin en başarılı ve en güzel hikayesiyse huzura, barışa ve refaha kavuşmuş Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Türk, Kürt bu ülkenin bütün vatandaşları aynı çatının altında aynı geçmişi, aynı devleti, aynı vatanı, aynı bayrağı paylaştığımız gibi aynı geleceği paylaşıyoruz. Kalplerimiz aynı dili konuşmakta ve aynı heyecanla istikbale bakmaktadır. Şimdi zaman, kalpleri bir atan bu güzel milletin her bir ferdini, gerçek manada devletimizin eşit hissedarı haline getirme zamanıdır. Kürtler de dahil pek çok kesimden vatandaşımızı kendilerini devletimizin eşit hissedarı hissetmekten alıkoyan hususları düzenlememiz ve geleceğe emin adımlarla yürümemiz gerekiyor. Devletimizin ve milletimizin geleceği için, ülkemizi kaos, kriz ve istikrarsızlığa sürükleyen değil; demokrasi, barış ve refaha taşıyan bir yönetim anlayışının millet iradesi rehberliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yolunu aydınlatması büyük önem taşıyor. Bu mesele, Türkiye meselesidir! Barışın yolu Türkiye Cumhuriyeti’nin yolu olacaktır. Ortadoğu’da bir kutup yıldızı misali parlayan Türkiye Cumhuriyeti, barışın, güvenin ve adaletin taşıyıcısı olacaktır.
Bu hususta, hem Türkiye’de terör ve çatışmanın son bulması için halihazırda yürütülen sürecin hem de Kürt meselesinin eşitlik ve demokratik Cumhuriyet prensipleri etrafında çözülmesi için gereken adımların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulacak bir komisyon etrafında, şeffaf ve katılımcı bir iradeyle ve aciliyetle atılması gerektiğini düşünüyorum. Barışın ve demokrasinin koşulu olmaz. Terör ve çatışmanın bir daha nüksetmeyecek biçimde sonlandırılabilmesi ve Kürt meselesinin vatandaşlarımızın hepsinin içine sinen bir biçimde çözülebilmesi için bu konuların kapalı kapılar ardında değil milletin ve meclisin rehberliğinde müzakere edilmesi gerekiyor.
Bu çerçevede şunu bilhassa vurgulamak isterim: Ülkemiz bütün kurum ve kurallarıyla demokrasiye ve hukukun üstünlüğü ilkesine dönmeden Kürt meselesi kalıcı bir biçimde çözülemez. Kürt meselesini çözmeye çalışırken muhalifleri düşmanlaştıran, CHP’ye ve muhalefete düşman hukukunu reva gören bir zihniyet, sorunlarımızı kalıcı bir biçimde çözemez. Kimse unutmasın: Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’yi yok sayan girişimler, milletin sesine kulaklarını tıkayan ve koltuk hırsını milletin istikbalinin önüne koyan bir anlayış, ülkemizin geleceği için atılması gereken adımların samimiyetinin milletimiz nezdinde sorgulanmasıyla karşılaşacaktır.
Kıymetli vatandaşlarım,
Ülkemizin ve bölgemizin durumu, İsrail’in İran’a karşı gerçekleştirdiği saldırı ve Suriye’de yaşananlar dikkatli ve akılcı bir bölge siyaseti izlememiz gerektiğini bir kez daha gösteriyor. İsrail’in bölgede yaktığı alevin büyümesini engellemeye çalışmalı, Suriye’deki geçiş sürecinin Arap, Kürt, Türkmen, Alevi, Dürzi bütün Suriyelilerin haklarının korunduğu bir anayasayla neticelenmesi için destek vermeliyiz. Bölgemizin bir kez daha büyük bir felaket yaşamaması için bölge ülkeleri arasında toprak bütünlüğüne saygı, hukukun üstünlüğü ve demokratik yönetişim ilkelerini rehber edinen diplomatik inisiyatifleri kararlılıkla yürütmeliyiz. Bu süreçte sınır güvenliğimize, bize yönelik tehditlere ve gelişmelere karşı büyük bir teyakkuzla hareket etmek de büyük önem taşıyor.
Aziz milletim,
Bu zorlu dönemde, ülkemizi demokrasinin, adaletin ve barışın karargahı yaparak Ortadoğu’da bir emsal haline getirecek politikalarımızı kararlılık ve azimle hazırlıyoruz. İnanıyorum ki, bizimle beraber ülkemiz içeride ve dışarıda karşılaştığı zorlu sınavları başarıyla geçecek ve ateş çemberi haline gelmiş olan Ortadoğu’da barışın, adaletin ve istikrarın temel aktörlerinden olacaktır. Türk Kürt, bütün vatandaşlarımızla bölgemizi sarsan bugünkü zorlukları kardeşlikle, dayanışmayla ve ortak bir gelecek ufkuyla geride bırakacağız. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Bu vesileyle, ziyaretime gelerek değerli görüşlerini aktaran DEM Parti eş genel başkanlarına tekrar teşekkür ediyor, milletimize kavuşacağımız günün hasretiyle kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum.”