Gazeteci Fatih Altaylı, cezaevinden gönderdiği mektupta, “Kılıçdaroğlu partinin başına geçmeye hazır olduğunu söyleyince, Mansur Yavaş’tan hiç beklemediği bir tepki gelmiş” dedi.
Cumhurbaşkanını tehdit suçlamasıyla 21 Haziran’da gözaltına alınan gazeteci Fatih Altaylı beş gündür cezaevinde. Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutulan Altaylı’nın hafta içi her gün sunduğu programı durdu.
Altaylı’nın cezaevinden gönderdiği mektuplar “Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: Silivri Günlüğü” serisinde paylaşılıyor. Bugün serinin dördüncü videosu yayınlandı.
Cezaevi günlüğünü anlatan Altaylı, temizlik yaptığını söyledi, artık spora da başladığını aktardı. Kendisini sık sık avukatların ziyaret ettiğini aktaran Altaylı, “Bazı arkadaşlarım gelmiş ama haliyle görüştürmüyorlar, izin lazım. Cezaevindeki ilk günümde 1200 kişi görüşmek için izin başvurusu yapmış” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kendisini ziyaret ettiğini ve siyaset konuştuklarını söyleyen Altaylı, “şurası net: Artık CHP birinci parti. Bazen az, bazen çok farkla” diye yazdı.
Fatih Altaylı’nın cezaevinden gönderdiği mektup aynen şöyle:
Kendimi 8. Henry gibi hissediyorum. O, bir at ve bir nal için imparatorluğunun yarısını vermeye razıydı. Ben de elektrik süpürgesi, bir hava temizleyicisi için aynısını yapabilecek durumdayım. Günde iki kere odamı silip süpürüyorum ama hâlâ istediğim gibi pırıl pırıl değil. Yerleri sildiğim su anında grileşiyor ama ilk günlere göre durum iyi. İlk iki gün anında simsiyah oluyordu. Bu toz ve pis ile mücadele için Şark’ın desteğine ihtiyacım var ama ne yazık ki yasak. Herkese izin verilen elektronik eşyalar sadece buzdolabı, kettle, televizyon ve vantilatör. Düşünsene, saatim bile iki gündür incelemede. O kadar titizler.
Bunun dışında spor yapıyorum. Spor dediğim, odamın önündeki küçük avluda yürüyüş. 7 adıma 5 adım bir alan, toplam 24 adımda bir tur atıyorsun. Dün sabah, öğlen, akşam olmak üzere toplam 5.000 adım attım. Avluyu 270 kere döndüm, dolap beygiri gibi. Akın Atalay’ın tavsiyesiyle 5 kiloluk su bidonlarını dumbell olarak kullanıyorum. 50 kere odamdaki merdiveni inip çıktım. Cezaevi çıkışı milli takıma girecek kadar form tutarım.
“Cezaevindeki ilk günümde 1.200 kişi görüşmek için başvuru yapmış”
Dünüm epey yoğun geçti. Çeşitli barolardan gelenler oldu, kendi avukatım geldi, Akın Atalay geldi, Faruk Süren’in avukatı geldi, selamını getirdi. Arada hiç tanımadığım avukatlar gelip merhaba demek istiyorlar, sağ olsunlar. Bazı arkadaşlarım gelmiş ama haliyle görüştürmüyorlar, izin lazım. Cezaevindeki ilk günümde 1200 kişi görüşmek için izin başvurusu yapmış. Çok mutlu oldum. Galatasaray Lisesi’nden arkadaşlarım gazetelere ilan verip “Sorarlarsa bizdendir” demişler. Ona daha çok mutlu oldum. Hayatımda beni çok üzen şeylerden birine de yanıt oldu. Ziyaretime gelen genç kardeşim, Galatasaraylılar Derneği Başkanı avukat Metin Aslan da söyledi, dernek de bir açıklama yapmış. Ne yalan söyleyeyim, beni çok mutlu ettiler.
Özgür Özel ile görüşme
Öğleden sonra CHP Genel Başkanı Özgür Özel ziyaretime geldi. 40 dakika konuştuk. Emre, burada gazeteciliğe devam ediyorum ve eğer gazeteciysen, haber sana duvarlar arasında bile ulaşıyor. Dün de şunu öğrendim: Biliyorsun ki birkaç gün önce bazı belediye başkanları ve CHP’liler Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüler. Burada konuşulanlar İsmail Saymaz dostum tarafından topluma aktarıldı. Ev hapsi bittiğinden beri müthiş gazetecilik yapıyor. Onu hatırlatıp, benim aldığım istihbaratı aktarayım.
“Yavaş’tan Kılıçdaroğlu’na hiç beklemediği bir tepki gelmiş”
Görüşme sırasında Kılıçdaroğlu kayyumluk görevini kabul edip partinin başına geçmeye hazır olduğunu söyleyince, Mansur Yavaş’tan hiç beklemediği bir tepki gelmiş. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu’na dönmüş ve “Kemal Bey, genel başkanlık koltuğuna oturunca Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanlığı adaylığından geri çekip beni aday göstereceğiniz, hatta bu konuda iktidar ile anlaştığınız söyleniyor. Ben o kadarını bilmem ama siz şunu bilin: Böyle bir şey yaparsanız, yani beni CHP’nin adayı olarak açıklarsanız, ben de çıkar bunu kabul etmediğimi söyler ve partiden istifa ederim. Böyle bir ayıbın parçası olacağıma siyaseti bırakırım” demiş. Bu duyumumu öğleden sonra ziyaretime gelen Özgür Özel’e, yani CHP Genel Başkanı’na sordum. Bu arada, bunları teyit etmem gerektiğini söyledi. Cezaevinde bunu nasıl yapabilirim demek aklıma gelmedi.
Özgür Özel’in elindeki TEAM Araştırma anketi
Özgür Bey’le de epey konuştuk. Tutuklu başkanları ve Aykut Erdoğdu’yu ziyarete gelmişti. Aykut Bey, cezaevindeki ilk günümde avukatı aracılığıyla bana tavsiyelerde bulunmuştu. Sağ olsun, çok işime yaradı düzenimi kurarken. Özgür Özel ile siyaset konuştuk. Elinde TEAM Araştırma’nın anket sonuçları vardı. Yerel seçimde de bu şirketle çalıştık ve nokta atışı tutturdu deyip haziran sonuçlarını paylaştı. TEAM’e göre, kararsızlar dağıtılmadan CHP %34, AKP %28, DEM Parti %7, MHP %5,5, İYİ Parti %2,5, kararsızların oranı ise %18’di. Kararsızlar dağıtılınca AKP %34’e yaklaşıyor, CHP %40’ı aşıyordu.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Özgür Özel, “Ne zaman böyle bir ivme yakalayıp farkı açmaya başlasak, parti içi bir karışıklık yaratılıyor ve düşüyoruz. Daha önce de 5 puan fark attık, kurultay konuşulmaya başlayınca fark azaldı. Şimdi yine butlan falan derken böyle olacak diye korkuyorum” dedi. Ama şurası net: Artık CHP birinci parti. Bazen az, bazen çok farkla.
Özgür Özel’e göre 30 Haziran’da karar çıkmayacak
Özel’e göre 30 Haziran’da karar çıkmayacak çünkü iktidar bu davanın sonuçlanmasını değil, sürekli konuşulup CHP’yi yıpratmasını istiyor. Bir tanık, kurultay salonunda yerde cep telefonu kutuları gördüğünü söyleyip, bunun da telefon dağıtıldığına delalet ettiğini, hatta yanındaki delegeyle bunu konuştuklarını söylüyor. Savcı, yanındakine soruyor. O da “Ne telefon kutusu gördük ne de böyle bir konuşma geçti aramızda” diyor. Ama savcı, iddianameye ilk tanığı koyuyor; onu yalanlayan diğer tanığı koymuyor. “Bu davadan bir şey çıkmaz, o yüzden de kapanmasın, konuşulsun istiyorlar” dedi.
CNN Türk iktidar medyasında çatlak mı var?
Erdoğan’ın Trump ile el ele pozunu eleştirdi. İran’ı bombalamayı eleştiriyor, bombalayanla el ele poz veriyor. “Bu destek değil midir?” diyor. Bu sohbetten sonra, gece televizyon izlerken CNN Türk’te ilginç bir haber vardı. Üzerinde Trump’ın fotoğrafı olan kipaları paylaşıyorlardı. İsrail’in arkasındaki Trump’tan söz ediyor ve İsrail’in saldırganlığından Trump’ı sorumlu tutuyorlardı. Şaşırdım. Erdoğan’ın Trump ile el ele mutlu poz verdiği gün, Yahudi kipasının üzerindeki Trump’ı gösteriyordu CNN Türk. İktidar medyasında çatlak mı vardı? AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın hukuk konusundaki doğru yaklaşımlarını ise çatlak olarak görmüyorum; doğru söylüyor ama partiyi çatlatmayacak kadar Erdoğan’a yakındır.
Emreciğim, lafı çok uzatmayayım. Sizi, stüdyoyu, izleyicilerimi özledim. Beni CHP’nin akıl hocası olmakla suçlayan iktidara da birkaç cümleyle bitireyim: Ben doğruları söylüyorum. Dinlerlerse onlara da doğruları anlatıyorum. İktidar, baskıyla sonuca ulaşacağını zannederek baskıyı artırıyor. 19. yüzyılın en önemli entelektüellerinden, ekonomi biliminin en önemli isimlerinden olan John Stuart Mill ne diyor:
“Tüm baskılar doğaları gereği kötüdür. Gerçekte onlarla elde edilmesi arzulanan sonuçları asla vermez, genelde tam aksi sonuçlara neden olurlar.”
Kılıçdaroğlu’na: “Oğuz Aral’ın en unutulmaz karakterine dönüşüyor”
Son sözüm Kılıçdaroğlu olsun. Bir sözüyle AKP yargısının CHP’ye kayyum atamasını engelleyebilecekken, bunu yapmaktansa “Gelir otururum” diyor. AKP adaletinden medet umuyor. Kendisine hakkında söylediğim her şeyin ne kadar haklı olduğunu her gün tekrar tekrar kanıtladığı için teşekkür ediyorum. Giderek Oğuz Aral’ın en unutulmaz karakterine dönüşüyor.
Uzatmayayım ve odama döneyim artık. Bugün yine epey bir temizlik yapmam lazım. Dün Halk TV’de Mehmet Tezkan odama gelen kuşu sordu, “Tekrar geldi mi?” diye. Dün de geldi. Kahvaltımı yaparken masama kondu, biraz ekmek, biraz da peynir atıştırdı. Mehmet, müsterih olsun.
Bunu da söylemiş olayım, Silivri sevimli bir yer değil. Ben sadece iyimserlikle olaylara pozitif bakmaya çalışıyorum. Başka türlüsü kişiliğime uygun değil. Her şey bildiğiniz cezaevi. Hadi hoşça kalın. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.