Fikret Hakan’ı hapisten kurtaran evlilik: Semiramis Pekkan’la 66 günlük nikahın perde arkasını anlatıyoruz!

Yeşilçam’da her aşk biraz sansasyon, her nikah biraz senaryo gibiydi… Ama Fikret Hakan ile Semiramis Pekkan’ın 1963’teki evliliği, sadece aşkın değil, adeta kaderin de bir oyunuydu. Basında “şok evlilik” olarak yer alan bu olay son dakika magazin haberlerine bomba gibi yansısa da, aslında genç bir kızın duygularından çok, bir erkeğin özgürlüğüne açılan bir kapıydı. Çünkü magazin haberlerine yansıyan o evlilik, Fikret Hakan’ın hapisten kurtulmasının tek yoluydu…

Yeşilçam’ın altın yıllarında hem yakışıklılığı hem de oyunculuğuyla gönüllere taht kuran Fikret Hakan, dönemin en karizmatik aktörlerinden biriydi. Öte yanda güzelliğiyle ekranları büyüleyen, Ajda Pekkan’ın kardeşi olan Semiramis Pekkan da gelecekte, kendi ismiyle sahnelerde parlayan bir yıldız olacaktı. İkisinin yolları öyle bir yerde kesişti ki, bu tanışma adeta bir Yeşilçam filmlerinden fırlama gibiydi!

Olaylar henüz 15 yaşındaki Semiramis Pekkan’ın bir anda ortadan kaybolmasıyla başladı. Dönemin ünlü albayı olan babası ve yıldızlığa adım atmak üzere olan ablası Ajda Pekkan panik halinde her yerde onu arıyordu. Gazetelerde çarşaf çarşaf kayıp ilanları, kulislerde fısıltılar… Derken gerçek ortaya çıktı: Semiramis, Fikret Hakan’ın yanındaydı!

Ama olay burada bitmedi… Çünkü ortada büyük bir sorun vardı: Fikret Hakan o sırada evliydi, Pekkan da henüz reşit değildi.

Fikret Hakan’ın o dönemki eşi, tiyatro sanatçısı Lale Sarı’ydı. Albay baba duruma el koydu ve soluğu savcılıkta aldı. Dava açıldı, ortalık yangın yerine döndü. Fikret Hakan hakkında reşit olmayan biriyle ilişki yaşadığı gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.

O dönem aileyle mahkemelik olan Fikret Hakan “şikayetçinin kızıyla evlenmeyi” bir çözüm olarak gördü. Fikret Hakan hapse girmemek için mevcut eşi Lale Sarı ile anlaşmalı olarak yollarını ayırdı ve Semiramis Pekkan ile nikah masasına oturdu. Ne Ajda Pekkan’ın gözyaşları durdu, ne de babanın öfkesi dindi. Ama o evlilik gerçekleşti.

Henüz çocuk yaşta, sahne tozunu bile koklamamış bir genç kız, sinemanın “asi ruhu” Fikret Hakan ile 1963 senesinde evlendi. Fakat bu evlilik, bir ömür değil, yalnızca 66 gün sürdü!

Olaylar burada noktalanmadı

Fikret Hakan’la sadece 66 gün süren o olaylı evlilikten sonra, Semiramis Pekkan bir süre gözlerden uzaklaştı. Gençliği, şöhretli soyadı ve üzerine yapışan skandallarla bir süre kendi kabuğuna çekildi. Ancak hayat, onu bir kez daha aynı çevreden bir isimle yollarını kesiştirdi: Ercüment Karacan.

Semiramis Pekkan, Fikret Hakan’ın boşandığı eşi Lale Sarı’nın ilk evliliğini yaptığı, medya sektörünün tanınan ismi Ercüment Karacan ile evlendi.

Bu evlilikten bir oğulları dünyaya geldi: Emir Karacan. Semiramis, annelik duygusunu ilk kez tattığı oğlu Emir’e adeta taparcasına bağlıydı. Emir, onun hayatının en kıymetli hediyesiydi. Ancak 1979 yılında yaşanan olay, Semiramis Pekkan’ın hayatında derin bir yara açtı. Henüz 5 yaşındaki Emir, lösemi sonucu hayatını kaybetti.

Fikret Hakan, Semiramis’le yaşadığı bu çalkantılı dönemi atlattıktan sonra pek çok alanda aktif kaldı ve Yeşilçam efsaneleri arasına da kendi adını yazdırmayı başardı. Yaşamının sonuna kadar sanatla anılan isim Türkiye’nin “gözde” isimlerinden biri olmaya devam etti.

Semiramis Pekkan genç yaşta Fikret Hakan’la yaptığı evlilik hakkında yıllar sonra şu ifadeleri kullandı: “Fikret Hakan’la 2 ay aynı evde yaşadık. İnsan yanlış yapar. Yanlış derken; iyi ki öyle bir şey oldu; ondan da çok şey öğrendim. Ayrılmayı ben istedim.”

Geride, Yeşilçam tarihine geçen bir skandal, genç bir kızın travması, iki farklı hayat ve magazin tarihine kazınan 66 günlük evlilik kaldı.

Fikret Hakan o evlilikle ilgili “İlişkimizi Semiramis’in subay babası öğrenince olaylı bir evlilik yaptık. Gençlikte yaşanmıştı. Unuttum bu konuyu. Geçmişte yaşananları hatırlamıyorum. Yaşanmış bir şeyin daha fazla kurcalanmasına gerek yok” şeklinde konuşurken, belki de en çok Semiramis’in şu sözüyle hafızalara kazındı bu hikaye: “O evliliği hayatımın en büyük hatası olarak görüyorum.”

Fikret Hakan’ı hapisten kurtaran evlilik

Ünzile’nin kalbimizi sızlatan gerçek hikayesi

Magazin haberlerinin vazgeçilmez isimlerinden ünlü şarkıcı Sezen Aksu’nun onlarca ezbere bildiğimiz şarkısı var, belki daha da fazlası… Ama bir tanesi var ki dinledikçe kalbimizde bir sızı bırakıyor. Birçoğumuz için ayrı bir yere sahip olan bu şarkı “Ünzile”. Hikayesini birçoğumuz bilmeden dinlesek bile o sözlerde bir hüzün hep hissediliyor. Son dakika magazinde adını sıkça yerilen Aksu, yıllar önce bir konserinde bu şarkının gerçek hikayesini kendi ağzıyla anlatmıştı. Meğer Ünzile küçük bir kız çocuğuymuş!

Gelin şarkının hikayesine birlikte bakalım…

Sezen Aksu Türkiye’nin belki de en çok hissederek dinlenen seslerinden biri. Her şarkısında bambaşka bir hikaye anlatır; bazen bir ayrılığın iç sızısı, bazen bir çocuğun suskunluğu gizlidir notalarında. Ama içlerinden biri vardır ki dinledikçe içimize işleyen, sözleriyle her defasında kalbimizi burkan: “Ünzile”…

1986 yılında çıkan “Git” albümünün en özel parçalarından biri olan “Ünzile” aslında bir şarkıdan çok daha fazlası. Aysel Gürel’in yazdığı, Onno Tunç’un bestelediği bu parça; çocuk yaşta evlendirilen, hayatı elinden alınan küçük bir kız çocuğunun gerçek hikayesini anlatıyor. Nakaratındaki “Yağmuru kim döküyor?, Ünzile kaç koyun ediyor?, dayaktan uslanalı, hiçbir şey sormuyor…” sözleri bile tek başına şarkının ne kadar ağır bir yük taşıdığını gösteriyor.

Peki kimdi Ünzile?

Yıllar önce Sezen Aksu’nun bir konserinde yaptığı duygusal açıklamayla öğreniyoruz bu dramatik hikayeyi. Aysel Gürel, 1962 yılında usta tiyatrocu Münir Özkul ile birlikte Anadolu turnesine çıkar. Turne kapsamında yolları Denizli yakınlarında bir köye düşer. Burada karşılaştıkları 11 yaşındaki sarı saçlı, utangaç bir kız çocuğu ve onun heyecanlı babası, Gürel’in hafızasına kazınır. Baba, “Bir hafta sonra evlendiriyoruz” dediğinde Aysel Gürel şoke olur. Küçücük yaşta, hayalleri olmadan gelinlik giyecek olan bu kızın adı Ünzile’dir.

Aysel Gürel, bu olaydan o kadar etkilenir ki, yıllar sonra kaleminden dökülen satırlarda bu yaşanmışlığı işler. Kızın “sarı bir su damlası” gibi olduğunu anlatır. “Mısır gibi saçları vardı. Babasının yanında saz gibi duruyordu.” diye tarif eder onu. Gözlerindeki masumlukla, başına geleceklerden habersiz bir çocuğun hikayesini kelimelerle resmeder.

Ve o kelimeleri notalara döken kişi Onno Tunç olur. Sezen Aksu ise şarkıyı 1985’te ilk kez “Sezen Aksu Söylüyor” adlı müzikalde seslendirir. 1986’da “Git” albümüne dahil edilen şarkı, sadece müzik listelerinde değil, vicdanlarda da zirveye yerleşir.

Yıllar boyunca “Ünzile” pek çok sanatçı tarafından da yorumlandı ama Sezen Aksu’nun sesinde bambaşka bir yara, başka bir ağıt vardı. Her kelimesi tokat gibi, her nakaratı yara gibi…

Evet, bu sadece bir şarkı değil…

Bu, bir çocuğun suskun feryadı. Bu, sistemin görmezden geldiği, sesini çıkaramayan binlerce Ünzile’nin sesi. Ve işte bu yüzden “Ünzile”, Türk müzik tarihinin en dokunaklı şarkılarından biri olarak kalmaya devam ediyor.

Fikret Hakan’ı hapisten kurtaran evlilik

Güzelliği dillere destan, aşklarıysa tam bir magazin klasiği. Hande Erçel’in aşk defteri; inişli çıkışlı, yer yer masalsı ama her zaman çok konuşulan hikâyelerle dolu.

Şimdilerde Hakan Sabancı’yla deli dolu olduğu kadar istikrarlı bir aşk yaşayan Hande Erçel’in bugüne dek yaşadığı her ilişki son dakika magazin haberi olarak manşetlere yerleşti. Magazin haberleri denildiğinde akıllara gelen ilk isim olan Hande Erçel’in Hakan Sabancı da dahil olmak üzere yaşadığı 5 yıldız aşktan çıkarılabilecek derslerini şöyle bir toparlayalım dedik!

1. Hazırsanız, en başına dönüyoruz. Sene 2015, Hande Erçel hayatımıza gireli yalnızca birkaç ay olmuş: Ekin Mert Daymaz: Sessiz sedasız başlayan, sessiz sedasız biten bir ilk!

2015-2017 yılları arasında Ekin Mert Daymaz’la yaşadığı ilişki, Hande’nin medyaya ilk kez özel hayatıyla konu olduğu dönemdi. Olabildiğince kameralardan uzak yaşadıkları aşk, zaman zaman gecelerde görüntülendiklerinde gündeme oturdu. Uzun sürmesi beklenmiyordu, sürmedi de zaten. Sessiz sedasız başlayan ilk aşk, yine aynı ritimle son buldu.

Hande’nin çıkarması beklenen ders:

İlişki sessiz yaşandığında daha az yıpratıcı olabilir ama unutulması da o kadar kolay olur.

Magazin dünyasının Hande’yle ilgili çıkardığı ders:

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Hande’nin aşk hayatı ilgi çekiyor ama dramatik detay olmadıkça gündemde kalmıyor.

2. Murat Dalkılıç’la “yara bere içinde” biten nişanlılık meselesi

Hande’nin en ciddi ilişkilerinden biri. Sürpriz bir şekilde aşk yaşadıklarını duyuran ikilinin ilişkisi epey hızlı ilerlemişti. Aşk başladıktan birkaç sonra aynı eve taşınmaya karar veren Murat Dalkılıç ve Hande Erçel, mutlu sonla biteceğini sandığımız büyük magazin aşklarındandı.

Sosyal medyada karşılıklı gönderme savaşları, kıskançlık iddiaları, taraflı açıklamalar derken aşk, gün geçtikçe sarpa sardı. Nişan atıldı ve bu ilişki ilk “yıpratıcı aşk” olarak hafızalara kazındı.

Hande’nin çıkarması beklenen ders:

Aşk çok büyük bile olsa, özgürlüğünden ve kimliğinden vazgeçersen sonunda kendine yabancılaşırsın.

Magazin dünyasının çıkardığı ders:

Hande yalnızca güzelliğiyle değil, kalp kırıklıklarıyla da tıklanma rekorları kırabiliyor.

3. Kerem Bürsin: Bir dizi, milyonlarca hayran ve bitmek bilmez “Barıştılar mı?” sorusu

“Sen Çal Kapımı” setinden başlayan bu ilişki, yalnızca Türkiye’de değil, global ölçekte de gündem yarattı. “Hanker” fanları, sosyal medya hesapları, dünya çapında TT’ler… İnanılmaz bir Hande ve Kerem rüzgarı eserken biten aşk, gerçek hayatla sosyal medya beklentilerinin nasıl çeliştiğini gözler önüne serdi.

Hande’nin çıkarması beklenen ders:

Fikret Hakan’ı hapisten kurtaran evlilik

Gerçek hayat, romantik komedilerdeki gibi ilerlemiyor. En çok sevilen ilişki bile gerçek dünyada sınanıyor.

Magazin dünyasının çıkardığı ders:

Hande’nin her partneri “ideal çift” algısını doğuruyor, halk onu hep bir aşkın içinde görmek istiyor.

4. Kaan Yıldırım: Sessiz flört, sessiz ayrılık

Resmi bir açıklama yapılmadı ama Hande Erçel ve Kaan Yıldırım’ın aşkı paylaşımlar, Londra tatili ve havalimanı görüntüleriyle doğrulanmıştı. Birliktelik uzun sürmedi, o kadar ki neredeyse hiç konu olmadılar. Aşkı açıklama yanlısı olmadıkları da her hallerinden belliydi. Dedikoduların önüne geçmeden biten bir flörttü.

Hande’nin çıkarması beklenen ders:
Her aşk sahneye çıkmak zorunda değil. Sessizlik, bazen ilişkinin kendisini daha kıymetli kılar.

Magazin dünyasının çıkardığı ders:
Hande, ilişkisini ilan etmese bile tek bir kareyle bile gündemi belirleyebiliyor.

5. Hakan Sabancı: “Aşkın kraliçesi” olmakla “Sabancı gelini” olmak arasında

Geldik Hande Erçel’in de Hakan Sabancı’nın da karşılıklı, ününe ün katan mevcut aşk serüvenine! Hande Erçel, herkesin bildiği üzere şimdilerde Türkiye’nin en çok konuşulan aşk hikâyelerinden birinin başrolünde yer alıyor. Hakan Sabancı’yla yaşadığı aşk yalnızca magazin dünyasında değil, sosyetik çevrelerde de geniş yankı buluyor, e haliyle manşetlere eskisine oranla x2 etkisiyle oturmasına sebep oluyor. Lüks tatiller, baş başa kaçamaklar ve Hande’nin giderek Sabancı dünyasına yakınlaşan adımları, herkesi “Bu defa farklı mı?” diye düşündürüyor. Ancak Hande bu ilişkide bile kendi ışığını kaybetmeden ilerliyor; şıklığı, zarafeti ve sade tavrıyla Sabancı soyadına karşı “Erçel etkisini” dengeleyebiliyor.

Hande’nin çıkarması beklenen ders:

Aşk, seni olduğun kişiden bir adım ileri taşıyorsa gerçek anlamda sana aittir — seni küçültmeyen, aksine büyüten bir ilişki kıymetlidir.

Magazin dünyasının çıkardığı ders:

Hande, yalnızca bir “güzel bir kadın” veya oyunculuğu tartışılan bir kadın değil; sosyetenin en gözde ailesinde bile herkesi sollayıp dikkatleri üzerine toplayan bir fenomen!

Hande Erçel, attığı her adımla olay olan, uzun yıllar boyunca da ışığının hiç sönmeyeceğine inandığımız nadide isimlerden biri. Peki bu şan, şöhret ve popülaritesinin sebebi mesleği; oyunculuk mu? Tartışılır.

Kariyerinde pek çok projede yer alsa da, onu gerçek anlamda “fenomen” yapan şey, muhtemelen doğru izlenmiş strateji, aşklarıyla yarattığı gündem ve bu gündemi yönetme biçimi oldu. Her ilişkisi bir magazin olayı, her ayrılığı bir halk tartışmasına dönüştü. Hande yalnızca kalpleri değil, ekranları da fethetmeyi bildi.

Bugün gelinen noktada, oyunculukla yıldızlaşan değil, güzelliği, her biri üstüne dikilmiş gibi taşıdığı birbirinden güzel kombinleri, globalde bizi temsil ettiği yer ve aşklarıyla unutulmayan bir ekran yüzü. Belki de onun gerçek başarısı; duygularıyla bu kadar görünür olurken, popülerliğini kaybetmeden yoluna devam edebilmiş olmasıdır, kim bilir? Siz ne dersiniz? Hadi yorumlarda buluşalım!