Medyascope okurları yazıyor: CHP’nin kaderi mi, ülkenin kaderi mi?

Okurlarımızı, takipçilerimizi, izleyicilerimizi ve tüm destekçilerimizi görüşlerini Medyascope’ta dile getirmeye davet ediyoruz. Yazınız editoryal ilkelerimize uyar ve Yayın Kurulumuz tarafından da uygun görülürse, web sitemizde imzanızla yayınlanacaktır. Konuşan, tartışan, farklı fikirlerin dile getirildiği bir Türkiye istiyoruz. “CHP’nin kaderi mi, ülkenin kaderi mi?” başlıklı yazıyı, okuyucumuz Ferhan Yıldız kaleme aldı.

Toplumsal muhalefet, sindirme ve yıldırma rüzgarının taşıdığı amansız alevlerle boğuşurken, Perikles ve Tevfik Fikret arasında gitti geldi düşüncelerim. Öyle bir süreç yaşıyoruz ki, Tevfik Fikret’in görkemli “Doksan beşe Doğru” bildirgesinin girişinde tariflediği gibi…”Bir devr-i şeamet”; yani uğursuz bir dönem. Tıpkı Abdülhamit despotizminde olduğu gibi toz zerresi kadar çok sesliliğe tahammül yok. Apaçık ortadaki yeknesak bir basın ve siyaset düzlemi tasarlanıyor.

Otuz üç yıllık İkinci Abdülhamit fecaatinin ardından dümene geçen İttihat ve Terakki’nin, milli iradenin tecelligahı Meclis-i Mebusan’ı feshetmesi hüsranı üstüne verilen tepkidir Doksan Beşe Doğru… Yukarıda da yazdığım gibi, daha çok manzum bir bildirge niteliğindedir bahse konu şaheser mısralar. Eski dile bir nebze olsun aşinalığınız varsa, mutlaka okuyunuz. Daha önce okuduysanız fikir namusunuz tazelenir, okumadıysanız şaşırırsınız. Hicri 1295 senesinin, miladi 2025’e nasıl ışık tuttuğuna hayretle tanıklık edeceksiniz.

Günümüzde İttihat ve Terakki hayranlığı, gelişen neo-milliyetçi, seküler Türkçü diyebileceğimiz akımın bir tür alamet-i farikası haline geldi. Türkçülüğün, İttihat ve Terakki fikir yelpazesinin muhtelif katmanlarından sadece bir tanesi olduğunu ifade edip, bu bahsi şimdilik kapatalım. Normal bir memleketin şartları altında gerekirse açarız.

Siyaset, hayatımızın içerisine destursuz, davetsiz girdi. Hem de ne girme! Şafak sökerken kapılar yumruklandı, insanlar sıcak yataklarından kaldırılıp soğuk Silivri zindanlarına tıkıldılar. Bu yüzdendir ki, memleket meselelerine bakışı, seküler partiye oy vererek siyasi vecibesini yerine getirmekten ibaret olan kesimlerin dahi içi kıpır kıpır, kanı fokur fokur. Danışman başı Yiğit Bulut Bey’in uydurarak, beyefendinin diline pelesenk ettiği, “Faiz sebep enflasyon neticedir” tezviratının yarattığı etkiyse, memleketin her hanesinde parça tesirli bomba gibi patladı. Sözün özü, en muhafazakarından en sekülerine bütün kesimler sosyoekonomik darbeler aldı. Sinirler gergin. İnsanları konsolide etmek için bir illüzyon alanı bulma konusunda kaynakları tüketen iktidar cenahı, vadettiği Türkiye yüzyılını bir türlü getiremiyor. Argümanlar tükendi, milletinse boş lafa karnı tok. Reis sevgisi hâlâ geçer akçe olsa da kirayı ödemiyor. Ana muhalefet partisi, yeni yönetim anlayışıyla kontrol alanından çıkmış, boyunduruk istemiyor. Haliyle bedel ödüyor.

Zalimin ve mazlumun besberrak ortada olduğu zamanlar büyük kopuşlara gebedir. Çok açıktır ki bir kopuş öncesindeyiz. Oy verdiğimiz siyasilerin hapse girmesi, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, gazetecilerin ayak bileklerine dijital kelepçeler takılması, ekranların karartılması…Bunların hepsi doğum sancısıdır. Bu noktada toplumsal farkındalık ve siyasi refleks gösterme eğilimi de haliyle yükseliyor. Evet ama yetmez. Nitelik siyaseti ve söylem farklılıkları çoğulcu demokrasinin elbette olmazsa olmazı. Diğer yandan Türkiye’nin seçtiği yönetim biçimi, devleti tek tuşla kumanda edebilene, bu iki unsuru yok edici bir silaha çevirme imkânı veriyor. Muktedirin iddia ederken ispat etme yükümlülüğü yok. Bu konfor alanında her türlü siyasi farklılık ve niteliksel ayrışma, kolayca manipüle edilerek, revolver misali toplumsal muhalefetin alnının çatına dayanıyor. Hal böyleyken, Türkiye siyasetinin güncel ahvalinde, dünyanın en jenerik politik mottolarından, birlik ve beraberlik diskuru, hiç olmadığı kadar yerli yerine oturuyor.

Tam da burada, yazının başında değindiğim Atinalı asker ve siyaset adamı Perikles’in cenaze söylevine bakmak gerek. Eski Yunanca’da “idiotes” diye bir kelime var. Bildiğimiz, idiot kelimesinin atasını antik çağ Yunan’ı “siyasetten uzak durmayı tercih eden, devlet işlerine katılmayan insan” anlamında kullanmış. Perikles de bir Atina övgüsü diyebileceğimiz, cenaze söylevinde çok önemli bir “Yurttaşlık” tanımı yapmış.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Biz Atinalılar, geleceğimiz için siyasetin içinde yer alır, memleket meselelerine kafa yorarız, bizim bildiğimiz yurttaşlık budur. Atina’yı büyük kılan budur. Biz güncel politikaya, Atina’nın sorunlarına kafa yormayanları yurttaş yerine koymayız. Onlar bize göre yok hükmündedir

Ülkenin ihtiyacı olan, toplumun kararlılığı ve korkusuzluğudur. Yurttaşlık bilincine ve siyasal okur yazarlığa hava gibi su gibi muhtacız. Çoğulculuğu tesis edebilmek ve sonrasında istediğimiz gibi huzur içinde ayrışabilmek için, bu uğursuz dönemde ana muhalefet partisine sahip çıkmak bir vatan borcudur. Memleketin henüz doğmamış evlatlarının kaderinin, CHP’nin kaderine bağlı olduğunu anlamak ve anlamayana anlatmak bir yükümlülüktür.

Niteliğin değil niceliğin önemli olduğu bir süreçten geçiyoruz. Türkiye’nin gerçeği talep eden aydınlık zihinleri ana muhalefet partisinin saflarında durmalıdır. Çünkü meşhur hikâyeden de biliyoruz ki, Muaviye’nin erkek deveye, dişi diyecek iflah olmaz bir kalabalığı var.