Mümtaz’er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?

Âdem ile Havva’nın cennetten kovulmasına sebep olan günah, Kutsal Kitaplara göre şeytanın iğvasının eseridir. Kur’an’da A’râf 20. ayet ile Tekvin’de 3. bab’da yer alan anlatım birbirine çok benzer. Günahın konusu Yasak Ağaç’ın meyvesidir. Kur’an’a göre şeytan, yasağın gerekçesini “melek olursunuz”, “burada ebediyen kalırsınız” diye açıklar. Tevrat’ta ise şeytan “Allah gibi olacaksınız diye o ağaca yasak getirildi” diyerek onları yoldan çıkartır.

Mümtaz'er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?
Mümtaz’er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?

Hayal gücünü harekete geçiren bu ifadeler, çok zengin tefsirlere konu olmuştur. Müfessirlerin ısrarla üzerinde durduğu cinsellik, iki kitapta da tek satırla yer almaz. Sembolik olarak yasak meyvenin içinde insanların tutkularına, hırslarına dair çok şey vardır. Ağaç “bilgi ağacı”dır. Ölümsüzlük veya ebediyet arayışı, eşyanın bilgisi, insanı diğer meleklerden ayıran özgür irade gibi. Birçok şeyin yanında, şeytanın iğvası, insanı tanrılaştıran güç ve iktidar arayışını da içinde barındırır.

Goethe’nin Faust’u, şeytanı, yani Mefistofeles’i ete kemiğe büründürerek yaşamın bir parçası hâline getirir. Şeytan, bağımsız bir varlık değil, tutkularımızın, hırslarımızın, güç ve zenginlik arayışımızın canlı hâlidir, hayatımızın bir parçasıdır. Hakkından fazlasını isteyen, dünyaya tırnaklarını geçiren, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan tarafımız. Bütün hayatlar, bir azizin ki bile, az veya çok şeytanla yapılan anlaşmaya göre yaşanır. Şeytansız olmaz. Bizi geliştiren, ilerleten hep şeytanın isyanı, içimize saldığı şüphe ve fitne tohumlarıdır. Nietzsche: “Şeytan bilginin gerçek koruyucusudur” der. İnsanlığın ilerlemesi kötülüklerin eseridir. Kötülük olmadan erdem olmaz, içinden kötülüğün çıkmayacağı iyi yoktur; iyilik var olabilmek için kötülüğe ihtiyaç duyar. Kötülüğün olmadığı yerde iyilik kendini geliştiremez. Şeytanın isyanında bile bir erdem vardır. Hallâc-ı Mansûr, şeytanın, kibirden değil Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyeceğini göstermek için Âdem’e secde etmediğini söyler.

Şu sıralar bizim de iyiliğin yolunu seçebilmek için şeytanın yardımına ihtiyacımız var.

Neler geçiyor aklından? Ne tuzaklar hazırlıyor? Güç sahiplerini yoldan çıkarmak için ne tür iğvalara girişiyor? Bizim kulağımıza neler fısıldıyor? Şeytanın avukata ihtiyacı olmaz, doğrudan işlerine, amellerine bakmak gerekir.

Şeytanın üç iğvası

İncil’de İsa’yı yoldan çıkarmak için şeytanın fısıldadığı üç aldatmaca gibi düşünün.

Yakın tarihte şeytanın doludizgin koştuğu, ortalığı karıştırdığı, hırsları ve tutkuları hayatın bütün iyiliklerinin zorba efendisi hâlinde tepemize diktiği üç büyük olay, üç büyük kırılma: Birincisi 2013 Gezi Olayları, ikincisi 2015’te tekrarlanan ikinci seçime kadar geçen kanlı dönem, üçüncüsü de 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve sonrasında 20 Temmuz karşı darbesi ile parantez içine sıkışıp kalan demokrasi ve hukuk düzenimiz.

Mümtaz'er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?
Mümtaz’er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?

Şeytan, zengin seçenekleri güç sahiplerinin önüne Acem halısı gibi serdi. Akıl ve izan sahiplerinin düşüp yuvarlanacağı çukurlar açtı, tuzaklar kurdu. Türkiye, bu üç büyük olayla birlikte zıvanadan çıktı, yolunu, istikametini kaybetti. Ekonomi, akılla bağını o zaman kaybetti. Hâlâ yönünü bulabilmiş değil.

Hiçbiri güç ve iktidar sahiplerinin planı, projesi değildi. Olaylar öylesine başladı ve şeytan fırsatı görüp hemen duruma el koydu; sonrasında içinden çıkılmaz hâle getirdi, kalıcı izler siyasetin şeklini, şemailini belirledi.

Bugün yaşadığımız sıkıntıların, kötülüklerin, zorlukların hepsinin arkasında, ayağına gelen bu üç fırsatı kendi tezgâhını işletmek için kullanan şeytanın aldatmacaları var. Siyasetçileri suçlamanın ötesine geçin; sadece bugün siyasetçilerin önünde açılan kapıların, geçmişin tecrübeleri ışığında bir fırsat mı yoksa tuzak mı olduğunu ayırt etmeye çalışın.

Üçü de tekrarlanamaz. Sokak, Gezi gibi örgütsüz kitlelerin değil, CHP’nin kontrolünde. Terör, siyasî operasyon aracı olarak devre dışı; 2015 senaryosu sahibine çok şey kaybettirir. 15 Temmuz gibi bir darbe ihtimali ve oradan çıkacak bir karşı darbe hayali ihtimal dışı.

Şeytanın kendini tepeden tırnağa yenilemesi lâzım.

Dolmabahçe Mutabakatı’ndan Terörsüz Türkiye’ye

Şeytan dürttü ve Kürt siyasetçileri, uzun emeklerle kotarılan aşa, Şubat soğuğunda dışarıda kalmış buz gibi soğuk suyu boca ettiler.

28 Şubat 2015, Dolmabahçe Mutabakatı bir yanıyla seçim ittifakı, öbür yanıyla Kürt siyasetinin bir zaferiydi. “Seni Başkan yaptırmayacağız” ile atılan kazık, Haziran seçimlerinde AK Parti’yi çoğunluk iktidarından mahrum bırakınca, devreye giren bir yığın aktörün ve faktörün etkisiyle seçimler yenilendi. Arada Türkiye, Hendek Savaşları ile ürkütücü bir kan banyosundan geçti.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Mümtaz’er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?

“Terörsüz Türkiye” adı verilen bugünkü süreçin, 2013-15 Barış Süreci’ne göre çok daha sağlam bir zemini var. Gündelik siyasî çıkar hesaplarının, iktidar rekabetinin ve aktörlerin kişisel beklentilerinin dışında, güvenli bir adada, tek kişinin taht-ı riyasetinde yürütülüyor. Tek benzerlik, 28 Şubat 2015’te içeriğine bakmadan kabul edilen, rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in kaleminden çıkma on maddelik mutabakat metni ile Öcalan’ın ince işçilik ve ayarlarla ördüğü talimat ve açıklamaların yine üzerinde durulmadan, anlaşılmadan servise sokulması. Öcalan’ın “demokratik toplum” ile neyi murat ettiğini, bu işten en kârlı çıkacak CHP’liler bile henüz tam olarak anlayabilmiş değil.

Bugün yürütülen süreç, içeride şeytanın tezgâh kurabileceği bir alan bırakmıyor. Süreç üzerinden iktidar hesabının, koltuk teminatının karşılığı yok. Bu yüzden şeytan tezgâhı dışarıda, uluslararası merkezlerde kuruyor. Şeytan’ın da değişik türleri arasında bugün iş başında olan Şam şeytanı. Hesaplar-kitaplar Şam’a göre yapılıyor, uluslararası aktörler orayı karıştırmak ve dağılanların üzerine yeni bir bölge denklemi kurmak peşindeler.

ABD Büyükelçisi Tom Barack’ın Suriye’de “ulus devlet” arzu etmediklerini açıklaması gibi.

CHP’nin şeytanı

Sarayın CHP’yi tasfiye operasyonu, baskılamaya, tehdit altında tutmaya yetiyor; ancak yönlendiremiyor ve yok edemiyor. Tam tersine CHP’yi besliyor, terazideki ağırlığını arttırıyor. İktidardan bir iş çıkartamayacağını gören şeytan da sessizce muhalefet safına geçiyor.

Şeytan korkanları sevmez. İşlerinin açılması için risklerin ve tehlikelerin çoğalması gerekir. “Şeytanın bol olsun” lafı, bu yüzden kumara oturanlara söylenir.

Saray’ın kurup sahaya sürdüğü yargı cihazı, koca çamları deviriyor, ama bir buldozer gibi iktidarın yürüyeceği yolu açamıyor. AK Parti devre dışı, Bürokrasi kabuğuna çekilip kendini garantiye altına alma telaşında. Bugünün muktedirlerinin bir yıl sonra yeni muktedirlerin insafı kadar rahat ve huzur bulabileceği inancı hızla yerleşiyor. Kaybedeceği çok fazla şeyi olmayanların, kaybedecek çok şeyi olanlarla giriştiği savaştan kimin zaferle çıkacağı belli.

Mümtaz'er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?
Mümtaz’er Türköne yazdı: Şeytanın işleri?

Kozlar CHP’nin elinde, iktidarı devirip bir anda yerine oturacak ölçüde birikiyor. Saatin tik takları sessizliğin içinde büyük gürültüler koparıyor. Küçük bir araba ve önünde sürücünün dizginlemekte zorlandığı dört at, şaha kalkıp doludizgin koşmaya hazır bekliyor. Özgür Özel’in telaşı farklı istikametlere yönelen bu dört atı, aynı hedefe yönlendirmek.

Halkı kaybeden hükmedemez. Seçimi öteleyebilir, ama yönetemez.

Halkı arkasına alanların ise önünde ilerleyeceği bir yığın yol belirir. İsyanıyla, şüphesiyle-fitnesiyle, iğvasıyla şeytan yolun kenarında tezgâhını kurmuş, şansın cesurlardan yana ağırlığını koymasını bekliyor.

Şeytan ayrıntıların arasına gizlenir. Siz de ne işlerin döneceğini kestirebilmek için ayrıntılara dikkat etmelisiniz.