Gelecek Partisi kurucularından İstanbul Milletvekili Selim Temurci 19 Temmuz’da partisinden istifa etti. Temurci, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. Selim Temurci, AKP’ye katılıp katılmayacağını, Gelecek Partisi’nden neden istifa ettiğini, siyasi yolculuğuna hangi partiyle devam edeceğini videoda değerlendirdi.
Gelecek Partisi kurucularından İstanbul Milletvekilleri Selim Temurci ve İsa Mesih Şahin partisinden istifa etti.
CHP listesinden Meclis’e giren Temurci ve Şahin, sosyal medya hesaplarından birbirini etiketleyerek uzun bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, Gelecek Partisi’nin kuruluş iddiasından uzaklaştığı söylendi, teşkilatların önemli bir bölümünün süreç içerisinde kopuş yaşadığı belirtildi ve yürütülen mücadeleden sonuç alınmadığı aktarıldı.
Temurci ve Şahin, açıklama metninde, mücadeleden vazgeçmediklerini vurguladı.
“Bir anda partinin ismi Türkiye’de duyulmaz oldu”
Gelecek Partisi’nin kuruluşunda büyük emek verdiklerini vurgulayan Temurci, “Biz Gelecek Partisi’ni gerçekten büyük bir heyecanla teşkilatlandırdık. Toplumda bir karşılığa yavaş yavaş sahip olurken bir anda partinin ismi bile Türkiye’de duyulmaz oldu” dedi.
Gelecek Partisi’nin adeta adım adım isminden, adım adım hedeflerinden uzaklaştığını belirten Temurci, “Parti, kendini konjonktüre, belli yapıların içine teslim etmiş olduğu bir yapıya dönüşmüş oldu” dedi.
Siyasi yolculuğuna nasıl devam edeceği konusunda net bir karar vermediklerini belirten Temurci, “Türkiye’nin dört bir yanında bize inanan arkadaşlarla istişare ediyoruz. Bağımsız mı devam ederiz, bir platform mu kurarız, başka bir partiyle mi yola çıkarız, buna birlikte karar vereceğiz” dedi.
“Kinimiz, öfkemiz, nefretimiz yok”
Temurci, CHP seçmeninden gelen “bizim oylarımızla seçildiniz” eleştirilerine de şöyle yanıt verdi: “İYİ Parti listelerinden seçilmiş ya da CHP listelerinden İYİ Parti adayı olarak seçilmiş sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçmiş İYİ Partili dostlarımıza herhangi bir şey söylenmiyor. Veya başka bir partiden Cumhuriyet Halk Partisi’ne ya da başka bir partiye gidene de bir şey söylenmiyor. Ben İstanbul’da uzun yıllar siyaset yaptım. Sonuç itibariyle bizim siyaset yapmamız ancak Cumhuriyet Halk Partisi’ne bağlı bir iş olarak bizim önümüze konursa kusura bakmayın biz yok hükmünde insanlar oluruz”
Temurcin son olarak, “Bizim kimseye karşı bir kinimiz, öfkemiz, nefretimiz yok. Sadece ve sadece üzüntümüz var. Biz istedik ki Gelecek Partisi’nin ismiyle ve misyonuyla siyaset yapalım. Biz istedik ki bu partiyi yeniden ayağa kaldıralım. Biz istedik ki kimlik bunalımı bitsin. Türkiye’nin her tarafında teşkilatları yeniden yapılandıralım. Evet, bunlar olmadı. Bunlar olmayınca da artık orada bir öteki muamelesi görmeye başladık.” dedi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Gündemdeki bir isimle cevabı beklenen soruları soracağım. Selim Temurci, Gelecek Partisi’nden istifa eden isimlerden, İstanbul Bağımsız Milletvekili. Selim Bey, merhaba.
Selim Temurci: Merhaba Ruşen Bey. İyi yayınlar diliyorum.
Ruşen Çakır: Sağ olun. Şimdi gündemdesiniz. Sadece siz değil başka arkadaşlarınız da istifa etti. Daha önce edenler olmuştu. Yanlışım varsa düzeltin. Gelecek Partisi kontenjanından seçilen 10 milletvekilinden 6’sı istifa etmiş durumda, değil mi?
Selim Temurci: Doğrudur. Doğrudur Ruşen Bey.
Ruşen Çakır: Bunlardan iki tanesi şu an AK Parti’de mi, yoksa orada da rakamları…
Selim Temurci: Üç milletvekili arkadaşımız şu anda AK Parti’de. En son üç arkadaş olarak istifa etmiş olduk. Doğan Bey, İsa Bey ve ben istifa etmiş olduk.
Ruşen Çakır: Peki şunu sorabilir miyim öncelikle? Üç kişi aynı anda, daha doğrusu İsa Mesih ile siz aynı anda sonra da Doğan Bey geldi. Üçünüz koordineli bir şekilde mi istifa ettiniz, yoksa 2+1 mi, nasıl oldu o?
Selim Temurci: Yok, İsa Bey ile tabii bizim ortak birtakım taleplerimiz aylardan beri parti içinde gündeme getiriliyordu. Benzer talepler Doğan Bey’den, giden arkadaşlarımızdan da dile getiriliyordu. Son kertede böyle ortak bir metine İsa Bey ile birlikte karar verdik. Doğan Bey bizden sonra başka bir gelişme üzerine istifa etmiş oldu.
Ruşen Çakır: Şimdi ben sizi bildim bileli aklıma, yani açık söyleyeyim, sizin adınızı görünce aklıma Ahmet Davutoğlu da geliyor. Yanlışım varsa düzeltin. Yani ben sizi hep birlikte biliyorum. Onun genel başkanlığı döneminde İstanbul il başkanıydınız değil mi? Yanlışım varsa düzeltin. Çünkü birtakım tarihlerde oynamalar olabilir. Davutoğlu’nun en yakın kurmaylarındandınız. Yanılıyor muyum?
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Selim Temurci: Elbette. Elbette. Yani Ahmet Davutoğlu Hocamızla bizim, 2014 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul’da program sorumlusu olduğum dönemde siyaseten bu tanışıklık oradan başladı. Tabii daha önce onlar bizi hatırlamıyorlar ama o yurt dışında olduğu dönemde o ekibin de içerisinde olan biriydik. Giderdik derslere katılırdık ama Hoca’yla en azından tanışıklık, hukuk 2014 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra o Cumhurbaşkanımızın seçimiyle birlikte başlamıştı. Ve sonra ben il başkanı oldum ve il başkanlığı dönemim tabii hem Ahmet Davutoğlu Hoca’yla hem Sayın Binali Yıldırım’la hem de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la, üç genel başkanla birlikte çalışmış bir il başkanı olarak görev yaptım İstanbul’da.
Ruşen Çakır: Şimdi ayrıldınız ve açıkçası şaşırdım. Daha önce bir ara gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir görüşmeniz oldu. O meselede onu biraz aydınlatabilir misiniz? Şimdi kimileri bireysel bir görüşme, kimileri Davutoğlu’nun bilgisi dahilinde bir görüşme olarak aktardı Cumhurbaşkanı’yla görüşmeyi. Hangisi doğru?
Selim Temurci: Şimdi Ruşen Bey, yerel seçim sürecinde benim birtakım açıklamalarım olmuştu. O açıklamalardan sonra yerel seçim sonrası böyle bir görüşmeyi gerçekleştirdik ve Sayın Ahmet Davutoğlu Hocamıza da görüşme sonrası bilgi aktardık. Yani tabii ben yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir bu konuda çok fazla böyle televizyon kanallarında, YouTube‘da falan pek fazla görünmemeye çalıştım. Çünkü Türkiye’de siyaset bir araf dönem yaşıyor, bir geçiş dönemi yaşıyor. Bunların speküle edilmesini doğrusu istemedim. Ama yerel seçim sürecinde Sayın Genel Başkan’ın görevlendirmesiyle AK Parti ile ilişkileri ben ve Sayın Nedim Yamalı — şu anda AK Parti’de olan kardeşimiz — yürütüyorduk. Ve, ‘‘AK Parti ile özellikle yerel seçimlerde ne tür bir iş birliği içerisinde olabiliriz?’’ diye karşılıklı bu görüşmeleri masada yaparken Genel Merkez, Cumhuriyet Halk Partisi desteği açıkladı. Tabii biz Genel Başkan’ın görevlendirmesiyle o toplantıda olduğumuz için bu biraz bizim için sukût-u hayâl oldu. Bunları da Sayın Genel Başkan’la süreç içinde paylaştık. Tabii bunlar geldi geçti. Ama Sayın Cumhurbaşkanımızla bizim görüşmemiz zaten yeteri derecede medyada konuşuldu. Böyle bir süreçti yani. Ondan sonra tabii bir yılı aşkın bir zaman geçti Ruşen Bey.
Ruşen Çakır: Peki şunu soracağım. Şimdi ben Gelecek Partisi’nin ve DEVA Partisi’nin kuruluş süreçlerini hatırlıyorum. İki parti de ayrı ayrı belli bir heyecan yaratmıştı. Sanki DEVA daha fazla yaratmıştı ama neyse artık bunların çok bir anlamı yok. Ama ben biliyorsunuz iki partinin de kuruluş törenini yerinden izledim. Oradaki şeyi de gördüm. Önceden yapılan kamuoyu araştırmalarını falan da gördüm. Sanki her iki parti de bir şey yakalamış gibiydi ilk kurulduğunda. Hatta kuruluş sürecinde bayağı bir konuşuluyordu. Bir merak ve ilgi vardı. Neyi yakalamıştınız? Sonra o elinizden nasıl kaçtı?
Selim Temurci: Şimdi Ruşen Bey, tabii bizim ömrümüz teşkilatların içerisinde geçti. Dolayısıyla biz Gelecek Partisi’ni gerçekten büyük bir heyecanla, AK Parti’den gelen, farklı siyasi partilerden, görüşlerden gelen arkadaşlarımızla teşkilatlandırdık. Yani benim ve arkadaşlarımın Gelecek Partisi’nin kuruluşunda olağanüstü büyük bir emeği oldu, başta Sayın Genel Başkanımızın ve tabii büyük çileler, büyük gayretler oldu. Neden biz böyle bir duyguya veya toplumda böyle bir karşılığa yavaş yavaş sahip olurken bir anda partinin ismi bile Türkiye’de duyulmaz oldu? Asıl sorulması gereken şey bu. Biz özellikle, zaten şu anda ayrılış gerekçelerimizde de ifade ettiğimiz gibi, süreç içerisinde Gelecek Partisi’nin ismi ve Gelecek Partisi’nin misyonu, Gelecek Partisi’nin topluma olan vaatleri, Gelecek Partisi’nin vizyonu toplumla paylaşılmak yerine öyle bir işin içine girdik ki neredeyse her bir çalışmanın içerisinde parti ismimizi geride bırakarak devam ettik. Yani Meclis’te birtakım ittifaklar kuruldu. Hâlâ devam eden şeyler var. Elbette bunlar kıymetlidir ama sonuçta Altılı Masa sürecine kadar — biz o dönem anketleri de biliyoruz — Gelecek Partisi sizin söylediğiniz gibi hakikaten belli bir noktaya kadar ulaştı. Ondan sonraki süreç Gelecek Partisi’nin adeta adım adım isminden, adım adım hedeflerinden uzaklaştığı ve kendini konjonktüre, belli yapıların içine teslim etmiş olduğu bir yapıya dönüşmüş oldu. Elbette burada şunu da ifade etmek lazım. Bütün bunlar olurken özellikle yerel seçim sonrası — şu an yaşamış olduğumuz travmanın zaten özeti budur — biz birkaç aydır, belki 2023’ten sonra, seçimlerden sonra başlayan süreçte kurumsal yapının yenilenmesi, partinin bir şekilde idari, mali ve teşkilatlar olarak ayağa kaldırılması için Gelecek Partisi yeniden kuruluyor duygusuyla yeniden bir çalışma yapalım arzumuz oldu. Birinci şeyimiz buydu. Çünkü çok ciddi kurumsal ve teşkilatlarda bir demotivasyon, bir moralsizlik vardı. Bunu düzeltmek istedik. Ve açık ifade edeyim, bunu düzeltirken de ben Altılı Masa’daki liderlerin tümünün kaybettiğine inandım ve Sayın Genel Başkanımıza bunları da ifade ettim. Diğer bir konu partinin kimlik meselesiydi. Gerçekten Gelecek Partisi geleceğe dair söz söylemek iddiasında olarak yola çıkmış bir siyasi partiydi. Bu konuda, siz de takip ettiniz, işte Bilkent’te gerçekten gelecek vizyonu çok iyi paylaşılmıştı. Biz biliyorsunuz 154 kurucuyla kurulduk ve bu 154 kurucu gerçekten şu anda herhangi bir siyasi partinin kuruluşunda olabilecek en iyi kuruculardı diyebilirim. Çok kıymetli arkadaşlarımız vardı. Ve yine maalesef, parantez içinde söyleyeyim, işte o kurumsal çöküşün en önemli göstergelerinden bir tanesi Gelecek Partisi’nin 154 kurucusundan şu an neredeyse %80’i partide değil. Dolayısıyla böyle büyük bir şey yaşandı ve bunun üzerine bir de kimlik bunalımı yaşamaya başladık. Nedir kimlik bunalımı? Gelecek Partisi dediğim gibi gelecekle ilgili konuşmalıydı. Sokağın sesini siyasetin gündemi hâline getirmeliydi. Toplumsal talepleri gerçekten öyle bir anlatabilmeliydik ki, eski bir başbakan ve gelecekle ilgili bir şeyler söylüyor; o algıyı oluşturabilmeliydik. Burada hepimizin eksikleri vardır. Ama Sayın Genel Başkanımızın, tabii maalesef eski başbakan olmayı bırakıp, ben bunu birçok defa da söyledim, Gelecek Partisi’nin genel başkanı olmasını ben çok arzu ettim. Yani Mevlana’nın söylediği gibi, ‘‘hep yeni şeyler söylemek lazım’’ dedim. ‘‘Topluma mazi anlatarak bir gelecek tasavvuru sunamayız’’ dedik. Ve bütün bu meseleler biraz daha partiyi farklı bir yere çekti. Ve parti teşkilatlarındaki ümitsizlik, huzursuzluk çok büyük kopmalara sebebiyet verdi.
Ruşen Çakır: Peki burada şöyle bir şey var bu anlattıklarınızda, kimlik bunalımı diyorsunuz; ama belli ki dilinizin ucuna geliyor, tam söyleyemiyorsunuz. Yani çok açık bir şekilde Gelecek Partisi deyince akla Ahmet Davutoğlu geliyor, Hoca geliyor ve anladığım kadarıyla yaşadıklarınız size bunun sadece Davutoğlu’yla olamayacağını gösterdi. Doğru tercüme ediyor muyum?
Selim Temurci: Şöyle Ruşen Bey, müsaadenizle şu ayrımı yapmak isterim. İşte birkaç gündür Gelecek Partisi sağ olsun videolar yayınlıyor bizlerle ilgili. Ben siyasetçi Ahmet Davutoğlu’yla, onun iş tutuş biçimiyle anlaşamadım. Bunu da aylardır kendisine söylüyorum. Ve ‘‘Ne olur şuradan bir çıkalım’’ şeklinde yalvarma derecesinde bunu söylüyorum. Ama benim için, Selim Temurci için Ahmet Hoca her zaman çok kıymetlidir. Yani ben Ahmet Hoca’yla siyasetçi Ahmet Davutoğlu’nu birbirinden ayırıyorum zihnimde. Onun için de bu konuda Hoca’nın, özellikle şu anda onun ilim adamlığının, onun tecrübelerinin bu ülkeye gerekli olduğuna hep inanırım. Hâlâ inanmaya devam ediyorum. Burada bir sorun yok. Ama siyaset gerçekten bir mücadele işi. Siyaset toplumla iletişim kurabilme işi. Siyaset her şeyden önce teşkilatçılık, parti ve parti kimliği işi. Bu konuda biraz belki bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirmiş olduğu sorunlardan da kaynaklı olabilir; ama düşünün, üç yıl bu teşkilatların, bu partinin kurulmasında büyük emeği olan arkadaşlarımızla birlikte, ‘‘Ne olur bu partiyi Gelecek Partisi hâline dönüştürelim. Parti olarak bu çalışmaları yapalım’’ dedik. Bunlar gerçekleştirilemedi. Dolayısıyla dilimin ucuna gelen herhangi bir şey yok. Burada sadece üzüntülüyüm. Çünkü büyük gayret, büyük emek, büyük cefalarla kurulmuş ve bu noktaya gelmiş bir durumla karşı karşıyayız. DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin çıkışından bahsettiniz. Elbette biliyorsunuzdur. Biz normalde sokağa indiğimizde bu iki partinin ismini bile karıştıran insanlarla karşı karşıya kaldık. Yani kimin lideri, hangi siyasi partinin başında bu bile karıştırıldı. Bu konuda partiler kurulmadan ve kurulduktan sonra olağanüstü gayret sarf eden biri oldu Selim Temurci. Çünkü topluma bizim birliği, beraberliği ve birlikte iş çıkartabilme kapasitemizi göstermemiz gerekiyordu. Ve maalesef bu konuda en son geldiğim noktada asla bu birlikteliğin, bir şemsiye altında bir birlikteliğin olma ihtimalinin de artık mümkün olmadığını gözlemlemiş oldum. Ben tabii tekrar sorunuza dönecek olursam, yani orada belki küçük bir sitemde bulunmam lazım. Tabii bizim Gelecek Partimizin en temel vasıflarından biri siyasi ahlaktı. Sayın Genel Başkan’ın özellikle dün bir basın toplantısında arkadaşlarımızı, tırnak içinde, hırsızlıkla suçlamış olması elbette bizleri üzdü. Biz Hocamıza, ‘‘siyasi ahlak’’ diyen Sayın Hocamıza bunları yakıştıramıyoruz. Sonuç itibarıyla ben en son kendisiyle yapmış olduğum görüşme içeriğine girmeyeyim. Yani şu cümleyi kullanmak zorunda kaldığımı o da biliyor: ‘‘Artık biz birbirimize yük olduk Hocam. Yani bizim iş tutuş biçimimizle sizin toplumu okuyuşunuz ve partiye, teşkilata bakışınız arasında çok büyük bir uçurum var. Siz size inanmış insanlarla devam edin. Biz size ayak bağı olmayalım.’’ Bunları yani iyi niyetlerle yine söylüyorum. Dediğim gibi, siyasetçi Ahmet Davutoğlu’yla ve Gelecek Partisi ile bir şekilde bu serüvenimizi noktaladık ama orada çok kıymetli kardeşlerimiz var. Onlar bizim dostlarımız. Hoca’yla bizim böyle kavgalı, dövüşlü, böyle bir derdimiz şeyimiz yok. Onun için partiyi küçük düşürecek, şu ana kadarki Ahmet Hoca’nın, altını çiziyorum, siyasi ahlak mücadelesine ters düşecek birtakım şaklabanlara uyarak bazı videolar çekmek gerçekten çok yakışıksız olur. Bunun da altını çizeyim.
Ruşen Çakır: Tam onu soracaktım. Yani ne dediler? “Şimdi AK Parti düşünsün” dediler. Sizin altınızın içinde olduğu bir video ya da şey yapıldı sosyal medyada. Ama biz de haberini yaptık çünkü haber değeri var. Çünkü düne kadar birlikte olanlar ve “AK Parti düşünsün.” Şimdi tabii burada şöyle bir şey var; ‘‘Üç kişi AK Parti’ye gitti. Diğer üç kişi de AK Parti’ye mi gidiyor?’’ sorusu var. Gidiyor musunuz?
Selim Temurci: Ruşen Bey, güzel bir gazetecilik örneği gösteriyorsunuz. Elbette bizim biraz böyle abi kardeş hukukumuz da var. Ben de ona dayanarak söyleyeyim, seyirciler de duysun, bir sakınca yok. Tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz yıl bizlerle yapmış olduğu görüşmeyle ilgili sadece şunu söylemek isterim. Bunda bir sakınca görmüyorum. Özellikle yerel seçimlerden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘‘öze dönüş, ruh ve kan değişimi’’ gibi söylemleri uzun yıllar siyasetin içinde onunla birlikte mücadele etmiş bir kardeşi olarak elbette bizi heyecanlandırmıştır. Keşke böyle bir şey olsa, ki böyle bir durum meydana gelse biz değil elimizi, gövdemizi bu işin altına koyarız ve böyle bir durumda da zaten yeni yeni partilere ihtiyaç olmaz. Bugün Türkiye’de 180 küsur parti var Yargıtay’ın en son açıklamasına göre. Dolayısıyla biz herhangi bir partiye, ikinci şeyi söylüyorum, herhangi bir partiye geçiş için istifa etmiş değiliz. Şöyle ifade edeyim, yani bunu şöyle izah etmekte fayda var. Türkiye’nin birçok ilinde biz parti kuruyoruz. ‘‘Siyasi ahlak’’ diyerek, ‘‘adalet’’ diyerek, ‘‘hak, hukuk’’ diyerek parti kuruyoruz ve ‘‘Sayın Ahmet Davutoğlu Hocamızla birlikte bunu yapacağız’’ dediğimizde bize inanan yüzlerce arkadaşımız bu partiye gelerek ilçe başkanı oldu, il başkanı oldu, kurucu oldu. Şimdi bu arkadaşlarımızın birçoğu partiden ayrıldı ve diyorlar ki ‘‘Biz şimdi ne yapacağız?’’ Biz de Türkiye’nin genelinde olan bu arkadaşlarla bir istişare mekanizması işletiyoruz. Dolayısıyla bu çalışmaları yapacağız. Şu anda İstanbul milletvekili olarak işte en son üç milletvekili Gelecek Partisi’nden istifa etti. Bağımsız olarak bu istişare süreçlerimizi tamamlayacağız. Bu istişareler neticesinde nasıl bir sonuç ortaya çıkar? Bağımsız olarak devam mı ederiz? Bir platform, bir hareket içinde bu siyasi yürüyüş devam mı eder? Başka bir partiyle büyük bir birliktelik olarak bir yolculuk mu başlar? Ona hep birlikte arkadaşlarımızla birlikte karar vereceğiz. Ama bizim ve arkadaşlarımızın yapacağı hiçbir şeyde şöyle bir durum yok; yani biz bir şey olmak için Ahmet Davutoğlu Hocamızın yanına gelmedik. Biz sonuçta Türkiye’de yıpranan değerlerin, ahlakın, siyasi ahlakın yeniden tesis edilmesi, bunun için mücadele ettik. Şimdi az önce söylediğim cümle… Kusura bakmayın bu konuda biraz doluyum. Yani hepimiz birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Yani genel seçimler oldu. Genel seçimler sonrası ‘‘Seçim kazanılacak ve teşkilatlar topyekûn yenilenecek’’ diyerek, ‘‘sil baştan yenilenecek’’ diyerek bir çalışma yürütüldü. Ben emek vermiş, alın teri dökmüş teşkilat mensuplarımızın elbette hukukunu korumak için birilerinin karşısına çıkarım. Adı kim olursa olsun. Dolayısıyla ben bu mücadeleyi verdim. Bu mücadeleyi vereceğim. Ama Cumhuriyet Halk Partili bazı, hepsini asla kastetmiyorum, bazı kişilerin, Cumhuriyet Halk Partisi adayı cumhurbaşkanlığında %48 aldığında ‘‘%25-30’un altında olan Cumhuriyet Halk Partisi adayının %48 aldığı bir ortamda o %48 nasıl alındı?’’ sorusunu sormadan ‘‘Gelecek Partisi 10 vekil buradan çaldı’’ diyenlere bugün adeta nazire yaparcasına bizi aynı kategoriye koyan bir Gelecek Partisi hakikaten bizleri çok üzmüştür.
Ruşen Çakır: Tam onu soracaktım.
Selim Temurci: Buyurun lütfen.
Ruşen Çakır: CHP tabanında da çok şey var, yani “Bizim sayemizde seçildiniz” duygusu var. Ve özellikle seçilip AK Parti’ye gidenlere yönelik, yani “Muhalif oylarla gelip iktidara gittiniz.” Bunu size çok söyleyen vardır.
Selim Temurci: Sevgili Ruşen Bey, kıymetli abim, ben şöyle yorumlayayım; bugün içimizdeki arkadaşlarla bizim alınmış bir kararımız yok. Bizden bağımsız önemli bir şey söyleyeyim. Yani Cumhuriyet Halk Partisi listelerinden, düzeltiyorum, İYİ Parti listelerinden seçilmiş ya da CHP listelerinden İYİ Parti adayı olarak seçilmiş, sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçmiş İYİ Partili dostlarımıza herhangi bir şey söylenmiyor. Veyahut da başka bir partiden Cumhuriyet Halk Partisi’ne ya da başka bir partiye gidene de bir şey söylenmiyor. Yani sonuç itibarıyla bize şu söyleniyor: “Siz ne karar verirseniz verin aman ha rotanızı Cumhur İttifakı’na doğru kırmayın.” Bakın, ben İstanbul’da uzun yıllar siyaset yaptım. Yani sonuç itibarıyla bizim siyaset yapmamız ancak Cumhuriyet Halk Partisi’ne bağlı bir iş olarak bizim önümüze konursa, yani kusura bakmayın, biz yok hükmünde insanlar oluruz. Biz böyle değiliz. Bakın, bunu belki burada ilk kez söyleyeceğim. Benim milletvekili adaylığı sürecim nasıl oldu? Şimdi sonuçta ben Cumhuriyet Halk Partisi listelerinden aday olmak istemedim. Ama sonuçta teşkilatların kurulmasında hakikaten lokomotif görevi olan insanlardan biri olarak Sayın Hocamıza da “Siz de gelin Konya’dan aday olun. Bakın, Sayın Devlet Bey’in dışında burada herhangi bir lider olmayacak. Siz de gelin” dedik. Ben Türkiye’de şunu yapmış biri olarak çok rahatım. Bu üçlü formül vardı biliyorsunuz Altılı Masa’da; Saadet, DEVA ve Gelecek. “Birlikte bu işi yapalım” diyen ekibin başındaydım ben. Ve ne oldu? Ben dedim ki, ‘‘Hocam, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi listelerinden biz aday olamayız. Elbette Cumhuriyet Halk Partisi seçmenine saygı duyuyoruz, ekibine saygı duyuyoruz ve belki buradan da bir rahmet çıkacak ama benim siyasi geçmişim buna müsait değil.’’ Sayın Genel Başkanımız bu partinin kuruluşunda emeğimize vurgu yaparak bunun partiye zarar vereceğini söyledi. Rize’de 80 yaşında bir babam var. Gelip onunla istişare edip ‘‘Gelecek Partisi adına Meclis’te yemin etmemiz gerekir’’ şeklinde bir karar aldık ve bunu uyguladık. Çünkü kurduğumuz partinin yarı yolda kalması dostlarımıza da o partiye de çok büyük zarar verecekti. Bakın, genel seçimlerden sonra da biz yine Gelecek Partisi dedik. Allah aşkına Ruşen Bey, Gelecek Partisi’nin ismini genel seçimlerden sonra oluşan ittifaklar ve o yapılar içerisinde Türkiye’de kuruluşundan iki yıl içindeki Gelecek Partisi’yle son üç yıldaki Gelecek Partisi’ni mutlaka bir gazeteci olarak siz analiz ediyorsunuzdur. Hiçbir yerde yokuz. Hiçbir yerde. Onun için biz bunun mücadelesini verdik ve maalesef başarısız olduk.
Ruşen Çakır: Peki, o zaman son olarak şunu sorayım, buna cevap vermeyebilirsiniz de: Gelecek Partisi’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? “Hiçbir yerde yokuz” dediniz en son. Şimdi ayrıldınız ama Gelecek Partisi dört milletvekiliyle ve Ahmet Davutoğlu liderliğinde yola devam ediyor. Nasıl bir gelecek görüyorsunuz Gelecek Partisi için?
Selim Temurci: Şöyle, elbette ben herhangi bir şekilde bir yerlerde bir şeyler yazıp, tweet yazıp insanlara hakaret vesaire, böyle şeyleri doğru bulmuyorum. Kaldı ki Sayın Hocamız — bakın siyasetçi Ahmet Davutoğlu’ndan bahsetmiyorum — hep söylüyorum, o ne söylerse söylesin o bizim için kıymetli bir ilim adamı. Bu ülke için çok değerli. Bu ülkede çok değerli bir insan. Başbakanlık yapmış, önemli işlere imza atmış biri. Biz ona saygı duyuyoruz. Biz külliyen hata yapmış olsak bile ‘‘siyasi ahlak’’ diyen bir Ahmet Davutoğlu’nun kendi yol arkadaşlarıyla ilgili olarak video çekip yayınlattırması… Ben sadece Hoca kaynaklı bir şey olduğunu da düşünmek istemiyorum. Ve acınacak bir durum bu. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bakıldığında, o zaman sonuç itibarıyla bizler de AK Parti’den geldik. Sayın Hocamız da iktidar partisinin genel başkanlığını yaptı. Yani ne yapacağız? Yani her siyasi anlaşmazlıkta birbirimizi tekfir mi edeceğiz? Birbirimize böyle alçaltıcı şeyler mi söyleyeceğiz? Ben şunu söyleyerek bitirmek isterim Ruşen Bey, çok teşekkür ediyorum. Hayat da siyaset de uzun bir maraton. Sonuç itibarıyla insanlar söylediklerinin karşılığını mutlaka bir gün bulurlar. Bizim kimseye karşı bir kinimiz, öfkemiz, nefretimiz yok. Sadece ve sadece üzüntümüz var. Biz istedik ki Gelecek Partisi’nin ismiyle ve misyonuyla siyaset yapalım. Biz istedik ki bu partiyi yeniden ayağa kaldıralım. Biz istedik ki kimlik bunalımı bitsin, Türkiye’nin her tarafında teşkilatları yeniden yapılandıralım. Evet, bunlar olmadı. Bunlar olmayınca da artık orada bir öteki muamelesi görmeye başladık ve Hocamıza dedik ki, ‘‘Biz size ayak bağı olmak istemiyoruz.’’ Bütün bu olaylardan sonra bu kadar şeffafken bu mesele dönüp dolaşıp bizim nereye gideceğimizle artık siz ilgilenmeyin. Siz, orada kalan arkadaşlar o Gelecek’e, o Gelecek tasavvuruna bu kadar aşıklarsa ve gerçekten buna inanıyorlarsa başarsınlar. Biz onları alkışlarız ve hiçbir şekilde kötü bir cümle kurmayız. Ben oradaki arkadaşlarıma da bu vesileyle sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Hep yarın yüz yüze bakacağız. Bakın, ittifak yapmış olduğumuz insanların ittifak bittiği anda bize neler dediğini unutmayın. Dolayısıyla yarın birbirinin yüzüne bakacak olan insanların siyaseten daha onurlu, daha dirayetli bir duruşa ihtiyaçları var. Birbirimizi eleştirelim ama eleştirinin de lütfen bir sınırı olsun.
Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Selim Temurci. Çok sağ olun.
Selim Temurci: Ben de teşekkür ediyorum. Sağ olasınız. İyi yayınlar dilerim.
Ruşen Çakır: Evet, Gelecek Partisi’nden en son istifa eden isimlerden İstanbul Bağımsız Milletvekili Selim Temurci neden ayrıldıklarını ve bundan sonra ne yapmayı düşündüklerini anlattı. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.