Son zamanlarda televizyon kanallarında gösterilen birkaç dizi nedeniyle tarikat ve cemaatler, yeniden gündeme geldi. Gerçi Türkiye’nin tarihi her zaman cemaat ve tarikatların “sürekli gündeme gelmesiyle” doludur ama bu sefer biraz farklı. Onları daha içeriden tanımaya çalışan, hayatın içinde gösteren, aslında onların da iyi-kötü yanları olduğu hissini veren diziler bunlar. Dizilerin “gizli amacı”, iki tarafı insanî bir noktada birleştirmek, ön yargılardan uzak kalmak, muhafazakâr ve seküler kesimin bir arada yaşadığını, yaşayabileceğini iki tarafa da anlatmak gibi görünüyor.
İşin içinde hem “seküler” hem de “muhafazakâr” taraflar olduğu ve “orta bir yol” tutturulduğu imajını verdiği için o diziler beklentinin üstünde ilgi gördü. İlk başta Kızılcık Şerbeti dizisi bu ivmeyi yakaladı. Bu dizi tarikat ve cemaatleri ele almasa da mütedeyyin muhafazakâr bir aileyle, seküler bir ailenin etrafında ördüğü olaylarla, “her iki kesimin bir ülke gerçeği olduğu” temasını işliyordu. Dizide verilen mesaja göre her iki kesimin dürüstü, her iki kesimin ahlâksızı vardı. İlginç olan bir tespit ise, gençler geçmişteki ön yargıları garip buluyor ve aldırmıyordu. Meselâ seküler ailenin küçük kızı Çimen, annesi Kıvılcım’ın başörtülülerden rahatsız oluşuna anlam veremiyor, hatta kızıyordu. “Açık kapalı olmak biz gençleri hiç ilgilendirmiyor, isteyen istediğini giyebilir kime ne?” diyordu. Sanırım dizinin izleyicilere vermek istediği mesaj buydu.
Ancak üç-beş bölüm bu mesaj doğrultusunda ilerleyen dizi çok geçmeden Müge Anlı-Esra Erol programları gibi oldu. Başlangıçta “laik, çağdaş, örtülülere tahammülsüz” Kıvılcım’ın büyük kızı Doğa gitti, zengin muhafazakâr bir ailenin oğlu Fatih’e âşık oldu ve annesinin onca karşı çıkmasına rağmen hamile kaldığı Fatih’le evlendi. Fatih’in ailesi de, hamilelik nedeniyle evliliği kabul etmek zorunda kaldı. Fatih’in babası Abdullah Bey ile annesi Pembe Hanım’ın, kendilerine hiç de uymayan, üstelik “dik kafalı ve laik” Doğa’ya tahammül etmesi, dünürleri Kıvılcım Hanım’ın ailesiyle arada çatışması veya bazen birbirlerine anlayışlı olmaya çalışmaları dizinin ana konusuydu.
Kızılcık Şerbeti’nin dönüşümü: Kimin eli kimin cebinde
Fakat, dizi birkaç bölüm daha sonra bir zamanların meşhur Dallas dizisine dönmeye başladı. Kızı muhafazakâr birine âşık oldu diye ortalığı ayağa kaldıran Kıvılcım Hanım, bula bula damadının muhafazakâr amcası Ömer’e âşık oldu ve onunla evlendi. Ömer’in eski karısı da Kıvılcım’ın eski kocasıyla evlenince, eşleri değiş tokuş yapmış oldular. Fatih’in örtülü ve tavizsiz ablası Nursema ise, Doğa’nın teyzesi Alev’in yanında çalışan ve geceleri barda şarkı söyleyen Umut’a âşık olup ailesinin karşı çıkmasına rağmen evlendi.
Asıl bombayı ise dizinin en modern karakteri olan hoppa Alev patlattı, o da gitti en muhafazakâr ve en yaşlı Abdullah Bey’e âşık oldu. Abdullah Bey kendisinden yirmi, belki otuz yaş küçük Alev’in aşkına başta tövbe estağfurullah diyerek epey direndi, hatta böyle bir şeyin olamayacağını söyleyerek kızı üzdü ama daha sonra o da Alev’e kapılmaktan kendini kurtaramadı. Evde, karısına ve çocuklarına Alev’i sevdiğini açıkladığı sahne, herhalde dizinin en çok izlendiği sahnedir. Ayılıp bayılan Pembe Hanım inadına kocasını boşamadı ama Doğa’nın havai teyzesi Alev, yeğeninin kayınpederi Abdullah Bey’den hamile kaldı.
Bu arada Abdullah Bey, dizide kalp krizi geçirmişti, o rolü oynayan Settar Tanrıöğen aynı günlerde gerçek hayatta da beyin ameliyatı geçirince, yerine Ahmet Mümtaz Taylan’ın canlandırdığı Abdullah Bey geldi. Önceki Abdullah Bey daha zayıf, daha kibar, daha nahif biriyken, yeni Abdullah Bey daha kilolu ve daha aksi, huysuz bir karakter olarak hasta odasından çıkınca, izleyiciler bayağı bir afalladı. O kadar zaman geçti, daha hâlâ alışamayanlar var. Çünkü Ahmet Mümtaz Taylan’a muhafazakâr aile babası rolü pek oturmuş görünmüyor. Her an rakı balık yapacakmış gibi bir havası var.
Bu arada büyük bir aşkla evlenen Fatih’le Doğa geçinemeyince çocukları olmasına rağmen boşandılar ama daha önce boşanmayı çok isteyen Doğa için Fatih bu sefer kıymete binmeye başladı. Ancak Pembe Hanım, oğluna hemen bir gelin adayı buldu. Fatih de yeni gelin adayı Görkem’i çok beğendi. Diğer yandan Ömer hastalığı nedeniyle üzülmesin diye Kıvılcım’dan “başka kadına âşık oldum” yalanıyla ayrılmış, depresyon döneminde “yoldan çıkarak” bara gidip içki içmeye başlamış ve orada tanıdığı Görkem ile sevgili olmuştu. Hem amcanın, hem yeğenin sevgilisi olan Görkem ailesinin yanında kapalı, dışarıda açık giyinen ve sürekli dişlerini gösterip gülen ilginç bir karakter. Ömer depresyonu atlattıktan sonra iş arkadaşı Ertuğrul Bey ile aşk yaşayan Kıvılcım’a geri döndü ve ikisi yeniden sevgili oldu.
Bu baş döndürücü gelişmeler yaşanırken, seküler ailenin on sekiz yaşındaki küçük kızı Çimen, Fatih’in yeni sevgilisi Görkem’in evli üç çocuklu ağabeyiyle aşk yaşamaya başladı. Adamın evli olduğunu öğrenmesine rağmen onunla imam nikâhıyla evlenmeye ve kapanmaya razı oldu. Kendisinden yaşça büyük imam nikâhlı kocasıyla annesinin evine geldiğinde, onu tesettürlü haliyle gören Kıvılcım, Doğa ve Sönmez Hanım donup kaldılar. Kızını kapanmış gören Kıvılcım deliye döndü, derhal başörtüsünü çıkarmasını ve odasına geçmesini istedi ama Çimen artık evlendiğini söyleyerek kocasıyla yeni evine geçti. O evde abdest almasını, namaz kılmasını öğrendi, oruç da tutmaya başladı.
Daha sonra “Eşimle boşanamadım, boşanınca seninle resmi nikâh yapacağım” diyen kocasının eski karısıyla boşandığını gizlediği ortaya çıkınca Çimen başörtüsünü çıkarıp attı ve annesinin evine döndü.
Dizinin geldiği nokta gerçekten acayip bir şey, özet çıkarırken bile insanın kafası karışıyor, beyni yanıyor. Herkesin diğeri ile bağlantısı var, tam bir sülale boyu aşk. Dizinin en aklı başında ve sağduyulu karakteri olan Kıvılcım’ın annesi Sönmez Hanım ile Fatih’in temiz kalpli ağabeyi Mustafa şimdilik tek sağlam kalan kişiler, ama muhtemelen ileride onlara da bir sürpriz yapabilirler. Nitekim aldatma olayları olmadı ama Mustafa’yı delirtip cinayet işlettiler, Sönmez Hanım da aklı gelip giden hasta oldu.
Ev alacaksan tuğladan koca alacaksan molladan
Dizideki gidişat son bölümlerde bazı yönleriyle seküler tarafın lehinde gibi görünüyor, oysa asıl onların aleyhinde bazı gizli mesajlar var. Bir kere dizideki seküler erkeklerin hepsi tembel, sorumsuz insanlar. Kıvılcım’ın eski kocası Kayıhan, zengin kadın avcısı, ne iş yaptığı belli olmayan üçkâğıtçı biri. Semanur’un kocası Umut evde akşamlara kadar yatıp uyuyor, karısının çalışmasına kızıyor. Daha fenası, ne kadar seküler kadın varsa gidip muhafazakâr erkeğe âşık olup evlenerek, “Ev alacaksan tuğladan, koca alacaksan molladan” mesajı veriyorlar.
Kızılcık Şerbeti, “Kim kime sevdalı, kim kimden yaralı” kafa karışıklığına rağmen, Aşk-ı Memnu’dan itibaren aldatma ve entrikalı tarzı seven geniş kitle tarafından ilgiyle seyredilmeye devam ediyor. Bu dizide sekülerliğin, muhafazakârlığın anlamı kalmadı artık.
Kızıl Goncalar’da Atatürkçü Levent ve tarikatçı Cüneyd
Belki de bu yüzden aynı ekip tarafından yapılan yeni bir dizi Kızıl Goncalar devreye girdi. Eski adı Fox, yeni adı Now (okunuşu Nav) olan kanalda yayınlanan dizi Kızılcık Şerbeti’nden farklı olarak seküler kesim ile “İsmail Ağa Cemaati’ni” andıran Faniler tarikatı ekseninde ilerliyordu. Ancak bu dizide de sekülerler pek sağlam papuç değil. Sık sık Atatürk’ü referans gösteren laik biri olmasına rağmen Doktor Levent, aynı zamanda başkasından çalınan çocuğun babasıdır. Eşiyle mutlu değildir, üstelik karısı çaldıkları çocuğu sevemediği için yurtdışına kaçmıştır. Doktor Levent’in “28 Şubatçı” babası fizik profesörü Süha Bey, yatağa bağlı yaşamaktadır ve “yetmez ama evet”çi olan gazeteci kızına zamanında AK Parti’ye oy verdiği için onunla görüşmeyecek kadar öfkelidir. Seküler kesimi asıl kızdıran ise, Doktor Levent’in Faniler tarikatının şeyhinin torunu Cüneyd ile girdikleri felsefi tartışmalarda genelde Cüneyd’in üstün çıkmasıdır. Cüneyd karakteri öyle etkili ki, diziyi izleyenlerin çoğu, -özellikle kızlar- onun fanatik hayranı oldu.
Dizinin kahramanları Fanilerden Meryem ve kızı Zeynep aslında. Özellikle Zeynep’in duru güzelliği, masum tavırları ve aşırı zeki olması, okumak için çaba göstermesi dizinin asıl öyküsünü oluşturuyor. Yatalak Süha Bey’in tahtaya yazdığı zor bir problemi çözmesi, 28 Şubatçı Süha Bey’i çok şaşırtır ve bu kızı çok sever. Hele Zeynep’in onun başörtüsüne karşı olduğunu öğrendiğinde tahtaya yazdığı, “Tarikatçılar da kızların okumasını istemiyor, sizler de başörtülü kızların okumasını istemiyorsunuz, yok birbirinizden farkınız” önermesi adamı çok etkiler. Onu yurtdışında okuması için çaba harcamaya başlar. Süha Bey’de 28 Şubatçılıktan eser kalmamış gibidir.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Meryem Hanım, tarikattan olmasına rağmen kızının okuması için mücadele veren, on beş yaşında evlendirildiği kaba saba kocasına tahammül eden fedakâr bir anne. Küçük kızının Cüneyd ile evlendirilmek istenmesine karşı Süha Bey ve Levent’ten yardım almaktadır. Meryem Hanım aynı zamanda, Doktor Levent’in kızının gerçek annesidir. Ona çocuğun öldüğü söylenmiştir. Oysa Levent’in karısı o çocuğu sahte evraklarla hastaneden çalmıştır.
Cüneyd’in babası ortaya çıkınca, dizi şiddete, vahşi sahnelere dönüşen farklı bir yola girdi. Cüneyd’in kasap görünümlü babası sopalarla insan döverken, kol keserken tarikata hâkim oldu. Bu olaylar devreye girince diziyi izlemeyi bıraktım. Sonra ne oldu, dizi nasıl bitti bilmiyorum.
Muhafazakâr kesim bu dizilere nasıl bakıyor
Gözlemlediğim kadarıyla Kızılcık Şerbeti’nde Fatih’in evlenmeden Doğa’yı hamile bırakması, muhafazakâr Ömer’in bara gidip içki içmesi ve orada tanıdığı Görkem ile yatması gibi olayları muhafazakâr erkeklerin itibarlarını kırma amaçlı olduğunu düşünüyorlar, kolonyadaki alkolün yıkanması gibi sahneye ise gülüyorlar. Zaten ta baştan beri, bu dizilerin dindarların ilgisini çekip de, sonradan sekülerliği daha dürüst, ahlâklı gösterecekleri şüphesini taşıyorlardı.
Kızılcık Şerbeti’nde muhafazakâr ailenin kadınları Pembe Hanım, kızı Nursema, sonradan kapanan fitneci, sivri dilli ve komik Nilay dindar ama erkekleri pek değil. İlk bölümlerde Abdullah Bey’in birkaç namaz kılma sahnesi vardı ama Fatih, iyi kalpli ağabeyi Mustafa ve amcaları Ömer’in dindar yönleri görünmüyor. Galiba sadece dini bayramlarda camilere gidiyorlar.
Kızıl Goncalar’da ise, muhafazakâr kesim zaten tarikatçı oldukları için, namaz kılmalarının ötesinde, dini sohbetler yapıyorlar, ellerinde tesbih ağızlarında dua eksik olmuyordu. Meryem Hanım, kızı Zeynep, tarikat içinde mücadele vermelerine rağmen oldukça takva insanlardı. Diziyi takip eden dindarlar, bir Kur’an öğretici kızın küçük hafızlara sopa ile vurması sahnesine, “tarikatları, cemaatleri kötü gösteriyor” diye tepki göstermişti. Dizi bu yüzden RTÜK’ten birkaç hafta ceza almış ama laik kesim bu yasaklama gerekçesiyle diziye inadına sahip çıkmıştı.
Bir de, “vakt-ı mekat” denen cezalandırma sahnesine izleyenlerin çoğu şaşırmıştı. Tarikatın önemli bir ismi, işletmesinde böreklerinin tamamen tereyağlı denilerek kutulayıp satmasına rağmen, soya yağı da karıştırdığı Meryem Hanım tarafından ortaya çıkarıldığı, bu yüzden de Meryem Hanım’ı kovduğu için dergâhta herkesin içinde sakallarından bir tutam kesilerek cezalandırıldı. Bu sahne en ilgi çeken sahnelerden oldu ve dindarlardan bile çok az kişinin bildiği hakkaniyetli cezalandırma imajı veren vakt-ı mekat, ülkemizin gündemine girdi.
Diziye sahip çıkan seküler kesimden bazıları Kızıl Goncalar dizisini “yobazlığı normalleştirdiği”, tarikatçıların propagandasını yaptığı, Atatürkçü aileyi çocuk hırsızı gösterdiği gibi gerekçelerle izlemeyi bırakmıştı. Ama çoğu gidişattan pek hoşnut olmasa da ileride tarikatların gerçek iç yüzü ortaya çıkacak, herkesin hayran kaldığı şeyh torunu Cüneyd ile Meryem ve Zeynep ileride aydınlanacaklar beklentisiyle merakla izlemeye devam etmişti. Fakat bazıları öfkeleniyordu. Enver Aysever, “Nav mısınız, hav mısınız böyle bir diziyi nasıl yayınlarsınız!” diye diziyi yayınlayan kanal Now’a epey bağırıp çağırmıştı.
Oysa dizi yavaş yavaş onların istediği istikamete doğru yol alıyordu. Kızıl Goncalar’da Cüneyd’in darbeyle tarikat yönetimini ele alan eli sopalı babası ve Kızılcık Şerbet’inde birden ortaya çıkan hala, baskıcı ve itici dindar tipler olarak yerlerini almıştı.
Kızıl Goncalar bitti, Kızılcık Şerbeti devam edecek. Ama Kızılcık Şerbeti artık skandal olaylarla ilerliyor. Dizide ne muhafazakârların muhafazakârlığı kaldı, ne laik Kıvılcım’ın laikliği. Ancak resmi bayramlarda bayrak asıyor, bir iki cümle nutuk atıyor o kadar.
Muhafazakâr kesimin ilgisi artık büyük oranda Gassal’a ve Mehmed: Fetihler Sultanı’na yönelmiş durumda.