Başarı mı, skandal mı? 719 birinci ve sınav güvenliği tartışmaları Yeni Zelanda’da…
Yeni Zelanda’da her yıl düzenlenen ulusal NCEA sınavlarının sonuçları açıklandı… Sonuçlar hem eğitim camiasını hem de toplumu şaşırtacak bir tabloydu! Tam 719 öğrenci, tüm soruları doğru yanıtlayarak en yüksek puanı almıştı! Bu olağanüstü başarı, hem gurur hem de şüpheyle karşılandı. Özellikle sınav güvenliğiyle ilgili soru işaretleri, ülkenin dört bir yanında tartışmalara neden oldu. Başarı ve şüphe arasındaki bu ince denge, eğitim sisteminin güvenilirliği hakkında önemli soruları gündeme getiriyor ve uzun süre tartışılacağa benziyor.

“Şıpıdık terlikleri sorun yaparsınız da sızan soruları görmezlikten gelir misiniz?”
Eğitim uzmanı H.T., bir yerel televizyon programına konuk olduğunda bu “toplu başarıyı” sert bir dille eleştirdi:
“Bir öğrenci sınava 1 dakika geç kalıyor ve sınava alınmıyor. Terliğini çıkaramadığı için (şıpıdıkları giymişti!) diskalifiye ediliyor. Peki ya sorular sınav salonundan dışarı sızdıysa? Bu nasıl bir adaletsizlik Allah aşkına?”
H.T., bu durumun yalnızca bir sınavın sonuçlarıyla ilgili olmadığını, aynı zamanda eğitim sisteminin bütünlüğü ve güvenilirliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.
“Bu bir toplu kopya skandalına dönüştü mü, dönüşmedi mi? Birilerine haksız avantaj sağlandı mı? Eğer öyleyse, bu sınavın iptal edilmesi şart! Ama eğer durum istatistiksel olarak önemsizse, bunu yetkililerin acilen açıklığa kavuşturması gerekiyor.”
Yeni Zelanda’da sınav güvenliğiyle ilgili geçmişte yaşanan benzer olaylar, bu tartışmanın ciddiyetini artırıyor. Örneğin, daha önceki yıllarda bazı sınav sorularının sızması, öğrencilerin başarılarını sorgulatmıştı.

Sınava giren bir öğrenci konuşuyor: “Sorular çok zordu, 500 puan aldım!”
Auckland’dan 17 yaşındaki Manaia, bu sınava giren öğrencilerden sadece biri. Sınavın zorluğundan bahsederken, “Sorular gerçekten çok zordu. Matematikteki son soruyu çözmek için 20 dakika uğraştım ama yine de tam olarak emin olamadım. Sonunda 500 puan aldım, bu benim için büyük bir başarı. Ama 719 kişinin tam puan alması gerçekten şaşırtıcı. Biz o kadar zorlandık, onlar nasıl hepsini doğru yaptı yahu?” diye konuştu.
Manaia, sınav güvenliğiyle ilgili tartışmaları da yakından takip ediyor:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Sınav salonunda her şey çok sıkıydı. Şıpıdık terlikler giydiğim için beni içeri almadılar, sonra eve gidip ayakkabı değiştirmek zorunda kaldım. Bereket ev yakındı da yetiştim! Ama eğer sorular sızdıysa, bu bizim emeğimize haksızlık olur. Herkesin eşit şartlarda yarışması gerekiyor.”
Manaia’nın deneyimleri, sınavın stresini ve zorluğunu daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Sınav öncesi hazırlık sürecinin ve sınav anındaki kaygıların, bu tür durumlarda nasıl bir etki yarattığını düşünmek önemli. İnsanın “Kardeşim, milletin giyim kuşamına takılacağınıza sorulara sahip çıkın, sorulara!” diyesi var!

Yetkililer ne diyor?
H.T.’nin çağrısı net: “Eğitim Bakanlığı ya da yargı bu konuyu derinlemesine incelemeli.” Çünkü sınavın yenilenmesi, hem öğrenciler için psikolojik bir yük hem de devlet için ek maliyet anlamına geliyor. Ancak bu süreçte, Eğitim Bakanlığı’nın durumu nasıl ele aldığı ve olası adımları hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaç var. Eğitim Bakanlığı’ndan bu konuda doğru dürüst hiçbir açıklama gelmedi. Aralarından biri çıkıp “özürlüye anlatır gibi anlatacağım” diyor. Diyor da özürlünün tanımını yapmadığı için kafalar bu konuda da karışık.
Öte yandan ısrarla altı çizilen husus şu: Özellikle Yeni Zelanda’nın eğitim sisteminin dürüstlüğü ve şeffaflığı, bu tür tartışmalarla sarsılmamalı.
Bu tartışmalar, Yeni Zelanda siyasetinde liderliğin önemini bir kez daha hatırlatıyor. Örneğin, eski Başbakan Jacinda Ardern’in COVID-19 pandemisi sırasında uyguladığı “Sert ama Erken” stratejisi, ülkenin virüsü kontrol altına almasında büyük bir rol oynamıştı. Ardern’in şeffaf ve empatik liderlik tarzı, halkın güvenini kazanmasını sağladı. Ancak bu politikalar, ekonomik etkiler ve sınırların uzun süre kapalı kalması nedeniyle eleştiriler de almıştı. Benzer şekilde, sınav güvenliği tartışmalarında da şeffaflık ve adalet, halkın güvenini korumak için kritik öneme sahip. Dolayısıyla “Atı alan Üsküdar’ı geçti, e ne yapalım, kalan sağlar bizimdir” yerine daha “net ve sağlam” politikaların hayata geçmesi elzem.
719 birincinin sırrı çözülene kadar bu başarı kutlamaları yerini endişeye bırakacak gibi görünüyor. Toplumun merak ettiği soru ise belli: “Bu rekor, adaletin zaferi mi yoksa sistemin karanlık bir deliği mi?”
Yeni Zelanda her sabah bu sorunun işaret ettiği çarpıcı sıcaklıkla güne merhaba diyor.
Zor zamanlar…