Barbaros Gökdemir yazdı – Son çeyreğe girerken: 2025’in beklenen filmleri

Yaz sezonunu ve de dolayısıyla senenin büyük bir bölümünü bitirdik. Sinema dünyası açısından da bu yılın en iddialı yapımlarının prömiyerlerini yaptığı Berlin, Sundance, Cannes, Venedik ve Toronto Film Festivallerini geride bıraktık. Festivallerde boy gösteren ve bir kısmı da ödüllerle dönen her filmi henüz izleme fırsatı bulamamış olsak da 2025 senesinin sinema açısından nasıl gözüktüğüne dair artık net bir fikrimiz var: Medyascope yazılarımda ve sunumunu yaptığım videolarda sık sık dile getirdiğim gibi, sinema dünyası (siyaset ve toplumsal dünyamızın aksine) oldukça keyifli bir yılın içerisinden geçiyor. Özellikle Oscar ödül sezonu açısından oldukça kritik sayılabilecek son çeyrekte de bu trendin devam edeceğinin sinyallerini alıyoruz. Bu haftaki yazımı, 2025’in en çok merak ettiğim 2 filmine ayırmak istiyorum.

Şimdiden herkese keyifli seyirler!

One Battle After Another: (3 Ekim)

Ünlü Amerikalı yönetmen Paul Thomas Anderson’ın son filmi One Battle After Another –ülkemizde Savaş Üstüne Savaş ismi ile— 3 Ekim’de vizyona girecek. Kariyeri 1990’lı yıllarda Hard Eight (1996), Boogie Nights (1997) ve Magnolia (1999) filmleri ile parlayan ve çok kısa bir süre içerisinde kendisini yeni kuşak Amerikan bağımsız sinemasının önemli isimlerinden biri haline getirmeyi başaran Anderson, üslubundan ve üretim biçiminden ödün vermeden, sağa sola sapmadan, süper kahraman filmlerine hiç bulaşmadan, yazıp çizmeye ve önemli filmlere imza atmaya devam etti. Ben kendi açımdan PTA’in (Amerikalı sinefillerin tıpkı bizim Nuri Bilge Ceylan’ı NBC olarak anmamız gibi onlar da bu kısaltmayı ara ara kullanırlar) yaşayan en önemli Amerikalı yönetmenlerinden biri olduğu düşünüyorum.

Leonardo DiCaprio, One Battle After Another.
Leonardo DiCaprio, One Battle After Another.

Filmin kadrosunda Leonardo DiCaprio, Sean Penn ve Benicio del Toro gibi usta starlara, Regina Hall, Teyana Taylor ve ilk defa kamera karşısına geçen Chase Infiniti gibi siyahi kadın oyuncular eşlik ediyorlar. Kısaca filmin sinopsisi ise şöyle: Eski devrimciler, içlerinden birinin kızının kaçırılmasının ardından, 16 yıl sonra tekrar bir araya gelirler. Yönetmen, bugünün Amerika’sının içinden geçtiği kutuplaşmış, gürültülü ve şiddet dolu halini eski devrimciler üzerinden yorumlamak ve tartışmak istemiş. Filmin fragmanı da en az filmin kendisi kadar ses getirmişe benziyor.

Amerika’da filmin özel gösterimlerinin yapılmasının ardından, film sonrası paylaşılan ilk yorumlar sosyal medyayı epey bir meşgul etti. Birçoğuna göre film, yönetmenin en iyi işi. Steven Spielberg’ün filmi şimdiden üç kez izlediğini söylediği aktarılıyor. Benzer şekilde X platformunun film camiasının da yönetmenin yeni işini heyecanla kucakladıklarını görebiliyorum.

Kapatırken Amerikalı ünlü yazar Thomas Pynchon’ın filme etkisi üzerinden bahsetmeden de geçmeyeyim. Bilindiği üzere PTA, büyük bir Pynchon hayranıdır ve 2014 yılında da yazarın Inherent Vice isimli romanını aynı isimle sinema perdesine uyarlamıştır. Bu filmi de Vineland kitabından uyarlıyor. Vineland, ülkemizde Berkan M. Şimşek çevirisi ile İthaki Modern yayınevi tarafından 2023 yılında yayınlanmıştı. Meraklıları, filmin vizyonu öncesinde, hazır Türkçe çevirisi de mevcutken romana önden bir bakmak isteyebilirler.

One Battle After Another, bu sezon en çok beklediğim filmlerinden ilki.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Marty Supreme: 25 Aralık

Sezonun bir diğer büyük heyecanı ise Josh Safdie’nin solo kariyerinin ilk büyük işi Marty Supreme olacak. Bilindiği üzere Safdie Kardeşler, gösterime girdiği 2019 yılında bir hayli başarılı olan Uncut Gems filmlerinin ardından kariyerlerine solo devam edeceklerini açıklamışlar ve artık beraber çalışmayacaklarını beyan etmişlerdi. Kaderin cilvesi, ayrılıklarının ardından her ikisinin de yeni filmleri bu yıl gösterime giriyor. Küçük kardeş Benny Safdie’nin Venedik Film Festivali’nden Gümüş Altın ile dönen The Smashing Machine filmi ülkemizde 17 Ekim’de gösterime girecek. Benny’nin Venedik ödül konuşmasında ağabeyi hariç herkese teşekkür etmesi, özellikle sosyal medyada kardeşler arasındaki olası gerginlik dedikodularını tekrar alevlendirmişti.

Marty Supreme

Ben Safdie Kardeşler’in filmografisini oldukça etkileyici buluyorum. İşlerinde, Amerikan bağımsız sinemasının ruhunu, modern ve tempolu bir okuma ile bulabiliyoruz. Kariyerlerinin temeli, doğdukları New York’ta, 2000’li yılların başlarında atılır. O yıllarda “mumblecore” olarak tabir edilen ucuza, neredeyse ekipmansız, bol diyaloglu ve ünlü bağımsız yönetmen John Cassavetes ve Fransız auteur sinemacı Maurice Pialat’dan esinlenen filmler yapma akımına bir yerinden dahil olurlar ve ilk senelerinde The Pleasure of Being Robbed (2008) ve Daddy Longlegs (2009) yapımlarını hayata geçirirler. Kariyerleri bu açıdan PTA’nın çizdiği yola benzer ve bugün kendi jenerasyonlarının en önemli Amerikalı yönetmenleri arasında anılıyorlar.

Kısaca filmin sinopsisine gelirsek: 1950’li yıllarda Marty Mauser isimli bir genç, masa tenisi şampiyonu olmak için hayallerinin peşinden gider. Filmin başrollerinde, Timothée Chalamet, Gwyneth Paltrow gibi starların yanı sıra ilk defa izleyeceğimiz Odessa A’zion gibi isimler de bulunuyor. Filmin fragmanı da yüksek tempolu ve eğlenceli. Uncut Gems sonrası o büyük bekleyiş, Marty Supreme ile doruk noktasına varacağa benziyor.