Okurlarımızı, takipçilerimizi, izleyicilerimizi ve tüm destekçilerimizi görüşlerini Medyascope’ta dile getirmeye davet ediyoruz. Yazınız editoryal ilkelerimize uyar ve Yayın Kurulumuz tarafından da uygun görülürse, web sitemizde imzanızla yayınlanacaktır. Konuşan, tartışan, farklı fikirlerin dile getirildiği bir Türkiye istiyoruz. “Filistin’i CHP ve Ayşenur Ezgi Eygi ile anlamak” başlıklı yazıyı, okuyucumuz Eda Saraç kaleme aldı.
Cumhuriyet Halk Partisi, halk ile buluştuğu milli irade eylemlerinin 56’ncısını Eyüpsultan Meydanı’nda Filistin halkına İsrail tarafından yaşatılan zulüm ve soykırıma karşı durmak için gerçekleştirdi. Bu eylemin diğerlerinden önemli bir farkı var. Bu eylemde, diğer parti liderleri de konuşma yaptı. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve de Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan da konuşma yaptı. İlginç bir atmosfer vardı. DEVA ve Saadet Partililer, üzerinde Yaser Arafat ve rahmetli Bülent Ecevit’in fotoğrafının olduğu CHP otobüsü önünde poz veriyorlardı.
“Katil İsrail, işbirlikçi AKP” sloganları atıldı
İlk konuşmayı Filistinli öğrenci Yusuf Barakat yaptı. Üniversiteyi burada okuduğu için çok sarih bir Türkçe ile heyecanlı bir konuşma yaptı. Mazlum halklar için en önemli mücadeleyi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiğini ve Gazi’nin mücadelesinin mazlum Filistin halkı için de ilham olduğunu söyledi. Yusuf Barakat, Rachel Corrie’nin ve Ayşenur Ezgi Eygi’nin aynı geleneğe ait olduğunu ve her ikisinin de Filistin için kendi hayatlarından vazgeçtiğini, şehit olduklarını düzgün bir Türkçe ile anlattı. Yusuf Barakat’ın konuşmasından sonra kitle, “Katil İsrail, işbirlikçi AKP” diye slogan atmaya başladı. Başka türlüsü tahmin edilemezdi zaten. Bu sloganın atılmasının nedeni de herkes tarafından biliniyor.
Ali Babacan sahnede
Yusuf Barakat’tan sonra sahneye Ali Babacan çıktı ve benim bazı travmalarım tetiklendi maalesef. Kendisi konuşmaya başladığında canım sıkılmaya başladı, zira kendisi bir genel başkan gibi değil de sınıf başkanı gibi konuşuyor. Ali Babacan çok iyi bir teknokrat ancak hitabeti sahiden zayıf, konuşurken de konusuna inanırmış gibi konuşmuyor. Örneğin, bir Ekrem İmamoğlu’nun şehvetli belagati kendisinde yok. Bir ara AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmeye gittiğinden bahsedince kalabalık yuhalamaya başladı, bunun üzerine Babacan “yuhları Trump’a çekelim” dedi ve bu kez kalabalıktan “yok öyle!” diye bir refleks aldı.
Eylemlere alışkın olmadığı için kalabalıktan gelen reflekse şaşırdı. Maalesef kendisinin önünde koştuğu kitleden tamamen kopuk ve de empati yoksunu birisi olduğu fikrini edindim. 17 belediye başkanı, eski milletvekilleri tutuklanmış ve hali hazırda iktidar adayı olan CHP’nin Filistin eylemine geliyorsunuz ve insanların bu operasyonları düzenleyenlere karşı öfkelerini boşalttıkları esnada “yok şimdi öyle yuhlamayalım” diye haksız bir refleks geliştiriyorsunuz. Kendisine memleketi kayyum ve baskı ülkesine çeviren eski partisine bu kadar sevdalıysa neden yeni bir parti kurma yoluna çıktığını sorabilmek isterdim. Tepkinin çok olduğunu “hükümet istifa” sloganlarından sonra herhalde kendisinin affettirmek için “merak etmeyin sevgili dostlar, gidecekler” demek zorunda kaldı. Ali Babacan, nedense kendisini her dinlediğimde bende tatsız bir his yaratıyor. Bu kadar olaydan sonra sahici bir muhalif tavır geliştirmediği ve de hâlâ eski genel başkanını eleştirmeye çekindiği için de olabilir.
Bağımsız ve hür bir Filistin
Ali Babacan’dan sonra Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal sahneye çıktı. O da Filistin’de yaşananların soykırım olduğundan bahsetti ve bu soykırımın ancak güçlü bir Türkiye sayesinde, AKP hükümetinin değiştiği bir senaryoda bitebileceğini söyledi. Kendisiyle aynı fikirdeyim. Bağımsız ve hür bir Filistin, ancak bağımsız, güçlü bir Türkiye ile gerçekleşir.
Ardından da bence en iyi ve kapsamlı konuşmayı gerçekleştiren Mahmut Arıkan konuşmaya başladı. Sayın Genel Başkan’ı gerçekten çok beğeniyorum ve de birikimli buluyorum. Saadet Partisi’nin genel başkan değişimi çok yerinde olmuş. Değişim hayatta da siyasette de kaçınılmaz. Bu değişim Saadet Partisi’ne kesinlikle yaramış. Mahmut Arıkan, sahneye daha çok çıkmalı ve de basından kendisine daha çok yer bulmalı. Mahmut Arıkan, AKP hükümetinin İsrail ile olan işbirliği ve ticaret anlaşmalarından bahsetti ve bu durumu lanetledi. Filistin’e giden filonun Türk Ordusu tarafından korunması gerektiğini söyledi. Mahmut Arıkan, Gazze’de yaşanan soykırıma karşı durmanın parti ve siyaset değil, insanlık görevi olduğundan bahsetti. Kürecik üssünün derhal kapatılması gerektiğini tekrardan vurguladı.
Tam bu esnada Saadet Partililer de alana girdi. Çok da ilginç olmayan bir biçimde, CHP’lilerin en uyumlu olduğu ve en çok alkışladığı parti, Saadet Partililer oldu. Saadet Partililer bizlerde travma yaşatan Altılı Masa sürecinde ve sonrasında sahada gerçek anlamda çalışan ve de uğraşan partiydi. Daha sonrasında da vekilleri AKP’ye geçmeyerek onurlu duruş sergileyen tek parti oldular yine.
Cumhuriyet Halk Partisi ve davetlileri Filistin ile dayanışma gösterirken, AKP’nin İsrail ile ticarete devam ettiğini biliyoruz. Millet de farkında olmalı ki normalde asla CHP eylemlerinin yanından geçmeyecek muhafazakâr insanlarımız da eylemdeydi. Hiçbirisinin CHP seçmeni olmadığından eminim. Aslında AKP’nin anti-siyasetine hatta siyasetsizliğine karşı CHP’nin başarısı, normal koşullar altında kendi karşısında konumlanabilecek olan partileri ve seçmenleri de bir araya getirebilmesi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Her geçen gün AKP aleyhine işliyor
AKP’nin en azından İstanbul özelinde, 39 ilçesinde konuşmam gerekirse, kendi karşısında konumlanan herhangi bir seçmeni kendi tarafına çekmesi artık imkânsız ötesi imkânsız. Çünkü hem son derece kaba, saldırganlar; hem de CHP seçmeninin oy verdiği 12 belediye başkanını esir almış durumdalar. Ve de CHP seçmeninin, ev bellediği il binasına polis marifetiyle girilmesi, partililerin polis tarafından tartaklanması, dövülmesi unutulacak olaylar değil. Bu büyük kötülükleri yapanları unutmayacağız ve sonsuza dek affetmeyeceğiz. Evimizi işgal edenler bize siyaset yapamaz. Demek ki AKP, karşı taraftan oy almaktan vazgeçmiş. Karşı tarafı ikna etmekten tamamen vazgeçmiş. Kendi dar kitlesini bir arada tutmaya çalışıyor. Artık İstanbul’un sosyolojisi her geçen gün AKP aleyhine ilerliyor. AKP siyaset yapmıyor, kin ve nefret tohumları saçıyor. Kendilerinin parti binası önünde protesto bile yapılmazken, onlar binamızın önüne 5 bin çevik kuvvetle saldırma arsızlığını gösterdiler. Bu büyük kötülüğü sonsuza dek hatırlatacağız hem kendimize hem de ülkeye.
Genel Başkan Özgür Özel, yine büyük medeniyet göstererek kendisinden önce 3 genel başkana söz hakkı tanıdıktan sonra konuşmaya başladı. Filistin’in tarihsel olarak elbette solun sahiplendiği bir dava oluşundan bahsetti ve de Bülent Ecevit mirasıyla Filistin’e sahip çıkılması gerekliliğini vurguladı. Filistin’e doğru yola çıkan filoya güvenlik sağlamaya çağırdı AKP hükümetini. Somut öneriler getirdi. Uzun bir konuşma yaptı ve kalabalıkla her anında bütünleşmeyi başardı. Artık bir orkestra şefi gibi yönettiğini fark ettim kitleyi. En önde yer alan ve alkışlayan Saadet Partililer, DEVA Partililer bana bu eylemlerin daha kapsamlı ve siyaseten başka bir yere dönüşmekte olduğunu kanıtladı. Özgür Özel, Filistin’in özgürleşmesinin de CHP iktidarında gerçekleşeceğini söyledi. Kürecik üssünü bile kapatmayan bir AKP ile Filistin’in işgal altında kalacağı muhakkak.
Hürriyet ve demokrasi mücadelesinden gurur duyuyorum
Demokrat Partili dedenin CHP’li torunu olarak, cumhuriyetin kurucu partisi, Kuva-yî Milliye partisinin verdiği hürriyet ve demokrasi mücadelesinden gurur duyuyorum.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!
Filistin’e ve özgür olsalar Filistin’i savunacak olan siyasi esirler Ekrem İmamoğlu’na, Can Atalay’a, Tayfun Kahraman’a, Hakan Bahçetepe’ye, Utku Çaykara’ya, Özgür Kabadayı’ya, İnan Güney’e, Ahmet Özer’e, Resul Emrah Şahan’a, Hasan Mutlu’ya, Zeydan Karalar’a, Gürkan Akgün’e, Muhittin Böcek’e, Oya Tekin’e, Kadir Aydar, Bugra Gökçe’ye, Alaattin Köseler’e , Mehmet Murat Çalık’a özgürlük!