Ruşen Çakır yazdı: Bazı muhalif medya kuruluşları ve siyasetçilerin hiç tuhaf olmayan süreç karşıtlığı

Çarşamba günü TBMM’de Milli Kardeşlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu’nda çok sayıda düşünce ve araştırma kurumunun temsilcileri sunum yaptı. Bunlardan Rawest Araştırma’nın direktörü Roj Girasun’un, tıpkı Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara gibi SDG yöneticisi Mazlum Abdi’nin de Ankara’ya davet edilmesi önerisi Cumhuriyet Gazetesi internet sitesi tarafından “Çözüm Komisyonu’nda terörü ‘muhatap alma’ ısrarı” başlığıyla haberleştirildi.

Sözcü Gazetesi’nde Veli Toprak imzalı, “12’nci kez toplanan açılım komisyonunda tuhaf talepler” başlıklı haberin spotunda da bu “tuhaf” talepler şöyle sıralandı: “Komisyon toplantısında Demirtaş’ın serbest bırakılması istendi. Zemin oluşursa Abdi’nin Ankara’ya gelebileceği belirtildi, Meclis Başkanı’nın Amedspor maçına gitmesi istendi.”

Muhalif bilinen televizyon kanallarında sıklıkla konuk olan İYİ Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez de sosyal medyadan Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç’in komisyonda sunum yapmasını “Meclis tarihinin utanç günü!” olarak tanımladı.

Yüksel Genç, 1999’da teslim olan, “Barış Grubu” adı verilen sekiz PKK militanından biriydi. Dört yıl dağda kaldıktan Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla teslim oldu, beş yıl hapis yattıktan sonra bir müddet gazetecilik yaptı; uzun bir süredir de Diyarbakır’daki Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi’nin koordinatörlüğünü yapıyor.

SDG terör örgütü mü?

Sırayla gidecek olursak: Düne kadar tüm dünya tarafından terör örgütü olarak tanımlanan HTŞ’nin lideri olup ABD tarafından bizzat kendisi için ödül konulmuş olan Ahmed eş-Şara’nın “meşru” kabul edildiği bir ortamda, Abdi’yi terörist olarak nitelemek nasıl bu kadar kolay olabilir?

Diyelim ki Cumhuriyet Gazetesi editörleri, daha önce Suriye Kürtlerinin temsilcisi Salih Müslim’in defalarca Ankara’ya geldiğini bilmeyecek kadar genç olsunlar; SDG/PYD yöneticilerinin değişik vesilelerle Ankara ile temasta olduklarını söylediğini; Öcalan’ın, devlet denetiminde SDG yöneticileriyle doğrudan ve dolaylı görüşmesine izin verildiğini; SDG’nin Türkiye dışında kimse tarafından terör örgütü olarak görülmediğini; Ankara’nın da son dönemde SDG’ye yönelik “terör” suçlamasını pek dillendirmediğini; ve tabii ki SDG’nin, Türkiye’nin stratejik müttefiki ABD ile stratejik işbirliği içinde olduğunu bilmiyor olabilirler mi?

Demirtaş serbest bırakılmasın mı?

Sözcü Gazetesi’nin tıpkı Cumhuriyet gibi Abdi konusuna kafayı takmış olması hiç şaşırtıcı değil. Ama Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istemenin neresi “tuhaf”?

Demirtaş ve arkadaşlarının siyasi nedenlerle, hukuk dışı bir şekilde içerde tutulduklarını Sözcü bilmiyor olabilir mi? Hayatları boyunca yasal siyaset dışında bir şeyle uğraşmamış olan Demirtaş ve arkadaşlarının özgürlüğü Türkiye’ye nasıl zarar verir?

Ya TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Amedspor maçına gitmesi -gider mi bilmem ama giderse çok şık olur- talebini “tuhaf” olarak tanımlamak nasıl bir zihniyetin ürünüdür?

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Utanılacak ne var?

Çömez’in “Meclis tarihinin utanç günü!” diye tanımladığı Yüksel Genç’in komisyonda sunum yapmasına gelecek olursak: Sahi ne var bunda?

Dağdan inmiş, cezasını çekmiş ve kendisini Kürt sorununun çözümü için yasal alanda bir şeyler yapmaya adamış, tam da devletin “Terörsüz Türkiye” diye tanımladığı bu yeni sürecin kapsama alanına giren konular üzerinde çalışan bir kadını dinlemekte utanılacak ne var? (Dün, Genç ile yaptığımız “Sürecin toplumsallaşması için kimler hangi adımları atabilir?” başlıklı yayın onun komisyona davet edilmesinin ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor )

Üstelik MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, sürecin ilk işaret fişeğini “Öcalan gelsin DEM Parti grubunda konuşsun” diyerek attığı, komisyondaki MHP grubunun başı Feti Yıldız’ın, bir heyetin Öcalan ile görüşmesi önerisini desteklediği bilindiğinde bu tür çıkışların hiçbir inandırıcılığı kalmıyor.

Çömez “İmralı canisi olmadı, şimdilik ‘bu’ olsun dediler herhalde” diye yazmış ama anladığım kadarıyla, bu sürecin baş aktörlerinden biri olan, Çömez’in tabiriyle “İmralı canisi, Bahçeli’nin tabiriyle “kurucu önder” Öcalan ile görüşme bir şekilde gerçekleşecek.

Bitirirken: Siyasi iktidara muhalif bazı medya kuruluşları, gazeteci, yazar ve siyasetçilerin, sürece karşı çıkarken iktidarın temsilcilerinden çok sürecin Kürt aktörlerini hedef almaları sanıldığı gibi şaşırtıcı değil ve sanıldığı gibi manidar da değil.