Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası’ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 

2 Eylül’de kayyum olarak atandı, 8 Eylül’de 5 bin polisle “baba ocağım” dediği partinin kapısına dayandı…

Aynı gün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çalışma ofisi olarak ilan ettiği binanın birinci ve ikinci katında, o günden bugüne Gürsel Tekin ve beraberindekiler; diğer katlarda CHP’liler var. Yaklaşık üç haftadır süren bu kaotik tabloyu yerinde görmek üzere 8 Eylül’de adeta karakola dönüşen binaya gittim. Gittiğimde bir süre polis işgalinde kalan binanın, o günlerde genel başkan yardımcıları ve milletvekillerinin barikatlar kurarak koruma altına aldığı katında seçilmişler, alt katta ise atanmışlar toplantı halindeydi.

Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası'ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 
Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası’ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 

Ankara gibiydi CHP’nin bugün Özgür Özel’in çalışma ofisine dönen eski il binası; Ankara’daki seçilmiş milletvekilleri ile atanmış bakanlar gibi yani…

Genel Başkan Özgür Özel’in ofisinden çıkan Özgür Çelik’le karşılaştığımda ona soruyorum bu benzetmeyi. Gülümseyerek cevap veriyor binadan çıkmaya hazırlanırken ayaküstü: “Bir tarafta Türkiye’nin siyasallaşmış yargısına boyun eğmiş bir avuç insan, bir tarafta da seçilmişler var, millet var. Zalimin zulmünün karşısında direnenler var. Bu mücadele bir avuç oligarkla milletin mücadelesi. Bizim buradaki kararlılığımız, duruşumuz bunun için” diye cevaplıyor.

Binanın cephesine giydirilen devasa Türk bayrağı ile iki yanına yerleştirilen ve üzerinde “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazılı Ekrem İmamoğlu portresi ile çelişiyor binanın içindeki gerçek.

“CHP Genel Başkanlık İstanbul Çalışma Ofisi” yazısını geçerek giren herkes, binanın dış cephesi ile tezat bir görüntü sergileyen o yazının, İstanbul İl binasını atanmışlara teslim etmemek için asıldığını bilerek atıyor adımını. Gelenleri güler yüzüyle karşılayan ekibin oturduğu banko bomboş… Her zaman olduğu gibi partili birkaç kişi ile sağda solda oturan gazetecilerin yanından geçerek asansöre doğru ilerleyecek oluyorum ama CHP Genel Başkanı Özgür Özel ofiste olduğu için güvenlik asansör kullanımına izin vermiyor.

Çay ocağı ve toplantı odalarının bulunduğu bir alt kattan başlayarak binayı gezmeye başlıyorum. Kilidi parçalanmış bir kapı çıkıyor karşıma. Kimin kırdığını bilen yok ama toplantıların gerçekleştiği salonun kırık kapısından bakınca karşımda beliren Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü sırasında çekilen fotoğrafı, kapıyı kıranları bir zamanlar adalet arayışıyla kilometrelerce yol kat etmiş olan Kılıçdaroğlu’nun izlediği hissini uyandırıyor.

Kapıyı kıranın kim olduğunu çerçevelenmiş fotoğrafından görmediyse de, partisinin il binasına atanan kayyumun 5 bin polis eşliğinde binaya girdiğini televizyon ekranlarından izlediği ve tek kelime etmediği gerçeği ile merdivenleri tırmanmaya başlıyorum.

Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası'ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 
Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası’ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 

Birinci kata geldiğimde Gürsel Tekin’i soruyorum karşıma çıkanlara. Tuhaf! Nereden baksanız 30 yıldır bu mesleğin içindeyim, siyaseti yakından izliyor olmama karşın ne ben konuştuğum kişileri tanıyorum ne de onlar beni! Kim olduğumu soruyor ve Gürsel Tekin’in toplantıda olduğunu söyleyerek bekletmek istiyorlar. Dönüşte uğramak üzere bir üst kata çıkıyorum. Orada da Gürsel Tekin’in ekibinden olduğu anlaşılan iki üç kişi var, ekibe çay servisi yaptığı anlaşılan bir kadın geçiyor önümden elinde boş tepsiyle. Belli ki binadan bağımsız bir ofis gibi kullanılıyor birinci ve ikinci katlar.

Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası'ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 
Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası’ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 

Atanmışlar oturuyor bu katlarda.

En son 24 Eylül 2025’te, türlü engelleme girişimlerine rağmen düzenlenen olağanüstü kongreyle birlikte 3 kez üst üste seçilen ve il başkanlığı gerek YSK kararıyla gerek 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin gerekçesiyle birlikte açıkladığı kararla tescillenmiş olan Özgür Çelik’in il başkanlığına direniyor bu katlardakiler.

Çelik “Örgüt iradesiyle geldim, örgüt iradesiyle giderim” dedikçe, Gürsel Tekin “Mahkeme kararıyla geldim, mahkeme kararıyla giderim” diyor; bunu söylerken de Ankara’daki YSK ve 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararlarını değil, sadece İstanbul’daki 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin varlığını tescilleyen kararını kabul ediyor. Bu vesileyle mahkemenin 3 Ekim’de İstanbul İl Kongresi ile ilgili vereceği karar sonucu kayyumluğu düşse bile binayı terk etmek istemeyeceğini düşünenler, hatta espriyle karışık “Polisle geldi, polisle gidecek” diyenler de yok değil.

Neden böyle düşündükleri sorulduğunda da gerekçe olarak CHP’den ihraç edilmesini, partili olmadığı halde, üst katında kendisini ihraç eden partinin Genel Başkanı Özgür Özel oturmasına rağmen binayı terk etmeyişini gösteriyorlar.

Bu tabloya bakınca “Madem kendisini partinin atanmış il başkanı olarak görüyor, o halde genel başkanını kapıda karşılamış olmalı” diye düşünüyor insan ama ‘hayır!’ odasından bile çıkmamış o sırada. Özgür Çelik karşılıyor, Özgür Çelik eşlik ediyor genel başkana. Çelik, Gürsel Tekin ve diğer iki kayyumun adını ağzına almamaya özen göstererek bu kişilerin partiden yüksek disiplin kurulu kararıyla ihraç edildiğine dikkat çekerek “Baba ocağının bir evladı olmanın sorumlulukları var” diyor ve “Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı Özgür Özel, ben de olağanüstü kongrede seçilmiş bir il başkanıyım. Genel başkanımızı havalimanında karşılıyorum, İstanbul’daki çalışmalarını planlıyorum, programlıyorum” sözleriyle son noktayı koyuyor.

Gürsel Tekin ve ekibinin bulunduğu iki kat sayılmazsa, sekiz katlı binanın diğer altı katı da bu anlayışla yönetiliyor; yani CHP Genel Merkezi’nin kullanımında.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Ancak onlar da yalnızca üçüncü katı ve girişin altındaki toplantı odasının da bulunduğu alanı kullanıyor.

Diğer katların tamamı kilitli. Yalnızca asansörle çıkılan beşinci kattaki odalara girilemiyor. Kapısını kilitlemeye ihtiyaç duyulmayan birkaç ofise baktığımda, çok değil 3-4 hafta önce geldiğimde birilerine çarpmadan yürümenin mümkün olmadığı kalabalık geliyor gözümün önüne. Oradan oraya koşturan partililerin doldurduğu koridorlar, derin sohbetlere ev sahipliği yaptığına tanık olduğum ofis odalarında bugün sadece tozlanmış masalar, kilidi kırılarak açılmaya çalışıldığı anlaşılan kapılar, sağa sola itilmiş koltuklar var.

Hasarın boyutu henüz bilinmiyor. Özgür Çelik binaya beş bin polisle girildiğini hatırlatarak tahribat nedeniyle en kısa sürede binada tadilat yapılacağını söylüyor ama hasarın boyutu, hasar tespit çalışması yapıldıktan sonra netleşecek. Belli ki bütün bunlar için kayyum heyetinin binayı boşaltması bekleniyor.

Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası'ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 
Göksel Göksu yazdı | İstanbul İl Binası’ndan izlenimler: Kayyum var ama CHP’de değişen bir şey yok 

Zaten Genel Merkezin de binadaki hasarın boyutundan çok, CHP’nin kurumsal kimliğini önemsediği anlaşılıyor. Çünkü amacın Cumhuriyet Halk Partisi’ni kendi içinde kavgalı gösterme çabası olduğunu savunuyor, il yönetimine kayyum atanmasının amacının bu olduğunu söylüyorlar.

Özgür Çelik “Amaç Cumhuriyet Halk Partisi’ni kendi içinde kavgalı gösterme çabası. Biz buraya bir kayyum atayalım, bunu da CHP içerisinden seçelim, kayyum bir şey söylesin, Özgür Çelik bir şey söylesin, polemikler yapılsın falan… Farkındaysanız neredeyse bir ay oldu bu noktaya geleli ve bir kere isim zikretmedim. Neden? Çünkü bu mesele CHP’liler birbiriyle kavgalı görünsün diye yapılmış bir meseledir. Ama günün sonunda bir tarafta Türkiye’nin azınlık iktidarına teslim olmuş, onların karşısında boyun eğmiş bir avuç insan var” sözleriyle açıklık getiriyor bu duruma.

“Önemli olan toplumun beklentilerine yönelik iş yapmak, siyaset yapmak, o konuları konuşmak, toplumun ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretmek. Toplumun bizden beklentisi bu” diyor Özgür Çelik.

O çıkmak için hamle yaptıkça ben son bir soru daha soruyorum, “Bu koşullarda nasıl olacak?” diyorum. “Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyetin kalesidir ve bu kaleyi korumak zorundasınız” cevabını veriyor ve cümlesini “Çünkü bu kale, bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminin, genel seçimin iktidar partisidir ve yeniden cumhuriyetin kurumlarını inşa edecektir. Yeniden bu ülkenin toplumsal barışı tesis edilecektir. Yeniden bu ülkede emeğin hakça bölüşüldüğü, bu ülkenin çocuklarının eşitlenmeye çalışıldığı, eşitlendiği bir süreç ortaya çıksın diye millet bize destek veriyor. Bu yüzden biz toplumun beklentileri için burada bu alanda bu mücadeleyi veriyoruz” diyerek tamamlıyor. Artık tutamıyorum ama o giderken bu binaya gelen misafirleri ağırlamaktan öte bir anlam yüklemediğini söylemeden edemiyor; hem gidiyor hem “İstanbul’da bir il başkanının 40 tane makam odası var. 39 ilçe başkanlığının makam odası benim çalışma alanım ama bizim asıl çalışma alanımız sokaklar ve meydanlar” diyor.

O sırada Özgür Özel’in odasından birileri çıkıyor, aynı anda asansörden yeni inen 4-5 kişilik bir heyet odadaki yerini alıyor. Çay kahve servisi başlıyor süratle, bir kahve de ben kapıyorum. Son yudumu aldıktan sonra yeniden birinci kata uğrayıp Gürsel Tekin’e de sormak istiyorum içinde bulunduğu sürecin nereye evrileceğini. “Az önce çıktı” diyorlar, gitmiş…