Green Up Meetings No.7, “Yapay Zekâ ve Eko Akıl Çağında İnsan” temasıyla bu ay gerçekleşecek. PlumeMag ve Green Up ekosistemi, bu yıl da sürdürülebilirliğin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda kültürel ve estetik bir mesele olduğunu hatırlatmayı amaçlıyor. Medyascope, PlumeMag ve Green Up Meetings’in kurucusu Bihter Ayyıldız ile konuştu.
Sürdürülebilirlik, teknoloji ve kültürün kesişiminde yeni bir dönem başlıyor: “Eko Akıl Çağı”. Green Up Meetings No.7, tam da bu döneme ışık tutmak üzere, 22 Ekim’de “Yapay Zekâ ve Eko Akıl Çağında İnsan” temasıyla gerçekleşecek. Etkinliğin küratörü ve PlumeMag’in kurucusu Bihter Ayyıldız, Medyascope’a verdiği röportajda hem bu yılki zirvenin ruhunu hem de PlumeMag topluluğunun neden estetik, kültür ve sanatı merkezine aldığını anlattı.
- Green Up Meetings No.7’nin teması “Yapay Zekâ ve Eko Akıl Çağında İnsan”. Bu tema nasıl ortaya çıktı?
Son birkaç yıldır hepimiz, yapay zekânın yalnızca teknolojik değil, varoluşsal bir dönüşüm yarattığını hissediyoruz. Ancak Green Up Meetings’in bakış açısı hep aynı kaldı: “İnsanı merkeze almak.” Eko akıl kavramı da buradan geliyor. Doğayı, teknolojiyi ve insanı birbirinden ayrı değil, bir bütünün parçaları olarak düşünmek… Biz PlumeMag’de de bunu yapıyoruz. Teknolojiyi anlamlı kılan şey, onun etrafında kurduğumuz kültür ve topluluk.
- PlumeMag’in çevresinde büyüyen topluluk, Türkiye’deki en özgün sürdürülebilirlik platformlarından biri hâline geldi. Sizce bu topluluğu farklı kılan ne?
PlumeMag topluluğu, ortak bir “estetik bilinç” etrafında birleşiyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevre meselesi olarak değil, bir yaşam biçimi ve kültürel tavır olarak görüyoruz. Moda, sanat, mimari, gastronomi, hatta sessizlik bile bizim için birer sürdürülebilirlik ifadesi olabilir. Bu yaklaşım, bizi klasik “aktivizm dilinden” uzaklaştırıyor. Biz bir araya geldiğimizde yalnızca çözüm değil, anlam da arıyoruz.
- Green Up Meetings’i diğer sürdürülebilirlik konferanslarından ayıran şey de bu mu?
Kesinlikle. Green Up Meetings bir konferanstan çok, kültürel bir ekosistem buluşması, paylaşımı. Burada insanlar sadece dinlemiyor, birbirleriyle estetik ve düşünsel bağlar kuruyor. Her edisyonun teması aslında bir tür çağrıdır; bu kez çağrımız, “Yapay zekâ çağında insan kalabilmek.” Panelistleri seçerken de buna çok dikkat ediyoruz: Disiplinler arası düşünürler, sanatçılar, ekonomistler… Yani bir tabloyu yalnızca teknik olarak değil, ruhuyla birlikte okumayı bilen insanlar.
- PlumeMag ve Green Up Meetings’in ortak bir “duygu dili” var gibi. Bu dili nasıl tanımlarsınız?
Bence o dilin adı “zarif direniş”. İyi yaşamak ve gülmek, umudu sahiplenmek, doğruları söylemek – bunlar bizim için en büyük direniş biçimleri. Dünyanın gürültüsüne karşı, anlamı koruma çabası. Bizim estetik anlayışımız süs değil; sadelikteki derinliği bulmakla ilgili. PlumeMag’in her içeriği — ister bir sanat yazısı ister bir röportaj, ister bir kampanya olsun, aslında aynı şeyi söylüyor: Güzellik, dikkatli bakmaktan doğar. Green Up Meetings de bu bakışı kitlesel değil, topluluk temelli bir diyaloga dönüştürüyor.
- Peki yapay zekâ ve estetik arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
Yapay zekâ bugün bize inanılmaz bir üretim hızı ve görsel zenginlik sunuyor. Ama estetik, hızla ölçülmez. Estetik, seçimle ilgilidir- neyi dışarıda bıraktığınızla, neye yer verdiğinizle. Yapay zekâ çağında bence en kıymetli şey, hâlâ insanın sezgisi, vicdanı ve zevkidir. Bizim amacımız bu sezgiyi unutturmamak, hatta onun etrafında yeni topluluklar kurmak.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
- Green Up Meetings’in doğduğu ekosistem olan PlumeMag her yıl farklı kültür-sanat kurumlarıyla da iş birliği yapıyor. Bu estetik boyut sizin için neden bu kadar önemli?
Çünkü sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir dönüşüm kalıcı olamaz. PlumeMag’de ve Green Up Meetings’te konuşulan fikirlerin sergilere, performanslara, şiirlere dönüşmesini istiyoruz. Bir kurum ya da birey, bir fikre yalnızca aklıyla değil, duygusuyla da bağlandığında o fikir yaşam buluyor. İşte bu yüzden kültür ve sanat, bizim en güçlü topluluk kurucu aracımız.
- Son olarak, PlumeMag okurlarına ve Green Up topluluğuna bu yeni dönemde ne söylemek istersiniz?
Birbirimize “anlam” aracılığıyla bağlanmanın zamanı. Dünyanın karmaşası içinde kültür, sanat ve estetik aslında birer yön bulma aracıdır. Bu nedenle PlumeMag topluluğunu sadece bir yayın çevresi değil, bir bilinç alanı olarak görüyorum. Green Up Meetings ise bu bilincin kamusal alandaki sesi. Yapay zekâ çağında bile bizi insan yapan şeyin, hâlâ birbirimizi anlamaya çalışmak olduğuna inanıyorum.
- “Yerel kalkınırsa değer katlanır” sloganınız çok sık duyuluyor. Nasıl doğdu?
Bu slogan, aslında Green Up Meetings’in özeti. Yerel üretim, dayanışma ve topluluk duygusu olmadan hiçbir küresel dönüşüm mümkün değil. Yerel bir üretici, sanatçı ya da girişimci desteklendiğinde yalnızca ekonomik değil, kültürel bir değer de büyüyor. Bizim için kalkınma; sadece büyümek değil, anlamın katlanması demek.
- Local Makers ile iş birliğiniz bu yaklaşımın bir uzantısı mı?
Kesinlikle öyle. Local Makers, yerel üreticileri görünür kılan, çok değerli bir topluluk. İkinci edisyonundan bu yana Green Up Meetings’te “Local Makers Çarşısı”nı birlikte kuruyoruz. Bu üretimle anlam arasındaki köprüyü somutlaştırdığımız çok değerli bir paydaşlık. Kültür, estetik ve sürdürülebilirlik, sadece panellerde değil, dokunduğumuz her üründe, her tasarımda hissediliyor.