Fransız gazetesi Libération, İdlib yakınlarında yaşayan ve 2010’lu yıllarda yüzlerce Fransız gencini Suriye’ye götürmekle suçlanan Ömer Diyabi’nin (takma adıyla Ömer Umsin) kurduğu kampta bir gün geçirdi. Fransız istihbaratının yıllardır “cihadın şarlosu” olarak nitelediği Diyabi’nin hâlâ onlarca takipçisini yönettiği, yeni Şam yönetimiyle gerilimli bir ilişki içinde olduğu ve Fransa’ya meydan okumayı sürdürdüğü belirtiliyor. Peki kim bu Ömer Diyabi?
Türkiye sınırına birkaç kilometre uzaklıktaki Harim yakınlarında, kayalık bir vadinin içinde gizlenmiş bir kamp. Libération muhabirleri kapıya vardığında içeriden beklenmedik bir ses yükseliyor: “Bonjour?”
Kapıyı açan, pantolonu diz hizasında, başında safari şapkasıyla kırklı yaşlarının sonlarındaki adam, Ömer Diyabi. Fransa’dan Suriye’ye savaşçı devşiren ağın kurucusu. Elektrikli scooter’ıyla gelen Diyabi, kendisini “inşa halindeki bir toplumun lideri” olarak tanıtıyor. “Burada herkesin evi olacak. Dört eşim ve çocuklarımla yaşıyorum, evim biraz büyük olmalı” diyor. Kamp, kerpiçten barakalar ve hurda malzemelerle çevrili. Diyabi’ye göre bu, “geleceğin yerleşimi.”
Nice’ten cihadın kalbine bir yolculuk
Nice’in Ariane mahallesinde doğup büyüyen Diyabi, gençliğinde silahlı soygunlara karıştı, ardından kısa bir süre sandviç dükkânı işletti. 2010’ların başında internet üzerinden hazırladığı dini propaganda videolarıyla tanınmaya başladı. Bu videolar, Fransa’daki bazı gençler üzerinde etkili oldu; Diyabi kısa sürede istihbaratın takibine alındı.
2013’te Suriye’ye geçerek “Firkat’ül Guraba” (Yabancılar Tugayı) adlı bir grup kurdu. Başlangıçta El Kaide’nin Suriye kolu El-Nusra Cephesi’ne bağlıydı, daha sonra Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ile yollarını ayırdı. Şimdi, yaklaşık 70 savaşçı ve aileleriyle birlikte Türkiye sınırına yakın bir vadide yaşıyor.
“Hurda satıyoruz, hayvan yetiştiriyoruz” diyor ve ekliyor: “Benden YouTube videoları yapmamı istiyorlar ama bilmiyorlar ki ben zaten bu işi takma isimle yapıyorum, ve bana ‘yap yap’ diyenler bana zaten ödeme yapıyorlar.”
Diyabi çocukları nasıl etkisi altına aldı?
Libération’a konuşan Marianne adlı bir Fransız anne, 2013’te 18 yaşındaki oğlunun Ömer Diyabi’nin etkisine girip Suriye’ye gidişini anlatıyor. “Oğlum ve arkadaşları bu adamın dükkânında toplanırdı. Onları yıllarca etkiledi. Devlet biliyordu, ama hiçbir şey yapmadı” diyor.
Marianne bugün hâlâ oğluyla mesajlaştığını, torunlarını sadece video görüşmeleriyle gördüğünü söylüyor: “Onu geri döndürmeye çalıştım, ama Ömer’in etkisi çok güçlü.”
Eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ise Libération’a yaptığı açıklamada, 2013’teki gidişleri önlemek için yasal düzenlemeler yapıldığını savunarak, “Hiçbir zaman ‘bırakalım gitsinler’ politikamız olmadı. Tam tersine, bu durumları suç haline getirdik” dedi.
Hollande’a göre, 2013’te ABD’nin Suriye’ye müdahale etmemesi, “birçok genci radikal propagandaya açık hale getirdi.”
Bir kadın sahte kimlikle Diyabi’nin ağına sızdı: Cihatçı söylemin ardında nasıl bir istismar mekanizması var?
Libération’ın ulaştığı gizli yazışmalar, Diyabi’nin hem dini hem psikolojik manipülasyon yöntemlerini gösteriyor. Güvenlik nedeniyle gerçek isminin değiştirildiği, “Maïlis” isminde kadın aktivist, 2017–2018 yılları arasında Diyabi’nin ağına sahte bir kimlikle sızdı.
Aslında “Maïlis”, Avrupa’daki cihat yanlısı çevreleri internet üzerinden izleyen bağımsız bir siber aktivist grubunun üyesiydi. Kendini 24 yaşında, “babasının baskısından bunalmış, dine yönelmek isteyen bir ebe” olarak tanıttı. Diyabi kısa sürede bu hikâyeye inandı — hatta onunla evlenmek istediğini söyledi.
Yazışmalar ilerledikçe Diyabi’nin gerçek yüzü ortaya çıktı. Cihatçı söylemin ardında, kontrolcü ve cinsel şiddet içeren bir dil vardı. Kadına “itaatkâr olmalısın, kocana boyun eğmelisin” diyor, dini emirleri kişisel arzularına kılıf yapıyordu. Maïlis, Libération’a, “Onun için cihat bir inanç değil, ego tatmini. Kadınları dini bir kalkanla kontrol etmek istiyor” dedi.
Diyabi, çevrimiçi bir “nikah” teklif etti: “Allah’ın sevdiği bir formalite” diyerek, birkaç dakikalık sözlerle “evliliği” tamamlamak istedi. Ardından cinsel tehditlere geçti ve “Geldiğinde seni cezalandıracağım” diye yazdı.
Bu noktada Maïlis oyunu sonlandırdı. Diyabi’ye “devlet beni izliyor, devam edemem” mesajı gönderip iletişimi kesti. O süreçte topladığı veriler, Diyabi’nin nasıl bir manipülasyon ağı kurduğunu ortaya koydu.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Aktiviste göre Diyabi “küçük bir narsisist dolandırıcı. Cihadı, para ve kadınlar üzerinde güç kurmak için kullanıyor. İnandığı bir dava yok, sahneye çıkan bir oyuncu gibi davranıyor.”
Yıllar içinde Diyabi’nin grubundan kaçanlar da oldu. 2023’te “Victor” adlı genç, üç yaşındaki kızını da yanına alarak Türkiye üzerinden Fransa’ya geçti. Ancak ülkeye döndüğünde “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklandı ve 30 yıla kadar hapisle yargılanıyor.
Fransız yargı kaynaklarına göre 2012–2016 arasında birçok aile ülkeyi terk etti. Bugünse Fransız istihbaratı, Diyabi’nin kampına katılmaya çalışan en az altı kişiyi tespit etmiş durumda.
Fransız diplomatik kaynaklara göre Paris, bu kişileri geri almak istemiyor ve “Şam’ın onları kendi yasalarıyla yargılamasını” tercih ediyor.
“Fransa beni tutuklayamaz”
HTŞ tarafından bir dönem tutuklanan Ömer Diyabi, serbest kaldıktan sonra da meydan okumayı sürdürüyor; “Beni durduramazlar, arkamda çok insan var” diyor.
Kampındaki bazı Fransız savaşçılar, yeni Suriye yönetiminden vatandaşlık talep ediyor. Ancak uzmanlara göre bu durum, Fransa için yeni bir güvenlik açmazı yaratıyor. Suriye’nin kuzeyinde, küçük bir vadide izole olmuş bu topluluk, Avrupa’ya dönmese bile ideolojik etkisini sürdürmeye devam ediyor.
HTŞ ve Ahmed eş-Şara’ya açık düşmanlık
Röportajda “Ya bizi, mücahitleri kandırdı ya da sizi, Batılıları” sözleriyle hem Şam’daki yeni lideri hem de Batı’yı suçluyor. Telegram kanalında yayımladığı mesajlarda ise Şara’yı “İslam tarihinin başından beri görülmüş en büyük ihanetlerden birini yapmakla” itham ediyor.
Diyabi’ye göre, Ahmed eş-Şara “Batı’yla uzlaşma adına İslam’ı feda ediyor.”
En çok tepki gösterdiği adım, okullarda din derslerinin azaltılması ve yerine müzik eğitiminin konulması. Bu değişikliği “laikleşmenin simgesi” olarak nitelendiriyor ve “Suriye rejimi şeriatı uygulamak zorunda kalacak” diyerek tehditte bulunuyor.
“Eğer halk demokrasiye razı olursa, bu Batı’ya boyun eğmek olur” diyen Diyabi, böyle bir durumda “Suriyelilerin yeniden silaha sarılacağını ve kendilerinin de yardım edeceklerini” söylüyor.
Bu söylem, hem HTŞ’nin eski mensuplarına karşı kişisel bir öfke barındırıyor hem de yeni Şam yönetiminin reform girişimlerine karşı ideolojik bir direnişi temsil ediyor.