Gazze’de ateşkes, yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de “No King” dalgası | Levent Baştürk anlatıyor

İslam Özkan’ın sunduğu Dünya Alem programında akademisyen ve siyaset bilimci Levent Baştürk, Gazze’deki ateşkes sürecini ve “No King” dalgasını değerlendirdi.

Levent Baştürk’e göre Gazze’de ateşkes ihlalleri “düşük yoğunluklu” olarak görülüyor ve bu durum, bölge ülkelerinden güçlü bir tepki gelmedikçe Trump yönetiminin nezdinde tam kapsamlı ihlal olarak algılanmıyor. Öte yandan İsrail’in Batı Şeria ilhak niyeti açık; hamlenin tek frenleyicisi, an itibariyle uygun olmayan uluslararası konjonktür. ABD içinde ise Trump’a tepkiyi aşan, köklü bir “müesses nizam karşıtı” damar var ve “No King” protestoları bu zeminde büyüyor.

Gazze’de “düşük yoğunluklu ihlal” okuması: “Trump şimdilik bunu ateşkes ihlali saymıyor”

Baştürk, ateşkes sonrasında bildirilen can kayıplarının 100’ü aştığına dair veriler bulunduğunu hatırlatarak, Trump’ın bunu “Lübnan dosyasına benzer şekilde” okuduğunu, yani tam bir ihlal kategorisine sokmadığını savundu. “Ateşkesin altına imza koyanlardan güçlü bir reaksiyon gelmedikçe bu çizginin sürebileceğini” belirtti. Baştürk, İsrail’in sınır ve “güvenli bölge” tanımları üzerinden düzenlediği operasyonların pervasızca gerçekleştiğini söyleyerek, buna ilişkin kararın metinsel bir ateşkes hükmüne dayanmadan pratikte işletildiğini vurguladı.

İslam Özkan’ın seremoniyle teyit edilmiş ateşkesin maddelerinde İsrail’e böyle bir inisiyatif veren bir hükmün varlığı ile ilgili sorusu üzerine Baştürk, birinci safhanın ötesine geçilmediğini, sahada İsrail’in “mazeret üreten” pratiklerle fiilî alan açtığını ifade etti. Bölge ülkelerinden gelen tepkinin zayıflığına dikkat çeken Baştürk, Türkiye’de yardım kampanyalarının “normalleşmiş bir gündem” izlenimi verdiğini; Katar ve Mısır gibi imzacı aktörlerden de dikkat çekici bir itirazın yükselmediğini ekledi.

Yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de "No King" dalgası (Video)
Yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de “No King” dalgası (Video)

Batı Şeria ilhakı: “Niyet açık; fren yalnızca konjonktür”

Programda İsrail’in Batı Şeria’yı resmen ilhak etme ihtimali masaya yatırıldı. Baştürk, “Resmî ilhak olup olmaması teknik bir fark yaratsa da sahada yerleşimlerin hızlanması, sömürgeleştirme faaliyetlerinin sürmesi ve bunun AB/ABD’den etkili bir yaptırım görmemesi, İsrail’in cezasızlık algısını pekiştirdi” dedi. İsrail siyasetinde ilhak yönünde geniş bir irade beyanı olduğuna işaret eden Baştürk, Knesset’teki oylamalar ve Smotrich gibi aktörlerin açıklamalarını örnek verdi. “Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, Golan ilhakını onaylaması gibi emsaller, olası Batı Şeria ilhakında da caydırıcı tepkinin cılız kalacağı kanaatini güçlendiriyor” görüşünü dile getirdi. Buna karşın son güncel temaslar ve Washington’ın bazı uyarılarının “şu an için” uygun konjonktür olmadığını gösterdiğini ekledi.

Özkan, ilhak ile yerleşim politikaları arasındaki farkın sembolik ve hukukî ağırlığına dikkat çekerek ilhakın meydan okuma niteliğini vurguladı. Baştürk ise pratiğin uzun süredir bu yönde evrildiğini, tepki mekanizmalarının etkisiz kaldığını söyledi.

Yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de "No King" dalgası (Video)
Yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de “No King” dalgası (Video)

“Yeni Orta Doğu düzeni”: Radikalizmin tasfiyesi, İsrail’in normalleşmesi ve Türkiye’nin rolü

Programın önemli bir başlığı da “yeni bölgesel düzen” tartışmasıydı. Baştürk’e göre Gazze’deki savaş sadece Gazze’yle sınırlı okunmamalı; İran, Hizbullah ve direniş ekseninin zayıflatılması asıl çerçeveyi oluşturuyor. Ateşkes, Hamas’ın varlığını koruduğunu göstermiş olsa da hareketi tasfiye etmeyi hedefleyen bir planlama da masada. Hizbullah pasifleştirilmiş görünüyor; İran ise bütünüyle devre dışı kalmasa da zayıflamış bir pozisyonda.

Baştürk, Türkiye-İsrail arasında doğrudan çatışma beklemediğini savundu:

“ABD ve Avrupa ile Türkiye arasında, İran’ın boşalttığı etkinin belirli ölçüde Türkiye tarafından doldurulması konusunda örtük bir uzlaşı bulunuyor.”

Arap ülkelerinin Filistin dosyasını “kambur” olarak gördüğünü, bunu “satmış” konumuna düşmeden hafifletecek garantiler aradıklarını belirtti. Enerji hatları ve transit koridorlara ilişkin hesapların da yeni bölgesel mimaride belirleyici olacağını söyledi.

Özkan’ın “radikalizmin dışlandığı, İbrahim Anlaşmaları çizgisinde, neoliberal-işbirlikçi, ekonomik entegrasyon merkezli ve İsrail’le normalleşmenin yaygınlaştığı bir düzen” tasviri karşısında Baştürk, “İsrail içindeki dinci-siyonist radikal akımlar (Smotrich, Ben-Gvir vb.) için Batı’nın tolerans eşiğinin farklı işlediğini” hatırlattı. Trump’ın bu aktörlere “geçici-kullanışlı kart” muamelesi yapabileceğini, ama kesin bir sınır koyduğuna dair açık veri olmadığını söyledi.

Donald Trump
Yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de “No King” dalgası (Video)

ABD iç dengeleri: “No King” dalgasının kökleri, kapsamı ve olası etkileri

Diğer bir gündem konusu, ABD’de 2.500’e yakın noktada düzenlenen “No King” (Krallara Hayır) protestolarıydı. Baştürk, bu hareketi yalnızca Trump karşıtlığına indirgememenin altını çizdi: “ABD’de 20-30 yıldır, özellikle gençler arasında müesses nizama karşı birikimli bir tepki mevcut. Bu tepki sağda radikal sağ kanallara, solda ise demokratik sosyalistler ve Antifa ağları gibi yapılara akıyor.” Bernie Sanders’ın iki dönemdeki ön seçim kampanyaları, Black Lives Matter dalgası ve kampüslerdeki antifaşist ağlar, bu zemini büyüten dönemeçler olarak anıldı.

Baştürk, ABD siyasetinin uzun süredir “genel bir sağa kayış” yaşadığını, Demokrat Parti’nin Avrupa ölçekleriyle kıyaslandığında merkez-sağ refleksler sergilediğini, Cumhuriyetçi Parti’nin ise radikal sağa eklemlendiğini söyledi. 11 Eylül sonrası güvenlikçi dalga, neocon müdahalecilikten Trump dönemi izolasyonculuğuna uzanan yelpaze ve neoliberal dönüşümün sermaye dengelerini değiştirmesi, bu kaymanın belirleyicileri arasında sıralandı.

“No King” protestolarının 5-7 milyon katılımcıya ulaştığına dair tahminlerin, ABD’nin apolitik algısına rağmen kayda değer olduğunu belirten Baştürk, “seçimlere katılmama” tercihini de birçok seçmen açısından bilinçli bir politik tavır olarak gördüğünü, “bağımsız” seçmen kimliğinin genişlediğini söyledi. Trump’ın iç güvenlik politikalarını sertleştirmesi, üniversite protestolarına yönelik baskılar ve yürütmenin yargı üzerindeki denetimi zayıflatma yönelimlerinin tepkileri artırdığını vurguladı.

New York’ta yükselen Mamdani örneği üzerinden, “demokratik sosyalist” çizgiden gelen isimlerin yerel siyasette ivme yakaladığını belirten Baştürk, bu başarıların yalnızca kişisel performansla değil, Sanders ve Cortez (AOC), Rashida Tlaib, Cori Bush gibi isimlerin mobilize ettiği tabanın mirasıyla mümkün olduğuna dikkat çekti. Gazze’deki savaş ve Biden yönetiminin İsrail’e desteğinin sandığa katılımı düşürdüğü, bu kırgınlığın “No King” dalgasına da enerji verdiği yorumu yapıldı.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de "No King" dalgası (Video)
Yeni Ortadoğu düzeni ve ABD’de “No King” dalgası (Video)

“Sönümlenir mi, radikalleşir mi?”: Hareketin geleceği

Programın sonunda Özkan’ın “No King hareketinin geleceği” sorusuna Baştürk, hareketin kısa vadede sönümlenmesini beklemediğini söyledi: “Trump sonrası dönemi de belirleyecek; baskı sertleştikçe radikalleşme olasılığı artar.” Gazze’de yaşananların “dünya çapında yeni fay hatlarını tetiklediğini” belirten Özkan da, üniversitelerdeki tepkilerin kalıcılığına ve küresel yankılara dikkat çekti. “Gazze soykırımının iki yıl sürmesi ve binlerce can kaybı, bunun kolay unutulmayacağı anlamına geliyor. İsrail yönetiminin cezasızlık beklentisi sarsıldı; dünya eskisi gibi olmayacak” dedi.

Baştürk, Martin Luther King’in “Adalet yoksa barış yoktur” sözünü hatırlatarak, bölgesel barış vizyonlarının adalet zemini olmadan sürdürülebilir olmayacağını vurguladı.