Günün payına düşen operasyonun adı casusluk oldu. Uzun süredir potada olan TELE1 sabah baskını ile arandı. Merdan Yanardağ, aynı saatlerde evinden gözaltına alınıp tutuklandı. Zor geçiyor bugünler. Fakat geçip gideceğine şüphe yok. Eleştirel ve bağımsız medya adına kara günlerden birisi daha yaşatılıyor. TELE1’e, Merdan Yanardağ’a geçmiş olsun diyerek yola devam.

Terör tutmadı. Yolsuzluk kesmedi. Diploma iptali yetmedi. Casusluk iddiası bakalım iktidarın derdine derman olacak mı? İktidarın tek derdi Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması değil. İBB rantına alışkın iktidarın, biat edenleri beslediği hortumu kesmesiydi. Saray erkanından parti ve teşkilata, sivil (!?) toplum desteğine kadar uzanan iç çatışmasının nedeni pastanın küçülmesi malum. İmamoğlu’nun seçim kampanya hazırlığını casusluk faaliyeti olarak görülmesi İBB’ye kayyum atama ihtiyacının acil önem kazandığını gösterir. İmamoğlu aday olamasa bile tekrar seçim kazanma ihtimalinin ancak İstanbul bütçesi sayesinde yandaşını bir arada tutmasına bağlı olacağı değerlendirilmiş gibi. Hem toplum nezdinde aşınan prestij hem seçim bu yolla kazanılabilir umuduyla bir casusluk hikayesi yazılmış gibi. E, tabii ekmek kadayıfının kaymağı da bağımsız gazeteciliğe baskının, muhalefetsizleştirme politikasına hatırı sayılır bir katkı yapması.
Özgür Özel’in dikkat çektiği konu da önemli. Kişisel verilerimizin çalınmış, satılmış olmasına rağmen seçim kampanyası yürütülen demokratik faaliyetten casusluk kurgusu icadı, asrın romanı olabilir. İşin garip tarafı bir gün önce İngiltere’de içeriği açıklanan Richard Moore’un veda konuşması İstanbul’da yapıldı ve önlenmedi. Ve sonrasında hiçbir resmi itiraz duyulmadı. Bu konuda Barçın Yinanç’ın yazısı çok önemli. Bizim ülkemizde yeni nesil casusluk tanıtımı ve ajan devşirme politikasına göz yumuldu ama seçim çalışması casusluk sayıldı. Tuhaf ötesi bir durum. Kurumların mahremiyetine sahip çıkılamamış, yurttaşın kişisel veri güvenliği yok olmuş, kimbilir kimler bizim bilgilerimizle neler yapıyor? Koltuk davası hepsinden önemli sayıldığı için iktidar, kadınların kolu, bacağı, dekoltesi ve LGBTİ+ bireylerin özel yaşamı üzerine ahlakçı mahremiyet nutukları çekiyor, yasa hazırlıyor.

Siyaset alanı yargı eliyle ve iktidarın gönlünce düzenlenmek istenirken toplumsal yaşama da torba yasalarla müdahale girişimleri hız kesmiyor. Halkın gerçek sorunlarını çözmek yerine yeni sorunlar yaratan iktidar, sineğin yağını çıkarır gibi vergi saldı. Geçen yıl bin liranın altında kalan evimin emlak vergisi bu yıl 14 bin lira oldu, örneğin. İktidar yarattığı ekonomik krizin tüm yükünü vatandaşa vergi salmakla çözebileceğini sanıyor. Krizle ezilenleri bir de hayatlarına ve haklarına kısıtlama getirecek yasa hazırlıyor. Basına yansıtarak önden tepki toplama usulüyle yola çıktı 11. Yargı Reformu ve Strateji Belgesi taslağı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un çok önceden ayak seslerini duyurduğu bu torba yasa, pek çok kanun maddesinde değişiklik öneren bir teklif olarak yakında Meclis’e gelebilir. İçeriği basına yansıtılan yasa hazırlığı Anayasa ihlali, demokrasiyi bir kez daha eksiltme, hak ve özgürlüklere yeni kısıtlamalarla toplumsal yaşamı şekillendirmeyi amaçlayan bir sosyal mühendislik projesi. AKP’li yetkililerin “yok öyle bir şey” minvalindeki açıklamalarına itibar edilmesin. Meclis’in yasama yetkisi gasp edildiği ve sadece onay makamına indirgendiği için iktidar partisi vekilleri de haberdar değil. Yıllardır böyle. Özellikle iktidar vekilleri, sarayda hazırlanıp ara konak olarak bakanlığa gönderilen ve oradan ellerine tutuşturulan yasa taslaklarını imzalamakla, oylamada onaylamakla yükümlü görülüyor rejim tarafından. Tanıtımla görevlendirilmiş basın mensupları kadar bile haberleri yok yapılan işlerden. Hal böyle olunca altına imza attıkları yasa metinlerini okuduklarından bile şüphe etmek gerek. Acı olan şu ki muhalefet partileri de bu sistemi çözememiş gibi görünüyor. Hala eski sistemin muhalefeti gibi “Meclis’e gelsin, içeriğini görelim ve ona göre tavır alırız” diyorlar. CHP yetkililerinden gelen bu açıklamalar kabul edilir, hoş görülür cinsten değil. Bu ülkede yaşayıp da siyaset yapanların sistemin işleyişini bozmak, kendilerini de halkı da içine sokulduğumuz cendereden kurtarmak istiyorlarsa yeni politikalar keşfetmeleri ve geliştirmeleri gerekir. Tam metni görmek için beklemek yerine yasa taslağı medyada duyurulduğu anda politik tavırlarını ortaya koymalılar. Meclis’e gelmeden önce durdurmak gerekiyor bu yasa hazırlığını. Hiç tereddütsüz karşı çıkmayı gerektiriyor 11. Yargı paketi. Ki, içeriği zaten sürpriz değil. Yıllardır karşı propaganda yaptıkları kötücül niyetler yazılmış taslakta.
DEM Parti’yi yanlarına çektiklerini düşündükleri, CHP’yi yargı baskısı altında tuttukları bir süreç, planlarını gerçekleştirmenin uygun zamanı olarak görülmüş. Muhafazakar partiler zaten destekler, milliyetçi partiler ideolojik olarak karşı çıkmaz tarzında ezber kalıplarla zamanlama yapılmış olabilir. Fakat toplumsal ve siyasal gerçeklik pek de öyle görünmüyor. Genç milliyetçi ve ulusalcı dernekler LGBTİ+ haklarını savunan ortak basın açıklaması yayınladı, örneğin. Partiler tabanlarına kulak vermek zorunda kalabilir. Yeni Yol, insan hakları temelinde 11. Yargı paketini desteklemeyebilir. DEM Parti ise taslağın Meclis’e gelmesini beklemeden tavrını belirledi. Eşitlik, insan hakları ve demokrasi zemininde yasaya destek vermeyeceğini açıkladı. Sıra CHP’de. Ana muhalefet ve birinci parti olma sorumluluğuyla basında yer alan taslak içeriğini tümüyle reddettiğini belirten bir açıklama yapılmalı. Meclis’e geldikten sonra aritmetik hesabıyla sonuç alamadıkları bilinmeli.

Siyasette, yargıda, ekonomide bunalım bu denli yükselmişken kadınlara, çocuklara, LGBTİ+’lara yönelik hak ihlali girişimlerinin olmayacağını düşünen varsa yanılır. Çünkü salt iktidarda kalmak için değil aynı zamanda “hikayesini yarım bırakmamak” için sosyal mühendislik projesini tamamlamak zorunda. Yukarıda sayılan krizlerin her biri ortalığı o kadar bulandırdı ki sosyal hakları budamak için en elverişli zaman böylece yaratıldı. Şimdi bugünden tezi yok hemen tepkiler Meclis içinden, siyaset sahnesinden yükselmeli. Aksi takdirde böyle bir torba yasanın geçmesiyle oluşturulacak korku iklimi, muhalefetin taban desteğini kaybetmesine de yol açar. Sadece bizler halk olarak haklarımızı kaybetmekle kalmayız, muhalefet de haklarını kaybetmiş olduğu için halkın kendisini destekleyemeyeceği bir ortama sürüklenir.
Bu yasa hazırlığı LGBTİ+ varoluşun insan haklarından soyutlanmasını planlıyor. Kimse “ben LGBTİ+ değilim” diye güvenmesin. Zira taslağın öngördüğü hayasızca hareketler gibi pek çok soyut kavram yasaya girdiği takdirde herkesin özel ve kamusal varlığı tehdit altına girer. Çünkü belirlilik ve öngörülebilirlik niteliğini yitirmiş hukuk herkes için tehlike yaratır. Kadınlar ve çocuklar için haklar, ilk sırada budanır. Fakat ister muhalif ister iktidar yanlısı olsun böyle bir toplumsal çöküşten kimse kendisini kurtaramaz. İnsan, haklarıyla var olmuştur. Ve varlığının devamı ve refahı ötekinin varlığıyla ve refahıyla mümkün olur. Bir toplumsal kesimin köleleştirilmesi, buna itiraz etmeyen diğer toplumsal kesimlerin de köleleştirilmeye hazırlanması anlamına gelir.
11. Yargı Paketi hakkında basına yansıyan taslak metin için geniş bilgi ve risk analizleri:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
EŞİK – Eşitlik İçin Kadın platformu tarafından yayınlanan basın açıklaması
Medya, siyaset ve tüm toplum için hazırlanan bilgi notu
İstanbul Barosu basın açıklaması:
Türk Tabipler Birliği açıklaması













