Küme düşme kalksın mı, Süper Lig’deki takım sayısı 24’e yükseltilsin mi? Koronavirüs salgını sonrası toparlanmaya çalışan Türk futbolunun en çok tartıştığı konulardan biri lige veda edecek takımların durumu. Hürcan Dönmez, 1970’li yıllarda küme düşmenin kaldırılmasıyla, 94 takıma kadar çıkan Brezilya Süper Ligi’ni yazdı.
Arena başarısızsa lige bir takım daha ekle
Koronavirüs salgınının ortaya çıktığı ve pandemi olarak nitelendirildiği 2020 yılında dünya bilinmezlik ve endişeyle evlerine kapanmışken moralleri yükselten, yeniden normale dönülebileceğinin işaretlerini veren ilk gelişmeler spor organizasyonlarından geldi. İnsanlar hala evlerinde de olsa tıklım tıklım gürültülü kalabalığına alışık olduğumuz tribünler yalnızca üzerine reklam alınabilen boş koltuklara dönüşmüş de olsa futbol geri dönmüştü. Avrupa ligleri birer ikişer yeşil sahada boy göstermeye başlarken yalnızca televizyon karşısında tanık olabileceğimiz bu oyunun neye benzeyeceğinden pek emin değildik. Sonuç itibariyle yarım kalan ligler oynandı ve her takım sıralamada kendine bir yer kaptı. Güç bela bitirilen liglerin eskiden tek farkı lig şampiyonlarının kupalarını taraftarlarıyla değil kendi kendilerine kaldırmaları, küme düşen takım taraftarlarının hüzünlerini evlerinde sessiz sakin yaşamalarıydı.
Hemen hemen her konuda şahsına münhasır ülkemizde tabi ki pandemi sezonu da farklı olmalıydı. Görünürde dünyanın geri kalanında farklı olmayan bir şampiyonluk kutlaması seyrettik hep birlikte. Tıpkı yıllardır şampiyonluk bekleyen Liverpool şehri gibi, yılın bu zamanlarında kupa kaldırmayı alışkanlık haline getirmiş Bayern gibi ülkemizin şampiyonu da kutlamalarını kendi kendine, futbolcuları arasında yaptı. Eğer dünya bu salgının etkisi altına girmemiş olsaydı Başakşehir’in şampiyonluk kutlamaları farklı olur muydu sorusu ise gayet lüzumsuz.
Bizde farklı olan başka şeyler vardı. Türkiye’de de hemen her ligde olduğu gibi yarım kalan sezon sıkıştırılmış bir takvimle başlatılmış ve sessizce santralar yapılmıştı. Maçlar başladıktan sonra ise kimsenin aklına gelmeyen bizim aklımıza geldi ve küme düşme bir yıllığına kaldırıldı.
Kamuoyu bu fikrin dahiyane olmadığının farkında olsa da karar verilmişti bir kere. 21 takımlı garabet sezon başladı ve bitirildi. Sezon biterken küme düşen takımların küme düşmenin yeniden kaldırılması talepleri yüksek sesle dile getirildi. Fakat bu kez istediklerini alamadılar ve ikinci lig mücadelelerine başlamış oldular.
Geçtiğimiz sezon küme düşen takımların ayrıcalık istemeleri karşılık bulmadı belki ama pandemi sezonunda verilen kararın nasıl sonuçlara yol açtığının en net göstergelerinden biri oldu. Pandemi sezonunda “mücbir sebeplerden” dolayı bu karar verilmişti ama sonuç olarak her sezon bir “mücbir sebep” bulunabilirdi.
Sezonun bitmesine aylar kala küme düşme hattından çıkamayacak takımların kimler olacağı yavaş yavaş belli olmaya başladı ve beklenen oldu. Aranan mücbir sebepler bulunmaya başlandı, küme düşmenin kaldırılması hiç olmadığı kadar yüksek sesle dillendirilmeye başladı. Kulüp başkanları taleplerini dile getirdi, resmi sitelerden açıklamalar yayınlandı hatta mecliste vekiller önerge verdi. Bundan sonra ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Normal şartlarda 18 takımlı Süper Lig’in önümüzdeki yıl kaç takımla oynanacağını merakla bekliyoruz.
Ligin fazladan birkaç takımla oynanması kararı Türkiye’de ilk ama Dünya’da tek değildi. Benzer kararların verildiği bir lig bulabilmek için takvim yapraklarını epey geriye çevirmek ve dünya haritasının uzaklarına bakmak gerekti.
Bugünlerde 20 takımla oynanan Brezilya Süper Ligi’nin bir dönem tam 94 takımla oynanmasının sebebi 1970lerin ortasında Güney Amerika’yı kasıp kavuran bir virüs salgını değildi. En az ölümcül bir virüs salgını kadar tehlikeli diktatörlüğün futbol sahalarına yansımasıydı.
1964’te darbe ile iktidara gelen askeri cuntanın halk desteğini arkasına alabilmek için bir çıkar yol bulması gerekiyordu. Futbol topunun kutsal bir emanet gibi göklere çıkarıldığı Brezilya’da bunu yapmanın en kolay yolu yine futboldan geçiyordu. 1970 Dünya Kupası hazırlıklarına çok önceden başlayan ve “Güçlü, Yenilmez Brezilya” fikri için büyük bir fırsat olarak gören cunta gelen Dünya Kupası’yla bu fikri bir kez daha perçinlemiş oldu.
1971 yılında cuntanın resmi partisi ARENA iktidarında oynanan Ulusal Lig 20 takımdan ibaretti. Bu lig sisteminde en üst ligde temsil edilen şehir sayısı en fazla 20 ile ifade ediliyordu ve ARENA için yeterli gelmedi. ARENA partisi iktidarının ilk yıllarında başarısız olduğu şehirlerin takımlarına destek olmaya karar verdi. Bu destek öyle bir hale geldi ki onların Ulusal Lig’de mücadele edebilmesi için ligdeki takım sayısının artırılmasına karar verildi. İlk seferde fazladan üç takım lige dahil edildi, bu kararın ardından ligdeki takım sayısı birer ikişer artırılmaya başlandı. Artık her sezon sonu gelenek haline gelen bu kararlardan sonra “ARENA başarısızsa Ulusal Lig’e bir takım daha ekle.” Sloganı dillere pelesenk hale geldi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
1974 yılına gelindiğinde ise cunta rejimi geleceği açısından kritik bir seçimin eşiğindeydi. Seçim çalışması kapsamında birkaç takıma ayrıcalık sağlamanın yeterli olmayacağını düşünmüş olacaklar ki çözümü ikinci ligi ortadan kaldırarak Ulusal Lig’deki takım sayısını 40’a çıkartmakta buldular. Askeri cunta altında bir seçim ne kadar sağlıklı yapılabilirse o kadar sağlıklı bir seçim yapıldı ve ARENA partisi 44 şehrin 43’ünde birinci parti olarak büyük bir başarı sağladı. Parti bu “başarının” sebeplerini değerlendirdiğinde yıllardır süre gelen baskıyı, silah zorunu, kanlı ellerini, seçim sandıklarının başındaki silahlı personellerini değil yeşil sahalarda verdikleri kararlar olduğunu düşünmüş olacak ki bir sonraki sezon ligdeki takım sayısı 54’e yükseltildi.
Bir sonraki yıl 8 takım daha eklenerek 62 takımla bir lig oynatılınca sezonunun tamamlanması bir yıldan fazla zaman almıştı. Kulüpler bu işin içinden nasıl çıkacaklarını bilemez olsalar da yıllardır diktatörlük altında ağzını açan herkesin başına gelenleri bildiklerinden ses çıkaramazken lige eklenecek yeni takımlar sebebiyle yeni sezon sadece 20 gün sonra başladı ve bu kez takım sayısı 74 olarak belirlendi. Artık bu uygulamanın ilk yıllarındaki slogan şekil değiştirmişti: “ARENA başarısızsa lige bir takım daha ekle, ARENA başarılıysa zaten bir takım daha ekle.”
1979 yılına gelindiğinde ise her yıl yeni takım eklemekten yorulan partinin buna bir son verdiğini düşünürseniz yanılmış olursunuz. Bu kez daha radikal bir kararla bütün ligler birleştirilerek 94 takımlı akıl almaz sezonun başlamasına sebep oldular. Yıllardır uyuyan FIFA neden müdahale etme gereği duydu meçhul olsa da sonunda devreye girdiler ve takım sayısının düşürülmesini istediler.
FIFA’nın müdahalesinin ardından takım sayısı giderek düşürülmeye başlansa da ARENA buradan devşirdiği (ya da öyle düşündüğü) destekten vazgeçemeyeceğini gösterir şekilde asla kulüplerin istediği sayılara düşmedi. Ligdeki takım sayısı boşaltılmaya başlamıştı ancak hiçbir zaman 40’ın altına inmedi.
1985 yılında ARENA diktatörlüğünün devrilmesinden sonra ise hem kulüpler hem Brezilya Ulusal Ligi derin bir nefes aldı. Cunta rejiminin sona ermesiyle kulüpler ligde söz hakkını eline geçirdi ve talep ettikleri gibi 20 takımlı lig sistemine geri dönüldü.
Siyaset her zaman futbolu toplumu şekillendirebilmek, toplumsal destek sağlamak ve iktidarlara meşrutiyet sağlamak açısından kullanılabilir alan görmeye meyillidir. Genelde futbolu kullanan iktidarların otoriter rejimler olması ise değerlendirilmesi gereken bir olgudur. İspanya’nın faşist diktatörü Franco’nun elindeki en büyük enstrümandı futbol, Portekiz diktatörü Salazar ise bu yöntemi kuramsallaştırarak adına 3F kuralı demiştir. Futbol, Fada(müzik), Fatima(eğlence) üçlüsü ile halkı yönetebileceğini iddia etmiştir.
Önümüzdeki yıl Süper Lig’in kaç takımla oynanacağına dair hala bir fikrimiz olmasa da Brezilya Diktatörü Medici bu günlerde Türkiye’yi görse sadece bu tartışmalar için bile muhtemelen bizleri ayakta alkışlardı. Ya da geleceğe tavsiye olması açısından daha acı tecrübelerini bizlerle paylaşırdı.
Yazan: Hürcan Dönmez
Editör: Doğa Üründül