Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Çağlayan’da Gezi davası tutukluları için Adalet Nöbeti: “Bu ülkenin hukuk tarihine, demokrasi tarihine onurla geçecekler”

Gezi davasında verilen hapis cezalarını protesto etmek amacıyla avukatların Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde başlattığı Adalet Nöbeti sürüyor. Tutuklananların yakınları ve İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu adalet nöbetinde konuşma yaptı.

Gezi davasında çıkan mahkumiyet kararlarının ardından yaklaşık altı aydır tutuklu olarak cezaevinde bulunan Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater ve Osman Kavala için Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 117. Adalet Nöbeti gerçekleştirildi.

“Halkı ayağa kaldıran iktidardır”

Mine Özerden’in annesi Halide Özerden, nöbette yaptığı konuşmada, “Benim kızım Mine Özerden, parkın ağaçları kesilirken direnenler arasındaydı. Sonraki günlerde eylemlerde olamazdı çünkü Fethiye’de bir lisan okulu yönetiminde işinin başındaydı. İstanbul’da olsaydı yine orada olacaktı. Dosyada durumu gösteren belgeler hiçe sayıldı. Halkı ayağa kaldıran iktidardır. İstanbul halkı parkını korumakta kararlılığını göstermiştir. Sonra da direniş yayılmıştır. Olayları bazı kişilere yüklemek tüm halkımızın anayasadan aldığı özgür, demokratik direnişini hiçe saymaktır” dedi.

“Dilekçeyle talep ettiğimiz hiçbir delil toplanmadı”

Ali Hakan Altınay’ın eşi Hande Altınay, “Ali Hakan Altınay kariyerini bir sivil toplumcu, sosyal bilimci ve eğitmen olarak bu ülkenin iyiliğine adamış bir kişi ve neredeyse altı aydır yüksek güvenlikli bir cezaevinde tutuklu” diye konuştu. Altınay sözlerine şöyle devam etti:

“Cezalandırılması istenen bu kişinin dava dosyasında hakkındaki tek somut delil bir mektup yazmak. Gezi eylemleri sırasında yirmi başka kişiyle beraber Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin üyelik müzakerelerini ertelememesi için bugün hâlâ Türkiye’nin stratejik hedefi olan AB üyeliğini ertelememesi için çağrı yapan bir mektup. Eşime ve diğer hiçbir arkadaşıma bu yargılama sırasında tek bir soru sorulmadı. Dilekçeyle talep ettiğimiz hiçbir delil toplanmadı. Hiçbir tanık dinlenmedi. Bu dava bizim için inanın aynı zamanda bir insanlık dersi oldu.”

“Gezi bu ülkenin bitmeyecek umududur”

Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Demir Kahraman ise konuşmasında istinaf hâkimlerine seslendi: “Tüm arkadaşlarımız hukuksuz, delilsiz bir tutukluluk sürecindeler. Gezi bu ülkenin demokrasi, eşitlik, kardeşlik için bitmeyecek umududur. Arkadaşlarımız ülkemizin aydınlık geleceğidir. Tayfun bir şehir plancısı olarak Gezi’nin yaşandığı tarihte Şehir Plancıları Odası Başkanı’ydı. Birçok kent mücadelesi verilen yerlerde her zaman en önde sözünü söylemişti. Sevgili Mücella ve Can’la beraber bütün kent hakkı mücadelelerinin en önde gelen ismi olmuştur. Sevgili Tayfun hala daha oradan mesleğinin gereğini yerine getirmeye, üretmeye, çalışmaya, şehir planlamanın, bilimin, etiğin bize söylediği şeyleri savunmaya devam ediyor. Biz korkmuyoruz, buradayız. Bırakın hükümeti devirmeye teşebbüsten bahsetmek Taksim Dayanışması, Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, bu milyonların Gezi direnişi esnasında tercümanlığını yapmıştır. Buradan tekrar söylüyoruz: Biz bu mücadeleye devam edeceğiz. Her ne kadar hukuksuz, her ne kadar delilsiz bir süreçten geçiyor olsak da demokrasi mücadelemiz göğsümüzde olur. Arkadaşlarımızı, Tayfun’u, Can’ı, Mücella’yı, Çiğdem’i, Hakan’ı, Mine’yi Osman Bey’i tarihin aydınlık sayfaları yazacak. Dosyamız istinafta. İstinaf hâkimlerine sesleniyorum: Tarihin hangi sayfalarında olacağınıza karar verin. Karanlık sayfalarında mı? Aydınlık sayfalarında mı? Bu hukuksuzluğa son verin.”

“Bu siyasi düzen toplu olarak bize bir şey yapamıyor”

Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay da açıklamasında, “Tutuklananlar yeşil alanları korumak için mücadele ediyorlardı. Mesele bundan ibaret. Bu cezayla şehir plancılarına, mühendislere, avukatlara ‘Karışırsanız böyle olursunuz’ diye parmak sallanıyor. Bu yargı düzeni, bu siyasi düzen toplu olarak bize bir şey yapamıyor” dedi.

Son olarak söz alan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, şöyle konuştu: “Adalet nöbetlerinin parolası demokrasi, işareti hukuktur. Bizim açımızdan iki temel nokta çok önemliydi: Hukuk ve demokrasi. Biz İstanbul Barosu olarak onun mensupları olarak  sıkıyönetimlerden, olağanüstü hallerden pek çok mahkemelerden çok değişik mahkemelerden geçerek geldik buraya. Siz ne denli hukuk adına hareket ediyor olsanız da siz de denli millet adına karar verdiğinizi yazıyor olsanız da onlar yurttaş vicdanında bir türlü karşılığını bulamıyorsa onun hukuka aykırı olduğunu biz biliyoruz. Çünkü biz avukatız ve bunu hissederiz, söyleriz. Söylemeye mecburuz.”

Ülkenin hukukçuları ve bu davayı yıllardır takip eden insanlar olarak Gezi davasının hukuka aykırılığını tescil ettiklerini belirten Durakoğlu, “Biz biliyoruz, sevgili Can sadece avukatlık yaptığı için şimdi içeride” dedi ve ekledi: “Söylemeye devam edeceğiz. Sonuna kadar da devam edeceğiz. Can bizim adımıza yatıyor orada. Onun acısını biz yüreğimizde duyuyoruz. Göreceksiniz, İstanbul Barosu Genel Kurulu’nu. Can’ı orada nasıl yaşattığımızı, nasıl yaşatacağımızı da göreceksiniz. Tayfun da Mücella da hepsi öyleydi. İlk yapılan yargılamalarda beraat kararı verilmişti. Biraz vicdanı olanın bu yargılama sonunda ne yapacağını hepimiz görüyorduk. Hukukçu olarak görüyorduk. Herkes bilmeli, onları yaşatacağız. Onlar ne kadar içeride bizim adımıza yaşıyor olurlarsa olsunlar bu ülkenin hukuk tarihine, demokrasi tarihine onurla geçecekler.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.