Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Almanya’da geçen 30 yıl ve Türkiyeli kadınlar | Sosyal Hizmetler Uzmanı Gülsen Gülbeyaz: “Türkiye’den gelen kadınlar şiddete maruz bırakıldıktan sonra, ‘Çocuklarımın babasıdır’ deyip affedebiliyor”

Gülsen Gülbeyaz, 30 yıldan uzun zamandır Almanya’nın Hamburg şehrinde yaşıyor. Kızıyla beraber 1991 yılında Almanya’ya yerleşen Gülsen, o günden beri sosyal hizmetler uzmanı olarak çalışıyor. Annelere, kadınlara ve gençlere danışmanlık hizmeti veren Gülsen, Medyascope’a Almanya’daki hayatını ve bu ülkede yaşayan Türkiyeli kadınların sorunlarını anlattı. 

1967 yılında Hatay’da doğan Gülsen Gülbeyaz’ın, İskenderun’da liseyi bitirdikten sonra Ankara’yla başlayan yolculuğu İstanbul ve Hamburg’la devam etti. Hamburg’a gelişi aslında ailesine gelişiydi. Gülbeyaz ailesi, Almanya’da çalışan Türkiyeli işçi ailelerden biriydi. Gülsen Hamburg’a iki yaşındaki kızıyla birlikte geldi; Hamburg’daki yaşamına hem genç bir anne hem öğrenci hem de işçi olarak başladı. Gülsen Almanya’ya geldiğinden beri sosyal hizmetler alanında aktif olarak çalışıyor.

Gülsen Gülbeyaz

Gülsen’in varlığından ortak bir arkadaşımız sayesinde haberdar oldum. Aslında Gülsen’le birlikte Gülsen’in çalıştığı yer de merakımı uyandırmıştı. Gülsen her hafta cuma günleri FLAKS adında devletin finanse ettiği bir vakıf binasının kafeteryasında Türkiyeli kadınlarla bir araya geliyor. Onlarla; siyasetten televizyon dizilerine, Almanya’da yaşadıkları sorunlardan çözemedikleri evrak işlerine, botokstan aile içi şiddete her şeyi konuşuyor, her cuma iki saat kadınlara danışmanlık hizmeti veriyor.  Kuzey Altona’da faaliyet gösteren FLAKS yaklaşık 20 yıl önce kurulmuş. 

Kadınların bir araya gelip sorunlarını konuştuğu bir mekan: FLAKS

Oldukça heyecanlandım ve Gülsen’e ulaşmaya karar verdim. Gülsen’e sorduğum ilk sorulardan biri FLAKS’taki cuma buluşmalarına gelip gelemeyeceğim oldu. O da bana, kadınlarla toplandıkları masanın bütün kadınlara açık olduğunu ve gelebileceğimi söyledi. İki cuma günü FLAX’ta Almanya’da yaşayan Türkiyeli kadınlarla ve Gülsen’le bir araya geldim. Türkiye’de hiç alışık olmadığım bir tabloyla karşı karşıya kaldım. FLAKS’ta kadınlar sosyalleşebilecek bir alan buluyor, bir araya geliyor, sorunlarını konuşuyor ve ne yapacaklarını bilmedikleri konularda uzman desteği alıyor. Bütün bu bahsettiklerim sadece Türkiyeli kadınlara da yönelik değil. Göçmen kadınlar, Almanyalı kadınlar da haftanın belli günlerinde farklı dillerde aynı şekilde bir araya geliyor. FLAKS’ta aynı zamanda kadınlara yönelik bisiklet ve dil kursları, tasarruf seminerleri gibi çeşitli etkinlikler ve eğitimler de düzenleniyor. 

Danışmanlık hizmeti deyince aklınıza devlet dairelerinde verilen tarzda resmi ve soğuk bir hizmet gelmesin. FLAKS’ta cuma günleri 11:00’de bir araya gelen kadınlar kafeteryada beraber kahvaltı ediyor, kahve ve çay içiyor. Kahvaltı ve içecekler dışarıdaki kafelere göre oldukça uygun fiyatlı. Örneğin, benim deneyimlediğim kadarıyla Hamburg’da kafelerde bir bardak filtre kahvenin fiyatı 2 ile 4 euro arasında değişiyor (yaklaşık olarak 37 ile 75 lira arası). FLAKS’ta ise bir bardak filtre kahve 50 sent (yaklaşık olarak 9 lira). Kahvaltı da dışarıdaki fiyatlara göre oldukça uygun, bu sayede gelen kadınların çoğu kahvaltıya rahat bir şekilde ulaşabiliyor. 

Almanya’da yaşayan Türkiyeli kadınlar dil konusunda sorun yaşıyor

Kadınlar arasındaki en büyük konunun eğitim olduğunu dile getiren Gülsen, bunu “İki kültür arasında sıkışan kadınlardan, annelerden bahsediyoruz. Kadınları çoğu evlendikten sonra Almanya’ya geldikleri için Almanca ile ilgili sorunlar yaşıyorlar. Anne de dil konusunda yetersizlik olunca çocuklarda da ikinci dil olarak öğrendikleri Almancada yetersizlikler oluyor” diye anlatıyor. 

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle birlikte erkek şiddetinin Türkiye’de arttığını hepimiz görüyor ve çeşitli raporlardan takip ediyoruz. Almanya’da erkek şiddetinin ne boyutta olduğunu, şiddete uğrayan kadınların ne gibi yollar izlediğini ya da izleyebileceğini sorduğumda, kendini feminist aktivist olarak tanımlayan Gülsen şu cevabı veriyor: “Almanya’da Ortadoğu ülkeleriyle kıyaslanamayacak kadar kadının hakları korunuyor. Ama tabii ki daha da iyisinin olması gerekiyor. Hamburg’da altı tane kadın sığınma evi var. Devlet yasal olarak kadının arkasında duruyor. Ancak Türkiye kültüründen gelen kadınlar benim gözlemlediğim kadarıyla, şiddete maruz bırakıldıktan sonra, ‘Çocuklarımın babasıdır’ deyip affedebiliyorlar.”

FLAKS, Gülsen’in danışmanlık verdiği kurumlardan sadece biri. Gülsen yaklaşık sekiz sene Feminist Kızlar Merkezi’nde çalışmış. Gülsen bu kurumun ilk yabancı çalışanı olarak işe başlamış ve burada çok kültürlü genç kızlar ve kız çocukları için eğitim, sağlık, günlük hayat gibi çeşitli alanlarda çalışmalar yürütmüş. Gülsen çalışırken bir yandan hem kızı Piraye’yi büyütmeye hem de eğitimine devam etmiş. Gülsen, Sosyal Pedagoji ve Sosyal Menajerlik bölümlerini okumuş. 

Kitaplar, müzik ve tiyatro

Bu süre zarfında hayatı ertelediğini fark eden Gülsen, en çok istediği şeye, yazmaya yönelmeye karar veriyor. 2001 yılında üzerinde çalışmaya başladığı çok kültürlülüğü ele aldığı ilk romanı “İçsel Yol”u  2012 yılında tamamlıyor ve okurlarıyla buluşturuyor. Uzun süre üzerinde çalıştığı ve araştırmalar yaptığı romanı, ikinci romanı olan “Elsa’nın Vasiyeti” için kapıları aralıyor ve 2015 yılında bu ikinci roman raflarda yerini alıyor. 

Türkiye ve Almanya arasında kalmışlığını “arafta yaşamak” diye tanımlayan Gülsen’e göre tiyatro ve müzik, kendisi için bir yaşam tarzı, varoluş şekli. Güney dergisinde de yazmaya devam eden Gülsen, bir yandan da tiyatro ile haşır neşir. 2018 yılından beri Bertolt Brecht’in “Yahudi Kadın” oyununu hem Almanca hem de Türkçe olarak sahneye taşıyor. 2019 yılından beri “Nobucco” operasında sahne alıyor. Rus yönetmen Kirill Serebrennikov’un ev hapsindeyken Hamburg-Moskova arasında bir köprü kurarak yönetmenliğini üstlendiği “Nobucco”, mülteci krizini anlatan bir opera.

“Nobucco” operasından bir kare.

Tiyatroyla ilişkisini “amatör ruhunu bırakmayan, yeri geldiğinde profesyonel” olarak tanımlayan Gülsen, zaman zaman, reji asistanlığı, bazı oyunlarınsa müziklerini de yaptığını, bazı oyunlardaysa sahne arkasında çalıştığını anlatıyor. Tiyatronun “her yerinde” olmayı sevdiğini söyleyen Gülsen, aynı zamanda epik tiyatro üzerine de yazılar kaleme alıyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.