26 Mart’taki yazımı şöyle bitirmiştim: “(Muharrem) İnce gibi siyasi hayatımıza pek bir değer katmamış ve katacağa da benzemeyen bir ismin bu son derece kritik seçimlerin kaderinde bu kadar önemli bir rol oynamaya aday olmasıysa ülkemiz için pek hayırlı bir durum değil.”
Üstelik bu siyasetçinin şu aşamadaki tek hedefi bizzat seçilmek değil de cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci tura bırakmak, daha doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu’nun birinci turda seçilmesini engellemek. Dolayısıyla yadırgatıcı gözükse de başlıktaki üzerinden bir tartışma başlatmanın son derece meşru olduğunu düşünüyorum.
“Gündeme getirmeyin şu adamı!”
Aslında bu başlığı, dün yaptığım “Muharrem İnce’nin oyun planı” başlıklı yayına YouTube’ta gelen çok sayıdaki benzer yorumdan hareketle attım. “Eğer konu bulamıyorsan git ailenle hafta sonunun tadını çıkar” diyen de vardı, “İsminin anılmasını bile istemiyorum”, “Konuşarak büyütmeyin şu adamı…” diyen de. Kısacası Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasını isteyenler içerisinde İnce’den bahsedilmesine bile tahammülü olmayanların sayısı hayli yükseğe benziyor. Bu kişilerin hatırı sayılır bir bölümü de anlamak ya da eleştirmek için bile olsa İnce’den söz etmenin onun ekmeğine yağ sürmek anlamına geldiğine inanıyor.
Bu “ekmeğe yağ sürmek” tespit ve suçlamasını çok iyi bilirim. 1980 ortalarından itibaren İslami hareket üzere çalıştığım ve bunu bizzat İslamcılar’a mikrofon uzatarak yaptığım için İslamcılar’ın ekmeğine yağ sürmekle suçlandım. Refah Partisi başta olmak üzere, herhangi bir İslami oluşum veya kişinin başarısı söz konusu olduğunda -hele onunla ilgili haber filan yapmışsam- bu suçlamalar “Artık kına yakarsın…” gibi ek cümlelerle gündeme gelirdi.
Halbuki İslami hareket onu anlama ve anlatma çabalarından ziyade baskın olan onu yok sayma tavırları sayesinde gelişti, güçlendi. Benzer bir durum İnce için de söz konusu. Onun birdenbire belli bir seçmen desteğine neden ve nasıl sahip olduğunu anlamayı bile reddedenlerin İnce’ye karşı etkili stratejiler yürütmesi mümkün müdür?
“Saray’ın adamı”
Kendisini muhalif olarak gören ve İnce’den rahatsız olan kişilerin çoğu, son zamanların moda tabiri “Eminim ama kanıtlayamam” moduyla İnce’nin ekmeğine yağı esas sürenin Erdoğan olduğuna inanıyor. Siyasetin finansmanını hakkaniyetli bir şekilde düzenleme konusunda çok ciddi eksikleri olan ülkemizde herhangi bir siyasetçi ve/veya siyasi partinin gayrimeşru ve ahlak dışı bir şekilde fonlanmasının çok kolay olduğu ortada. Hele bu fonlama iktidarın lehine ve muhalefetin aleyhineyse işler daha da kolaylaşıyor. Bir de buna Erdoğan’ın bu seçimleri kaybetmemek için elinden geleni yapacağı, bu bağlamda en temel stratejisinin muhalefeti bölmek olduğu eklenince bu tür şüphelerin hiç de mesnetsiz olmadığı açık.
Bununla birlikte İnce’nin kısa süre içerisinde beklenmedik bir çıkış yapabilmesini iktidar faktörüyle açıklamak gerçekçi olmaz. Erdoğan’ın siyaseti bu kadar kısa sürede, bu kadar sert bir şekilde (ve kendi lehine) belirleme imkanı ve şansı olsaydı bunu başka alanlarda değerlendirirdi. Örneğin 3 Mart’ta dağılan Altılı Masa’nın bir daha toplanmamasını sağlardı.
3 Mart’ın ürünü
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
İnce’nin küllerinden doğmasının miladının 3 Mart olduğu aşikâr. O meşhur “Nerede kalmıştık?” tweetini 3 Mart’ta atmıştı İnce. Üç gün sonra masa tekrar biraraya gelse de İnce’nin yükselişi sürdü. Dolayısıyla onun ekmeğine yağı esas olarak Millet İttifakı, özel olarak ise adaylığını Masa’ya, ama en çok da Meral Akşener’e dayatan Kılıçdaroğlu ile onun dayatmasına aşırı şiddetli bir tepki gösteren Akşener sürdü.
Eğer Millet İttifakı birlik içinde seçim kampanyası yürütürse İnce’nin ekmeğini küçültebilir. Bu noktada Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aktif bir şekilde kampanyaya dahil olması İnce’yi hiç memnun etmiyor olsa gerek. Ancak Kılıçdaroğlu ile Akşener birlikte kampanya yapma konusundaki tereddütlerini sürdürürlerse İnce’nin memnuniyeti artacaktır.
İnce’ye saldırmanın anlamsızlığı
Yükselişteki bir hareketi kriminalize etmek, şeytanileştirmek ondan rahatsız olanların sıklıkla başvurdukları yöntemler. İnce karşıtları da bunları epey benimsemiş gibiler. Halbuki bu tür saldırgan yöntemler hedefteki kişi ve/veya grubun tabanını daraltmaktan ziyade genişlemese bile daha da kenetlenmesine yol açıyor. Diğer bir deyişle İnce’ye gözü kapalı saldıranlar onun ekmeğine yağ ciddi biçimde yağ sürüyorlar.
Anlamsızlığı defalarca kanıtlanmış bu yöntemleri bırakıp İnce’yi değil de ona oy vermeyi düşünenleri anlamaya çalışmak ve mümkünse onları kazanmaya yönelik stratejiler, programlar, sloganlar geliştirmek daha akıl kârı olacaktır.
Ona yönelik desteği anlama yerine İnce’ye saldırmayı seçenler onu hak etmedikleri bir seviyeye taşıyor, kendi çapında bir efsaneye dönüştürüyorlar. Halbuki bir efsane için birtakım olmazsa olmazlar vardır ve İnce’de bunların herhangi birinin olduğu kanısında değilim. Fakat bizim ülkemizde imkansızı oldurma konusunda kolektif bir yetenek var ve bir süredir İnce olayında bunun yine devrede olduğunu görüyoruz.
e-mail: rusencakir@medyascope.tv