Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ittifak ortağı İYİ Parti lideri Meral Akşener ile birlikte Kocaeli’ndeydi. Cumhur İttifakı’nın kalesi olarak bilinen Kocaeli’nin bir özelliği de Akşener’in memleketi olması. Tam da bu nedenle Akşener’in, mitingi gövde gösterisine dönüştürebileceğini düşünerek girdiğim meydanda mütevazı bir kalabalıkla karşılaştım. Kürsüye çıkışı öncesinde Ali Macit ile birlikte Medyascope adına sohbet etme olanağı bulduğum Kılıçdaroğlu’na olan ilgi ise dikkat çekiciydi.
Akşener Kocaeli’nde dengeyi değiştirebilir mi?
Kocaeli, AKP’nin kalesi olarak kabul edilen illerden biri. 2018’de Cumhur İttifakı’yla birlikte AKP’nin oyunu yüzde 59’a çıkarması bu tabloyu adeta tescilledi. Kentteki siyasi dengenin değişmesi yelpazenin sağında yer alan seçmenden gelecek oylarla mümkün. Kocaeli’nde bu beklentiye cevap vermesi beklenen isim ise kendisi de Kocaelili olan Meral Akşener. Ancak Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte Kocaeli’nde ortak miting düzenleyen Kılıçdaroğlu ve Akşener’in kentte dengeyi değiştirecek bir enerjiyle karşılaştıklarını söylemek güç. Miting meydanına bakıldığında CHP’nin Kocaeli’nde zaten var olan potansiyelini görmek mümkün olsa da, sağ seçmenin ya da Akşener’in estirmesi beklenen rüzgar beklenenin altındaydı.
Bu tabloda 3 Mart’ta masadan kalkan İYİ Parti’nin küstürdüğü seçmenin payı olduğunu o alanlarda görev alan partililerden duyduğumu da not olarak düşmeliyim.
Seçim ilk turda biter mi?
Gelelim Kılıçdaroğlu’na… Seçim otobüsü miting alanına girdiğinde, Akşener de alana kısa süre önce gelmişti. Kılıçdaroğlu en önde kendisini karşılamaya gelenlere eliyle kalp işareti yaparken, otobüsün çevresindekiler ise ona dokunmak, bir çift söz söylemek ya da selfi çekme yarışındaydı. Güvenlik bariyerinin öte tarafında kalanlar da o telaşa bulundukları yerden katıldı.
Akşener’in konuşmasını yapmak üzere sahneye çıkmasını fırsat bilip ekip arkadaşım Ali Macit ile birlikte seçim otobüsüne girdiğimizde bizi ayakta karşılayan Kılıçdaroğlu ile karşı karşıya geldik. Adalet Yürüyüşü sırasında günlerce izlediğim Kılıçdaroğlu ile meydanlarda izlediğim ve şimdi karşımda duran Kılıçdaroğlu’nun ortak yanının yüzünden eksik olmayan tebessümü, özgüvenli, kararlı, inançlı ve mütevazı duruşu olduğunu kolayca söyleyebilirim…
İlk sorum kaçınılmaz olarak “Seçim ilk turda biter mi?” oldu. “İlk turda bitecek” dedi ve kanıt olarak da alanları gösterdi ve hemen miting meydanından söz etmediğini ekledi. Asıl ölçümü seçim otobüsüyle il il dolaşırken cadde ve sokaklarda gördüğü ilgi üzerinden yaptığını anlattı.
“Kazananı uzaktan izleyenlerin tutumu belirler”
Kılıçdaroğlu toplumdaki değişim arzusuna dikkat çekerken ittifak ortağı Akşener’in 2001’de Erdoğan ile aynı seçim otobüsünde olduğu fotoğraf karesi geldi gözümün önüne. Giresun’dan Alucra Yaylası’na doğru ilerleyen otobüste, Erdoğan ile Akşener yollardaki kalabalığı selamlayarak güçlükle ilerliyor, pencerelerden, balkonlardan alkış tutanlara el sallıyordu. Bir ara yorgun düşüp yanımdaki koltuğa oturan Akşener’in seçim otobüsünü uzaktan izleyenleri göstererek o gün söyledikleri dün gibi aklımda.
Bana “Yollardaki kalabalığa aldırma, asıl gösterge şu pencerelerdekilerin ve bizi uzaktan izleyenlerin tutumu. Öylece bakıyorlarsa işin zor ama onlar da otobüsün çevresindekilerle aynı sevinci paylaşıyorsa korkma” minvalinde bir konuşmaydı ve gerçekten de o günlerde pencerelerden sarkanlar, Erdoğan’ın siyasi yaşamının yapı taşları olmuştu.
Kılıçdaroğlu’nun dikkat çektiği de tam olarak buydu. En son Balıkesir’de yaptığı mitingde tanık olduğum balkonlardan, uzaklardan izleyenlerin içtenlikli alkışları Kılıçdaroğlu’nu doğrular nitelikte.
Peki toplumda o desteğin motor gücünü oluşturanlar kimler? Kılıçdaroğlu’nun gençlere güveni tam. Zaten mitinglerde de her fırsatta sandığa gidecek 5 milyon 300 bin gence seslenip, “Türkiye’nin kaderini siz değiştireceksiniz” diyor. Kısa söyleşide de aynı konunun altını çizdi, “Toplum nefes almak istiyor” dedi. Ama bir de seçmen kitlesinin yarıdan fazlasını oluşturan kadınlar var…
Kılıçdaroğlu: “Kadınların mücadele etmesi lazım”
14 Mayıs’ta yurtiçinde oy kullanmak için sandığa gidecek 60 milyon 697 bin 843 seçmenin 30 milyon 710 bin 790’ı yani yarıdan fazlası kadın… Ve o kadınların gücünün en tipik örneği Recep Tayyip Erdoğan. Mutfaktan çıkıp, kapı kapı dolaşan kadınların Erdoğan’ı iktidara taşıdığı yadsınamaz bir gerçekken aynı kadınlar kendilerine ne aday listelerinde yer bulabiliyor ne de eve döndüklerinde mutfaklarında tencere kaynatabiliyor.
EŞİK’in yaptığı incelemeye göre kesinleşen milletvekili aday listeleri ile yeni kurulacak Meclis’te 33 ilde hiç kadın vekil olmayacak! MHP’nin 40, AKP’nin 34, İYİ Parti’nin 22, CHP’nin 21 ilde kadın adayı yok. Meclis’e 117 kadın vekilin girmesi ve Meclis’teki kadın oranının yüzde 19,50 olması bekleniyor.
Bu gerçekten hareketle Kılıçdaroğlu’na önce listelerde kadınların uğradığı hayal kırıklığını sordum. Soruyu sorarken yüzündeki değişimi fark etmemek mümkün değildi. Hafifçe gerilen yüz kasları “Buna rağmen ‘farklı bir dönemden geçiyoruz, ittifak sürecinin gerektirdiği koşullar gerçeği var’ diyerek bunu da anlayışla karşılıyorlar” dediğimde yeniden gevşedi.
İlk 100 gün hedeflerinde “kadınlara yargı, yasama ve yürütmede eşit temsil yetkisi vermek” var mı? diye sordum. Soruya “Evet” cevabı almadığım çok net.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Kılıçdaroğlu’nun cevabı şöyle: “Geçen yasama dönemine göre bu yasama döneminde daha fazla kadın milletvekilimiz olacak CHP olarak. Daha fazla. Yeterli mi değil tabii. Yeterli olması için kadınların biraz daha mücadele etmesi lazım.”
Kadınlar daha nasıl mücadele edecek?
Bu cevap düşündürücüydü. Çünkü ben Kılıçdaroğlu’nu beklediğim sırada yanıma gelen genç bir kadının söyledikleri “Daha nasıl mücadele edecekler?” dedirtecek türdendi.
Kocaeli’ndeki CHP listelerinde seçilemeyecek bir yerden aday gösterilen bu genç kadın 10 yıldır partide aktif olarak görev yapan genç bir avukattı. Bir yandan ofisinin kapısına kilit vurup il yönetiminde çalıştığını, seçilemeyeceğini bilmesine karşın mahalle mahalle dolaştığını ek olarak da yıllardır partililer adına bilâ ücret hukuk savaşı verdiğini anlatıyor. Dahası buna partililerin boşanma davalarının da dahil olduğunu…
Özetle haksızlığa uğradığını düşünüyor ve daha nasıl mücadele edebileceğini de doğal olarak kestiremiyor.
Dönelim Kılıçdaroğlu’nun verdiği cevaba. Parlamentodaki kadın sayısının artması için gösterilmesi gereken çabayı kadınlara havale eden Kılıçdaroğlu’nun asıl gündemi geçim derdine düşen kadınlar…
“Kadını toplumda hem ekonomik hem siyasal olarak güçlü konuma getirmemiz gerekiyor” diyen Kılıçdaroğlu, miting meydanlarında verdiği vaatleri tekrar edip, kırsalda çalışan gençlerin ve kadınların sosyal güvenlik primini devletin ödeyeceğini, aile hekimliklerine atanacak sağlık personelinin, ataması yapılacak 100 bin öğretmenin büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu, bu sayede kadınların ekonomik olarak güçleneceğini anlattı.
Kadının ekonomik güce kavuşması orta ve uzun vadede hayata geçirilebilecek bir hedef olsa da “Millet İttifakı’nın tenceresini kaynatamayan kadına kısa vadede nasıl bir katkı sunacağını” da sordum.
Cevabı, “Aile Destekleri Sigortası” oldu. “Parlamentoya ilk sevk edeceğimiz beş kanunun içinde olacak. Dolayısıyla her ailenin asgari bir gelir güvencesi olacak” dedi.
Kılıçdaroğlu: “Kaybedeceklerini biliyorlar”
Tabii Kılıçdaroğlu’nu bulmuşken Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 14 Mayıs ile ilgili tepki çeken paylaşımları ve sözlerine değinmemek olmazdı.
Bozdağ’ın seçim günü için “Ya şampanya patlatıp sabaha kadar kutlayanlar olacak ya alnını şükür için seccadeye koyup rabbine hamdedenler olacak” sözlerini de hatırlatarak sorduğum soruya “Çaresizlik” cevabını verdi Kılıçdaroğlu:
“Kaybedeceklerini biliyor, her şeye sarılıyorlar. Bizde güzel bir atasözü var ‘Denize düşen yılana sarılır’ diye. Aynı o dönemi yaşıyorlar, o süreci yaşıyorlar. Dolayısıyla bunların sözlerinin hiçbir ağırlığı yok. Bunun ne anlama geldiğini niçin böyle konuştuklarını herkes biliyor.”
Daha soracak çok soru olsa da Kılıçdaroğlu’nun seçmene hitap etmek üzere kürsüye çıkacağı an gelip çatınca söyleşi de sona erdi.
Konuşması başladığında “CHP’nin Kocaeli’ndeki var olan gücüne İYİ Parti’nin yapacağı katkının boyutunu ülke geneline yaymak ne kadar gerçekçi olur?” sorusu takıldı kafama. Çünkü İYİ Parti’nin Balıkesir’de düzenlediği mitingde de benzer bir tablo vardı. CHP’lilerin de katkı sunduğu meydan dolmuştu ama aynı meydan iki gün sonra Kılıçdaroğlu’nu ağırladığında kalabalık ikiye katlanmıştı.