Güventürk Görgülü ile “Alacakaranlıkta Gazetecilik” kitabı üzerine: “Ana akım medya hiçbir direnişle karşılaşmadan yok oldu”

Akademisyen ve gazeteci Güventürk Görgülü’nün Türkiye’de neoliberalizmin medya üzerindeki etkilerini ele aldığı “Alacakaranlıkta Gazetecilik: Türkiye’de Neoliberal Medya Düzeninin Kuruluşu” kitabı okuyucuyla buluştu. Görgülü ile gazeteciliğin bugün geldiği noktayı, gelecekte okuyucuyu neler beklediği ve ana akım medyanın Türkiye’de ve dünyadaki konumunu konuştuk.

Akademisyen ve gazeteci Güventürk Görgülü’nün, Türkiye’de neoliberalizmin medya üzerindeki etkilerini ele aldığı “Alacakaranlıkta Gazetecilik: Türkiye’de Neoliberal Medya Düzeninin Kuruluşu” adlı kitabı İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından yayımlandı.

Görgülü, kitabında 1980’lerin ikinci yarısında başlayan neoliberal dalga ve dışa açık büyüme politikası ile 1990’larda yaşanan ekonomik krizler ve siyasi istikrarsızlıkların Türkiye’nin medya düzenini nasıl dönüştürdüğünü inceliyor. Böylece 2000’lerde medya düzeninde yaşanan alt üst oluşun asıl kaynaklarını ortaya koyuyor.

Görgülü ile gazeteciliğin bugün geldiği noktayı, ana akım medyanın Türkiye’de ve dünyadaki konumunu, 90’lı yıllardan bugüne medyanın dönüşümünü, Türkiye’de neolibaral medya düzeninin kurulmasında kırılma noktasını ve bu kırılmadan önce medyanın ne durumda olduğunu konuştuk.

“Nitelikli gazeteciliğin ortadan kalkmasını hazırlayan nedenler 90’larda ortaya çıktı”

Türkiye’de medya endüstrisinin nasıl yeniden yapılandırıldığından söz eden Görgülü toplumda, “Erdoğan döneminde, 2000’lerden sonra gazetecilik bozuldu” algısı olduğunu ancak gazetecilik yapılan ortamın daha 90’larda çatırdamaya başladığını, bugün nitelikli gazeteciliğin ortadan kalkmasını hazırlayan nedenlerin o yıllarda ortaya çıktığını kitabında vurguluyor.

Görgülü, “O dönüşüm basını, medyayı, gazeteciyi öyle bir değiştirdi ki 2000’lere gelindiğinde zaten o ‘yeni şirket modeli’ dönüşümünü tamamlamıştı. 2000’lerde gazetelerin anlayışını değiştirmesi için sahiplerini değiştirmeleri yeterli oldu” diyor. 2007’den sonra ana akım medyada da değişimin hızlandığını aktaran Görgülü, en son Hürriyet’in de satılmasıyla ana akım medyanın Türkiye’de ortadan kalktığını, farklı bir yola girdiğini belirtiyor.

“Türkiye’de artık ana akım medyadan söz edemiyoruz”

Bugünden bakıldığında 90’larda yazı işleri özerkliğinin çok fazla olduğunu dile getiren Görgülü, o yılların kuralların olduğu bir dönem olmadığını ve öyle olmadığı için de bugün elimizdeki bütün gazetelerin ve televizyonların kayıp gittiğini şu cümlelerle vurguluyor:

“Aslında 80’lerde ve 90’larda sendikal haklar varken bile Türkiye’de yazı işleri özerkliği, habercilik etiği çok tartışılan konular değildi. Bunlar kişilere, yayın yönetmenlerine, patronların tavrına bağlıydı. Onların da belli bir sınırları vardı. Ama bu tartışılıp kurumsallaşmadığı için Türkiye’de ana akım medya erkenden ortadan kalktı. Bugün Amerika’da, İngiltere’de, hâlâ ana akım medya var. Ama Türkiye’de artık ana akım medyadan söz edemiyoruz. Bunun nedeni zamanında bazı değerleri kurumsallaştırmamış olmak.”

“Türkiye’de ana akım medya hiçbir direnişle karşılaşmadan yok oldu”

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Görgülü, Batı’daki şirketlerde de neoliberal dönüşümün gerçekleştiğini ancak oradaki yazı işleri özerkliğinin, kurumsal değerlerin daha oturmuş olduğundan söz ederken, “Batı’da birtakım şeyler patrona veya hükümete nispeten daha az bağlı. Bu sebeple hâlâ ana akım medya gündem oluşturma fonksiyonunu sürdürüyor. Bizde ana akım medya hiçbir direnişle karşılaşmadan yok oldu” diyor.

“Gazetelerin artık bir gündem oluşturma gücü yok”

Bugün Türkiye’de ana akım denilebilecek bir medya modelinin olmadığını dile getiren Görgülü, Türkiye’deki gazetelerin ve televizyonların tek başlarına ayakta duramadıklarının altını çiziyor. “Ya hükümetten ya da hükümete yakın olduğu bilinen holdinglerden beslenen bir medya yapısı oluştu” diyen Görgülü, gazetelerin artık bir gündem oluşturma gücü olmadığını söylüyor.

Okuyucunun bağımsız habere ihtiyacı olduğunu vurgulayan yazar, “Bugünkü medya düzeni içinde ana akımın eski haline dönmesi mümkün değil, bu koşullar ortadan kalksa da her şey eski haline gelmez. Okuyucu, izleyici bir kere bunu gözden çıkardı. Okuyucunun rotası bağımsız şekilde internetten yayın yapmaya çalışan yayıncılara ve Twitter’a geçti” diye devam ediyor.

“Haberin bedelini ödeyebilecek okuyucular var”

Haber mecralarının gelecekte okuyucu tarafından desteklenen bir model olacağını düşündüğünü belirten Görgülü, hem YouTube’un hem de Twitter’ın kendi başına bir haber mecrası olma iddiasını sürdürdüğünü hatırlatıyor.

Ancak bu mecraların reklama dayalı olmaması gerektiğini söyleyen Görgülü bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Google’ın reklam modelini haber sitelerini ne hale getirdiğini görüyoruz her yerden pop-up’lar çıkıyor, dinlenmeler oluyor. Bir taraftan da tık tuzağı başlıklar var. Bu, okuyucuyu bıktıran bir hal alıyor. Haber sitelerinin Google’ın ekran modelinden kurtulup okuyucunun finanse ettiği bir model kurması gerekiyor. Ben kurulacağını düşünüyorum. Ne kadar zaman alır bilmemekle beraber haberin bedelini ödeyebilecek okuyucuların da olduğunu biliyorum.”