Ruşen Çakır yorumladı: Erdoğan İmamoğlu’nu sandıkta yenebilir mi?

Ruşen Çakır, 19 Mart sonrası gelişmeleri değerlendirdi. Çakır, “İmamoğlu Erdoğan’ı sandıkta yenebilir mi?” sorusunun artık tersine döndüğünü belirtti.

Ruşen Çakır, 19 Mart sonrası Türkiye siyasetinde dengelerin değiştiğini ve iktidarın hedefinin artık Ekrem İmamoğlu’nu sandık dışında bırakmak olduğunu söyledi. Yayında, “Başlık bu yayının başlığı: ‘Erdoğan İmamoğlu’nu sandıkta yenebilir mi?’ Ne var bunda diyeceksiniz. Normalde bu başlığın tersi olması lazımdı” diyen Çakır, siyasette ibrenin artık Erdoğan’ın kazanıp kazanamayacağına döndüğünü vurguladı.

Erdoğan İmamoğlu’nu sandıkta yenebilir mi?

“İmamoğlu Erdoğan’ı sandıkta yenebilir mi?” sorusunun uzun süredir muhalefet tarafından sorulduğunu hatırlatan Çakır, artık bu sorunun yön değiştirdiğini belirtti:

“Artık özellikle 19 Mart’tan sonra soru tersine döndü: Erdoğan İmamoğlu’nu sandıkta yenebilir mi?”

İktidarın, İmamoğlu’nu sahadan çekmek üzere harekete geçtiğini söyleyen Çakır, “Galiba yenebileceğini düşünmüyor ki 19 Mart oldu” dedi.

Erdoğan İmamoğlu'nu sandıkta yenebilir mi?
Erdoğan İmamoğlu’nu sandıkta yenebilir mi?

Söz konusu operasyonun kamuoyunda karşılık bulmadığını ve toplumun büyük çoğunluğunun bunu siyasi bir girişim olarak gördüğünü belirten Çakır, “Yüzde 60’ın üzerinde insanlar bunun bir siyasi operasyon olduğuna inanıyorlar” diye konuştu.

Ruşen Çakır, operasyonun amacının sadece İmamoğlu’nun diploma iptaline dayalı bir engelleme olmadığını belirterek, “Diploma iptal edildiğinde zaten Ekrem İmamoğlu yarışamıyor ama onunla da yetinilmedi” dedi.

Çakır, bu hamlenin, Erdoğan’ın İmamoğlu’nu rakip olarak görmek istemediğinin açık göstergesi olduğunu vurguladı: “Bu Erdoğan’ın İmamoğlu’nu karşısında rakip görmek istemediğinin artık bağıra bağıra ilanıydı.”

“Liderlik eden biri”

Ancak iktidarın beklentilerinin boşa çıktığını belirten Çakır, İmamoğlu’nun gösterdiği duruşa dikkat çekti:

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

“İlk günden itibaren bütün beklentileri suya düştü. Ekrem İmamoğlu daha ilk anda, o gözaltına giderken kravat bağlama videosunu biliyorsunuz, çok net bir şekilde Erdoğan’a meydan okudu. Teslim olmadı, pes etmedi, sinmedi.”

İmamoğlu’nun nezarethanede bile liderlik pozisyonunu sürdürdüğünü anlatan Çakır, “Bütün diğer gözaltına alınan kişilere moral veren, onlara liderlik eden bir kişi olarak kendini gösterdi” dedi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Bu yayının başlığı, ‘‘Erdoğan, İmamoğlu’nu sandıkta yenebilir mi?’’ ‘‘Ne var bunda?’’ diyeceksiniz. Normalde bu başlığın tersi olması lazımdı, ‘‘İmamoğlu, Erdoğan’ı sandıkta yenebilir mi?’’ Mesela 1 yıl önce ya da 2023’te… O zaman ne deniyordu, 2023’te? ‘‘Kazanabilir aday’’, ‘‘kazanabilecek aday’’ diye bir tartışma vardı. Çünkü orada, merkezde bir Erdoğan vardı, ‘‘Onu kim yenebilir?’’, ‘‘Acaba Kılıçdaroğlu yenebilir mi? Mansur Yavaş yenebilir mi? İmamoğlu yenebilir mi?’’ deniyordu. Ama artık, özellikle 19 Mart’tan sonra soru tersine döndü: ‘‘Erdoğan, İmamoğlu’nu sandıkta yenebilir mi?’’ Galiba yenebileceğini düşünmüyor ki 19 Mart oldu. Yani bu operasyon, öyle iddialar vesaire, bunlar kimseyi tatmin etmiş gözükmüyor. Kamuoyu araştırmalarında da zaten ortada; %60’ın üzerinde insanlar bunun bir siyasi operasyon olduğuna inanıyorlar. Erdoğan rakibini diskalifiye etmek istiyor. Aslında başka uygulamalar da vardı. Mesela bir ‘‘ahmak davası.’’ Oradan siyasi yasak gelebilir. Başka davalar, başsavcıya – ki dün ilk duruşması yapıldı – tehdit davası gibi. Bir de tabii ki 18 Mart’ta diplomasının iptali. Normalde diploma iptal edildiğinde zaten Ekrem İmamoğlu yarışamıyor. Ama onunla da yetinilmedi, hemen 18 Mart akşam saatlerinde diploma iptal edildi, 19 Mart’ta sabahın erken saatlerinde İmamoğlu gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu, Erdoğan’ın İmamoğlu’nu karşısında rakip görmek istemediğinin artık bağıra bağıra ilanıydı. Niye böyle yaptı? Niye bu kadar? Yani sadece diplomayı iptal ederek bırakabilirdi. Ama burada bir güç gösterisi var ve burada tabii şöyle bir hesap vardı: Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla beraber hakkındaki yolsuzluk iddialarının kamuoyunun en azından bir kısmını ikna edeceğini düşündü, hatta CHP içerisinde bile, ‘‘Vay be, biz bilmiyorduk. Keşke oy vermeseydik’’ diyenlerin çıkabileceğini düşündü. Ama en önemlisi şunu düşündü: CHP’de İmamoğlu ve Özgür Özel karşıtları fırsattan istifade CHP’de iktidarı yeniden ele alacak, hatta bu arada tabii CHP’ye kayyum atanacak, tabii ki bu arada CHP Genel Başkanı Özgür Özel bütün bu krizlerin altında kalacak vesaire vesaire… Böyle bir şekilde olayı kökten halletmeyi umdu herhalde ama ilk günden itibaren bütün beklentileri suya düştü ve tam tersi bir durum oldu. İmamoğlu daha ilk anda, o gözaltına giderken kravat bağlama videosunu biliyorsunuz, ilk andan itibaren çok net bir şekilde Erdoğan’a meydan okudu. Teslim olmadı, pes etmedi, sinmedi. Öğrendiğim kadarıyla nezarethanede, bütün diğer gözaltına alınan kişilere moral veren, onlara liderlik eden bir kişi olarak kendini gösterdi. Bu konuda ilginç tanıklıklar var. Gerek poliste gerek savcılık ifadelerinde yargılanan, sorgulanan birisi olmadı, olmamaya çalıştı ve bunu da büyük ölçüde başardı. Dünkü mahkemede de gördük, aynı şekilde yargılanan değil, yargılayan kişi gibi bir konum aldı ve yargıladığı kişi de oradaki yargıçlar, savcılardan ziyade esas olarak adını vermediği Erdoğan’dı. Erdoğan, yok etmek istediği rakibini kendi eliyle çok daha güçlendirdi. Dün yayında şöyle demiştim: ‘‘Eğer 30 puandıysa İmamoğlu’nun içeri girerkenki puanı, bu sayede en az 45’e çıkmıştır’’ diye bir akıl yürüttüm. Rakamları bilmiyorum ama kamuoyu araştırmalarında CHP’nin oyunun iyice arttığı söyleniyor. 31 Mart yerel seçimlerindeki orana yaklaştığı söyleniyor. Doğru, yanlış ama bir artış olduğu muhakkak. Ama şunu görüyoruz; CHP kenetlendi, Özgür Özel kendini kanıtladı, İmamoğlu meydan okuyan, yargılayan bir kişi olarak sivrildi. Biz bu filmi daha önce görmüştük, daha farklı bir versiyonunu görmüştük. Bu sefer Erdoğan’dı hedefte olan ve yine ona devlet engel olmaya çalıştı. Erdoğan’ın yükselişini gördüler, çok erken davrandılar. Hapse attılar, siyasi yasak getirdiler. Ama bütün bunlara rağmen Erdoğan ülkenin başbakanı oldu, sonra cumhurbaşkanı oldu, 20 küsur yıldır ülkeyi neredeyse tek başına yönetiyor. Şimdi benzer bir olayı Erdoğan yapmaya çalışıyor. Ne yapmaya çalışıyor? Devletin tüm imkânlarını kullanarak, tabii ki öncelikle yargıyı kullanarak rakibini saf dışı bırakmak istiyor. Ama yapamadı, saf dışı bırakamadı. Şimdi birileri tabii şunu diyorlar: ‘‘Ekrem İmamoğlu içeride, zaten diploması da yok, yarışamaz ki.’’ Olay bu kadar basit değil. Bunu insanlara anlatmaya çalışanların ya çok saf olduklarını ya da art niyetli olduklarını düşünüyorum. Şu anda Türkiye’de Erdoğan’ın rakibi Ekrem İmamoğlu. Erdoğan seçime bir daha girer mi? Herhalde girecektir, girmek isteyecektir. Ama Ekrem İmamoğlu olmadan bir cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye herhalde yaşamaz diyorum. Bir şekilde bu engelleri, yani diploma engelini aşabilir. Ki çok basit, bir idare mahkemesi kararı; tutukluluk, o da aslında basit, bir yargıcın daha yargılama başlamadan yapabileceği, dosya üzerinden verebileceği bir tahliye kararıyla olabilecek şeyler bunlar. Erdoğan’ın yasağını kim kaldırmıştı? Deniz Baykal kaldırmıştı. Erdoğan’ın Siirt’ten bir ara seçimde seçilmesine Deniz Baykal izin vermişti. Hâlâ birçok insan, özellikle muhalefette birçok insan, merhum Baykal’ı bu yüzden suçlarlar, oyuna gelmekle suçlarlar. Ama Deniz Baykal’ın yaptığı aslında normal gidişatın önünü açmaktı. Normalde o seçim sisteminde aldığı oyla ülkeyi yönetmesi gereken AK Parti’ydi ve onun lideri de Erdoğan’dı. Deniz Baykal onu yaptı. Deniz Baykal’ın o tarihte yaptığını bugün Erdoğan İmamoğlu için yapacak mı? Tabii ki yapmak istemeyecek ama bir şekilde bundan kaçması bence mümkün olmayacak. Bana ‘‘iyimsersin’’ diyorlar. Dün de söyledim, evet iyimserim. Ama Erdoğan’a bakarak ya da İmamoğlu’na bakarak değil, esas olarak Türkiye’ye bakarak bir şeyler söylemeye çalışıyorum. Türkiye’de 19 Mart’tan bu yana çok şey değişti. Bu gidişat geri döndürülebilecek gibi gözükmüyor ve burada belki de beklenen, yani olması gereken, zamanında Deniz Baykal’ın yaptığının birebir aynısı olmasa bile bir benzerini Erdoğan’ın ya da iktidarın başka ortaklarının — tabii ki akla Devlet Bahçeli geliyor — yapmasıdır. Bu gidişatın, Türkiye’de normal gidişatı engelleme çabalarının hepsi ters tepti. Darbelerin hiçbirisi Türkiye’de kalıcı olamadı. Ne 12 Mart, ne 12 Eylül, ne 28 Şubat. Tam tersine, etkisizleştirmeye çalıştıklarının daha da güçlendiklerine tanık oldu darbeciler. Şu anda da bir darbe söz konusu. Gerçekten öyle bir darbe söz konusu. Ve Türkiye’de tarih bence bir kere daha tekerrür edecek ve darbe yapanların istediği statüko çok uzun süre gündemde kalamayacak. Başlığa dönecek olursak, Erdoğan 19 Mart öncesinde belki Ekrem İmamoğlu’yla sandıkta kıran kırana bir yarışa girebilirdi. Birtakım takviyelerle, ki geçen seçimde biliyorsunuz, Yavuz… Yavuz nereden çıktı, Sinan Oğan’ın… Yavuz Oğhan’ın kulağını çınlattım, gazeteci arkadaşım. Geçen seçimde Sinan Oğan’ın katkısı vesaire olmuştu. Belki 19 Mart öncesi senaryolarda, işte DEM Parti – ki sanmıyorum ama yine de ona inananlar vardı – belki bunu zorlayabilirdi. Ama bu saatten sonra sandıkta eğer İmamoğlu’yla yarışırsa, sandıkta İmamoğlu’nu bugünün koşulları altında yenmesinin mümkün olduğunu düşünmüyorum.

Bitirirken, Medyascope‘a lütfen destek olun. Bize YouTube ‘‘Katıl’’dan ya da Patreon‘dan desteklerinizi ulaştırabilirsiniz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.