Berrin Sönmez yazdı: Algıyla belediyelere ve 6284’e çökme politikası hız kesmiyor

İstismarcı öğretmene 6284 kapsamında koruma kararı verilmesi ve Ayşe Böhürler’in tutuklu Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe hakkındaki “AKP’ye transfer olduğu” yanılgısı, geçen haftanın önemli olayları arasında yer aldı. İlk bakışta çok farklıymış gibi görünen bu iki konu, AKP iktidarının olguyu çarpıtma algıyı yüceltme politikası ile birbirine bağlanıyor.

Konuya girmeden önce Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’e Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. Genç yaşına ve kısacık görev süresine rağmen halkın gönlüne girmek her politikacıya nasip olmaz. Girdiği gönüller onun cenneti olur inşallah. Eşine, kızlarına ve başta Özgür Özel olmak üzere CHP’lilere, Manisalılara ve Türkiye’ye başsağlığı diliyorum. Zamanlı ölüm yoktur ama Ferdi Bey’in genç ölümü “göğ ekini biçmiş gibi” yaktı içimizi. Halkını Yunusça sevmiş, halkı tarafından Yunusça sevilmiş bir insanın ardından kızına yapılan çirkin sosyal medya saldırganlarının ve o meşum kazada kusuru olanların tespiti ve hak ettikleri ölçüde cezalandırılması da bu ülkeyi yönetenleri, yargının boynunun borcudur. Giden gelmez ama kimsenin ihmali, trollerin tehdit ve hakaretleri yanlarına kar kalmasın. Çünkü hesabı sorulmayan/verilmeyen ihmal, kusur ve suçlar toplumsal çürümeye yol açıyor. Bir umut işte bu acı kayıp toplumsal çürümeyi durdurmanın ve giderek temizlenmenin miladı olur belki.

Yasa çarpıtıldı

Toplumsal çürümenin en vahim sonuçlarından birisi de çocuk cinsel istismarı suçlarının cezasız bırakılması hatta istismar faillerinin koruma altına alınması. Üstelik toplumsal cinsiyet temelli şiddetin mağdurunu korumak için hazırlanmış yasa maddesi ile şiddet failini koruma hükmü verilmiş. İlk değil böyle yasayı ters-yüz eden uygulama. Pek çok defa çarpıtıldı bu yasa. Naci İnci’yi “öğrencilerden korumak” için bile uygulanmıştı. Toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadele için hazırlanan yasa maddesinde odak kaydırılarak kayyım rektörü protestolar karşısında koruma altına almak için kullanılmıştı. Fakat Gazete Pencere 10 Haziran tarihli haberinde yayımladı.

EŞİK Platformu’nun da kısa açıklamasıyla yaygınlaştırılan olayla ilgili mahkeme kararı çok daha vahim bir çarpıtma örneği.  Çünkü TCK m. 103 kapsamında suçun nitelikli halini oluşturan, şikayetçi mağdur sayısı 8. Yani suçun nitelikli halini oluşturması nedeniyle cezanın 9 kez ikiye katlanması gerekirdi. Fakat mahkeme, cinsel istismar suçu işlediği iddia edilen öğretmeni, şikayetçi öğrenciler ile velilerine uzaklaştırma kararı vererek koruma altına aldığı gibi ev hapsi cezasını da kaldırıp serbest bıraktı.

Sanık tutuksuz yargılanıyor

Kararın ve olayın detayı şöyle: Sanık öğretmen Yaşar Kaymakcı uzun yıllardır bir lisede görev yapıyor. 8 öğrencinin şikayeti üzerine açılan dava 28 Mayıs’ta Küçükçekmece 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü ve mahkeme sanık için ev hapsi kararı verdi. Mağdur öğrencilerin vekilleri, ev hapsinde tutulan sanığın tutuklanmasını talep etti. Çünkü okul yöneticilerinin ifadesinin henüz alınmamış, kamera görüntüleri toplanmamış ve henüz öğrenci, öğretmen tanıklıklarına başvurulmamıştı. Ancak mahkeme talebi reddettiği gibi ev hapsi kararını da kaldırıldı. Sanık Kaymakcı, çok sayıda mağdur ve müştekinin beyanlarına rağmen tutuksuz yargılanıyor.

Duruşmadan sonra sanık öğretmen, öğrenciler ve aileleri hakkında uzaklaştırma kararı aldırdı. 6284 sayılı şiddetle mücadele yasasının koruyucu ve önleyici tedbirler kapsamında yer alan uzaklaştırma kararı şiddeti önlemek için yazılmıştı. Yargısal uygulama ise faili mağdurdun korumayı amaçlayan bir nitelik kazanmış oluyor. Sanık olan yetişkin öğretmen, mağdur ettiği çocuklardan ve ailelerinden korunuyor. Atılı suç olan çocuk cinsel istismarı yargı güvencesinde işlenebilir hale geldi, desek yeridir.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele yönünde siyasi iradenin zayıflamasıyla birlikte yasada odak kaydırma kararlarına rastlanır olmuştu. Ancak günümüzde toplumsal cinsiyet temelli şiddet kavramının adını kullanmak bile yasaklandığı için bu olay örneğinde görüldüğü üzere çocuk cinsel istismarı suçunu işlemek değil bu suçu yargıya taşımak, şikayetçi olmak saç sayılmaya başlandı. Çocuklar ve aileleri hakkında verilen uzaklaştırma kararının anlamı şikayetin suç sayılmasından baka bir şey olamaz. Sanık öğretmeni yargı sürecinde toplumsal tepkiden korumak gibi bir bahaneye sığınacaklarına adım gibi eminim ama bu hukuka, yasaya, adalete aykırı bir gerekçedir.

Çocukları ve kadınları korumadan aileyi mi güçlendirecekler?

Yargısal süreç tamamlanana kadar korumak istiyorsanız bunun başka yolları vardır. Fakat masumiyet karinesinin sadece şiddet özelliklede cinsel şiddet failleri hakkında dikkate alınması sorgulanmayı gerektirir. Şiddet failleri tahliye edildiklerinde bu durumu suçsuzluklarının ispatı olarak anlatır herkese. Şikayetçi mağdur, özellikle de çocuklar ve ergenler için yaşadıkları travmanın tetiklenmesine ve ağır depresyona yol açıyor. Cinsel istismar mağduru çocukların suçlandığı failin korunduğu bir aile yılı… Çocukları ve kadınları şiddete karşı koruma altına almadan aileyi güçlendireceklerini mi sanıyorlar? Hayır. Çünkü bu iktidar yıllardır her aile dediğinde sadece erkek egemenliğini kasteder.

Aileyi güçlendirme politikası da buna paralel olarak aile içinde erkek egemenliğini tahkim etmek üzerine kuruludur. Erkek egemenliğinin temelinde yatan cinsiyete dayalı şiddet özellikle de cinsel saldırı suçları yatar. Kadınları ve çocukları şiddetle sindirip üzerlerinde tahakküm kurarak gerçekleştirilir erkek egemen sistem. Ve iktidarın yapmak istediği tam olarak budur. Elbette iktidardan talimatlı yargı da giderek daha çok sayıda vakada iktidar politikasına uyumlu hüküm kuruyor. Politika ve yargı kararlarının bunca uyumlu olmasının sonucu toplumda cinsiyet temelli şiddetin sadece bir algıdan ibaret olduğu yanılsamasını yaratmak amacına dayalı. Yakıcı bir olgu olan toplumsal cinsiyet temelli şiddetin yok sayılması için başvurulan bir algı operasyonu çekiliyor topluma örnek olayda yasa çarpıtılarak mağdur çocukların suçlu, cinsel şiddet failinin masum gösterilmesi.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Kurban fail mi?

Ayşe Böhürler olayında da algı ve olgu karmaşasının etkisi var sanıyorum. İktidarın emrindeki yargının cinsel şiddet failleri için uygulayıp CHP’li Belediye Başkanları ve bürokratlarından esirgediği masumiyet karinesi AKP’lilerde de kafa karışıklığı yaratıyor olmalı. Gaziosmanpaşa Belediyesinin AKP’ye geçmesini CHP’li Hakan Bahçetepe’nin kendi partisine transferi ile açıklaması büyük ve affedilmez bir yanılgıydı. Elbette yanılmak insana mahsustur ve o da özür diledi yaptığı hata için. Ancak toplum vicdanını kanatan hukuksuz İBB operasyonlarından, iktidarın siyasi çıkar amaçlı içi boş suçlamalarından ihç değilse hala yazarı olduğu Yeni Şafak sayesinde haberdar olmalıydı. Partisinin karar mekanizmasında yer almış bir milletvekili olarak mafyatik çökme yöntemiyle o belediyenin el değiştirdiğini bilmiyor olması pek aklıma yatmıyor.

Aklımdaki soruyu paylaşayım önce: Ayşe Böhürler algı operasyonunun kurbanı mı faili mi? İktidarın kendisine göbekten bağlı medya ve yargı aracılığıyla yaptığı İBB operasyonlarından habersiz ise eğer algı operasyonunun kurbanı sayılır belki. Halkın içinden çıkmış olmakla açıklanabilir bu da. Artık haklın bir parçası değiller, çıktılar oradan der geçeriz. Ama Ayşe Böhürler, milletvekili olduğu için hayatımızı şekillendiren yasalara imza atıyor, oy veriyor. Üstelik partisinin karar mekanizmasında da bulundu, işleyişi biliyor yani. Hazırlanmasına katkı sunduğu demiyorum çünkü yasa taslaklarının mecliste değil başka yerlerde hazırlandığını biliyoruz. Ama sonuçta imza attığı veya oy verdiği yasa taslaklarını okuyup okumadığından şüpheye düştüm resmen. Kendisiyle tanışmışlığım vardır. İnsani hassasiyetlerini bilirim. Ufku açık olduğu gibi gönlü de ötekine açık, farklı görüşlerdeki insanlarla da eşit düzlemde konuşmayı bilen, kadın haklarına özen gösteren birisiydi tanıdığım Ayşe Böhürler.

2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çıkma kararı verilene kadar Sözleşmeyi savunmuştu. Ancak Cumhurbaşkanı kararı imzaladıktan sonra İstanbul Sözleşmesi’ni değil alınan tek taraflı çıkma kararını destekleyenlerden oldu. O zaman yürütülen algı operasyonunda rol aldı. Her beş yılda bir hazırlanan şiddetle mücadele eylem planı teamülün aksine 2021 yılı ocak ayında yayınlanmadı.

Kadınların, çocukların hayatları algı operasyonunda

19 Mart gecesi Cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı usul gereği üç ay sonra 1 Temmuz’da yürürlüğe girecekti. Çekilme kararını topluma kabul ettirmek için o günlerde bir “Ankara Sözleşmesi” iddiası ortaya atılmıştı. Bu bir algı operasyonuydu çünkü ocak ayında açıklanması ertelenen rutin beş yıllık şiddetle mücadele eylem planı 1 Temmuz günü saray töreniyle kutlanıp, topluma Ankara Sözleşmesi’ymiş gibi sunulurken o algı operasyonunda onayı, rızası olanlardan birisiydi. Kadınların çocukların hayatlarına, Türkiye’nin geleceğine dair karar verilen bu algı operasyonunda yer almıştı. Sorumun ikinci kısmına cevap ermiş olayım. Katıldığı televizyon yayınında sarf ettiği sözler, izleyenler üzerinde oluşturulmak istenen algıyı pekiştirmek amaçlı olabilir. Nitekim program sunucusu o sözler karşısında sessiz kaldı. DEVA Partili İdris Şahin müdahale edip hakikati açığa çıkarmasa, vicdanıyla ve açık görüşlü oluşuyla tanınan Ayşe Böhürler’in sözleri istenen algıyı yaratabilirdi.

Sonuç olarak bu iki olay arasındaki bağlantı noktası iktidarın algı operasyonu politikası. İhtiyaca göre yargıyı kullanıyor ihtiyaca göre partisindeki kadınları kullanıyor. Ve AKP’li kadın vekiller 2021’de verdikleri rıza nedeniyle bugün 8 çocuğun suçlu gibi gösterilmesinden, cinsel şiddet failinin masum gibi görünmesinden, 6284 sayılı şiddet yasasının çarpıtılarak uygulanmasından sorumlular. Çünkü İstanbul Sözleşmesi bir yandan da 6284’ün etkin uygulanması için gerekli olan koruyucu şemsiye idi.