İsrail’in 13 Haziran’da başlattığı hava saldırıları, İran’ın nükleer tesislerini doğrudan hedef alarak programın kalbine darbe indirmeyi amaçladı. Peki bu saldırılar, Tahran’ın nükleer kapasitesini ne ölçüde zayıflattı?
İsrail’in 13 Haziran’da İran’ın çeşitli nükleer tesislerine düzenlediği saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve Batılı diplomatik kaynakların son açıklamaları, İran’ın nükleer programının ciddi şekilde sekteye uğradığını ortaya koydu. Ancak hasarın boyutu bazı kritik alanlarda hâlâ netlik kazanmış değil.
Natanz’daki tesislerde ne tür bir zarar oluştu?
İran’ın nükleer programının kalbinde yer alan Natanz’daki ana yakıt zenginleştirme tesisi (FEP), saldırının merkezinde.
Tesisin yer üstü elektrik altyapısı –ana trafo merkezi, acil jeneratör binası ve yedek sistemler– tamamen imha edildi.
IAEA Başkanı Rafael Grossi, bu kesintinin yer altındaki santrifüjlere zarar vermiş olabileceğini söyledi ancak doğrudan fiziksel saldırıya dair net bir bulgu olmadığını da belirtti. Bu, şu an için Natanz’daki santrifüjlerin ne ölçüde devre dışı kaldığının bilinmediği anlamına geliyor.
Buna karşın, yine Natanz yerleşkesinde yer alan ve araştırma-geliştirme amaçlı kullanılan Pilot Yakıt Zenginleştirme Tesisi (PFEP) ise IAEA tarafından “tamamen yıkıldı” olarak raporlandı. PFEP, yüzde saflıkta uranyum üretebilen iki gelişmiş santrifüj zinciri barındırıyordu. Bu da İran’ın silah üretimine yakın saflıktaki uranyum kapasitesi açısından önemli bir kayıp anlamına geliyor.
Fordow tesisinde bir zarar var mı?
İran’ın en korunaklı nükleer tesisi olan Fordow Yakıt Zenginleştirme Tesisi ise dağ içine inşa edilmiş olması nedeniyle saldırıdan etkilenmedi.
IAEA’ya göre bu tesiste gözle görülür bir zarar tespit edilmedi.
Fordow, İran’ın yüzde 60 saflığa kadar uranyum ürettiği başlıca merkez konumunda.
İsfahan’da hangi tesisler hedef alındı?
İsfahan’daki nükleer kompleks de saldırıların hedefindeydi. IAEA, burada dört farklı binanın zarar gördüğünü ve bu binalar arasında uranyum metal çalışmaları yapılan birimlerin de bulunduğunu duyurdu.
Saldırının, uranyumun zenginleştirme öncesi dönüştürüldüğü Uranium Conversion Facility (UCF) üzerinde nasıl bir etki yarattığı ise henüz tam olarak belirlenmiş değil. Bu tesisin çalışamaz hale gelmesi, İran’ın uranyum zenginleştirme süreci için gerekli olan kaynak üretimini sekteye uğratabilir.
Bilim insanları da hedefteydi
Reuters’ın aktardığına göre İsrail, saldırıların başladığı günden bu yana en az 14 İranlı nükleer bilim insanını öldürdü.
İsrail ordusu, bu kişilerin nükleer silah kapasitesine katkıda bulunan kritik figürler olduğunu öne sürdü. İran tarafı bu kayıpları resmî olarak doğrulamadı.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Ancak uzmanlar, insan kaynağındaki bu tür kayıpların programı yavaşlatabileceğini, fakat “geri döndürülemez bilgi” birikiminin tamamen ortadan kalkmayacağını belirtiyor.
İran’ın uranyum stokları ne durumda?
IAEA verilerine göre İran, mayıs ayı itibarıyla yüzde 60 saflıkta zenginleştirilmiş 166 kilogramdan fazla uranyuma sahip. Bu miktar, teorik olarak dört nükleer silah üretimi için yeterli.
Stokların büyük bir kısmı İsfahan’da, IAEA mührü altında depolanıyor. Saldırılar bu depolara isabet etti mi sorusu ise hâlâ yanıtsız.
İran yönetimi, IAEA ile olan bilgi paylaşımını sınırlandıracağını ve bazı materyallerin yerini ajansa bildirmeyeceğini açıkladı. Ayrıca Meclis’te Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan (NPT) çekilmeye dair bir yasa tasarısının gündeme gelmesi ihtimali, uluslararası toplumu endişelendiriyor.
Uluslararası gözlemciler, İran’ın yeraltı tesislerde yeni santrifüj kümeleri kurabileceğine ve mevcut cihazların yeniden yapılandırılarak bir hafta içinde farklı zenginleştirme seviyelerine geçilebileceğine dikkat çekiyor.
İran’ın nükleer programı ne durumda?
IAEA’nın ön tespitlerine göre İsrail’in saldırıları, İran’ın nükleer kapasitesine doğrudan bir darbe vurdu. Ancak en korunaklı tesislerin ayakta kalması ve mevcut zenginleştirilmiş uranyum stoklarının varlığı, İran’ın kısa vadede tamamen durdurulmasının mümkün olmadığını gösteriyor. Bu saldırılar İran’ın nükleer faaliyetlerinin daha da gizli yürütülmesine neden olabilir.
Kısaca, hasar ağır ama program tamamen durmadı diyebiliriz.
Kaynak: Reuters