Erdoğan’ın gönlündeki CHP | Ruşen Çakır yorumluyor

Ruşen Çakır, bugün görülecek CHP kurultay davasının ardında Erdoğan-Kılıçdaroğlu arasında kurulmuş, adı konmamış bir ittifak olduğunu savundu. Çakır, iktidarın CHP’yi gayrimeşru göstererek yeni bir düşman yaratma arayışında bulunduğunu belirtti. Çakır ayrıca Zakir Avşar’ın yazısına da değindi.

Ruşen Çakır, saat 10.00’da görülecek CHP kurultay davası hakkında konuştu. Çakır, duruşmanın erteleneceği yönündeki yaygın beklentiye karşın karar çıkabileceğini ve bunun mevcut CHP yönetiminin aleyhine olabileceğini söyledi.

Ayrıca Çakır, Erdoğan’ın bizzat Kılıçdaroğlu’nun mahkeme tarafından tekrar genel başkanlığa atanmasını desteklediğini ve bunun propagandasını yaptığını belirtti. Kılıçdaroğlu’nun da bu duruma itiraz etmediğini aktaran Çakır, iki lider arasında “adı konmamış bir ittifak” bulunduğunu savundu.

Erdoğan'ın gönlündeki CHP | Ruşen Çakır yorumluyor
Erdoğan’ın gönlündeki CHP | Ruşen Çakır yorumluyor

“Erdoğan yargıyı harekete geçirerek zemin hazırlıyor”

“Sonuçta aynı hedefte birleşmiş durumdalar” diyen Çakır, Erdoğan’ın yargıyı harekete geçirerek zemini hazırladığını söyledi, Kılıçdaroğlu’nun da ortaya çıkacak yeni durumda görev üstlenmeyi kabul ederek ekibiyle birlikte beklediğini aktardı.

İktidarın gözünde CHP’nin bertaraf edilmesi gereken bir tehdit olarak görüldüğünü belirten Çakır, partinin “milli güvenlik sorunu” gibi tarif edilmeye çalışıldığını söyledi. Erdoğan’ın 19 Mart operasyonunu “Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütlenmesi” olarak tanımladığını hatırlattı.

“CHP yeni düşman olarak konumlandırılıyor”

Çakır, Erdoğan’ın bir beka meselesine ihtiyacı olduğunu ve PKK kartını bırakmaya hazırlandığını belirtti. FETÖ’nün de zayıflamış durumda olduğunu aktaran Çakır, CHP’nin yeni bir düşman olarak tarif edilebileceğini söyledi.

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nde CHP’nin ülkenin batısındaki belediyelerin neredeyse tamamını kazandığını hatırlatan Çakır, partinin açık ara birinci çıktığını ve son kamuoyu yoklamalarında da önde gittiğini vurguladı.

SETA’dan CHP’ye “seküler faşizm” suçlaması

Çakır, iktidarın önemli düşünce kuruluşu SETA’da yayımlanan ve Zakir Avşar‘ın kaleme aldığı yazıya dikkat çekti. Yazıda CHP’nin “seküler faşizme karşı kayan siyaset tarzı” sergilediği iddia ediliyor.

Avşar’ın yazısında CHP “azgın azınlık” olarak tanımlanırken, partinin “inançla, aileyle, yerliyle, milliyle bağı zayıf” olduğu ileri sürülüyor. Çakır, bu iddiaların CHP’nin birinci parti olması ile çeliştiğini belirtti.

Meşruiyet tartışması ve hukuk tanımazlık iddiaları

Yazıda CHP’nin “devletin meşruiyetini tartışmaya açtığı” iddia edilirken, Çakır bu durumu iktidarın çizdiği sınırlarla açıkladı. İktidarın belirlediği alan içerisinde kalan partilerin meşru, dışında kalanların ise gayrimeşru sayıldığını söyledi.

“Hukuk tanımazlık” suçlamalarına da değinen Çakır, Türkiye’de taraflı ve bağımlı bir yargı söz konusu olduğunda yargıya yönelik eleştirilerin aslında iktidara yönelik eleştiri olduğunu belirtti. İktidarın bunu yargıyı tanımama olarak göstermeye çalıştığını aktardı.

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu
Erdoğan’ın gönlündeki CHP | Ruşen Çakır yorumluyor

“19 Mart sonrası direniş Erdoğan’ı şaşırttı”

Çakır, 19 Mart sonrasında CHP’nin güçlü bir direniş sergilediğini ve Erdoğan’ı yaptığına pişman ettiğini söyledi. Erdoğan’ı en çok şaşırtan unsurun Özgür Özel’in gösterdiği performans olduğunu belirten Çakır, bunun beklenmediğinden emin olduğunu aktardı.

19 Mart sürecinin CHP’nin yeni genel başkanı tekrar Kılıçdaroğlu olursa resmi olarak sonlandırılacağını tahmin ettiğini söyleyen Çakır, geri kalanların bu durumu kabul etmeyeceğini belirtti.

İrfan Değirmenci’ye destek mesajı

Çakır, yayını İrfan Değirmenci’ye ithaf etti. Popüler gazeteci ve televizyon sunucusu Değirmenci’nin siyasi pozisyonu nedeniyle işini kaybettiğini ancak gazeteciliği bırakmadığını belirtti.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Değirmenci’nin LGBT kimliğini açıkça dile getirmesinin ve bu haklar için mücadele vermesinin “çok zor ama çok iyi bir şey” olduğunu söyleyen Çakır, böylece tabuların yıkılabildiğini vurguladı. Değirmenci’nin öncü isimlerden biri olduğunu belirten Çakır, yakın zamanda uyduruk nedenlerle gözaltına alınıp bırakıldığını hatırlattı.


Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi için önemli bir gün. Birkaç saat sonra, yani saat 10.00’da diye biliyorum, Cumhuriyet Halk Partisi kurultay davası Ankara’da görülecek. Karar çıkar mı? Ankara’daki meslektaşlarımızın büyük bir kısmı duruşmanın erteleneceğini söylüyorlar. Ne zamana ertelenir?

Adli tatilden hemen önceye ertelenebilir ya da adli tatil sonrasına. Bir de tabii ki ertelenmeden karar çıkabilir ve karar da bugünkü CHP yönetiminin aleyhine olabilir. Zemin böyle yaratıldı. İktidar, Erdoğan’ın kendisi de bizzat, iktidarın her türlü sözcüsü, Kılıçdaroğlu’nun tekrar CHP’nin genel başkanı olarak mahkeme tarafından atanmasını destekliyor. Bunun propagandasını yapıyor. Kılıçdaroğlu da buna hiçbir şekilde itiraz etmiyor. Benim birkaç gündür söylediğim, adı konmamış bir ittifak söz konusu Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında. Bu ittifakın olması için illaki yüz yüze görüşmeleri gerekmiyor. Sonuçta aynı hedefte birleşmiş durumdalar. Zemini yargıyı harekete geçirerek Erdoğan hazırlıyor ve Kılıçdaroğlu da burada ortaya çıkacak yeni durumu da bir görev üstlenmeye, CHP’nin tekrar başına geçmeye razı bir şekilde ekibiyle birlikte bekliyor. Bakalım ne olacak. Ama bu dava ne olursa olsun, iktidarın gözünde Cumhuriyet Halk Partisi bir şekilde bertaraf edilmesi gereken bir tehdit. Açık ve net bir şekilde bir tehdit ve bunu, CHP’yi bir milli güvenlik sorunu gibi tarif eden, etmeye çalışan bir iktidar var.

Biliyorsunuz, Erdoğan 19 Mart operasyonunu ‘‘Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütlenmesi’’ olarak tarif etmişti ve işin içerisinde yabancı istihbarat servislerinin de olduğunu söylemişti ve bunu bir beka sorunu olarak tanımlamıştı. İnandırıcılığı olmayan şeyler gibi geliyor ama pekala burada yürüyor Erdoğan. Çünkü Erdoğan’ın bir beka meselesine ihtiyacı var. Bir yandan tabii ki beka denince ilk akla gelen PKK, Kürt hareketi. Orada yürüyen bir çözüm süreci var. Dolayısıyla PKK kartını, bölücülük, bölücü terör kartını Erdoğan bırakmak üzere. Daha kesin değil ama bırakabilir. FETÖ diye tarif ettiği Fethullahçılık var. O da bayağı bir zayıflamış durumda. Her ne kadar Türkiye’de operasyonlar sürse de esas olarak yurt dışı ağırlıklı bir şebekeye dönmüş durumda ve toplumsal karşılığı yok. Ama CHP pekala böyle yeni bir düşman olarak tarif edilebilir. Fakat ortada çok ciddi sorunlar var. Onların başında da şu geliyor: CHP özellikle ülkenin batısındaki belediyelerin neredeyse tamamını kazandı, 31 Mart 2024’te neredeyse tamamını. Onun dışında da Karadeniz’de, İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da birçok ili ve ilçeyi de kazanmayı bildi ve 2024 yerel seçimlerinde açık ara birinci parti çıktı. Son kamuoyu yoklamalarında da bayağı bir önde gidiyor. Bir diğer husus da 19 Mart’tan sonra da CHP yepyeni bir ivme kazandı. Çok güçlü bir direniş sergiledi ve bir anlamda Erdoğan’ı yaptığına pişman etti.

Şimdi CHP iktidar tarafından yeni bir hamleyle bir yere çekilmeye çalışılıyor. Nasıl bir yere? Şimdi elimizde tam da buna uyan bir yazı var; Kriter dergisi, SETA, biliyorsunuz iktidarın en önemli düşünce kuruluşu. Burada Profesör Zakir Avşar’ın bir yazısı var CHP üzerine: “CHP’nin Yeni Siyaset Tarzı: Marjinal, Hukuk ve Çizgi Dışı, Yıkıcı.” Zakir Avşar aslında ülkücü kökenli birisi. Kendisi siyasal iletişim konularına özellikle yoğunlaşıyor. Profesör, yanılmıyorsam Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde olacak, ama en önemlisi son kongrede AKP’nin MKYK’sına da girdi. Şimdi bu yazıya baktığınız zaman şöyle tabirler var: “CHP’nin artık herkes tarafından fark edilen seküler faşizme kayan siyaset tarzı.” Bu ‘‘faşizm’’ lafını Erdoğan da çok kullanıyor ama ‘‘seküler faşizm’’ ilk defa benim karşıma çıktı ama şaşırmadım. “Böyle bir yerde CHP’yi konumlamak, toplumun geniş kesimlerinden uzak, ideolojik olarak dar ve kentli elit bir azgın azınlığın duyarlılıkları etrafında şekilleniyor” diyor CHP için. Şimdi bu malum Türkiye’deki sessiz çoğunluğa gönderme. Öyle bir tabir vardır. “CHP azgın azınlık” diyor ama son kamuoyu yoklamalarında CHP’nin birinci parti olması buna çok uygun değil, bu tespite. Fakat böyle bir imaj yaratılmak isteniyor: “İnançla, aileyle, yerliyle, milliyle bağı zayıf, aksine bu değerleri dışlayan.” Bu CHP anlatısının bir diğer şeyi: “Rejim eleştirisi üzerinden devletin meşruiyetini tartışmaya açmak.” İşte en önemli kavram meşruiyet kavramı. CHP’nin gayrimeşru olarak tanımlanması arayışı var. Bunu Erdoğan da yapıyor, başka AK Parti sözcüleri de yapıyor. Ne diyorlar: “CHP gayrimeşru.” Meşruiyet neye göre tanımlanıyor? Kendilerine göre. Onlar bir alan çiziyorlar ve o alanın içerisinde kaldığınız zaman siz sisteme bağlı, sistemin meşru bir unsuru oluyorsunuz.

Tıpkı bir zamanların Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si gibi. O sınırların içerisinde kalan bir CHP meşru; onun dışında kalan CHP, ‘‘devletin meşruiyetini tartışmaya açan marjinal bir parti’’ olarak tarif edilmeye çalışılıyor, ki böyle değil. Mesela bir başkası Zakir Avşar’ın yazısında: “Hukuk tanımazlık, meşru soruşturmaları darbe gibi göstermek.” Şimdi burada CHP hukuk mu tanımıyor, yoksa yapılanın hukuk devletine uygun olmadığını mı söylüyor? Türkiye eğer bir hukuk devleti olsaydı, o zaman CHP’nin ve başkalarının da yapılanlara itirazlarını hukuk devletine karşı olarak tanımlayabilirdik. Ama burada tamamen taraflı ve bağımlı bir yargı söz konusu olduğu zaman yargıya yönelik eleştiriler aslında iktidara yönelik eleştiri oluyor. Fakat iktidar bunu, yargıyı tanımama olarak göstermeye çalışıyor. Böyle ikili bir durum. Yani iktidarın oyununu bozduğu ölçüde, yani yargının yaptığı tasarrufları, ‘‘Yargının karşısında boynumuz kıldan ince’’ demeyip bunun arkasında siyasi bir hesaplaşma gören… Mesela Ekrem İmamoğlu başından itibaren Erdoğan’a sesleniyor. Kendisini içeri attıranın Erdoğan olduğunu biliyor çünkü. Orada muhatabının savcılar, yargıçlar olmadığını biliyor. Ama Erdoğan ne yapıyor ya da AK Partililer ne yapıyor? “Bizimle ne ilgisi var, bu yargı meselesi” diyorlar. Ve burada bakıyoruz, Kılıçdaroğlu da kendisine atfen söylenen açıklamalarda Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının meselesinin yargı meselesi olduğunu söylüyor. Buraya, sokaklara çıkılmaması gerektiğini söylüyor. İşte sokaklara çıkmak ve onun üzerinden siyaset yapmak bu sefer ne oluyor; ‘‘yıkıcılık’’ olarak tarif ediliyor, ‘‘azgınlık’’ olarak tarif ediliyor, ‘‘kaos üretme’’ olarak tarif ediliyor.

Kaos nedir? İktidarın istemediği her şey kaos içerisine giriyor, yıkıcılık olarak tanımlanabiliyor. Ve böyle bir olay içerisinde aslında AK Parti, Erdoğan, ki AK Parti’nin içerisinde çok az insan 19 Mart’tan sonra Erdoğan gibi yüksek sesle konuştu, şunu göstermeye çalıştılar, dediler ki: “Burada bir tür yıkıcı faaliyet var 19 Mart’tan sonra ve CHP böyle giderse doğrudan bir suç örgütüne dönüşüyor, dönüşecek.” Bunu tarif etmeye çalışıyorlar. Ve bunun yerine CHP’nin tekrar her söylenene birtakım resmi açıklamalar, demeçler, küçük çaplı protestolar dışında, yani ne denir, boyun eğmesini, o hizaya gelmesini istiyorlar. Burada, 19 Mart’ta bu olmadı, 19 Mart sonrasında bu olmadı. Erdoğan’ı en çok şaşırtan tabii ki Özgür Özel’in gösterdiği performans oldu. Bunu beklemediğine eminim ve bunun üzerine kurultay davası gündeme gelmişe benziyor. Ve tabii ki Kılıçdaroğlu’nun bu konuda Erdoğan’ın çizdiği CHP, Erdoğan’ın çizdiği alan içerisinde muhalefet, ana muhalefet olmayı kabul etmesiyle beraber bir ittifak şekilleniyor. Şimdi o zaman şuna bakacağız: Bir kere mahkeme ne karar verecek? Mahkemenin verdiği karara göre CHP yeniden nasıl şekillenecek? Ve eğer Kılıçdaroğlu geçerse yeniden başa, CHP’yi nasıl, nerelerden uzak tutacak?

İşte herhalde bu tarif ettiğimiz alanlardan uzak, devletin, sistemin antidemokratik yönlerini, hukuk devletinin yokluğunu sorgulamayan ya da bunu düşük alt perdeden sorgulayan bir partiye mi dönüştürecek? Anlaşıldığı kadarıyla 19 Mart süreci, CHP’nin yeni genel başkanı tekrar Kemal Kılıçdaroğlu olursa 19 Mart süreci resmi CHP tarafından sonlandırılacak. Fakat geri kalanların böyle olmayacağını tahmin edebiliriz. Ve burada geri kalanlar, yani Özgür Özel ve arkadaşları CHP’nin içinde mi, dışında mı, kenarında mı, nasıl yapacaklar, onları bilmek mümkün değil. Fakat şu anda oynanan oyun, yapılan hesap CHP’yi tekrar o şeyin içerisine sıkıştırmak; yoksa herkesi bir tür suç örgütü olarak tanımlayıp bir tür CHP’yi beka sorunu, beka sorununun merkezi haline getirmeye çalışmak olacak. Bakalım mahkeme nasıl sonuçlanacak. Mahkemenin gelişmelerini de gün boyu Medyascope‘tan izleyebilirsiniz. Sonucuna göre, erteleme ya da karar her neyse, ona göre özel yayınlarımızla karşınızda olacağız.

Peki bu yayını kime ithaf ediyorum? Meslektaşım İrfan Değirmenci’ye. Geçen yine gözaltına alındı ve bırakıldı biliyorsunuz İrfan. İrfan Türkiye’de çok popüler bir gazeteciydi, televizyon sunucusuydu ama kanal yönetimine rağmen aldığı pozisyonla, siyasi pozisyon nedeniyle işini kaybetti ama gazeteciliği bırakmadı. Bir diğer önemli olay ise İrfan’ın kendisinin LGBTİ+ kimliğini açıkça ifade etmesi ve LGBTİ+ hakları için mücadele vermesi. Bu çok zor bir şeydir. Özellikle kamuoyunda bilinen insanların böyle alenen bu kimliklerini dile getirmeleri, cinsel yönelimlerini dile getirmeleri ve bunun mücadelesini vermesi çok zordur ama çok iyi bir şeydir. O sayede birtakım tabular yıkılabilir. İrfan bu anlamda gerçekten öncü isimlerden birisi. Başına yine işler geldi. Aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi Parti Meclis üyesi biliyorsunuz. Çok uyduruk nedenlerle gözaltına alındı ve bırakıldı. Ama önümüzdeki dönemlerde de maalesef İrfan gibi kişilerin, isimlerin, kamuoyunca bilinen isimlerin bu ülkedeki siyasi iktidarla sorunları hep olacak. Bunu görüyoruz. Ve bu anlamda tekrar CHP’ye dönecek olursak, CHP toplumdaki değişim ihtiyacını sahiplendiği ölçüde, 19 Mart sonrasında gördük, başarılı oldu. İşte toplumun farklı kesimlerindeki insanların özgürlük, hak arayışlarına katkıda bulunduğu ölçüde CHP — adı değişebilir, başka parti kurabilirler, CHP içerisinde kalabilirler — o zaman yine yaygınlaşabilir ve tam tersine azgın azınlık değil, sakin bir çoğunluk olarak Türkiye’nin karşısına çıkabilir. O zaman da geri kalanlar azınlık olur. Azgın olup olmadıklarını da zamanla görürüz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.