Ruşen Çakır, Ekrem İmamoğlu’nun mahkemede yargılanan değil yargılayan pozisyonunda durduğunu söyledi. Çakır, İmamoğlu’nun yargılanmasının TRT’de canlı yayınlanmasının Erdoğan’ın işine gelmeyeceğini öne sürdü.
Ruşen Çakır, Ekrem İmamoğlu’nun dün sonuçlanan davasını değerlendirdi. İmamoğlu’na 2 yıldan az ceza verildiğini, cezanın onaylanması durumunda siyasi yasak geleceğini bildirdi. Çakır, “Yargı eliyle, devlet eliyle Ekrem İmamoğlu’nun Recep Tayyip Erdoğan’ı karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmasını engellemek için her şey yapılıyor” dedi.
İmamoğlu’nun mahkemede coşkulu bir dayanışma ve kendinden emin bir tutum sergilediğini anlatan Çakır, “Mahkemeye dönüp konuşuyor. Sonra sağ tarafta avukatlar var. Oraya dönüyor. Arkada izleyiciler var. Oraya dönüyor” ifadelerini kullandı.
“Mahkeme heyeti karşısında hiç ezik değil”
Çakır, İmamoğlu’nun savunmasının kendisine yönelik suçlamaları fazla muhatap almadığını belirtti, “Olayın siyasi olduğunu kabul edip siyasi savunma yapıyor. Dünkü savunmasında mesela çözüm sürecine geniş yer ayırdığını gördük” diye konuştu.
İmamoğlu’nun mahkemeyi siyasi propagandasını yapacağı bir alana çevirdiğini söyleyen Çakır, “Yargılanan yargıyı yargılar. Burada Ekrem İmamoğlu’nun tam bir kopuş savunması diyemeyiz ama siyasi savunma yapıyor” değerlendirmesini yaptı.
Belediye operasyonları sürerken çözüm süreci molası
İBB dosyasının henüz iddianamesinin bulunmadığını bildiren Çakır, operasyonların sürdüğünü söyledi, “Geçen hafta sonu bir mola verildi. Herhalde çözüm süreci molası Fatih Altaylı’nın dediği gibi ama yeni operasyonlar olabilir” dedi.
TRT canlı yayını tartışması sürüyor
CHP’nin başından itibaren davanın TRT’de canlı yayınlanmasını istediğini hatırlatan Çakır, Devlet Bahçeli’nin bu öneriye sahip çıktığını söyledi, “Çok ilginç. Ve ardından grup toplantısı çıkışında Erdoğan’a bu soru soruldu. Erdoğan da ona saygılı bir cevap verdi” dedi.
Çakır, Erdoğan’ın soruyu tam anlayıp anlamadığından emin olmadığını belirtti. Dünkü duruşmayı gördükten sonra değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Böyle bir Ekrem İmamoğlu’nun yargılanmasını TRT’den canlı vermek… Ben hiç sanmıyorum.”
Erdoğan İmamoğlu davasının TRT’de yayınını istemez
“Yargı eliyle sindirme girişimi başarısız olur”
Çakır, İmamoğlu’nun yargının karşısına siyasi olarak çıktığında yargının elinin kolunun bağlandığını söyledi, “En fazla söyleyecekleri bunun konumuzla alakası yok vs. gibi ya da kısa kesin gibi birtakım uyarılar olacak ama onların hepsinde üstünlük herhalde Ekrem İmamoğlu’nda olacak” dedi.
Bu durumun tarihte sık yaşandığını belirten Çakır, “Devletler, iktidarlar yargı eliyle muhaliflerini, rakiplerini susturmak, sindirmek isterler. Bazen bunu başarırlar ama bazen de bir dirençle karşılaşırlar. Ve tarih genellikle boyun eğenleri değil, direnenleri yazar” ifadelerini kullandı.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun bir davası daha sonuçlandı. Kendisine 2 yıldan az, çok az bir ceza verildi. Eğer cezası istinafta onaylanırsa siyasi yasak gelecek. Zaten daha önce de mahkum olduğu ve istinafta bekleyen başka davası var. Zaten diploması da iptal edildi. Yani yargı eliyle, devlet eliyle Ekrem İmamoğlu’nun Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmasını engellemek için her şey yapılıyor. Ama buna karşılık Ekrem İmamoğlu geri adım atmıyor, teslim olmuyor. Ben bir önceki duruşmayı izlemiştim. Aynı şeyler dün tekrarlanmış. Oraya giden arkadaşım Göksel Göksu’dan detayları aldım.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Zaten sosyal medyaya da yansıdı. Yine aynı şekilde çok coşkulu bir dayanışma içerisinde izleyiciler ve kendinden emin bir Ekrem İmamoğlu. Konuşurken salonun her tarafına seslenen, çok ilginçti o, benim izlediğim duruşmada da öyleydi; mahkeme heyetine dönük konuşuyor, sonra sağ tarafta avukatlar var, oraya dönüyor. Arkada izleyiciler var, oraya dönüyor. Sonra sol tarafta daha çok protokol diyeceğimiz, Özgür Özel’in, diğer CHP’lilerin ve ailesinin, eşi ve çocuklarının olduğu bölüme konuşuyor. Böyle bir oyun sergiliyor gibi, kendinden emin, iyi hazırlanmış savunmalar. Ve bir diğer husus da, dün iyice ortaya çıktı bu; mahkeme heyeti karşısında hiç ezik değil. Özellikle savcıyla dün yaşadıkları gözüküyor ki özellikle savcılıkla, çünkü zaten dünkü yargılama da başsavcıya yönelik söylediklerinden hareketle olmuştu, onlara karşı da bayağı bir dikleniyor. Savunmasına baktığımız zaman kendisine yönelik suçlamaları çok fazla muhatap almıyor. Olayın siyasi olduğunu kabul edip siyasi savunma yapıyor.
Dünkü savunmasında mesela çözüm sürecine geniş yer ayırdığını gördük. Şimdi ne alakası var? Akın Gürlek’e hakaret, hedef göstermekten yargılanırken niye çözüm sürecinden bahsediyor? Çünkü kendisine yapılanın siyasi duruşu, siyasi iddiaları nedeniyle olduğunu kabul ediyor, ki öyle ve dolayısıyla bu siyasi iddialarını da mahkemede anlatıyor. Mahkemeyi bu anlamda bir alana çeviriyor, kendi siyasi propagandasını yapacağı bir alana çeviriyor. Şimdi yargıda, özellikle siyasi davalarda ‘‘kopuş savunması’’ diye bir şey vardır. Orada daha çok yargılanan, yargıyı yargılar. Burada Ekrem İmamoğlu benim gördüğüm kadarıyla tam bir kopuş savunması diyemeyiz ama siyasi savunma yapıyor. Siyasi savunma yapıyor; kendi siyasi bulunduğu yeri, siyasi kariyerini ve siyasi geleceğini savunuyor. Söylediği “Beni, yeni bir seçim zaferi elde etmemi engellemek için yargılıyorsunuz” tespiti de bunu gösteriyor. Şimdi ne oldu? CHP başından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi dosyasının… Ki daha iddianamesi yok, operasyonlar hala sürüyor, devam da edebilir. Geçen hafta sonu bir mola verildi.
Herhalde çözüm süreci molası Fatih Altaylı’nın dediği gibi, ama yeni operasyonlar olabilir. En son Şile Belediye Başkanı tutuklandı. Yeni şeyler olursa hiç şaşmayacağız. Adana, Antalya, Adıyaman araya karıştırıldı. İzmir daha farklı da olsa İzmir’in eski Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve çok sayıda çalışan alındı. Her neyse, sonuçta bir yerde bu bitmek zorunda, iddianame hazırlanmak ve yargılama olmak zorunda. Ve CHP’nin bir talebi var başından itibaren: ‘‘TRT bunu yayınlasın’’ diye. Uzun bir süre buna, nasıl söyleyeyim, yani ‘‘CHP istiyor ama olacak şey değil’’ diye baktık. Sonra bir baktık ki Devlet Bahçeli bu öneriye sahip çıktı, ‘‘Tamam, neden olmasın?’’ dedi, sahip çıktı. Çok ilginç… Ve ardından grup toplantısı çıkışında Erdoğan’a bu soru soruldu. Erdoğan da “Devlet Bey dediyse güzel bir takdirdir” deyip ona saygılı bir cevap verdi ama hala çok emin değilim Erdoğan’ın soruyu tam anlayıp anlamadığından.
Ama o anda dedik ki, ‘‘Artık CHP’nin bu talebi Bahçeli tarafından da kabul edildi, Erdoğan da ‘neden olmasın’ dedi. Artık bakalım ne olacak?’’ diye beklemeye başladık. Ve şimdi şeyi tartışıyoruz: TRT nasıl yayınlar? Diğer kanallar verebilir mi? Şu olur mu, bu olur mu? Bunları, detayları tartışıyoruz. Ama dünkü duruşmayı görünce, ki yasak olmasına rağmen birileri videolar da çekmiş, fotoğraflar da çekildi. Erdoğan da herhalde bunları görmüştür, duymuştur. Onları da gördüğümüz zaman, böyle Ekrem İmamoğlu’nun yargılanmasını TRT‘den canlı vermek… Yani ben hiç sanmıyorum. Neden sanmıyorum? Çünkü Ekrem İmamoğlu, tekrar söylüyorum, yargılanan değil yargılayan pozisyonunda duruyor ve şöyle bir şey oluyor: Siyasi bir mücadeleye girmiş, rakibi rakibiyle, yani Erdoğan İmamoğlu’yla mücadele etmek yerine topu yargıya atıyor. Yargı da gereğini yerine getiriyor. Ama o yargının karşısına Ekrem İmamoğlu tekrar siyasi olarak çıktığı zaman yargının eli kolu bağlanıyor. Ne diyecekler? Yani Erdoğan’ın yerine geçip ona siyasi cevap mı verecekler? En fazla söyleyecekleri “Bunun konumuzla alakası yok” vesaire gibi ya da “Kısa kesin” gibi birtakım uyarılar olacak ama onların hepsinde üstünlük herhalde Ekrem İmamoğlu’nda olacak. Bu aslında tarihte dünyanın dört bir tarafında, Türkiye’de de sık sık yaşanmış bir olay. Yani devletler, iktidarlar yargı eliyle muhaliflerini, rakiplerini susturmak, sindirmek isterler. Bazen bunu başarırlar ama bazen de bir dirençle karşılaşırlar.
Ve tarih genellikle boyun eğenleri değil, direnenleri yazar. Yani bugün biz hâlâ Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idama giderken bile nasıl teslim olmadıklarını konuşuyorsak aynı şekilde burada da öyle olur. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’na böyle bir siyasi platform, zaten platforma çeviriyor, ama bunu TRT üzerinden tüm Türkiye’ye gösterecek olması Erdoğan’ın herhalde en son isteyeceği şeydir diye düşünüyorum. Fakat Bahçeli’nin onay vermiş olmasını da akılda tutmak lazım. Şunu mu bekleyecekler? Yani Ekrem İmamoğlu’na “Tamam, bunu yayınlayacağız ama siz sadece hakkınızdaki suçlamalara cevap verin, burada siyasi şeyler söylemeyin” mi diyecekler? Yani bu bir anlamda Ekrem İmamoğlu’nun teslim olması anlamına gelir.
Teslim olduğu anda da Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hayatı biter ya da bitmeye yakın bir noktaya gelir. Teslim olacağını sanmıyorum. Olsaydı şu ana kadar çoktan olurdu ve yarın, ne zaman olacağını hâlâ bilmiyoruz, iddianame hazırlanıp o mahkeme başladığında ister TRT’de canlı yayınlansın, ister yayınlanmasın, bu mahkeme şu ana kadar gördüklerimizden hareketle yargılananların yargıyı değil de siyasi iktidarı yargılayacağı bir mecra olacak gibi gözüküyor.
Bugünkü yayını genç bir kadına, 22 yaşında öldürülen Ayşe Tokyaz’a ithaf etmek istiyorum. Eski sevgilisi Cemil Koç tarafından öldürüldü. Öldürüldükten sonra çok vahşice şeyler yaptılar ve işin içerisine parayı da katarak çok sayıda kişi bu cinayetin örtbas edilmesi için gönüllü olarak bu süreçte yer aldı ve yakınlarından, özellikle ikiz kardeşinin anlattıklarından biliyoruz ki bu olay göstere göstere oldu. Tedbirler alınmadı, tedbir alması gerekenler tedbir almadı ve bir genç kadın Türkiye’de bir eski polis tarafından, sabıkalı olduğu söylenen eski bir polis ve onun işbirlikçileri eliyle katledildi ve öldürüldükten sonra da insanlık dışı birtakım muamelelere maruz kaldı. Bu Türkiye’de ne ilk ve maalesef ne de son olacağa benziyor. Kadın cinayetleri maalesef Türkiye’nin çok büyük bir yarası ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması bu olayı hızlandıran, tetikleyen bir husus. Dolayısıyla Ayşe’nin ölümünden bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeyen, önlem almayan ve kadınlar için çok büyük bir kazanım olan İstanbul Sözleşmesi’nden uyduruk nedenlerle çıkanların da sorumlu olduğunu düşünüyorum. Düşünüyor değil, biliyorum. Allah rahmet eylesin. 22 yaşında hayatını kaybetmiş bir genç kadın ve bunu yapan bir grup… Kaç kişi öldürdü? Bir kişi belki ama bu cinayete katılan bir erkek grubu… Utanç verici ama acı verici bir durum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.