Ruşen Çakır, Mazlum Abdi”nin öldürüldüğüne dair iddiaları haberleştiren CNN Türk’ün amacının ne olabileceğini ele aldı. Bu yapılan haberin sürece zarar vereceğini vurgulayan Ruşen Çakır, “Devlet Bahçeli Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya davet ediyor. Kurucu Önder diye defalarca alkışlıyor. Siz hâlâ neyin terörünü yapıyorsunuz? Bırakın bu dilleri” dedi.
SDG’nin lideri Mazlum Abdi’nin suikast sonucu öldürüldüğü iddia edildi. CNN Türk’ün altyazısında da “Terörist Mazlum Abdi öldürüldü mü?” yazıldı.
“CNN Türk Mazlum Abdi’yi niçin öldürdü?” başlıklı yayınında Ruşen Çakır, Mazlum Abdi’nin, Abdullah Öcalan’ın yanında büyüdüğünü hatırlattı, “Mazlum Abdi küçük yaştan itibaren o sırada Suriye’de yaşayan Abdullah Öcalan’ın yanında büyümüş birisi. Bir tür onun manevi oğlu gibi de görülebilir. Sonra bu hareket içerisinde yükselmiş bir ara Avrupa’da sorumluluk üstlenmiş. Daha sonra PYD/YPG yapılanmasıyla beraber adım adım bu hareketin en üst düzeyine gelmiş bir isim. Kelimenin gerçek anlamıyla bir Apocu” dedi.
“Belli ki siyasi bir maksatla yapıldı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PKK lideri Abdullah Öcalan’ın sürece verdiği desteği vurguladığını, “Şu anda İmralı bu konuyla ilgili her türlü desteği verdi, veriyor” dediğini hatırlatan Ruşen Çakır, “Öcalan bunu Mazlum Abdi üzerinden yaptı. CNN böyle bir ortamda, dünyada hiçbir yerde olmayan bir haberi pat diye koyuyor. Yani bir yerlerde çıkmış olur -yine doğru olmaz ama-, onu bile CNN Türk gibi bir yayın organı koymaz” diye devam etti.
“Bunu CNN Türk’e kim yazdırdı? Ya da CNN Türk’ten kim bunu niye yazdı?” diye soran Ruşen Çakır, şunları söyledi:
“Niye bunu yaptı? Çünkü yalan. Hemen yalanlandı. Ortada hiçbir işaret yok. Saygın hiçbir Suriye’de çok etkili olan haber ajansı, gazeteciler bunu yapmadı. Niye yaptı? Belli ki siyasi bir maksatla yapıldı. Açıkçası bunun siyasi maksadının ne olabileceğini tam kestiremiyorum.”
“Tamamen süreci terörize ediyorlar”
“Ama şunu anlamıyorum” diyen Çakır, Ankara’nın Mazlum Abdi’ye ihtiyacının olduğunu söyledi, “Mazlum Abdi’ye bir şekilde suikaste uğrasa vesaire yerine kim girecek ya da bu suikasten kim sorumlu tutulacak? Dolayısıyla Kürtler nereye doğru yönelecek?” diye sordu.
Ruşen Çakır şöyle devam etti:
“Hâlâ mesela ‘terör örgütü kaynakları’, ‘terörist’ diyorlar. Erdoğan kalkıyor Öcalan diyemiyor ama İmralı diyor. Artık terörü mü kalmış? Devlet Bahçeli Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya davet ediyor. Kurucu Önder diye defalarca alkışlıyor. Siz hâlâ neyin terörünü yapıyorsunuz? Bırakın bu dilleri. Kimi kandırıyorsunuz? Terör örgütü kaynakları demiş… Nerede bu kaynaklar? Yok böyle bir şey. Tamamen süreci terörize ediyorlar.”
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Ruşen Çakır yorumladı: CNN Türk Mazlum Abdi’yi niçin öldürdü?
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün Kadri Gürsel’le ‘‘Hafta Başı’’nı yaparken, saat 14.00’te başlıyor biliyorsunuz, tabii ki Suriye’yi konuştuk, Suriye’de yaşananları konuştuk ve o sırada bana bir mesaj geldi. Mesaj, bu tür haberleri bana hızlı bir şekilde ulaştıran arkadaşım Ahmet Şık’tan geldi. CNN Türk canlı yayınında altyazıda şöyle bir şey yazıyor, bakalım tam olarak ne demişler: “Terörist Mazlum Abdi öldürüldü mü? Terör örgütü kaynakları: Mazlum Abdi suikasta uğradı.” Mazlum Abdi kim? Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı verilen Kürtlerin ağırlıkta olduğu yapılanmanın başındaki isim. Mazlum Kobani de deniyor ama Mazlum Abdi. Bu aslında PKK çizgisindeki YPG/PYD hareketinin şu anda Suriye’deki en önemli ismi. Daha önce bir iki yayında bahsetmiştim; Mazlum Abdi küçük yaştan itibaren o sırada Suriye’de yaşayan Abdullah Öcalan’ın yanında büyümüş birisi.
Bir tür onun manevi oğlu gibi de görülebilir. Sonra bu hareket içerisinde yükselmiş. Bir ara Avrupa’da sorumluluk üstlenmiş. Daha sonra PYD/YPG yapılanmasıyla beraber adım adım bu hareketin en üst düzeyine gelmiş bir isim. Kelimenin gerçek anlamıyla bir Apocu. Birlikte fotoğrafları da var. Hatta böyle birlikte yüzerken Öcalan ve daha çocuk yaştaki Mazlum Abdi’nin fotoğrafı da var. Şu anda çok kritik bir dönemde Suriye. Malum güneyde Dürzilerle Bedevi Araplar çatıştı. Şam yönetimi Arapların lehine müdahil oldu. Bunun üzerine İsrail devreye girdi. Dürzilere sahip çıkma adı altında Şam’da Genelkurmay Başkanlığı’nı ve Cumhurbaşkanlığı’nı bombaladı. Dürzileri kendilerine bir tür stratejik ortak olarak görüyorlar.
Ama bir diğer stratejik ortak olarak gördükleri de Kürtler. Şimdi Kürtlerin Suriye’de ne yapacağı merak ediliyor. Zaten Türkiye’deki çözüm sürecinin ya da terörsüz Türkiye denen olayın da bir ayağında, çok ciddi bir ayağında Suriye var. Nitekim dün Erdoğan’a soruyorlar uçakta, Kıbrıs dönüşü uçakta soruyorlar. Soruya baktığınız zaman görüyorsunuz, iki soru, iki konu bir arada. Ne diye soruyorlar? Öncelikle çözüm süreci ve terörsüz Türkiye hedefi sorusu. Bir de, ‘‘Örgütün Suriye kolu PYD sürecin içine girme konusunda biraz direniyor mu? Bu konudaki düşünceniz nedir?’’ diye soruyorlar ve Erdoğan’ın burada verdiği cevap çok ilginç: ‘‘Yakında Meclis zemininde ilerlemelerin yaşandığına şahitlik edeceksiniz. — Çözüm süreci bağlamında ya da terörsüz Türkiye — Biz terörsüz bir geleceği inşa etmekte kararlıyız.
Hedefimize ulaşmak için ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı ve sonuçta nereye varacağımızı çok net biçimde biliyoruz. Bölgemizde yaşanan hadiseler bir kez daha attığımız bu adımın doğruluğunu ortaya koyuyor.’’ Tekrar ediyorum, ‘‘Bölgemizde yaşanan hadiseler bir kez daha attığımız bu adımın doğruluğunu ortaya koyuyor. Şu anda İmralı bu konuyla ilgili her türlü desteği verdi, veriyor. İşin bu boyutu çok çok önemli. YPG’nin duruşu her an her türlü değişkenliğe uğrayabilir. Bu yaklaşımların, bunların uzantısı olan SDG bakımından nasıl yansıyacağı da önemli.’’ Yani Erdoğan ‘‘Öcalan’’ demiyor, ‘‘İmralı’’ diyor. ‘‘İmralı’yla her şey yolunda gidiyor. Olayın Suriye ile çok ilişkisi var ve orada SDG’nin ya da YPG’nin ne yapacağı önemli’’ diyor ve aslında topu bir anlamda Öcalan’a atıyor. Ve konuşmasında, yani uçakta sorulara verdiği cevapta çok açık bir şekilde İsrail’in Suriye’de güçlü bir ülke oluşmasını istemediğini ama kendilerinin eş-Şara yönetimine sonuna kadar sahip çıktıklarını söylüyor. Onları koruyacaklarını söylüyor ve bu anlamda da Kürtleri bu sürece dahil etmek istediklerini bir şekilde belirtmiş oluyor.
Peki bunu nasıl yapacak? Bunu esas olarak Abdullah Öcalan üzerinden yapacak. Öcalan da bunu Mazlum Abdi üzerinden yapacak. Şimdi böyle bir ortamda siz dünyada hiçbir yerde olmayan bir haberi pat diye koyuyorsunuz. Yani bir yerlerde çıkmış olur, yine doğru olmaz ama bir yerlerde çıkmış olur. Onu bile CNN Türk gibi bir yayın organı koymaz.
Yani diyelim ki sosyal medyada yaygın bir şekilde Mazlum Abdi olayı var, suikast haberi var. Bu tür mecralar, devletin yörüngesinde olan mecralar bu tür haberleri yapmadan önce muhakkak onay alırlar. Şimdi burada ne oldu? Bunu CNN Türk‘e kim yazdırdı ya da CNN Türk‘ten kim bunu niye yazdı? Ortada fol yok, yumurta yok. Yani arıyorsunuz, tarıyorsunuz. Bir yerde bir şey çıkar, dersiniz ki, ‘‘Orada bir editör kanmış, aldanmış, heyecana gelmiş, şehvete kapılmış ve bunu oraya yazmış.’’ Bir kere böyle bir şey olmaz. Diyelim ki oldu. Böyle bir kaynak yok. O zaman ortada çok ciddi bir soru işareti duruyor. Şu anda iktidara en yakın haber kanallarından, A Haber‘le birlikte, birisi olan CNN Türk’ün – ki ben kuruluşunda vardım – geldiği nokta… Zamanında Mehmet Ali Birand’ın Genel Yayın Yönetmeni olduğu CNN Türk ve şimdi geldiği nokta… Neyse, onu bir kenara bırakalım, çok geçti üzerinden. Niye bunu yaptı? Çünkü yalan. Hemen yalanlandı. Ortada hiçbir işaret yok. Suriye’de çok etkili olan saygın hiçbir haber ajansı, gazeteciler bunu yapmadı. CNN Türk niye yaptı? Belli ki siyasi bir maksatla yapıldı.
Açıkçası bunun siyasi maksadının ne olabileceğini tam kestiremiyorum. Şimdi bu konuya hakim olan birtakım arkadaşlarımla konuştum, “Gözdağı veriyorlardır” dediler. Ama şunu anlamıyorum; Mazlum Abdi’ye Ankara’nın ihtiyacı var. Mazlum Abdi bir şekilde suikasta uğrasa vesaire yerine kim gelecek ya da bu suikastten kim sorumlu tutulacak? Dolayısıyla Kürtler nereye doğru yönelecek? Bir yığın soru var. Şu anda orada otoritesi olan, ağırlığı olan, kendini kanıtlamış ve sizin çok kolaylıkla ulaşabileceğiniz birisi var. Bu kişiyi niye devre dışı bırakmak isteyesiniz? Ben bunu açıkçası anlamadım. Ama sonra şunu gördüm, Mehmet Metiner çok öfkeli bir şekilde: ‘‘CNN Türk‘e birisi haddini bildirsin’’ demiş. Tabii ki devlete yönelik çağrı yapıyor. Metiner bu konulara daha hakim olduğu için, yani kim kime yakın, kim kiminle ne yapıyor devlet içerisinde bildiği için o söylediğini bir şekilde ciddiye almak gerekir. Ama ortada hâlâ böyle bir şey var, başlığa çıkarttığım gibi: “Niye CNN Türk Mazlum Abdi’yi öldürme ihtiyacı hissetti? Eline ne geçti? Niye yaptı?” Tamam, benim bu yayını yapmama neden oldu ama bakın, o kadar hassas bir süreçten geçiyoruz ki bu tür dezenformasyon faaliyetleri ne amaçla yaparsanız yapın sizin elinizden çıkar gider ve ummadığınız sonuçlara yol açabilir.
Onun için yani devleti kurtardığını düşünen ya da terörle mücadele ettiğini düşünen… Ne terörü? Hâlâ mesela “terör örgütü kaynakları”, “terörist” diyor. Erdoğan kalkıyor ‘‘Öcalan’’ diyemiyor ama ‘‘İmralı’’ diyor. Artık terörü mü kalmış? Devlet Bahçeli Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya davet ediyor. ‘‘Kurucu önder’’ diye defalarca alkışlıyor. Siz hâlâ neyin terörünü yapıyorsunuz? Bırakın bu dilleri. Kimi kandırıyorsunuz? Terör örgütü kaynakları demiş… Nerede bu kaynaklar? Yok böyle bir şey. Tamamen süreci terörize ediyorlar, açıkçası olan bu. Neyse…
Bu yayını kime ithaf ediyorum? Geçen Jacques Brel’e ithaf ettim, Fransız şanson. Fransız değil aslında Belçikalı ama Fransız şanson geleneğinin en üst ismi. Şimdi Barbara’ya, o da ‘‘yeni şanson’’, ‘‘nouvelle chanson’’ geleneğinin ismi. Barbara Türkiye’de çok bilinmiyor. Bilen biliyor tabii. 1997 yılında 67 yaşında ölmüş. Ben Barbara’yı 1990’da Paris’te bir konserde izledim. O konser AIDS’le mücadele için düzenlenmiş bir konserdi. Benim AIDS’le mücadele eden Fransız arkadaşım, ki bir yayını ona ithaf etmiştim biliyorsunuz, Jean-Pierre Thieck. Jean-Pierre Thieck ve arkadaşları beni götürmüştü. Barbara’yla hastanede tanışmışlardı. Çünkü Barbara, AIDS ilk ortaya çıktığında kendini AIDS’le mücadeleye vakfetmişti. Hatta bir şarkısı var, “Sid’Amour”. “Sida” diyor Fransızlar, “amour” aşk demek. Yani “AIDS Aşkı” diye yaptığı bir şarkı da var. Hastane ziyaretinde Jean-Pierre’le tanışmış ve arkadaş olmuşlar ve o konsere de gitmiştik. O zamandan beri, o gün bugündür ben Barbara dinliyorum. Çok hoşuma gidiyor. Size de dinlemenizi tavsiye ederim. Gerçekten çok büyük bir şarkıcı. En son hasta olmasına rağmen 1996’da bir albüm yapıp kısa bir süre sonra hayata veda etmiş. Kendisini hep sevgiyle hatırlıyorum ve her gün, istisnasız her gün dinlediğimi söyleyebilirim. Brel ve Barbara benim için iki vazgeçilmez. Belki de Fransız kültürüyle kurduğum yegâne ilişki son dönemlerde, onu söyleyeyim. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.