Doğa savunucuları zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılmasına neden karşı çıkıyor, talepleri neler?

Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören torba kanunu teklifinin kabul edilmesi doğa savunucularının tepkisini çekti. Peki bu teklif nasıl sonuçlar doğuruyor, aktivistlerin talepleri ne? Toprak Tan Ertan, Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası üyelerinden Halime Şaman’a sordu.

Ağaçların taşınması kanununa tepkiler büyüyor
Ağaçların taşınması kanununa tepkiler büyüyor

TBMM Genel Kurulu’nda zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını içeren ve kamuoyunda “süper izin” olarak anılan torba kanun teklifi kabul edildi. Tartışmalı maddeler bulunduran bu yasa, 48 köy ve buralarda yaşayan 33 bini aşkın köylünün topraklarını kaybetme ihtimalini doğurdu.

AK Parti’nin verdiği önerge ile teklifin 11. Maddesi ile 3213 sayılı Kanun’a eklenen geçici 45’inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan “öncelik verilmek suretiyle” ibaresinden sonra gelmek üzere “taşınan ve taşınamayan zeytin ağacı sayısının en az iki katı zeytin ağacı ile oluşan” ibaresi eklendi ve maddenin dördüncü fıkrası şöyle düzenlendi: 

Ağaçların taşınması Meclis’te kabul edildi

“Bu madde kapsamında, yeni tesis edilecek zeytin bahçeleri ile taşınacak zeytin ağaçları için Hazine taşınmazlarına ihtiyaç duyulması halinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca uygun görülenler veya maden sahalarının bulunduğu il sınırlarında kamu iktisadi teşebbüslerine ait taşınmazlardan ilgili kamu iktisadi teşebbüsünce uygun görülenler, zeytinliği kamulaştırılan taşınmaz maliklerinden talep edenlere 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 63’üncü maddesinde yer alan harca esas değerin yüzde biri üzerinden yirmi yıl süre ile doğrudan kiralanabilir. Kira süresi sonunda bakım yükümlülüklerini yerine getirdiği tespit edilen ve talepte bulunan kiracıların kira süresi onar yıl süreyle uzatılabilir.”

Yıllardır ağaçlarının kesilmemesi için mücadele eden İkizköylüler ve iklim aktivistleri, bu yasanın Meclis’ten geçmemesi için üç gün boyunca açlık grevi yaptı. İkizköylüler Ankara’dan köylerine döndü ve ağaç nöbetine devam ediyor.

Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasının ne gibi sonuçları olabilir, köylüler ve aktivistler neden torba kanununa karşı çıkıyor, bundan sonra nasıl adımlar atılacak? Bu soruları Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası üyelerinden Halime Şaman’a sorduk.

“Ağaçlar taşınsa da ürün alınamaz “

Ağaçların taşınmasıyla ilgili maddenin tartışıldığını hatırlatan Halime Şaman, bunun çok maliyetli olduğunu söyledi. Bu maddeyle ilgili şüpheleri olduğunu vurgulayan Şaman, “Doğayı ucuz olduğu için metalaştıran zihniyet, zeytinin taşınmasına para ayıracak. Taşırsınız ama ürün alamazsınız. Ağaçların taşınacağı yer belli değil ve taşınması bilimsel olarak mümkün değil” dedi.

Toprağı bulunan köylünün mülklerinin, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) aracılığıyla kamulaştırılacağını, sembolik bir temsille işletileceğini söyleyen Şaman, “Bu resmen servet transferinin yasalaşmış hali. Gayrimenkullerimiz yeraltına, yerüstünde maden şirketlerine ait olacak. Davul, MAPEG’in elinde. Tokmak ise maden şirketleri ve enerji şirketlerinin elinde. Ve bedelini de halk ödüyor” dedi.

“Köylülere zorunlu göçü reva görüyorlar”

Şaman şöyle devam etti:

“Orada yüzyıllardan beri yaşayan insanlara zorunlu göçü reva görüyorlar. Bu göçün sonucunda da kendi toprağında ekip, biçen, üreten, kendi hayatını hiçbir desteğe bağlı olmaksızın sürdürebilenlere kent hayatının içerisine göndermek istiyorlar.”

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Halime Şaman, zeytinliklerin taşınmasının aynı zamanda iklim krizine de yol açacağını vurguladı. Muğla’nın susuzluğa, orman yangınlarına en çok maruz kalan kentlerden biri olduğunu hatırlatan Şaman, artık iklim krizinin insan ve şirket eliyle yıkıma sebep olacağını söyledi.

Şaman, ağaçların taşınmasının tarımı ve turizmi de etkileyeceğini vurguladı:

“Muğla’nın milli parkları, sulak alanları hatta dünyada uluslararası sözleşmelerce korunan özel çevre koruma bölgeleri maden ve enerji şirketlerince yıkıma, tahribata ve geri dönülemez şekilde yok oluşa neden olacak.” 

Bir sonraki adım ne olacak?

Halime Şaman şunları anlattı:

“Bir sonraki adım şu: Anayasa bize, Türkiye’deki yurttaşlara bir ödev veriyor. Diyor ki, sağlıklı bir çevrede yaşama ve bunu koruma ödeviniz var. Bunun için de ekosistemde dengeyi bozucu, yaşamı ortadan kaldırıcı ve mülkiyet hakkını gasp edecek tutumlar karşısında anayasal itiraz ve mücadele hakkımız meşrudur. Çünkü her yasa, meşru olduğu anlamına gelmez. Biz direnmeye, itiraz etmeye ve almaya çalıştıkları topraklarımızı vermemeye devam edeceğiz. Elbette bu garabet yasasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi için elimizden geleni yapacağız. İki yönlü mücadelemiz elbette olacak.”