Fransa, Malta ve Kanada Filistin’i devlet olarak tanıyacağını duyurdu. İngiltere ise Gazze’deki saldırıların durmaması hâlinde tanıyacağını söyledi. Birleşmiş Milletler’in (BM) 193 üyesinin 147’si Filistin’i tanımış durumda. Türkiye ise 1988’den beri tanıyan ülkeler arasında. Peki Filistin’in tanınması ne anlama geliyor? Petek Uğur derledi.
Filistin’in devlet olarak tanınması, egemenlik mücadelesinin temel başlıklarından biri. Fransa, 25 Temmuz’da; Malta ise 29 Temmuz’da Filistin’i tanıyacağını açıkladı. İngiltere de Gazze’deki “korkunç durum” sona ermezse Filistin’i tanıyacağını duyurdu. Kanada Başbakanı Mark Carney, ülkesinin eylül ayında Filistin devletini tanımayı planladığını bildirdi.
Fransa, Malta, Kanada ve İngiltere, Filistin’i “devlet olarak tanıyacaklarını” duyurdu. Peki “devlet olarak tanıma” ne demek? Filistin’i kaç ülke tanıyor?
Avrupa ülkelerinin “Filistin’i tanıyacaklarına” ilişkin açıklamalar, konuyu yeniden gündeme taşıdı. BM’ye üye 193 ülkenin 147’si Filistin’i tanıyor. 46 ülke ise hâlâ tanımıyor. Türkiye, 1988’den bu yana Filistin’in yanında.
“Devlet olarak tanınma” ne anlama geliyor?
Filistin’in devlet olarak tanınması, hem hukuki hem de siyasi açıdan kritik bir mesele. Bu süreç, Filistinlilerin egemenlik ve uluslararası tanınma mücadelesinin temel taşlarından biri.
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) lideri Yaser Arafat 15 Kasım 1988’de Cezayir’de yaptığı açıklamayla başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletini ilan etti. Bu duyurunun ardından Cezayir ilk tanıyan ülke oldu; Türkiye, Hindistan ve birçok Arap ülkesi de kısa sürede Filistin’i devlet olarak tanıdı.
Uluslararası hukukta bir yapının devlet sayılabilmesi için genellikle Montevideo Sözleşmesi’nde yer alan dört kriter aranıyor: Sabit bir nüfus, tanımlı bir toprak, etkin bir hükümet ve diğer devletlerle ilişki kurma kapasitesi. Bu yaklaşım açıklayıcı teori olarak adlandırılıyor.
Bunun yanında kurucu teori ise, bir yapının uluslararası alanda devlet olarak kabul edilebilmesi için diğer devletler tarafından tanınmasını zorunlu görüyor. Bu teoriye göre tanınma, devletin uluslararası sistemde hukuki bir varlık kazanması için kurucu bir adım.
Filistin’i kaç ülke tanıyor?
BM üyesi 193 ülkenin 147’si Filistin’i tanıyor.
Fransa, Malta ve Kanada’nın eylül ayında atacağı adımlarla bu sayı 150’ye çıkacak.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 24 Temmuz’da, Fransa’nın eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’i tanıyacağını duyurdu. Fransa, G7 ülkeleri içinde bu yönde adım atan ilk ülke oldu.
Malta da 29 Temmuz’da benzer bir açıklama yaptı. Başbakan Robert Abela, “Ortadoğu’da kalıcı barış çabalarına olan bağlılığımızı yansıtıyor” dedi. Tanımanın eylülde BM’de ilan edileceğini söyledi. Malta böylece, Mayıs 2024’te Filistin’i tanıyan İrlanda, Norveç ve İspanya gibi Avrupa ülkelerine katılmış olacak.
Kanada Başbakanı Mark Carney ise Kanada’nın eylül ayında Filistin devletini tanımayı planladığını ve son günlerde böyle bir duyuru yapan üçüncü G7 ülkesi olacağını söyledi. Carney, bu adımın, Filistin’in gelecek yıl Hamas olmadan seçim yapması da dahil olmak üzere demokratik reformlara bağlı olduğunu söyledi.
İngiltere ise aynı gün, Başbakan Keir Starmer liderliğinde, İsrail Gazze’deki saldırıları durdurmazsa ve ateşkes sağlanmazsa Filistin’i tanıyacaklarını açıkladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Starmer’ın açıklamalarına tepki göstererek, İngiltere’nin “Hamas’ın canavarca terörizmini” ödüllendirdiğini söyledi.
Filistin’i tanıyan ülkelerin büyük bölümü Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yer alıyor. ABD, İngiltere, Almanya, Kanada, Avustralya ve Japonya gibi batı ülkeleri ise tanımıyor. Bu 46 ülke, tanımayı İsrail’le doğrudan yürütülecek müzakerelere bağlıyor.
Tanınmamak ne anlama geliyor?
Filistin’in tanınması, Filistin’in egemenlik mücadelesi önündeki en büyük engellerden biri. Filistin’i devlet olarak tanımamak, varlığını tamamen reddetmek anlamına gelmese de, diplomatik ve hukuki gücünü sınırlıyor. Tanınmayan bir Filistin, birçok uluslararası kuruma tam üyelik sağlayamıyor. Diplomatik ilişkiler zayıf kalıyor, işgale karşı hukuki mücadelede engellerle karşılaşıyor.
Tanınmayan bir Filistin’in pasaportları uluslararası alanda sınırlı geçerliliğe sahip. Uluslararası mahkemelerde dava açma ve hak arama kapasitesi de zayıf.
ABD ve İngiltere gibi ülkeler tanımayı müzakerelere bağlıyor. Bu yaklaşım, İsrail’in pozisyonunu desteklemekle eleştiriliyor. Filistinliler ise bu tavrı adaletsiz buluyor.
Türkiye-Filistin ilişkileri ne durumda?
Türkiye, kuruluşunun ardından, 1988’de Filistin’i tanıyan ilk ülkelerden biri oldu.
Dışişleri Bakanlığı’nın “Türkiye-Filistin İlişkileri” başlıklı bölümünde iki ülke arasındaki ilişkiler şöyle anlatılıyor:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile 1975 yılından itibaren resmi ilişkilerini sürdüren Türkiye, 15 Kasım 1988’de sürgünde ilan edilen Filistin Devleti’ni ilk gün tanıyan ülkeler arasında yer almıştır.
Türkiye, Filistin-İsrail ihtilafına iki devletli çözüme yönelik yerleşik BM parametreleri temelinde ve müzakereler yoluyla adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm getirilmesini, bu çerçevede 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik çabaları desteklemektedir.
Türkiye, iki devletli çözüm vizyonu temelinde bölgede adil ve kalıcı barışı desteklemeye, bağımsız ve egemen bir devlete sahip olma mücadelesinde kardeş Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya öncelik vermektedir.
Türkiye, halen büyük insani trajedinin yaşandığı Gazze’ye en fazla insani yardım ulaştıran ülke konumundadır.
Türkiye’nin Hamas ile ilişkileri ise biraz daha karışık.
Hamas, 1987’de Müslüman Kardeşler’in Filistinli üyeleri tarafından kuruldu. 2006’daki seçimlere katılması ve Gazze Şeridi’nde iktidarı ele geçirmesi sonrası uluslararası alanda tartışmalı bir yapı haline geldi. ABD, AB, İngiltere, Kanada ve İsrail gibi ülkeler Hamas’ı “terör örgütü” olarak tanıyor.
Türkiye, Hamas’ı “terörist” olarak tanımıyor ve örgütün siyasi temsilcileriyle açıkça temas kuruyor.
Hatta Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye, 2012 yılındaki Türkiye ziyaretinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) AKP’nin grup toplantısına katılmış ve konuşma yapmıştı. Haniye, 2012’de İstanbul’daki Mavi Marmara gemisini de ziyaret etmişti.
İsrail, Ankara’nın Hamas üyelerine çok sayıda pasaport ve kimlik kartı verdiğini iddia ediyor. Eski İsrail Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Roey Gilad, ülkesinin Türkiye’ye Hamas’ın İstanbul’da terör bağlantılı faaliyetlerde bulunduğuna dair uyarılarda bulunduğunu belirtti ve Ankara’nın bunun karşısında adım atmadığını söylemişti.
Gilad, ülkesinin elinde kanıtlar olduğunu da açıklamıştı. Uluslararası basında çıkan haberlerde Haniye ve Hamas’ın öldürülen diğer üst düzey liderlerinden Salih Aruri’nin Türk pasaportu sahibi olduğu belirtilmişti.
Yine İsrail basınında çıkan haberlerde Türkiye’nin Hamas’a yıllık 300 milyon dolar yardımda bulunacağı da öne sürülmüştü.
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra uluslararası basında çıkan bazı haberlerde Hamas lideri İsmail Haniye ve üst düzey Hamas yetkililerinin 7 Ekim’de İstanbul’da oldukları iddia edilmişti.
7 Ekim’den sonraki ilk günlerinde daha dengeli bir söylem kullanan ve diplomasi yolunu tercih eden AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17 Ekim’de İsrail’in Gazze’deki El Ehli Hastanesi’ne düzenlediği saldırıdan sonra söylemini sertleştirdi.
Erdoğan o dönem grup toplantısında, Hamas’ı “terör örgütü” değil, “kurtuluş ve mücahitler ordusu” olarak nitelendirmişti:
“Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin çünkü Batı’nın sana borcu çok. Ama Türkiye’nin sana borcu yok. Batı Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.”
Kaynaklar: El Cezire, DW , Reuters , Middle East Eye, BBC