Ruşen Çakır yazdı: Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor

MHP lideri Devlet Bahçeli, dün CHP’nin TBMM’yi Gazze konusunda olağanüstü toplantıya çağırmasını reddetmek için yazılı bir açıklama yaptı ve konuyu yine bir şekilde Cumhur İttifakı’nın dimdik ayakta olduğuna ve CHP’ye buradan ekmek çıkmayacağına getirdi: “Cumhur İttifakı her geçen gün çok daha güçlenmektedir. Cumhur İttifakı camdan vazo değil ki çatlasın, zarar görsün. Hiç kimse Cumhur İttifakı’nın arasına nifak tohumu saçamayacak, buna tevessül ve teşebbüs etse bile sonuç alamayacaktır. Bu gerçeği rüşvet ve yolsuzluk çarkında öğütülen CHP yöneticilerinin çok iyi anlayıp özümsemesi samimi dileğimdir.”

Benim makûs kaderim

Benim böyle bir makûs kaderim var galiba: Ne zaman AKP ile MHP, Erdoğan ile Bahçeli arasında 19 Mart ve çözüm süreçleri konusunda farklılıklar olduğunu dile getirsem ya da bu tür analizler yapan bir konukla -tabii öncelikle Mümtaz’er Türköne ile- bir yayın yapsam çok geçmeden Bahçeli’den benzer bir açıklama geliyor ve “hani ne oldu, yine tekzip edildiniz” türü eleştirilere muhatap oluyorum.

Bu sefer de öyle oldu. Perşembe günü “Cumhur İttifakı’nda çatlak var mı? Varsa anlamı var mı?” başlığıyla bir yayın yaptım. Yayına katılan üç konuk, Mümtaz’er Türköne, Hilmi Hacaloğlu ve Gürkan Çakıroğlu her iki soruya da “evet” cevabı verdiler. Ertesi gün Kemal Can ile Haftaya Bakış’ın bir bölümünde de aynı konuyu ele aldık ve benzer şeyler söyledik. Ve ertesi gün sonuncu açıklama geldi.

Bahçeli’nin muhatabı CHP

Öncelikle şunun altını çizmek isterim: MHP lideri bir şekilde benim, Mümtaz’er’in, Kemal’in ve başka yorumcuların Cumhur İttifakı hakkındaki analizlerinden pekala haberdar olabilir, ama bu yaptığı açıklamaların muhatabı esas olarak CHP’dir; CHP’de de Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’dur. Zira CHP’nin “çifte liderleri” belli bir süredir Bahçeli ile Erdoğan arasında her iki süreci ele alma konusunda bir yaklaşım farkı olduğunu düşünüyor, bunu büyütmeye çalışıyor ve bunu yaparken de alenen Bahçeli’nin yanında tavır alıyorlar.

Kim kime mecbur?

Bu açıdan bakıldığında Bahçeli’nin bir diğer muhatabının da Erdoğan olduğu açıktır. Bildiğimiz gibi kurulduğundan beri Bahçeli Cumhur İttifakı’nı Erdoğan’dan daha sık ve daha heyecanlı bir şekilde savundu. Özellikle ilk dönemlerde onun bu ısrarı, Cumhur İttifakı’na “mecbur” olduğu, onun Erdoğan’ın bir tür “koltuk değneği” işlevi gördüğü şeklinde yorumlandı. Zamanla bu ittifakta kimin kime daha mecbur olduğunun ortaya çıktığını düşünüyorum. Şöyle ki Bahçeli ortaklığı bozarsa çok büyük bir kayıp yaşamaz, fakat Erdoğan için, eğer yeni bir ortak bulamazsa, bu büyük bir yıkım olur.

Özellikle “Terörsüz Türkiye” adı verilen süreçte Bahçeli’ye atfedilen “devlet aklı”nın sözcülüğü, onun Erdoğan’a desteğinin sadece seçimden seçime ve TBMM’deki oylamalardan ibaret olmadığını da düşündürüyor.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Yakın geçmişten örnekler

Tekrar başa dönecek olursak: Tabii ki beyan esastır, Bahçeli’nin “vazo değil ki çatlasın” sözünü aklımızdan hiç çıkarmamamız lazım. Fakat yine aklımızda tutmamız gereken başka hususlar da var: Bahçeli 2002’de ülkeyi birdenbire erken seçime götürüp AKP iktidarının önünü açtı; Haziran 2015 genel seçimleri, ama daha önemlisi 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Erdoğan’ı hayata döndürdü. Bu büyük hamlelerin hiçbirinin öncesinde bunların işaretini vermemişti. Hatta Erdoğan’a iktidardayken en sert eleştirileri getiren muhalefet liderlerinden biriydi; 17-25 Aralık sürecindeki duruşu bu noktada yeterli bir örnektir.

Özetle Bahçeli “Hiç kimse Cumhur İttifakı’nın arasına nifak tohumu saçamayacak” derken haklı olabilir zira İttifak’ın ömrü, kimsenin müdahalesi olmasa da çok uzun olmayabilir.