Bodrum Belediyesi’nin 31 Temmuz’da tanıttığı yüzer deniz suyu arıtma platformu uzmanlar tarafından tartışılıyor. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ceyhun Özçelik projenin “işlevsel katkı sağlayamayacağını” belirtirken, İklim Bilimci Prof. Dr. Levent Kurnaz asıl sorunun kayıp-kaçak oranları olduğunu vurguluyor.
Bodrum’da yaşanan su krizi nedeniyle 31 Temmuz’da tanıtılan “Yenilikçi Yüzer Deniz Suyu Arıtma Platformu” projesi akademisyenlerin eleştirilerinin hedefinde. Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin 2024 faaliyet raporuna göre su kayıp kaçak oranı yüzde 43,4’e ulaşırken, uzmanlar deniz suyu arıtmanın pahalı ve yetersiz bir çözüm olduğunu belirtiyor.
Bodrum’da 14 ve 16 Ağustos’ta yaşanan ana isale hattı patlamaları su sorununu tekrar gündeme taşıdı. Kumbahçe ve Bitez mahallelerinde meydana gelen patlamalar su kesintilerine neden olurken, siyasi tartışmaları da beraberinde getirdi.
“Bu sistemin su teminine işlevsel katkısı olamaz”
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, Bodrum Belediyesi’nin tanıttığı projeyi eleştirdi. Özçelik, projeyi yalnızca “demonstrasyon” olarak nitelendirirken, sistemin su temininde işlevsel katkı sağlayamayacağını vurguluyor.
“Belediye’nin tanıttığı şey, yüzer deniz suyu sistemlerinin küçük bir örneği olarak görülebilir” diyen Özçelik, projenin birincil sorununun yetki alanı dışında kalması olduğunu belirtiyor. Özçelik, “Bu iş Bodrum Belediyesi’nin yetkisinde değil. Yetkisi olmayan bir kurumun suyu arıtıp sisteme verme şansı yok” dedi.
Günlük 20 ton kapasiteyle sınırlı etki
Özçelik, platformun kapasitesiyle ilgili de ciddi kuşkular taşıyor. Belediye tarafından 20 ton olarak açıklanan günlük kapasitenin gerçekte 10 ton civarında olabileceğini hesaplıyor. Bu rakamlar ışığında aylık üretimin 600 ton olacağını belirten Özçelik, en yüksek tarifeden fiyatlandırılsa bile bunun yaklaşık 60 bin lira edeceğini söylüyor.
“Bu da bir işçinin bir aylık maaşı kadardır” diyen Özçelik, elektrik tesisatı, batarya şarj sistemi, rüzgar türbinleri ve membran bakımı gibi işletme masraflarını da hesaba katıyor. Bu platformu işletmek için beş-altı farklı branştan personele ihtiyaç olduğunu belirten uzman, maliyetlerin çok yüksek olacağını vurguluyor.
15 hanenin ihtiyacını bile karşılamaz
“Bodrum’un içme suyu açısından konuşmaya bile değmez” diyen Özçelik, sistemin en fazla 15 hanenin su ihtiyacını karşılayabileceğini hesaplıyor. Bodrum’un yaz nüfusunun 750 bin olduğunu hatırlatan uzman, bu durumun 749 bin küsür kişinin ihtiyacının karşılanmayacağı anlamına geldiğini belirtiyor.
Sulamada kullanılsa bile sistemin en fazla 100 metreye 25 metrelik bir alanı sulayabileceğini aktaran Özçelik, deniz suyu arıtma sisteminin mutlaka denizde yüzen platform şeklinde olması gerekmediğini de ekliyor.
Barajlarda mevcut 15 milyon metreküp su var
Bodrum’a su sağlayan iki büyük barajın durumunu değerlendiren Özçelik, teorik olarak 50-60 milyon metreküp su depolanabileceğini belirtiyor. Ancak mevcut durumda Geyik Barajı’nda yüzde 33, Mumcular Barajı’nda ise yüzde 22 doluluk bulunuyor. Bu iki barajda toplam 15-16 milyon metreküp su olduğunu belirten Özçelik, bu miktarın yeterli olması gerektiğini vurguluyor.
Aylık bin kamyon tuz
Özçelik, projenin çevresel etkilerine de dikkat çekiyor. Turgutreis örneği üzerinden değerlendirme yapan Özçelik, bölgenin zaten yapılaşmış olduğunu belirtiyor, “Marina, balıkçı barınağı, sahil güvenlik limanı derken kıyı yapılaşmış durumda. Deniz suyu arıtma tesisi eklenirse doğal güzellik yok olur” diyor.
Tuz sorunu da ayrı bir problem teşkil ediyor. Aylık 250 bin metreküp su işleyecek bir tesisin 10 bin metreküp tuz üreteceğini belirten Özçelik, “Bu aylık bin kamyon tuz yapar. Tuzu da Turgutreis’in hangi yolundan götürüp getireceksiniz” diye soruyor.
“Her halükarda bu bölgeyi kalıcı olarak tuzlandırır”
Bodrum Belediyesi ile MUSKİ arasındaki farklı açıklamaları da eleştiren Özçelik, bu durumun kafa karışıklığı yarattığını belirtiyor, “Bodrum Belediyesi denizden suyu alacağını söylüyor, MUSKİ yeraltı suyundan çekeceğini ifade ediyor. Her halükarda deniz suyundan çektiğiniz su bu bölgeyi kalıcı olarak tuzlandırır” diye konuştu.
“Ters ozmoz son çare olmalı”
Muğla Çevre Platformu Datça Meclisi Gönüllüsü, Mimar Ayhan Çelik de projeyi değerlendirdi. Dubai’de altyapı konusunda çalışmış olan Çelik, iklim krizinin derinleşmesine bağlı su sorununun artacağını belirtiyor.
“Akdeniz havzası bu krizden en çok etkilenen bölge içinde yer alıyor. Bodrum’da turizm ve ikinci konut sayılarının kontrolsüz büyümesi sorunu ağırlaştırıyor” diyen Çelik, ciddi tedbirlerin alınması gerektiğini vurguluyor.
“Son çare, hatta tek çare olarak kullanılır”
Ters ozmoz teknolojisiyle ilgili değerlendirme yapan Çelik, bu yöntemin dünyada yaygın kullanıldığının doğru olduğunu belirtiyor. Ancak göz ardı edilen önemli bir unsur bulunuyor:
“Tüm bu ülkelerde tuzlu sudan tatlı su karşılamanın son çare, hatta bazen tek çare olarak yapılmasıdır.”
Çelik, bu teknolojinin hâlâ en pahalı su elde etme yöntemlerinden biri olduğunu vurguluyor, “10 birim maliyetin en fazla 1 birimi membran ve kimyasallar, 1 birimi işçilik, en az 8 birimi enerji maliyetlerinden oluşur” diyor.
Rüzgâr ve güneş enerjisinden yararlanmanın maliyeti düşürmeyeceğini belirten Çelik, sürdürülebilir kaynakların ilk yatırım maliyetlerinin çok büyük olduğunu aktarıyor. “Bu maliyeti pek düşürmez” diyen Çelik, asıl hedefin enerji tüketimini azaltmak olması gerektiğini vurguluyor.
Deniz ekosistemine zarar riski
Yüzer platformların deniz dibine sabitlenmesi gerektiğini belirten Çelik, bu durumun deniz ekosistemine zarar verebileceğini aktarıyor, “20 metreye kadar derinlikte olan Akdeniz kıyıları deniz ekosistemi ve deniz çayırları açısından hayati önemdedir” diyor.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Ters ozmoz sisteminin çalışma prensibini açıklayan Çelik, alınan tuzlu suyun yarısının tatlı su olarak elde edildiğini, diğer yarısının iki katı tuzlanmış su olduğunu belirtiyor.
“Deşarj edeceğimiz su sadece tuzluluğu artmış masum bir su değildir. Çoğu zaman kullanılan kimyasalların kalıntılarını da içermektedir” uyarısında bulunan Çelik, deniz ekosisteminin çok karmaşık ve hassas olduğunu vurguluyor.
“Kayıp-kaçak asıl problem”
Boğaziçi Üniversitesi İklim Bilimci Prof. Dr. Levent Kurnaz da projeyi eleştiriyor, “Beni de davet ettiler. Ben de ‘Yapmayın öyle şey olur mu?’ dedim. İsmimin birlikte geçmesini bile istemeyeceğim seviyede bir proje” dedi.
Kurnaz, Bodrum Belediye Başkanı’nın bu konuda fazla bilgisi olmadığını düşündüğünü belirtiyor. Ekolojik problemin para ile çözülebilecek problemlerden biri olduğunu, ancak Ege kıyılarında derin deşarj yapılabilecek fazla yer olmadığını aktarıyor.
“Biz hep ruhsat verdik, sonra su dedik”
Kurnaz, Bodrum’un temel probleminin planlama hatası olduğunu vurguluyor, “Bodrum’un ne kadar suyu var? Bu kaç kişiye yeter? Bu hesapları yapmadan ruhsat verdik, imar verdik, sonra hadi bakalım şimdi su dedik. Böyle olmaz” diyor.
2015’te Dalaman çayı üzerine kurulan baraj örneğini veren Kurnaz, projenin üç yıl sonra su tutamayacağı anlaşıldığından bırakıldığını hatırlatıyor, “Planlama yaparken su kaynaklarına bakılması gerekiyor” diyor.
Nüfus farkı sorunu
Bodrum’un yaz nüfusunun 2,5 milyon, kış nüfusunun 200 bin olduğuna değinen Kurnaz, bu durum için devletin parasıyla İstanbul’a yapılan yatırım kadar büyük yatırım yapılması gerektiğini belirtiyor. Kurnaz, “Bodrum’da ne kadar su varsa o kadar suyla yaşamayı öğrenmek zorundayız” diyor.
Kayıp-kaçak yüzde 40-60 arası
DSİ verilerine göre Bodrum’da kayıp-kaçak oranının yüzde 60, Bodrum Belediyesi verilerine göre ise yüzde 30 olduğunu belirten Kurnaz, “Ana derdimiz suyun kaybolması, kötü kullanılması” diyor.
Bodrum’un yıllık 40 milyon metreküp su aldığını, kayıp-kaçak nedeniyle 15 milyon metreküp daha suya ihtiyaç duyduğunu belirten Kurnaz, bu oranların düzeltilmesi halinde deniz suyu arıtmaya gerek kalmayacağını vurguluyor.
İçme suyu kalitesinde suyla bahçe sulama
“Şehirlere verilen su arıtılmış temiz sudur. Neredeyse içilecek kalitede sudur” diyen Kurnaz, bu suyun bahçe sulamak, sebze yetiştirmek ve havuz doldurmak için kullanılmasını eleştiriyor.
Bodrum bölgesindeki iki termik santralin su kullanımını da değerlendiren Kurnaz, bu santrallerin kapatılıp yenilenebilir enerji yatırımlarının yapılmasının daha mantıklı olacağını belirtiyor. Kurnaz, “Çünkü bu oyunun esas oyuncusunun adı enerji” diyor.
Deniz suyu arıtma platformunun enerjisinin nereden geleceği sorusuna da değinen Kurnaz, termik santrallerin bu enerjiyi sağlayacağını, platformun kendi enerjisini üretmesinin mümkün olmadığını vurguluyor.
Akbelen Ormanı bağlantısı
YK Enerji’nin Akbelen Ormanı’nda kestiği ağaçların Bodrum’daki suyu etkilemesiyle ilgili Kurnaz, “Kestiğiniz her ağaç dünyanın her tarafındaki suyu uzun vadede etkileyecek” diyor.
Termik santrallerin 2038’e kadar kapatılmasının planlandığını belirten Kurnaz, yerine güneş ve rüzgar enerjisi sisteminin kurulabileceğini, böylece Akbelen’e dokunmaya gerek olmadığını vurguluyor.
Alternatif çözümler
Uzmanlar deniz suyu arıtmaya geçmeden önce yapılması gerekenleri sıralıyor:
- Su bütçesi hazırlanması: Çelik, her yerleşmenin su bütçesine sahip olması gerektiğini belirtiyor, “Bizde nedense su bütçesi hazırlamak diye bir alışkanlık yok” diyor.
- Yağmur suyu hasadı: Geçirimsiz yüzeylerin su akışına neden olduğunu belirten Çelik, suyun bekletilmesi ve süzülmesi için binlerce iş yapılabileceğini vurguluyor.
- Atık su arıtımı: “Atık suyu arıtmak, deniz suyundan tatlı su elde etmekten çok daha ekonomik” diyen Çelik, arıtılmış suyun sulamada kullanılmasını öneriyor.
- Kayıp-kaçak oranlarının düşürülmesi: Özçelik, bu oranların tek haneli rakamlara çekilebileceğini belirtiyor.
- Termik santrallerin kapatılması: Her iki uzman da termik santrallerin su kullanımının öncelikle ele alınması gerektiğini vurguluyor.
“Pahalı ve yetersiz çözüm”
Üç uzman da deniz suyu arıtma projelerinin Bodrum’un su sorununa kalıcı çözüm getirmeyeceği konusunda hemfikir. Kayıp-kaçak oranlarının düşürülmesi, şehir planlamasının su kaynaklarına göre yapılması ve alternatif su kaynaklarının değerlendirilmesi gibi temel adımların atılmadan bu tür projelere yönelmenin kaynak israfı olacağını belirtiyorlar.