Ruşen Çakır, “19 Mart’tan sonra 2 Eylül darbesi” başlıklı yayınında, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Kongresi’nin iptal edilmesi ve Özgür Çelik’in yerine Gürsel Tekin’in kayyum olarak atanmasını yorumladı.
8 Ekim 2023’te gerçekleştirilen İstanbul İl Kongresi’nin iptali için açılan davada mahkeme, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve mevcut yönetimin görevden alınmasına karar verdi.
Mahkeme, eski il başkanları Gürsel Tekin, Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap’ı görevlendirdi.
Özgür Özel de Gürsel Tekin’i partiden ihraç ettiklerini duyurdu:
“Özgür Çelik İstanbul İl Başkanımızdır. Görevinin başındadır. Görevine devam ediyor. İsminden bağımsız olarak atanan kayyum heyetinden görevi kabul edeceğini anladığımız, açıklaması o yönde olan kişiyi partiden ihraç ettik. Bu saray düzeninin, bu yargı kumpasına ben görev yaparım diyen diğer dört arkadaşın açıklamalarını bilmediğimiz için, onlar çok yakın takibimizde olan partililerimiz değil. Eğer onlar biz görevi kabul ediyoruz derlerse onlar da ihraç edilecek. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne il başkanlığına ne genel merkezine Cumhuriyet Halk Partili’nin seçmediği biri giremez.”
“19 Mart’tan sonra 2 Eylül darbesi” başlıklı yayında Ruşen Çakır, Özgür Çelik’in 2 Eylül’de görevden alınmasını yargı darbesi olarak nitelendirdi, “Kararın adli tatil bitiminin hemen ardından, ara karar şeklinde hızla alınmış olması, siyasi bir nitelik taşıdığını gösteriyor” dedi.
Özgür Özel’in, CHP’nin kesinlikle teslim olmayacağını net bir şekilde ifade ettiğini hatırlatan Ruşen Çakır, “İktidarın CHP’yi Ankara’ya kapatma ve mitinglerden vazgeçirme çabalarına karşın, parti, siyasi alanı genişletmeye ve meydanlara çıkmaya devam edecek” diye konuştu.
15 Eylül’de de CHP kurultayı davası var. Çakır, Özgür Özel’in “yapabiliyorsanız yapın” dediği sözleri hatırlattı, “Özel, ‘yapabiliyorsanız yapın’ diyerek olası 15 Eylül’de tüm partiye kayyum atanması veya kendisine yönelik adımlara karşı meydan okudu. Parti, 19 Mart sürecinde olduğu gibi, direnişle güçlenerek iktidarı ‘pişman etmeyi’ hedefliyor” dedi.
- Mahkeme CHP İstanbul İl Kongresi’ni iptal etti: Gürsel Tekin kayyum olarak atandı
- CHP’nin kurultay davaları eylülde görülecek
- CHP İstanbul İl Kongresi için şikayetçi olan Özlem Erkan, kurultayda Oğuz Kaan Salıcı’nın PM listesindeydi
- CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum olarak atanan Gürsel Tekin kimdir?
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün yeni bir darbeye sahne olduk. 19 Mart’tan sonra 2 Eylül darbesi diyebiliriz buna ve yine bir yargı darbesi söz konusu ve yine hedefte Cumhuriyet Halk Partisi var. Bu sefer Cumhuriyet Halk Partisi’nin bazı belediye başkanları ya da yöneticileri ya da belediye bürokratı değil, partinin kendisi var hedefte. Şu anda 2 Eylül itibarıyla İstanbul teşkilatı, İstanbul Kongresi iptal edildi ve yerine mahkeme tarafından kayyum atandı. Ama bir sonraki aşamanın pekâlâ 15 Eylül’de Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyum atanması şekliyle devam edebileceği şeklinde bir imaj oluştu. İstanbul Kongresi’nin iptali başlı başına önemli bir olay, çok hızlı yaşanmış bir olay. Ara kararla alınmış bir karar ve yargı adli tatilin bitiminin hemen ardından, yani 1’inde bitti, 2’sinde alınmış bir karar. O anlamıyla bakıldığında ara karar olduğu için de beklenmedik bir karar. Yani normalde bir karar mahkemesi olsaydı, orada bu sonuç çıksaydı herkes daha hazırlıklı olabilirdi. Fakat bu, birdenbire CHP’yi yine dar bir alana sıkıştırmayı hedefleyen bir karar.
Öncelikle şunu söyleyelim, bunun bir hukuki olay olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu siyasi bir karar ve en çok da merak edilen husus CHP’nin tavrının ne olacağıydı. Bu anlamda Özgür Özel’in dün akşam saat 8.00’de başlayan Halk TV yayınında söyleyecekleri önemliydi ama şunu gördük; Özgür Özel çok fazla detay vermedi, birtakım konuları vurguladı.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Tabii ki en önemli husus şu: Kayyum olarak atanan Gürsel Tekin’in partiden ihraç edildiğini söyledi. Bildiğiniz gibi Gürsel Tekin, 2024 Şubat ayıydı yanılmıyorsam, istifa ettiğini açıklamıştı ve hatta yeni bir parti kuracağı söyleniyordu. Bunu bekliyorduk. Kendisi özellikle iktidara yakın olduğu bilinen ya da ortadaymış gibi gözüküp iktidar çizgisinde olduğu bilinen kanallarda sürekli çıkıp orada yeni CHP yönetimini açık açık eleştiren ve 31 Mart 2024 seçimlerinde CHP’ye destek olmayacağını açık açık dile getirmiş birisiydi. Biliyoruz ki yine bu dava için başvuran kişiler de kendisinin, Gürsel Tekin’in ve diğer dört kişinin isimlerini mahkemeye önermişlerdi. Yani önceden hazırlanılmış bir şey olduğu anlaşılıyor ve Gürsel Tekin’in de bunu baştan beri bildiği ve beklediği anlaşılıyor. İlk yaptığı açıklamalar, kendisinin CHP’li olduğu ve CHP’yi birtakım sıkıntılardan kurtarmak için bu göreve hazır olduğuydu.
Ama Özgür Özel onun partiden ihraç edildiğini açıklayınca işin rengi değişti. Bakalım ne olacak bundan sonra? Gürsel Tekin hâlâ bu kayyumluk iddiasını devam ettirecek mi? Partiden ihraç edilmiş birisi olarak, ki kayyumun parti üyesi olması gerekiyor, o kayyumluğu sürdürebilecek mi? Devlet onun yanında duracak mı? İlk mesele bu.
Bu anlamıyla CHP stratejik bir adım atmış oldu, onu öncelikle bir kenara koymak lazım. İkincisi, ne yapacak, nasıl tepki verecek? 19 Mart’ta da böyle olmuştu, hemen ardından, bu sefer de böyle oldu. Muhalefet cenahında bu kararın ardından hemen bir gerginlik ve olayı çok büyük bir saldırı olarak görmek, ki öyle, ve buna karşı da aslında CHP’nin çok fazla seçeneği olmadığı, iktidarın CHP’yi kıstırdığı, bir anlamda çaresiz bıraktığı şeklinde yorumlar gördük. Yani tabiri caizse kötümser yorumlar. Sert ama teslim olmayı çağrıştıran yorumlar gördük. Ama Özgür Özel’i dinlediğimiz zaman CHP’nin hiçbir şekilde teslim olmayacağını bu sefer de anladık. Ne yapacakları konusunda çok fazla bir şey söylemedi ama daha önce dile getirmiş olduğu meydanlara çıkıp oraları hiç terk etmeme seçeneğini de bir yöntem olarak bir kez daha telaffuz etti. Daha önce “meydan” demişti, şimdi çok sayıda meydandan bahsetti. Anladığım kadarıyla bugün CHP’nin İstanbul’da zaten bir Zeytinburnu mitingi planlanmıştı. Onun öncesinde muhtemelen Özgür Özel Silivri’de Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret edecektir, ki genellikle öyle yapıyor. Emin değilim yüzde yüz ziyaret edeceğinden ama muhtemelen ziyaret edip onunla da görüştükten sonra bu akşamki Zeytinburnu mitinginde CHP’nin çizgisini, neler yapacağını bize daha detaylı bir şekilde anlatacak.
Ama en önemli vurguladığı husus şu, onu daha önce de söylüyordu, şimdi çok daha açık bir şekilde söyledi: Siyasi iktidarın kendisini Ankara’da tutmak istediğini, bu konuda doğrudan ya da dolaylı, kimi zaman aracılarla mesaj yolladığını, kendisinin ve dolayısıyla partisinin İstanbul’da hafta içleri ve Anadolu’nun değişik yerlerinde hafta sonu yaptıkları mitinglerden vazgeçirilmek istendiğini ama bundan vazgeçmeyeceğini söyledi. Yani anladığımız kadarıyla burada CHP’nin öncelikli tavrı, iktidarın çizdiği, çizmeye çalıştığı o dar alanda kalmayacak. Öncelik bu. Siyasi alanı genişletmeye çalışacak 19 Mart’tan sonra yaptığı gibi ve böylece iktidarı bir anlamda pes ettirmeye çalışacak. Pes etmeyip pes ettirmeye çalışmak. Tabii ki burada işin rengi biraz daha değişik. İstanbul İl Örgütü’nün, il kongresinin mahkeme tarafından geçersiz sayılması birçok teknik sorunu, yasal sorunu beraberinde getirebilir. Çünkü bütün bu direniş sürecinde İstanbul örgütü ve İl Başkanı Özgür Çelik çok önemli bir yerde duruyor. Bunu hepimiz gördük. Yani bu süreç Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu kadar aynı zamanda Özgür Çelik’in süreciydi. Öyle bir sorun çıkacağı muhakkak. Tabii 15 Eylül’de gelecek olan herhangi bir kayyum kararı tüm partiyi zor durumda bırakacak, yeni bir sorun çıkartacak. Ama orada da Özgür Özel’i çok net bir şekilde gördük: “Yapabiliyorsanız yapın. Hadi bakalım yapın.” diye bir tür meydan okudu.
Tabii şunu bilmiyoruz: Birçok kişinin dediği gibi, “Tamam, iktidar yapabilir, yapabildiğini de gösteriyor. Siz ne yapacaksınız?” sorusu var. Hep bu soruluyor, hep bu merak ediliyor: “Tamam, iktidar yargı kararı alıyor, peki siz ne yapacaksınız?” Hatta iş daha da ileri götürülüyor, biliyorsunuz, ‘‘Özgür Özel’in kendisine de bir şeyler yapabilir iktidar. CHP ne yapabilecek ki?’’ deniyor. Özgür Özel bunu da dile getirdi. Kendisine yönelik de bir şeyler yapılabileceğini söyledi ve orada da meydan okudu. Şu meseleyi özellikle vurgulamak lazım: Muhalefet çevrelerinden gelecek “Peki ne yapacaksınız, ne yapabilirsiniz?” sorusu bir anlamda CHP’nin elinin kolunun bağlı olduğunu ima ediyor. Ama gördüğümüz kadarıyla Özgür Özel bunu bir çaresizlik olarak asla kabul etmiyor. Ne yapacağını söylemiyor. Yani nasıl bir tavır alacağını, ne tür eylemlerle cevap vereceğini söylemiyor. Ama söylediği bir husus var: Teslim olmayacağını söylüyor.
Evet, şu hâliyle baktığımız zaman CHP’nin teslim olmayacağı beyanıyla karşı karşıyayız. Kimilerine bu yeterli gelmeyebilir ama bence bu duruş bile, bu yaşananların ardından bu duruş bile çok önemli bir duruş. Bunu özellikle vurgulamak lazım. Bakalım CHP ne yapacak? Özellikle bu akşam göreceğiz, Zeytinburnu’nda nasıl bir kalabalık olacak, ne tür sloganlar atılacak, Özgür Özel ne tür mesajlar verecek? Orada Ekrem İmamoğlu’nun, her sefer İl Başkanı Özgür Çelik tarafından okunan mesajında bu sefer neler söylenecek? Yani şu haldeyiz şu aşamada: CHP, o malum şiirde olduğu gibi bir kavga çağrısı var, daveti kabul ediyor, iktidarın davetini ve 19 Mart’taki gibi çağrıyı kabul ediyor. Ne yapacağını söylemiyor ama 19 Mart sonrasında yaptıklarıyla gündemi ele geçirmiş bir parti olarak, daha güçlenmiş bir parti olarak bir CHP söz konusuydu, bu sefer de böyle bir iddia var. Bunu tekrar başarabilecek mi bilmiyoruz ama 19 Mart süreci bitmeden şimdi de bir 2 Eylül süreci başladı. Belki bir 15 Eylül süreci de buna eklenecek. CHP’nin şu hâliyle söylediği, “Evet, bizi bir şeye zorluyorsunuz ama bunu kabul etmiyoruz. Biz size cevap vereceğiz. Yine direneceğiz, eylem yapacağız. Eylemli bir şekilde direneceğiz ve sizi bu yaptığınıza pişman edeceğiz.” diyorlar. 19 Mart’ta bu iddiasını gerçekleştirdi. Bu sefer gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini yaşayıp göreceğiz.
Bu yayını ilk kez bir sporcuya, futbolcuya ithaf etmek istiyorum: Zoran Simoviç. Galatasaray’ın bir dönemki efsanevi kalecisi, kendisi Karadağlı. 1984’te Derwall döneminde Galatasaray’a gelmiş. O tarihler benim de tekrar futbolla ilgilenmeye başladığım ve Galatasaray taraftarlığına başladığım bir tarihtir, çok iyi biliyorum. Bir de tabii niye Simoviç? Bunun benim açımdan en önemli nedeni, benim de okul yıllarımda, ortaokul yıllarımda kendi çapımda kaleci olmam. Çok başarılı bir kaleci değildim, arkadaşlarım bilir ama çok hevesli bir kaleciydim ve bundan sonra da hep kalecilere daha fazla dikkat gösterdim. Simoviç’i bugün için seçmemin en önemli nedeni de Galatasaray’dan onca zaman sonra Muslera’nın ayrılmış olması. Bir diğer husus da Galatasaray’ın şu ana kadar kaleciler konusunda, özellikle yabancı kaleciler konusunda çok iyi bir geçmişinin olması. Yani Taffarel’i, Mondragon’u, Muslera’sı, daha birçok isim geldi geçti ve Galatasaray’da genellikle uzun dönem görev yapan kaleciler oldu. Tabii ki başka takımlarda da çok başarılı kaleciler vardı ama Galatasaray’ın böyle bir namı vardı. Şimdi Muslera’yı uğurladık, ona da saygılarımı iletiyorum. Ama benim için her zaman Simoviç, Galatasaray’da kaleci deyince ilk aklıma gelen isimdir. Kendisine buradan saygılarımı iletmek istiyorum. Evet, şu anda 71 yaşında imiş. Allah uzun ömür versin. Bakalım, Galatasaray bu seneki kalecisiyle, Uğurcan’la, ki aynı soyadı taşıyoruz kendisiyle, nasıl bir şey izleyecek, göreceğiz.
Bitirmeden, 10. yılında Medyascope’a desteklerinizi rica ediyorum. Hepinize çok teşekkürler. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.