Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Merkez Bankası’nın mı yoksa doların mı direnci kırılacak?

3,94’e kadar çıkan dolar/TL paritesi Merkez Bankası’nın hamlelerine (en önemli silahı olan faiz hamlesi dışında) rağmen düşmemekte direniyor. Merkez Bankası da dolar kurundaki bu hızlı yükselişe rağmen en önemli silahını, faizi, kullanmamak için direniyor. Daha doğrusu “-mış gibi” yapıyor.

2017’de Türk lirasının seyri

Türk lirası, dolar karşısında 2015’te yüzde 25 değer kaybettikten sonra 2016’yı da yüzde 21 değer kaybederek 3,52 ile kapattı. Dolar/TL, 2017’ye hızlı bir giriş yaptı ve birkaç gün içerisinde önce 3,80’i aştı, ardından da 11 Ocak’ta, 3,94 ile rekor seviyeye ulaştı. Bu andan itibaren Merkez Bankası farklı enstrümanlar ile piyasaya ve kurlara müdahale etmeye başladı. Bu kapsamda ilk olarak 10 Ocak’ta yayımladığı duyuruyla şu adımları attı:

  • Bankalararası Para Piyasası’nda bankaların borç alabilme limitleri 11 Ocak 2017 tarihinden itibaren toplam 22 milyar Türk lirasına düşürüldü
  • Yabancı para zorunlu karşılık oranları, tüm vade dilimlerinde 50 baz puan indirerek, sisteme 1,5 milyar ABD doları ilave likidite sağlandı

Bu iki değişikliğin amacı döviz likiditesini artırıp TL likiditesini kısmak ve bu yolla TL’deki değer kaybının önüne geçmekti. Ancak istenilen sonuç elde edilmedi. Dolar/TL paritesinin kaydadeğer ve kalıcı bir düşüş göstermemesi, Merkez Bankası’nın yeni adımlar atmaya zorladı. 12 Ocak’ta haftalık repo ihalesi açmayarak, piyasadaki TL likiditesini azalttı ve TL’yi daha pahalı hale getirdi. Bu yolla dövize olan talebi azaltmayı hedefledi. Bankalara yüzde 8’lik repo faizi yerine, yüzde 8,5’lik gecelik borç alma faizine ve yüzde 10’luk geç likidite penceresine yönlendiren Merkez Bankası, takip eden günlerde de haftalık repo ihalelerini açmayarak örtülü faiz artırımı stratejisine devam edeceğini gösterdi.

screen-shot-2017-01-20-at-15-18-42

Merkez Bankası’nın hamleleri devam ediyor

13 Ocak’a geldiğimizde Merkez Bankası yaptığı açıklamayla atacağı yeni adımları duyurdu:

  • Bankalararası Para Piyasası’nda bankaların borç alabilme limitleri 16 Ocak 2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere toplam 11 milyar TL’ye düşürüldü
  • Gerekli görülen günlerde Borsa İstanbul bünyesindeki repo pazarlarında TCMB tarafından yapılan fonlama tutarı sınırlandırılabilir
  • Bankaların gün sonunda kalan likidite ihtiyaçlarını, Merkez Bankası’nın Geç Likidite Penceresi (GLP) borç verme faiz oranından limitsiz olarak karşılayabilme imkanı sağlandı

Merkez Bankası 17 Ocak’ta yeni bir adım atarak “döviz swap”ları ile piyasaya müdahale edeceğini duyurdu. Zira 13 Ocak’taki hamlenin ardından dolar/TL 3,75’e kadar gerilese de bunun devam etmeyeceği görüldü.

“Uygulanmakta olan para ve kur politikası çerçevesinde Türk lirası ve döviz likiditesi yönetimindeki esnekliğin ve araç çeşitliliğinin artırılması amacıyla Türk lirası Depoları Karşılığı Döviz Depoları piyasasının açılmasına karar verilmiştir.”

Merkez Bankası’nın bu son hamlesi kurlar üzerinde neredeyse hiçbir etki yapmadı ve dolar/TL 3,83’ün üzerine çıktı. Doların dünya genelinde yükselişinin durduğu ve hatta bir miktar değer kaybettiği bu dönemde Merkez Bankası’nın tüm bu hamleleri kurlarda önemli bir düzelmeyi beraberinde getirmedi. (Dolar endeksi, 2017 başından itibaren gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık yüzde 3’e kadar düştü.)

screen-shot-2017-01-20-at-15-39-52

Sonuç olarak, Merkez Bankası, 10 Ocak’ta gerçekleşen dolar kurundaki sert yükselişin ardından önce piyasadaki likiditeyi azalttı, ardından da politika faizine dokunmadan, ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini düzenli olarak yukarı çekti. Ancak bugün (20 Ocak) itibariyle istediğini aldığını söylemek çok zor. Tüm bu hamleler TL’deki değer kaybını sadece bir süreliğine durdurmuş oldu. Faizi düşürürken gösterdiği kararlılığı, faizi artırması gereken günlerde göstermezse ödenecek maliyet daha büyük olacaktır.

Müdahaleler giderek etkisizleşti

Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi Merkez Bankası’nın müdahalelerinin etkisi giderek azalıyor. Bunun siyasi ve dış kaynaklı nedenleri olmakla birlikte iki ana nedeni, iktidar cephesinden gelen “faiz artırılmasın” açıklamaları ve Merkez Bankası’nın attığı her dolaylı adımın Merkez Bankası’nın faizleri artıramayacağı yönündeki algıyı güçlendirmesidir.

Bu algının ne kadar önemli olduğunu 11 Ocak’taki açıklamanın son paragrafındaki şu cümlenin şimdiye kadar atılan adımların hepsinden daha etkili (aksi anlaşılana kadar) olmasından görebiliyoruz: “Piyasalardaki gelişmeler yakından izlenmekte olup, gerekli görülmesi halinde, ülkemizde fiyat istikrarını ve finansal istikrarı korumak üzere ilave adımlar atılabilecektir.”

Bu sözler, Merkez Bankası’nın gerekli adımları atacağı şeklinde yorumlandı. Lakin iktidar cephesinden gelen faiz artışı karşıtı açıklamalar ve Merkez Bankası’nın politika faizi yerine bu türden örtülü faiz artışı yapacağına inancın artması, ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin (AOFM) yükselmesine rağmen dolar/TL’nin yönü yine yukarı döndü ve 3,83’ün üzerine çıktı.

tl-seyri

Merkez Bankası’nın geçmiş 10 günde uyguladığı stratejinin iki temel nedeni olabilir. Bunlardan ilki, Merkez Bankası’nın 24 Ocak’taki Para Politikası Kurulu’ndan önce 2014’deki gibi olağanüstü bir toplantıyla faizleri artırmak istememesidir. Bu durumda Salı günü ciddi bir faiz artırımı görebiliriz. İkincisi de faizleri örtülü şekilde artırıp hem iktidarın tepkisini çekmemek hem bankaların artan maliyetlerini kredi/mevduat faizlerine yansıtmalarını olabildiğince uzatmak.

Kritik tarihler

Önümüzdeki 10 günlük sürede Türkiye ekonomisi için üç kritik tarih var. Bunlardan ilki 24 Ocak’ta toplanacak Para Politikası Kurulu (PPK), ikincisi 27 Ocak’taki Fitch değerlendirmesi ve sonuncusu 31 Ocak-1 Şubat’ta gerçekleşecek FED toplantısı. Bu tarihler ekonomiye kısa bir süre için de olsa nefes mi aldıracak yoksa var olan sarsıntıyı daha da şiddetlendirecek mi? Bu sorunun cevabı aynı zamanda doların mı yoksa Merkez Bankası’nın mı direncinin kırılacağını gösterecek.

semihsakalli1

 

 

 

 

 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.