Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen’le HDP binalarına yönelik saldırıları konuştuk

hdp

(17 Aralık Cumartesi günü HDP Kayseri il binasına yapılan saldırıda, binaya MHP flaması asılmış ve binadaki eşyalar ateşe verilmişti.)

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/298636175″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

Yayına hazırlayan: Şükran Şençekiçer

Merhaba, iyi günler. Bugünkü özel yayınımızın konuğu HDP Kars milletvekili ve Parti Sözcüsü Sayın Ayhan Bilgen. Ayhan Bilgen’le HDP binalarına yönelik saldırıları konuşacağız. Kendisi şu an Ankara’da olduğu için Skype bağlantısı üzerinden konuşacağız Ayhan Bey’le. Ayhan Bey beni duyuyor musunuz?

Duyuyorum. Merhabalar, iyi yayınlar.

Teşekkürler. Yayınımıza hoşgeldiniz. Bilindiği gibi geçtiğimiz Cumartesi günü Kayseri’de 14 askerin şehit olduğu bombalı saldırıdan sonra, başta Kayseri olmak üzere pek çok ilde HDP binalarına yönelik saldırılar gerçekleşti. Öncelikle şunu sormak istiyorum: Elinizde bu saldırılarla ilgili detaylar neler? Kaç ilde, kaç binaya yönelik oldu bu saldırılar?

Sayı sürekli değişiyor. Bazı yerlere mükerrer saldırılar var. Örneğin Kayseri’deki bombalı araç patlamasından önce de Kayseri il binamız basılmıştı. Kapı kırılmaya çalışılmıştı, kapıya Türk bayrağı asılmıştı. Ama patlamadan sonra bir kez daha, bu sefer tabela indirilerek, içeri girilerek, yakma girişiminde bulunularak, bu sefer de MHP bayrağı asıldı. Bunun gibi mükerrer olan yerler var. İstanbul Beylikdüzü neredeyse üç kez oldu. Yani otuz civarında saldırı var. Bunların bazıları ilçe merkezleri, bazıları il merkezleri. Bir tanesinde dün akşam İstanbul’da polisin saldırganları durdurmak için peşlerinden koşması ve arkadaki inşaata girmesi dolayısıyla bir polis düşerek hayatını kaybetti. Onun dışında, bizim için tek sevindirici durum, insan hayatına mal olacak bir tablonun ortaya çıkmamış olması. Ama Türkiye için utanç verici bir manzara bu. Türkiye’deki üçüncü büyük partinin –Meclis’teki grup itibariyle söylüyorum– otuz civarında bürosu iki gün içerisinde basılıyor. Ve diğer partilerden buna dair ciddi bir tepki, ciddi bir kınama mesajı bile gelmiyorsa, bu, demokratik kültür açısından, demokratik siyaset açısından endişe verici bir durum.

Peki Ayhan Bey, saldırılar esnasında binalarda partililer var mıydı? Kimse zarar gördü mü?

Biz, olmamaları konusunda elimizden geldiğinde iç iletişimimizi kurduk. Bunu kamuoyuyla da paylaştık. Bir provokasyon olmasın, bir çatışma olmasın diye azami özeni gösterdik. Bu tabii ki bürolarımızı boşaltmak, çalışmalarımızı askıya almak değil. Bir-iki günlük bir tedbir olarak bunu yaptık. Buna rağmen Yalova’da bir kriz yaşadık. İçeride küçük bir çocuk da dahil olmak üzere dört kişi vardı. Ama binayı boşaltmak konusunda hızlı davranarak çözüm geliştirildi. Bunun dışında tabii şöyle şeyler var çokça: Binaya saldırı olduğunu duyan partililerimiz binaya gitmeye çalışıyorlar. Tabii biz örgüt içerisinde haberleşmeyi sağlıyoruz, ama örgütlü bir ilişkisi olmayan ya da parti yöneticisi olmayıp sadece partili olduğu için gidenler oluyor. Ve bazen onlar gözaltına alınıyorlar. Ve bunu da birtakım troller “HDP binalarını yakmayan çalışanlar HDP’lilerdi, kendileri yakmaya çalışıyorlardı” diye onlara yönelik gözaltıları saldırıyla ilişkilendiriyorlar. Oysa kamera görüntüleri neredeyse birçok il için var, ortada, net. Yani bu kamera görüntülerindeki araçlar, şahıslar, kendi sosyal medya hesaplarından bunu paylaşanlar var. Arabasına binip “Ben şimdi HDP’ye gidiyorum. Ölürsem şehit olurum. Oraya varmayı başarırsam ben birkaç kişiyi öldürürüm. Bir şey olmaz” diyen birçok paylaşım var. Dolayısıyla biz bir can kaybı olmaması konusunda elimizden gelen özeni gösterdik, çabayı, hassasiyeti gösterdik. Ama bu asla bir yıldırmaya, etkisizleştirmeye, işlevsizleştirmeye de dönüşmemeli. Çünkü bizim açımızdan konunun iki boyutu var. Birisi, Türkiye’de bir kamplaşma, bir gerilim tırmandırılıyor ve bu kamplaşmadan, gerilimden belki darbe çıkartmak isteyenler de var. Darbe koşulları oluşturmak isteyenler de var. Siyaseten referandumu kotarma, milliyetçi oyları devşirme hesapları da var. Ama biz her halükârda hem o toplumsal çatışmaya fırsat vermemeliyiz. Bu siyaseten oy hesabıyla falan yapılacak bir şey değil. İnsan hayatının her şeyin üzerinde olması lazım. İkincisi de, bu dönemde aktif bir çalışma yürütmemizi engellemek, zorlaştırmak için bir taraftan tutuklamalar, gözaltılar, milletvekillerine baskılar; öbür taraftan ilçe binalarına bizi gidemeyecek bir duruma sokan, çalışamaz bir parti pozisyonu oluşturmaktır. Her ikisine karşı da duyarlı olmalıyız, dikkatli olmalıyız.

Peki Ayhan Bey, 1 Kasım seçimleri öncesinde de aralarında Parti Genel Merkezi binasının da bulunduğu çok sayıda HDP binasına saldırılar gerçekleşmişti. 1 Kasım öncesindeki saldırılarla bu saldırılar arasında benzerlikler, farklılıklar neler sizce?

Aslında 7 Haziran öncesinde de birkaç saldırı var. Mesela Diyarbakır’da seçimlere birkaç gün kala mitinge bir saldırı oldu. Hayatını kaybeden partililerimiz vardı. Yine Adana, Mersin, Erzurum mitingi gibi başka yerlerde de yine benzer vakalar vardı. Ama 1 Kasım’a giderken bu çok daha yaygın olmuştu. 10 Ekim, en net biçimde Ankara’ya gelen, çoğu sendikalardan gelen insanlar bir barış çağrısı yapmak üzere, silahların susması yönünde çağrı yapmak üzere buluştular. Ve 100’ün üstünde insan hayatını kaybetti. Doğrudan bizim bir parti etkinliğimiz değildi. Ama oraya gelenler demokrasiden, barıştan yana mücadele eden insanlardı. Tabii ki bu baskılar, işte, binalarımıza yönelik, yanlış hatırlamıyorsam Iğdır’da ve başka bir iki yerde, Hakkâri’de sanırım, Dağlıca’da iki operasyon ve çatışma sonrası asker-polis kayıplarından sonra doğrudan doğruya birkaç gün boyunca Genel Merkez’imizin yakılması ve toplamda –tabii parti bürolarımız 70 civarında olmak üzere– toplam 300’ün üzerinde otobüslere, Kürtlerin evlerine, işyerlerine yönelik saldırı vardı. Bu saldırılardan sonra kaç kişi gözaltına alındı? Kaç kişiyle ilgili soruşturma yapıldı? “Güvenlik güçlerinin ihmali var mı” gibi en azından. Ya da eylemleri gerçekleştirenlerle ilgili ne yapıldı? Biz en azından Genel Merkez’inkini biliyoruz. Yakan kişi sonra mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Sonra da, bize göre şaibeli biçimde evinde ölü bulundu. Burada bir delil karartma var mıdır bilmiyoruz. Ama öncekilerle ilgili etkin bir soruşturma yapılmadığı içindir ki, sonrasında patlayan bombalar, sonrasında gerçekleşen saldırılar da elbette saldırı yapanlara bir rahatlık veriyor. “Nasıl olsa bir şey olmaz, nasıl olsa bırakılırız. En fazla birkaç saat, bir kaç gün, sonrasında bırakılırız” duygusu oluşturuluyor.

Geçtiğimiz iki gün içinde gerçekleşen olaylarda saldırganların profillerine dair bir bilgi var mı elinizde?

Bu galiba geçen senekiyle bu anlamda farklı. Geçen senekinde daha kitlesel bir katılım, daha kendimce tırnak içinde söylüyorum, belki örgütsel ilişkileri de belli Osmanlı Ocakları gibi yapılar, –kendileri de birtakım açıklamalar yaptığı için söylüyorum– kurumsal tutumlar da vardı. Ama bu son saldırılarda — bu anlamda belki toplumun sağduyusu dolayısıyla bir teşekkür mesajı da vermemiz gerekiyor; duyarlılık gösterip bu öfke, linç furyasına dahil olmadıkları için. Sanırım şunun da etkisi var: Türkiye’nin 15 Temmuz’da yaşadığı manzara ve sonrasında ortaya çıkan birtakım ilişkiler, güvenlik güçleriyle provokatif birtakım eylemler arasındaki ilişkiyle ilgili yapılan tartışmalar, sanırım daha ihtiyatlı, daha dikkatli davranmayı da beraberinde getirdi. Burada tabii saldıranlarla ilgili güvenlik güçlerinin somut veriler oluşturması gerekiyor. Biz nihayet kamera koyuyoruz, tespit ediyoruz, kamera görüntülerindeki bilgileri Emniyet’e, savcılığa iletiyoruz ki bu konuda bir şeyler… mesela Bursa’dakinde –Mudanya yanlış hatırlamıyorsam– bilgileri bir biçimde zorla ellerinden alınıyor. Gözaltına alınıp ellerindeki kayıtlar alınıyor. Sonra serbest bırakılıyorlar. Yani gelenlerin profili, aidiyeti, psikolojik durumları, öfkeleri, tepkileri neyse, kimle görüşmüşler, nasıl gelmişler, kimle bir araya gelmişler. Linç eylemleri, nefret suçu Türkiye’de çok daha üzerine odaklanılmayan bir alan. Ama Türkiye tarihinde de çok acı olayların yaşandığı, 6-7 Eylül Olayları’ndan tutun başka birçok örnek vaka var. Hrant Dink vakasına kadar can kayıplarının da olduğu, büyük katliamların gerçekleştiği vakalardır bunlar. Dolayısıyla tabii ki bu profili anlamaya çalışmak, gerçekten bir daha tekrarlanmamasını sağlamanın da galiba önemli bir adımı olacaktır.

Peki Ayhan Bey, önümüzdeki günleri nasıl öngörüyorsunuz? Bundan sonra umalım ki olmasın, ama benzeri terör saldırıları gerçekleşirse HDP binaları, HDP’liler hedef olmaya devam edecek mi sizce?

Şimdi tabii burada biz yarın grup toplantımızda da tekrar bunun altını net biçimde çizeceğiz ama, bir linçle karşı karşıyayız. Adeta biz de diğer partilerle aynı düşünmek zorundayız, aynı görüşü ifade etmek zorundaymışız gibi bir hegemonya kurulmaya çalışılıyor. Ve buradan da aslında bizim varlık sebebimiz olan, belki de siyasetteki anlamımızı ortaya çıkartan önerilerimiz, çağrılarımızın bir biçimde üstü örtülmüş oluyor. Suriye’den asker cenazeleri geldiği zaman, toplum şöyle bir psikoloji içerisine giriyor, tepki gösteren insanlar: “Bu Suriye tezkeresine hangi partiler evet verdi?” Bizim dışımızda üç parti de evet verdi. O zaman asker ölümlerinin sorumlusu bu partilerdir diye gidip bu partilerin binaları basılıyor mu, yakılıyor mu? Hedef gösteriliyorlar mı? Bu, siyaseten farklı duruşumuzla ilgili altını çizmek istediğimiz boyuttur. Biz tabii ki uzlaşmaya, ortaklaşmaya, ortak hassasiyetlere, insan hakları değerleri, evrensel ölçütler çerçevesindeyse buna da açığız. Ama bir de işin başka boyutu var ki o da ülkede bir hükümet var. Diğer iki parti, MHP ve CHP muhalefet partileri; AK Parti iktidar partisi. Yani istihbarat onlara bağlı. Bombalamaları önleme sorumluluğu onlara ait. Patlamaları tespit etme, önleyici müdahalede bulunma onların sorumluluğunda. Bu kadar polis, bu kadar bütçe, bu kadar güvenlik bürokrasisi onların emrinde. Dolayısıyla da kendi sorumluluklarını reddedip, kendi sorumluluklarını örtmek için bizi hedef göstererek aslında hesap vermekten kaçıyorlar. Dolayısıyla da önümüzdeki dönemle ilgili de –biz istemeyiz tabii; herhangi bir bomba patlamasın, bir tek kişi bile hayatını kaybetmesin– ama bunun için siyasetin artık kınamanın ötesinde bir sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Lanetlemenin, tepki göstermenin ötesinde bir irade, bir inisiyatif ortaya koyması gerekiyor ki, yani elbette birden bitirilemeyebilir. Türkiye’yi aşan boyutları olabilir, bölgesel politikalardan kaynaklı durumlar olabilir. Ama siyasetin bunu çözmek için bir niyet ve cesaret ortaya koyması gerekiyor. Bu saldırılar yaşandığında eğer her seferinde partimize yönelik bir kuşatma gerçekleşirse, bizim açımızdan artık bu durumu durdurmayanlar, bunu engelleyecek bir durum sergilemeyenler… Örneğin bir sendika eylem gerçekleştirdiğinde gazla copla müdahale edip onlarca insanı gözaltına alanlar eğer bu güruhları, bu çevreleri engelleyici ciddi hiçbir tavır takınmıyorsa bu artık bir sistematik tutumdur, bilinçli bir tercihtir. Ve bundan siyaseten nemalanma hesabı, hevesi var demektir. Biz olmamasını temenni ediyoruz. Ama bundan sonrasıyla ilgili de hem kendimizi koruma anlamında tedbirlerimizi artıracağız, hem de bunu bir yılgınlığa dönüştürmeden etkili, aktif muhalefetimizi, özellikle Anayasa konusunun görüşüleceği bugünlerde yüksek sesle dillendirmeye devam edeceğiz.

Ayhan Bey yayınımıza katıldığınız için teşekkür ederiz ve değerli değerlendirmeleriniz için.

İyi yayınlar diliyorum, sağolun.

HDP Kars milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen’le HDP binalarına yönelik saldırıları konuştuk. Bizi izlediğiniz için teşekkür ederiz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.