Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Aydın Selcen yazdı: ABD, KYB ve SDG aynı kareye girince

Geçtiğimiz günlerde IŞİD’e karşı Irak ve Suriye’de uluslararası mücadele hedefli “Operation Inherent Resolve” (OIR) harekâtı birleşik müşterek görev gücü (CJTF) komutanı ABD’li Tümgeneral Matthew McFarlane, Kürtçe kısaca “Rojava” (yani “Batı”) olarak adlandırılan kuzeydoğu Suriye’de, beraberinde Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB, Kürtçesi’yle Yekiti Niştiman Kürdistan-YNK) Başkanı Bafil Talabani olduğu halde Suriye Demokratik Güçler (SDG) komutanı Mazlum Abdi’yi ziyaret etti.

Söz konusu üç taraflı görüşme hakkındaki görüşlerimi sıcağı sıcağın burada paylaşmıştım.  

SDG, işin içine yerel Arap silâhlı unsurları da katıp, eğitip donatarak PKK’nın Suriye uzantısı YPG-YPJ’ye ABD’nin geliştirdiği çatı. CJTF-OIR de CENTCOM’a yani ABD’nin Afganistan’ı da içine alan geniş Ortadoğu’daki (aman “büyük” demeyelim de gözde temcit pilavlarımızdan “BOP” zevzekliği başlamasın) askeri harekâtlarını yöneten Merkez Kuvvetler Komutanlığı’na (ve onun içinde ABD’nin III. kolordusuna) bağlı. CENTCOM’un komutanı ise Orgeneral Michael Kurilla.

ABD’nin Barents’den Baltık’a, Baltık’tan Akdeniz’e Avrupa’daki askeri harekâtından sorumlu olan komutanlık ise EUCOM. EUCOM’un komutanı da Orgeneral Christopher Cavoli. Org. Cavoli, EUCOM’la birlikte SACEUR şapkasıyla da NATO’nun askeri gücünün eşzamanlı komutanı. Bilindiği üzere, Türkiye de 1952’den bu yana NATO savunma ittifakının üyesi. 

Benzer biçimde AFRICOM da ABD’nin Afrika’daki harekâtlarından sorumlu. AFRICOM’un komutanı Orgeneral Michael Langley. Langley, karacı EUCOM ve CENTCOM (ve CJTF-OIR) komutanlarından farklı olarak deniz piyadesi (“marine”). General rütbeli subay sayısı ABD kara kuvvetlerinde 231, deniz kuvvetlerinde 162, hava kuvvetlerinde 198 ve deniz piyadelerinde 62 ile kısıtlı. Bu sayılar 2023 itibariyle, sırasıyla 251, 151 ve 187’ye düşürülecek; deniz piyadelerinde sayı aynı kalacak.

Orgeneralin “ordu”, korgeneralin “kolordu”, tümgeneralin “tümen”, tuğgeneralin “tugay” komutanı demek olduğunu da belki eklemeli. Nitekim Tümg. McFarlane komutasındaki CJTF-OIR’in büyüklüğü de 6 bin 350 personel civarında. “Birleşik Müşterek Görev Gücü” demek de belirli bir amaç için (burada Suriye ve Irak’ta IŞİD’le mücadele) çokuluslu ve çok kuvvetli (yani hava, kara vb.) için geçici kurulmuş bir askeri varlık demek.

Güncel durumda, omurgasını ABD oluştursa da, CJTF-OIR’e katılan (ama tamamı alanda askeri harekâta doğrudan katılmayıp farklı biçimlerde destek veren) otuzu aşkın devlet var. CJTF-OIR, yukarıda değinildiği üzere CENTCOM’un altında ve ABD III. Kolordusu bünyesinde faaliyet gösteriyor. Karargâhı Kuveyt’te. CJTF-OIR’e mensup yüz civarında ABD’li askeri personelin kuzeydoğu Suriye’de alanda daha çok eğit-donat göreviyle bulunduğunu ve ABD’li sivil (diplomatik görevli) personelin Irak Kürdistan Bölgesi’ne (IKB) tahliye edildiğini de anımsayalım.  

Bu ansiklopedik genelgeçer bilgileri, “ha Amariga da Amariga” derken, henüz sözün başında biraz heyecanı düşürmek, sansasyondan sakınmak, komploculuktan uzak durmak, dedikodudan kaçınmak, özetle öküzün altında buzağı aramamak adına paylaştım. Biraz da Irak ve Suriye sınırboylarımızda, öyle aksiyon filmlerinde gördüğümüz üzere, gündüz külâhlı-gece silâhlı birtakım karanlık tiplerin değil, NATO müttefikimiz ABD’nin komuta-kontrol, sevk-idare yapısı içinde görev yapan üniformalıların bulunduğunu belirtmek için.

Sıralanan EUCOM, CENTCOM ve AFRICOM’a SOCOM da eklenebilir. SOCOM, ABD Özel Kuvvetler Komutanlığı. Karargâhı Tampa’da (Florida) bulunan SOCOM’un komutanı (keza karacı) Orgeneral Bryan Patrick Fenton. Yine bilindiği üzere, ABD’li veya değil, Özel Kuvvetler’in görevi devletlerin “rutin dışı” -İngilizcesi’yle “clandestine”- işleriyle ilgili. Bu işleri, ABD’de CIA (yahut bizde MİT’in) yasalar çerçevesinde yürüttüğü istihbarat faaliyetleriyle karıştırmamak kaydıyla. İstihbarat teşkilâtlarının da “clandestine” servisleri, operasyonel bölüm altında ve “analiz” bölümünden ayrı. Ve belki “gündüz külâhlı-gece silâhlı” tanımına daha uygun.         

Karşımızda, çevremizde, muhatabımız, ortağımız, müttefikimiz olarak bulunan ABD’nin ilgili oyuncuları, kuvvetleri işte bunlar. Şimdi gelelim üzerine konuşacağımız üç taraflı fotoğrafa. Üç tarafı olduğuna göre üç taraftan bakarak anlamlandırmak ve dönüp bir de Ankara’dan bakmak herhalde doğru yaklaşım.

ABD, Suriyeli Kürt ve Iraklı Kürt üç tarafı bulunan Tümg. McFarlane, Mazlum Abdi ve Bafil Talabani görüşmesi dışında Bafil Talabani’nin PYD eşbaşkanları Asya Abdullah ve Salih Müslim’le de ayrıca bir araya geldiği görülüyor. Her iki fotoğrafın da aynı yerde* verildiği fondaki (herhalde Haseke) ayrıntılardan belli.

“Hamle” Bafil Talabani’den mi geldi, “fikir” ondan mı çıktı? Yoksa Tümg. McFarlane mi iki muhatabıyla aynı anda Rojava’da mı resim vermek istemiş, bilemiyoruz. “Tesadüfen pişti olmuşlar” diyecek de değiliz haliyle. CJTF-OIR komutanının bu zamanlamayla, bu fotoğrafı paylaşmakta sakınca görmediğini hatta Ankara’ya bir mesaj vermek istediğiniyse söyleyebiliriz.

En içerikli ve o denli kolay yorumu Bafil Talabani açısından yapabiliriz. KYB zor zamanlardan, çalkantılardan geçti. Bafil, Erbil’de Neçirvan Barzani’yle eşleşmiş kardeşi Kubat’ı kendine çekip, annesi Hero İbrahim’in parti üzerindeki elini gevşetti. Yine aileden terörle mücadele ve YPG ile ilişkiler dolayımıyla ABD ile ittifakta da öne çıkan Lahur Talabani’yi ekarte etti. Berham Salih’in yerine KDP’li adayın geçmesini de durdurduğu gibi, bir yıl ayak sürüyerek annesinin kardeşiyle evli ve siyasi gelecek iddiası olmayan 78 yaşındaki Abdüllatif Raşit’in Irak Cumhurbaşkanı olmasının önünü açtı.

Bafil böylece Ankara’yla yakınlaşan ama seçime KYB’den ayrı girip, hükümete destek verse de Bağdat’ta patinaj yapan KDP’nin karşısına Bağdat’ta sıkletinin üzerinde güçle vurabilen bir oyuncu olarak çıktı. Üstelik bu yoldan örtük Neçirvan-Mesrur gerilimini de kendi ikbali bakımından araçsallaştırmış oldu.

Bafil belki Ankara’ya da “PKK’yla savaşmak için Neçirvan ama uzlaşmak isterseniz ben” demiş oldu. En olmadık istihbarat oyunu varsayımıysa Bafil’in üçlü görüşmeyi Ankara’nın bilgisi dahilinde organize etmesi olasılığı ama zihni tahrik edici olsa da öyle bir aklın “bu” Ankara’da bulunduğunu kendi adıma sanmam.

Bafil Talabani ve Neçirvan Barzani

Tümg. McFarlane’in ise bu üçlü görüşmeye katılmak veya onu düzenlemek için değil Vaşington’dan, CENTCOM’dan dahi talimat alması gerekmezdi. Çaprazdan “Arabistanlı Lawrence” yanılsaması diyebiliriz: O zaman Lawrence’ın etkinlik alanı nasıl I. Dünya Savaşı’nın yan sahnesinin de yanıysa, bugün de bizim sabah kalkıp, akşam yattığımız, içine dalmak için yanıp tutuştuğumuz Kuzeybatı Suriye ABD açısından öyle.

Öyle de Tümg. McFarlane böylece yeni bir kara harekâtının ne yeri, ne zamanı olduğu mesajını vermiş oldu. Yarın daha tepelerde başka al-verler olur, farklı öncelikler öne çıkarılır mı, Suriye Kürtleri de daha önce Irak Kürtleri’nin pek çok kez yaşadığı gibi ABD tarafından “satışlara gelir mi” orası kestirilemez. Şimdilik böyle.

Burada biz komünistinden İslâmcısı’na, Kürt’ten Türk’e “Amariga da Amariga” diye takılmışken, Kandil Dağı’nın tepesinde ömürlerinin yarısını geçirmiş Marksist-Leninist silâhlı örgüt yöneticileri Mazlum Abdi’ye bakıp “aşk olsun bizim oğlana, nasıl taktı ABD’yi koluna, yedi düveli parmağında oynatıyor maşallah” mı demiştir? Sahada canının derdinde olan, kendi açısından büyük yararlılıklar gösterip, önemli bir kurmaylık ve diplomatlık deneyimi ve birikimi edinen Mazlum Abdi ise zamanında merhum Mam Celâl’in “Savaştaysanız bakkala girip raflardan ürün seçer gibi müttefik seçemezsiniz” öğüdünü tuttuğu izlenimi veriyor. 

Ankara’ya gelince. Girişte -COM’lar arasında gezindik. Ankara’nın iki derdi var bence 2003’ten, kimilerince 1991’den bu yana: ABD’nin güney komşumuza dönüşmesi. Başka deyişle ABD’nin Kürt Sorunu’na taraf olması ve Kürt Sorunu’nun uluslararasılaşması. Bundan ötürü kurulduğu dönemden bu yana CENTCOM’u yok sayıp, EUCOM’u tek muhatap kabul etmek eğiliminde. Aynı bağlamda ABD Başkanı’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk de Ankara’da fiilen yasaklı. Şimdi de Ukrayna’nın işgalini kaldıraç yaparak ulusal güvenlikle ilgili konuları yalnızca EUCOM’la ele almak eğilimi güçlendi. 

Aynı Ankara, NATO’nun başat hasmı ve Türkiye’nin NATO’ya girmesinin nedeni Rusya’nın ne komşusu Ukrayna’yı işgalinden, ne Suriye’ye yerleşip güneyimize de yerleşmesinden rahatsız. PKK’nın Moskova’da temsilciliği olmasını da umursamıyor. Bunlardan rahatsız olmadığı gibi, üzerine S-400 almak, hem Akkuyu hem Sinop nükleer santrallerini ikram etmekle kalmayıp, Akkuyu’nun yanına bir de liman güzelliği yapmak gibi uysal ve ılımlı bir yaklaşım benimsemiş durumda.     

Murat Yetkin’in aktardığına göre, konuştuğu “üst düzey güvenlik kaynağı”, “Kim ne diyor aldırmıyoruz” ve devamla “Geniş kapsamlı operasyonlar için kısa süre önceden makamlarımız muhataplarına haber veriyor. Ancak nokta operasyonlar için bilgi vermiyoruz. Amerikalılara gerekli uyarılar yapıldı, bu adamlarla aynı yerlerde bulunmayın, birlikte seyahat etmeyin, araçlarınızda ABD ya da BM bayrakları olsun ki bilelim şeklinde. Çünkü hedef kişiyi saptayıp uygun zamanı bulduğumuzda en kısa sürede vuruyoruz. Artık biliyorlar” ifadelerini kullanmış.

Merhum Özal, Jivkov’un Bulgaristan’ına “Ayranımız kabarırsa tutamazlar” diye seslenmişti 1989’da. NATO da tutamayacaktı, Soğuk Savaş’ı bitirip, III. Dünya Savaşı’nı başlatacaktık. Kıbrıs’a 1974’te çıkan biz değil miydik? 1998’de Hafız Esat’ın şakağına silâhı dayayıp Öcalan’ı Şam’dan çıkartan? 80’lerin sonundan itibaren Irak’a sözlü talimatla girip, kalan? Suriye’ye üç kara harekâtı yapıp, yine girip kalan? Bizdik. Ama 2003’te Süleymaniye’de kafasına çuval geçirilen de bizdik. O baskını arabasından videoya çeken de bizzat Bafil’di galiba. ABD’ye göre baskının nedeni de Özel Kuvvetler’in dönemin Kerkük Valisi’ne suikast düzenlemek üzere oluşuydu. Emekli Albay Levent Göktaş’ın serencamı bize genel bir fikir veriyor olmalı.  

Sonuç olarak Türkiye-ABD ilişkilerinde “bir değil, binbir kere sırat köprüsünden geçtik.” Belki birileri “yanlışlıkla” Suriye veya Irak’ta birkaç ABD askeri de öldürmeyi kafasında kuruyor olabilir. Oysa ABD işin içine karışmasın isteniyorsa, bunun en kestirme yolu içeride adım atmak. Kimse (ABD de) bize “Terörle mücadele etme” demiyor. Bizim “terörle mücadele” dediğimiz askeri harekâtları da “isyan bastırma” olarak tanımlıyor. Bakınız “2016 yılından 2021 sonuna kadar terör örgütü üyeliği suçlaması ile soruşturulan vatandaşlarımızın sayısı 1 milyon 768 bin 530 olmuş. Alet sandığına uzanacak eller hep kesere, satıra değil biraz kaleme, kağıda da uzanabilir.

*Oysa Murat Yetkin daha aşağıda alıntıladığım yazısında eğer yanlış anlamadıysam üçlü buluşmanın Süleymaniye’de gerçekleştiğini belirtmiş. Eğer bu iddia sözünü ettiği “üst düzey güvenlik kaynağı” tarafından Sayın Yetkin’e iletildiyse düşündürücü.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.