Pazarcık’ta çadır kentte 391 çadır bulunuyor. Alanda, tuvaletler yeterince temiz değil. Duş ve çamaşır makinelerinin ise sayısı yetmiyor. Tüm yaşadıklarına rağmen burada barınan yurttaşlar bize misafirperverlik gösteriyor. Çay-kahve ikram ediyor, çadırın içinin sıcak olduğunu söyleyerek içeri davet ediyor. Nurcan isimli yurttaş, tüm ailesinin enkazdan çıktığını belirterek, komşularına yetişemediğini gözleri dolarak anlatıyor ve “İnsan yaşadığına pişman oluyor. Kendi evladıma yetişirken onların evladına yetişemedim. Can çok tatlıymış ama evlat daha tatlıymış” diyor.
Depremin 18. gününde Kahramanmaraş-Pazarcık’tayız. Depremin merkez üssü olarak bilinen Pazarcık’ta fazla bir değişiklik yok. Depremin etkisiyle hasar gören belediye binasının etrafı “girilmez” şeritleriyle çevrili olarak duruyor. Kaymakamlık binası ise hasar görmesine karşın yurttaşlara hizmet vermeyi sürdürüyor. Binanın önünde, yurttaşların çadır dağıtımı için kimlik bilgileri alınıyor ve yemek dağıtılıyor.
İlçe merkezi kalabalık
Pazarcık’ın ana caddesi, depremin ilk günlerine kıyasla kalabalık. Dükkanlar açılmış durumda. Depremin ilk haftası uğradığımızda tek açık dükkan olan simitçi yine açık. İçeriye giriyoruz. Simit dükkanını işletenler, dükkanın depremden hasar gördüğünü söylüyor ve duvarlarda bulunan yarıkları gösteriyor. Vali ve kaymakamın satış yapabileceklerini söylemesi üzerine dükkanı açık tuttuklarını belirtiyorlar.
Pazarcık’a hiç dokunulmamış
Caddenin üzerinde alışveriş yapan insanlara, evlerine girip giremediklerini, nereden geldiklerini soruyoruz. Pek çoğu, çadır kentlerden ve köylerden geldiklerini, hala çadırda kaldıklarını, evlerinin hasarlı olduğunu, gündüz ise alışveriş yapmaya geldiklerini söylüyor. Cadde üzerindeki hasarlı binalar gözle görülebiliyor. Yıkılan evlerden ise yalnızca birinde enkaz kaldırma çalışmasının yapıldığını görüyoruz. Depremin ilk günlerinde sahada bulunan kameraman arkadaşım Enes’e soruyorum “Değişim görüyor musun?”. Enes ise “Hiç dokunulmamış, iki hafta önce neyse bugün aynı” yanıtını veriyor. Ağır hasar alan Pazarcık Camii’nin de aynı halde, yarısı yıkılmış halde durduğunu görüyoruz.
Belediye binasına doğru ilerlediğimizde görevliler çekim yapmak için izin almamız gerektiğini belirtiyor, halbuki depremin üçüncü günü gittiğimizde belediyenin önünde de içinde de kimseler yoktu ve binadaki hasarı kameraya kaydetmiştik. Ne gören olmuştu ne de soran. Bugün ise izin verilmeyince belediyenin görüntüsünü ancak uzaktan alabiliyoruz.
Duş yetersiz, tuvaletler temiz değil
Daha sonra Pazarcık’ta kurulan çadır kente geliyoruz. Çadır kentte 391 çadır bulunuyor. Merkeze 1,5 kilometre uzaklıktaki çadır kentte çok sayıda aile yaşıyor. Bazı aileler merkezden ilçede bulunan akrabalarının yanına gelmiş. Çadır kente tuvalet, duş ve çamaşır makineleri kurulmuş. Ancak çadır kentte yaşayanlar duş için “Sıraya girsen, bir ayda gelmez” diyor. Duşlardan birinde elektrik kaçağı olması nedeniyle alanda yalnızca bir duş kullanılabiliyor.
Burada yaşayanlar çamaşır makinelerinin alanda kalan insanlar için az olduğunu vurgulayarak “Çok yetersiz” diyor. Tuvaletlerde ise her ne kadar görevliler günde üç-dört kez temizlik yapıldığını belirtse de temizlik sorunu devam ediyor. Tuvaletlerin bazılarında su, elektrik olmaması burada kalan çok sayıda insanın az sayıda tuvaletle yetinmeye çalışmasına neden oluyor, en büyük sıkıntılardan biri de bu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Çadır kentte kadınların, soba yaktığını, içme suyu olarak dağıtılan suyla bulaşık-çamaşır yıkadığını, yıkanan çamaşırların ağaçlar arasına gerilmiş iplere asıldığını görüyoruz. Burada yaşayan pek çok insanla konuştuğumuzda, ilk olarak bize çay-kahve ikram etmek istiyorlar. Çadırlarının sıcak olduğunu belirterek içeriye girebileceğimizi söylüyorlar.
Bebeği hasta olan yurttaş, konteyner bekliyor
Üç öğün yemek çıktığını anlatıyorlar. Akşam yemeği sırasında iki farklı kuyruk olduğunu görüyoruz. Kuyruğun birinde elinde yemek kapları olanlar, diğerinde ise tabldot kapları ile yemek alanlar bulunuyor. Bir yurttaşa, çadır kentte yaşamın nasıl olduğunu sorduğumuzda, sıkıntılarını anlatıyor. Fidan isimli yurttaş, bebeğinin serebral palsi ve dirençli epilepsi hastalığı olduğunu söylüyor. Çadırda yaşamanın bebeği için uygun olmadığını, temiz bir alana ihtiyaçları olduğunu aktarıyor. Başka bir kente yaşamak için gitmek istemediğini belirten yurttaş, bir an önce ailesine bir konteyner verilmesini beklediğini de dile getiriyor.
Bizi “Misafire hasret kaldık” diye karşıladı
Akşam çadır kentte konaklamaya karar veriyoruz. Telefonlarımızı sarja taktığımız alanın karşısındaki bir banka oturuyoruz. Yaşadığı çadır oturduğumuz bankın önünde olan Nurcan Hanım “Misafire hasret kaldık” diyerek bize çay kahve ikram ediyor. Tek katlı evlerinin yıkıldığını ve tüm ailesinin enkazın altından çıktığını anlatıyor. Oğlunun enkaz altında kaldığını o esnada onu kurtarmaya çalışırken komşularına yetişemediğini belirterek, “Hepsi hayatını kaybetti. Bizden beş kişi de sağlam, onların tüm ailesi vefat etti. İnsan bunun için bile vicdan azabı çekiyor. Yaşadığına pişman oluyor. Kendi evladıma yetişirken onların evladına yetişemedim. Can çok tatlıymış ama evlat daha tatlıymış” diye anlatıyor deprem gecesi yaşadıklarını.
“İstanbul bize yardım etti ama orada bir şey olsa biz yardım edemeyiz”
Son bir yıldır bölgede küçük depremler olduğunu belirterek, büyükşehirlerde olabilecek bir depreme dikkat çekiyor: “Artık kendimizden geçtik, İstanbul’a şimdiden yardım edilsin. Sağolsun bize İstanbul yardım etti ama orda bugün bir şey olsa, biz yardım edemeyiz.”
Çocuk çadırı yazı ve resimlerle bezenmiş
Çadır kentte çocuklar için Kızılay bir etkinlik alanı kurdu. Çadırda çocuklar gün içerisinde psikologlar ve görevliler eşliğinde oyun oynuyor. Çocuklar oyun oynadıkları, eğlendikleri çadırı yazı ve resimleriyle süslemişler. Bazıları ise çadırın üstüne tweet adresini yazmış.