Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Medyascope deprem bölgesinde | Edanur Tanış’ın Hatay izlenimleri: Siyasetçilerin çıkışlarıyla unutulan deprem

25 Şubat‘ta ayrıldığım Hatay’a 6 Mart‘ta, Kahramanmaraş merkezli depremlerin birinci ayında geri döndüm. Günü, Antakya’da ve Defne’de geçirdim. Depremin yerle bir etmediği diğer şehirlerde gündem her ne kadar siyaset olsa da Hatay’da bugün üç şey konuşuluyordu: Temiz su, çadır ve fırtına.

Öğleden sonra vardığımız Hatay’da kuvvetli bir rüzgâr vardı. Meteorolojinin şiddetli rüzgâr ve fırtına uyarısına rağmen Antakya’daki enkaz kaldırma çalışmalarına ve ağır hasarlı binaların yıkımına devam ediliyordu. Enkaz kalıntılarını taşıyan büyük kamyonlar birbirinin peşi sıra caddelerden geçiyordu. Rüzgar ve enkaz kaldırma çalışmaları birleşince tozdan hem nefes almak hem de gözlerinizi açmak inanılmaz zor bir hale gelmişti.

Meydanda bir yandan yürüyüp bir yandan da video çekerken bir araba yanıma yanaştı ve nereden içme suyu alabileceklerini sordu, sorularını yanıtlayanmadım. Çünkü içme suyu alınabilecek merkezlere gidip eli boş geri dönen birçok kişiyle konuşmuştum.

Cadde üzerinde yürürken seyyar mangallarda kebap ve tavuk pişiren esnaflar gördüm. Bu seyyar kebapçıların iki tanesi çevre illerden geldiklerini, burada satış yaptıklarını ancak fiyatları çok makul tuttuklarını söyledi.

Karşılaştığım diğer bir kebapçı esnaf ise Hataylı’ydı. Depremde evini ve birçok akrabasını kaybetmişti. Eşini ve çocuklarını Mersin’e gönderen esnaf, Hatay’da ilk günler arama kurtarma çalışmalarına katılmış, son birkaç gün de seyyar mangalında yemek pişirip çalışıyordu. Videolu bir röportaj vermek istemediğini söyledi bana ancak kendisiyle uzun uzun sohbet ettik. Yaşadıklarını hâlâ kabullenip sindiremediğini anlatan esnaf bazen rüyada olduğunu ve uyandığında Antakya’yı, akrabalarını, komşularını sanki 6 Şubat yaşanmamış gibi göreceğini söyledi. Hatay’ın kimsenin umurunda olmadığını dile getiren yurttaş, iki günde deprem bölgelerinde yaşananların unutulup ülkenin gündeminin tamamen seçim olmasını hazmedemediğini, binlerce kayıp ya da enkazdan çıkarılamamış insan varken depremin unutulmasını kabul edemediğini sözlerine ekledi.

Daha sonra Antakya merkezden uzaklaşıp Defne’nin Harbiye Mahallesi’ne geçtik. Defne artık depremin ilk haftalarındaki kalabalığa sahip değildi. Sokakta yürüyen birkaç insan ve onlarca hafriyat kamyonu vardı. Harbiye Mahallesi’nde aracımızla ilerlerken yol üzerinde açık bir dükkân ve önünde sıra görünce arabayı durdurup ne olduğuna bakmak için indim. Yaklaşınca Çağlar Tandır Fırın’ın açık olduğunu ve üç kadının müthiş bir koordinasyon içinde tandır ekmek pişirdiğini gördüm. Kadınlardan birinin kızı pişen ekmekleri paketlerken, eşi ise ekmekleri satıyordu.

Deprem nedeniyle kapalı olan fırın geçen hafta cuma günü insanların yoğun isteği ve “Neden açmıyorsunuz fırını artık” sorusu üzerinize açılmıştı, ekmekleri pişiren bu üç kadın cuma gününden beri günde ortalama bin tane tandır ekmeği çıkarıyordu.

Eşi ve oğluyla birlikte depremden önce fırını işleten Makbule Öztürk, depremde evinin ağır hasarlı olması nedeniyle bir akrabasının bahçesindeki tek katlı kiremit bir evde kaldığını anlattı. Bölgede ekmek sıkıntısı olduğunu dile getiren Öztürk, kendilerinin tam buğday unuyla yaptığı tandır ekmeklerinin çok ilgi gördüğünü, bu ekmeklerin hem iki-üç gün tazeliğini koruduğunu hem de beyaz ekmeklere göre çok daha sağlıklı olduğunu, hastalık sahibi pek çok kişinin bu ekmekleri tercih ettiğini anlattı. Saat 08:00’de ekmekleri pişirmeye başlayan Makbule Öztürk ve çalışanlar, 17:00 gibi ellerindeki hamuru bitirdi. Öztürk ve ailesi tek seferde 10’dan fazla ekmek satmayı tercih etmediklerini, ürettikleri ekmeklerin daha çok insana ulaşmasını istediklerini söyledi.

Saat 17:00’ye yaklaşırken tandırdaki son ekmekler pişip paketlendi ve satıldı. Öztürk ailesi etrafı toparlayıp temizliklerini yaparken pek çok kişi gelip ekmek sordu, Makbule Hanım, biraz mahcup bir tavırla yarın daha erken saatte gelmelerini, bu saatlerde sabah hazırladıkları hamurların genelde bittiğini söyledi.

Fırını arkamda bırakıp Atatürk Caddesi üzerinde yaklaşık 100-150 metre kadar yürüdükten sonra altı-yedi çadırın kurulu olduğu açık bir alana denk geldim. Burada kalan kadınlardan biri, çadırlarını, 12 gün kadar önce yoldan geçen bir Kızılay aracının gece 03:00 gibi kendilerini dışarıda görünce verdiğini anlattı. Daha önce ateş yakıp dışarıda kaldıklarını söyleyen kadın, şu an en büyük sorunlarının içme suyu ve temiz su olduğunu söyledi.

Çadırda kalan yurttaşların bulaşıklarını yıkadıkları su. 

Aynı çadır alanında tanıştığım Gülay Çağlar, bana mahalleyi gezdirdi ve yıkılan evini gösterdi. Evden annesi ve üç kardeşiyle birlikte çıkmayı başarabilen Çağlar’ın erkek kardeşi depremde yaşamını yitirmişti. Bana kardeşinin cenazesini beş gün sonra kendi imkânlarıyla çıkardıklarını söyledi. 

Çağlar’ın 65 yaşındaki annesi ve 92 yaşındaki anneannesi Kamile Şehla çadırda kalıyordu. Kamile Şehla’ya ailesi, torununu ve iki akrabasını depremde kaybettiklerini söylememişti. Şehla torununun depremden sonra Mersin’e taşındığını sanıyordu. Yürümekte zorluk yaşayan ve astım hastası olan Kamile Şehla bana tekerlekli sandalye ve terliğe ihtiyacı olduğunu anlattı. Yaşlı kadınla, Türkçe bilmediği için torunlarının tercümanlığı eşliğinde konuşabiliyorduk. Oğlu, kendisini depremde tamamen yıkılan evin enkazından çıkarmıştı. Depreme yatağında yakalanan Şehla, oğlu enkazdan kendisini çıkarmaya çalışırken kendisinin de içeride üzerine dökülen enkazı elleriyle temizlemeye başladığını söyledi. 

Kamile Şehla 

Şehla ailesi ve akrabaları, toplam 33 kişi evlerinin yakınına kurdukları çadırlarda yaşıyor. Çadırda kalanlar arasında çocuklar ve yaşı ilerlemiş kişiler de var. Bu 33 kişi evlerinin arkasındaki tandır alanında depremden sonra hem ekmek yapıp hem de duş alıyor. Yaşadıkları en büyük sorun ise tuvaletlerinin olmaması. 

Seval Şehla duş aldıklarını tandır alanını gösteriyor 

Küçük çocuğu olan Seval Şehla’nın kaldığı çadır, evlerinin bahçesine kurulu. Şehla şu anda yemekten daha acil bir ihtiyaç olarak bit ve böcek ilacını tanımlıyor. Hatay’da konuştuğum pek çok aile gibi onun da önceliği çocuğu. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.