Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

TİP milletvekili adayı Ahmet Şık Medyascope’a konuştu: “Adımlarımızı ittifakımızdan bağımsız atmıyoruz, ‘İnadımız’ sayesinde Erdoğan’a ‘elveda’ diyeceğiz”

Sadece Erdoğan’ın seçim kazanabilmesi için icat edilen yamalı seçim sistemi sebebiyle partilerin büyük çoğunluğu ittifaklar halinde seçime gitmek zorunda kaldı. Ancak gelinen noktada görüyoruz ki seçmeni ve partileri manipüle etmeye çalışan tüm bu çaba, Erdoğan’ı kurtarmaya yetmiyor. Dört ayrı ittifak ile 2023 seçimine gidiyoruz. Birbirinden ilginç kombinasyonlar arasından seçmen nasıl bir karar verecek ben de merakla bekliyorum. 

Millet İttifakı’ndaki krizlerin ardından birbiri ile en uyumlu ittifak olarak gördüğümüz Emek ve Özgürlük İttifakı’nda da ortak liste sebebiyle fikir ayrılığı yaşandı. TİP’in fazla müdahil olmadığı tartışmada oklar TİP üzerine çevrildi. Türkiye için hayati öneme sahip bu seçimde TİP her ilde ortak listeye girmemekle seçim başarısını tehlikeye atıyor gibi bir söylem hâkim oldu. Bu süreçte ben de “TİP’in kendini göstereceği o seçim, bu seçim mi?” sorusunu sordum elbette. Ancak anlaşıldı ki TİP her ilde ayrı liste oluşturmuyordu ve YSP ile mutabık kalmışlardı. TİP’in sürece zarar vermeme kaygısı ile tercih ettiği sessizliğin TİP’e zarar verebileceğini düşünerek sevgili Ahmet Şık ile bu süreci konuşmak istedim.

1-TİP üyesi olanlara “İnatçılık Belgesi” veriyorsunuz. Yeni yol arkadaşlarınız ne kadar inatçı olduklarını nasıl ispatlıyorlar?

Türkiye’de bu iktidara karşı durabilmek, muhalif olmak, yolsuzluğa, hırsızlığa, arsızlığa karşı sesini yükseltmek başlı başına bir inat değil mi? Bence daha sağlıklı bir ispat yöntemi yok. Bir yurttaş diyor ki ben gideceğim aktif bir şekilde siyasette yer alacağım. Ayrımcılığa, haksızlığa, adaletsizliğe karşı duracağım. Bunu da faşizan, baskıcı bir rejimin direkt karşısında konumlanarak yapıyor. Diyor ki, ben Türkiye İşçi Partisi’ne inadımı getirdim, emekten, laiklikten, eşitlikten, barıştan taviz vermiyorum. 

Başka birçok toplum bu güvenlik ve medya baskısı altında un ufak olabilirdi. Türkiye yıllar içinde çok ciddi baskıyla yüzleşti. Kadınlar bir kere geri adım attı mı? Kürtler bana mısın dedi mi? Gezi’de, Boğaziçi Üniversitesi’nde gençler “acaba?” dediler mi? LGBTİ+’lar tamam biz boyun eğiyoruz dedi mi? Kuryeler, fabrikalar greve gittiğinde, iş bıraktığında, sendikalaşmak için ter döktüğünde, benim gördüğüm asli şey inat, inat ve inat. Bir ay sonra bu ucube sisteme, bu Saray rejimine ve Erdoğan’a elveda dediğimizde de bu inat sayesinde olacak zaten.

2-Meclis’in dört yapraklı yoncası diyorum TİP vekilleri için. Yaptığınız muhalefet çok değerli ve Türkiye solu için yeni bir şans doğdu. İlk defa bu kadar popüler oldu İşçi Partisi ama bazı kişiler buna utanılması gereken bir şeymiş gibi tepki gösteriyor. Sosyalistler marjinal kalırsa davaya ihanet etmemiş olacaklarmış gibi. İşi kuralına göre oynama fikri hanginizden çıktı?

Bunu kurala göre oynama olarak tanımlamalı mıyız emin değilim. Biz hala sokağın siyaseten çok önemli olduğunu, ülkede söz söylemenin Meclis’e sıkışmaması gerektiğini savunuyoruz. Ama bir yandan sosyalist siyasetin kitleselleşmesini de istiyoruz. Bunu bir ölçüde başarıp, bir alternatif yaratabiliyorsak bizim için sevindirici. Ama ben hala TİP’in yolun başında olduğunu düşünüyorum. Bu süreci de sanırım birine mal etmek pek mümkün değil. Ben TİP’e katıldığımda zaten bu yönde bir söylem ve strateji oluşmaya başlamıştı. Ama şöyle söyleyebilirim, TİP’i yeniden siyaset sahnesine döndüren ekipteki ortak düşünce Gezi Parkı isyanıyla şekillendi. Oradaki kitlenin istekleri, beklentileri, talepleri, bunu dillendirme biçimleri, oluşan toplumsal ve siyasi ağlar ve duruş… TİP’in kendine çizdiği alanı belirleyen dönüşüm Gezi’den geldi diyebiliriz. Sahneye çıkma şansını da HDP ile kurduğu yoldaşlık ve siyasi ittifak sayesinde elde etti. Önüne çıkan siyasi şartları da doğru okuyup, siyaseten belirlediği çizgilerinden taviz vermemesi ve savunmasıyla parti olarak bu noktaya geldik. Geldik ama daha gidecek çok yolumuz var.

3-Emek ve Özgürlük İttifakı içerisinde yer alıyorsunuz ancak AKP’nin bile içerisinden çıkamadığı ortak liste konusunda işbirliği yapmak yerine TİP listesi ile seçime girme kararı aldınız. Hem YSP mensubu bazı kişiler hem de muhalif seçmen tarafından eleştirildiniz. Kendinizi göstereceğiniz o seçim, bu seçim mi? Neden?

Biz aslında işbirliği yaptık ve yapıyoruz. 80 seçim çevresinde tam anlamıyla uzlaşmış durumdayız. Böyle bir kanı oluştu ama Millet İttifakı bile sanırım 15-16 çevrede anlaşabildi. Bunu uzlaşmama olarak görmememiz gerekli. Aday çıkarmadığımız her yerde üyelerimiz, il ve ilçe örgütlerimiz YSP’nin adayları için çalışıyor ve oy istiyor. Bunu da tekrarlıyoruz, neden aday çıkarmadınız denilen yerlerde adayımız var ve destekliyoruz. Eleştirileri her zaman için fazlasıyla dikkate alıyoruz. Zaten attığımız adımları da ittifakımızdan bağımsız atmıyoruz, böyle bir şey asla düşünülemez. Sonuçta bir yoldaşlık hukuku, bir siyasi ortaklaşma söz konusu. 

İlginç bir şey var, aslında bizim önerdiğimiz seçim stratejisinin genel hatlarını daha geçtiğimiz gün sevgili Selahattin Demirtaş önerdi, çeşitli tasarruflar yapılabilir, karşılıklı adımlar atılabilir diyerek. Bizim zaten HDP’ye karşı dayatma şeklinde bir talebimiz olmadı, şunu şöyle yapalım veya bize şunu verin asla demedik. Hesap ve araştırmalarımız sonucu ittifak için en iyi sonucu vereceğini gördüğümüz öneriyle gittik, konuştuk. Kendimizi anlattık, yoldaşlarımızı dinledik. En nihayetinde böyle bir orta nokta bulduk. Amacımız da basit bir şekilde kendimizi göstermek veya şansımızı denemek değil tabii ki. Yarının Meclisi’nde hesaplaşacağız diyen, hak hukuk arayan, emeği, eşitliği, barışı savunan vekil sayısını olabildiğince arttırmak zorundayız. Laiklikten taviz vermeyen, tarikat ve cemaatlere, AKP’nin son yirmi yıldaki suçlarına karşı durabilecek inatçı isimleri Meclis’e göndermek istiyoruz. Asıl sorun, Mısra Öz’ün, Anıl Denizci’nin, Can Atalay’ın hesap soramadığı, Erdoğan sonrası Türkiye’de söz sahibi olamadığı bir Meclis. Bizim isteğimiz de amacımız da koltuğunun sonuna kadar hakkını verecek isimleri seçtirebilmek. Bu fırsattan istifade, bir kez daha tüm siyasi rehinelere de özgürlük talebimi dile getireyim, umarım en kısa zamanda kurtulacaklar ve aramıza dönecekler.

4-TİP ünlülerin partisi mi oluyor diye eleştiriliyorsunuz ancak gördüğüm kadarıyla sadece ünlüler değil, aktivistler, işçi temsilcileri, emekçiler de var listelerinizde. Teklif götürülen ünlüler muhalif, politik duruşunu ilan etmekten çekinmeyen sanatçılar. Diğer tercihleriniz anlaşılabilir, peki ünlü tercihleriniz popülerlik kazanmak için mi, farkındalığı arttırmak için mi?

Ünlü sayabileceğimiz isimlerin hepsi politik duruşlarıyla, Türkiye siyasetine taşıyabilecekleri kırmızı çizgileriyle aday oldular. Sadece işin yüzeyine baktığımızda ünlü diye çizip atabileceğimiz isimler var ama hepsi ya işinden olmuş, susturulmuş ama buna rağmen ayakta kalmayı becermiş. İnat etmişler ve açıkçası aday olanların da Meclis’e geldiği şartlarda inadını sürdüreceklerine, bu ülke için kırmızı çizgilerini canla başla savunacaklarını göstermişler. Emeğiyle yaşayan, çalmamış, AKP’ye karşı durmuş, hak ve adaleti savunmuş insanların aday olmasını önemli görüyoruz ama bunun bir popülerlik yarışı olduğunu düşünmüyorum. Ünlü bir isim aday gösterip, onun ünüyle bir şeyler kazanmak zaten mümkün değil. Ama umuyorum ki bundan bir yıl sonra Anıl Denizci’nin, Meryem Göktepe’nin, Mehmet Kani’nin Meclis’te kazandığı popülerlikten ve siyaseten başarılarından bahsedeceğiz.

5-Bu planla TİP’in başarı oranı ne olacak sizce, yeni Meclist’e kaç TİP vekili göreceğiz?

Baştan hemen şunu dile getireyim. TİP gibi partiler için başarı tamamen sayı ve oran ile ölçülmemeli. Yani benim de siyaset yaptığım parti diye demiyorum, TİP birkaç bakımdan önemli. İlki bizim AKP’ye karşı yaptığımız muhalefet ses getirdi. Yani iktidarın suçlarına karşı toplumdaki haklı kızgınlığı bir hesaplaşma iradesi ile ortaya koymamız zaten beklenen bir muhalefet tarzıydı. Ve karşılığını da aldı. İkincisi TİP muhalefetteki tüm toplumsal hareketlerin büyümesine, mücadele alanlarının genişlemesine aracı olmayı hedefleyen bir parti. Emekçilerden, kadın hareketine, LGBTİ+ hareketinden, Alevilerin, Kürtlerin eşit yurttaşlık mücadelesine nerede bir hak hukuk davası varsa TİP bunların bir milim bile ilerlemesi için dişini tırnağına takıp gerekli sorumluluğu alma, destek verme çabasında.  Gezi isyanının ruhunu Türkiye siyasetine işlemeyi ve kökten değiştirmeyi istiyoruz. Üçüncüsü, hep dip dalga dip dalga diyorlardı ya, ben bu sözcüğü sevmiyorum. Onu yeni bir siyasi arayış olarak değiştireceğim. TİP işte bu yeni siyasi arayışa bir yanıt olma çabasında. Misal parti örgütlerimizdeki yol arkadaşlarımızın, gönlü bizden yana olanların ve bize oy vereceğini söyleyenlerin birçoğu gençlerden oluşuyor. Bu önemli bir kazanım diye düşünüyorum. 

Dolayısıyla TİP’in en büyük başarısı bu üç meseleyi bir adım bile öteye taşıyıp taşımadığıyla ölçülmelidir. Onun dışında Meclis’te de elbette olabildiğince fazla TİP milletvekili olsun, Emek ve Özgürlük İttifakı gücünü arttırsın istiyoruz. Ülke çapında umudumuz ve çalışmalarımız buna yoğunlaşmış durumda. Ama en önemlisi, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak gelecek seçimde Türkiye’de sürekli ve sürekli sağa kayan siyaset dengesini sola çekmeliyiz. Başaracağız da.

6-Seçim için bir tahmininiz var mı? Sizce nasıl bir vekil dağılımı göreceğiz?

AKP ve Cumhur İttifakı adı altında toplanmış İslamcı faşist bloğun yenileceğini düşünüyorum. Hatta Meclis’te çoğunluğun şu anki muhalefet bloğuna geçme ihtimali de söz konusu. Ama, atlamamamız gereken nokta, Erdoğan kaybettiğinde dahi AKP’nin mecliste sayısı azımsanmayacak vekili olacak. 

Dağılanlar, parti değiştirenler elbette olacaktır ama sonuçta bu insanlar aynı insanlar. Meclis’te hala karşı koymamız gereken bir mentalite, bir tahakküm potansiyeli olacak. Bunun dışında bir de diyorduk yeni iktidar devletin, biz, yani Emek ve Özgürlük İttifak’ı ise halkın yurttaşın garantisi olacağız diye. Bu vekil dağılımında kim emeği, eşitliği, barışı savunur? Kim laiklikten taviz vermez? LGBTİ+ haklarına sahip çıkar? Kadını, genci önceler? Bu soruların yanıtları çok önemli. 

AKP’nin kurduğu siyasi suç tezgahı çözülmesi kesinlikle önceliğimiz ancak sonrasını da düşünmeliyiz. Sonrasında ise AKP’nin bu suç düzeniyle hesaplaşacak ve bahsettiğim meselelerde yurttaş tarafında yer alacak bir siyasi iradenin varlığı Erdoğan sonrası Meclis’te çok önemli. Erdoğan’ı göndermek çok ama çok önemli bir adım, birincil önceliğimiz, fakat 15 Mayıs’tan itibaren bir de yeniden kuruluş dönemine gireceğiz. Bunun AKP’nin farklı renk ve şekillerle restorasyonu olmaması da hayati. Ama umudum ve inancım tam. Emek ve Özgürlük İttifakı kazanacağı sandalyelerle az önce saydığım noktalara karşı duranları dengeleyecek bir güce ulaşacaktır.

7. TİP’e oy vermek isteyip, acaba oyum ziyan olur mu endişesi taşıyanlar stratejik oy kullanma eğilimi gösterebiliyor. Neden stratejik oy vermemeliyiz?

Stratejik oy vermeyi TİP’e oy vermemekle eşleştirmeyi doğru bulmuyorum. Listeleri görüp, şu şu isimleri Meclis’e sokacağıma TİP’e oy veririm, inatçı sosyalist vekilleri Meclis’e sokarım diyenler de var elbette. Restorasyon yerine hesaplaşmayı tercih etmek de bir strateji. Bu açıdan emeğe, laikliğe, gençliğe, eşitliğe, mutlu bir geleceği isteyenlerin Türkiye İşçi Partisi’ne ve Emek ve Özgürlük İttifakı’na stratejik bir şekilde oy vermesi gerekli. Yani tekrar vurgulayalım bu da bir strateji. Yani CHP listelerindeki üst sıralardaki DEVA’lı, Gelecek Parti’li, Saadet Parti’li isimlere bakıp bu listedeki adaylar beni temsil etmez deyip bir oy Kemal’e ama bir oy da TİP’e demek de strateji. Bence çok doğru bir strateji.

Diğer yandan seçmendeki endişeyi anlayabiliyorum. Yüzyıl gibi hissedilen bir yirmi yıl yaşadık. O oyun öneminin, değerinin, hatta ağırlığının farkındayız. Tüm bu çekincelere şunu söyleyebilirim. İttifak olarak oturduk, konuştuk, anlaştık. Birçok şehirden ittifakımızın kazanımlara zarar vermemek adına çekildik. Hatta genel anlamda muhalefete zarar vermemek adına ucu ucuna AKP’den vekil alındığını gördüğümüz yerlerden de çekildik. 

Açık söyleyeyim, seçime girdiğimiz yerlerde de canla başla çalışıyoruz. Özellikle büyük şehirlerde ve TİP’in güçlü olduğu seçim bölgelerinde ciddi anlamda iddialıyız. Unutmayalım, son yirmi yılın hatalarını tekrar etmeye niyetlenecek, bunu düşleyecek, savunacak kimseler Meclis’te yer almaya devam edecek. Buna karşı güçlü bir solun mecliste olması hayati önem taşıyor. Gerçekten vekil çıkarma ihtimali hiç de azımsanmayacak bir Türkiye İşçi Partisi alternatifi söz konusuyken, tüm oy verme stratejileri bu gerçekleri de hesaba katmalı. Örneğin, yeni bir anayasa söz konusu olursa, o süreçte TİP’li vekillerin mi söz sahibi olmasını istersiniz yoksa başka partilerin mi? Emek ve sendikalaşma veya tarikat ve cemaatler üzerine yasalar hazırlanırken hangi vekilleri orada görmek istersiniz? Uzun lafın kısası, stratejik davranılırken TİP’in kazanacağı vekillerin siyasete getireceği sol rüzgârı, Türkiye’nin geleceğini, laikliği, emeği, eşitliği yabana atmamak lazım. Biz halkın verdiği oya atfettiği önemi biliyoruz ve bunu çok ama çok ciddiye alarak hareket ediyoruz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.