Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ömer Taşpınar yazdı: Erdoğan’a kazandıran formül

14 Mayıs’ta düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan popülaritesini bir kez daha kanıtladı. İlk turda oyların yüzde 49,5’ini alarak seçimleri ilk turda kazanmaya çok yaklaştı. İkinci tur 28 Mayıs’ta yapılacak ve Erdoğan açık ara favori. Fakat sandıktan bu sonucun çıkması beklenmiyordu.

20 yıllık iktidarının ardından seçimler öncesi yapılan çok sayıda anket, Erdoğan’ın Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerisinde kaldığını gösteriyordu. Anket sonuçları ve Türkiye’deki ortam da Erdoğan’ın yenilmezlik havasının nihayet sona erdiğini gösteriyordu.

Gerçek enflasyonun üç haneye yükselmesi, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen, 11 ili etkileyen ve en az 50 bin yurttaşın hayatını kaybettiği deprem felaketinde açığa çıkan beceriksiz yönetim ve muhalefet partilerinin bir araya gelmesi artık ciddi bir değişim için Türkiye’de şartların olgunlaştığını gösteriyordu.

Bu durum pek çok Türkiye uzmanı tarafından kabul ediliyor ve kimlik siyasetine girmeyen ve yurttaşların mutfağındaki yangına odaklanarak pozitif bir kampanya yürüten Kılıçdaroğlu’nun birinci turda kazanma şansının olduğu dile getiriliyordu. Ancak ilk turdaki sonuçlarla birlikte muhalefette gördüğümüz coşku yerini karamsarlığa bıraktı.

Şüphesiz, her şey daha bitmedi. Kılıçdaroğlu ilk turda aldığı yüzde 44,9’luk oy oranı ile rekor kırdı. Zor da olsa, muhalefetin hâlâ ikinci turda kazanma şansı var. Türk siyasi tarihindeki en İslamcı ve milliyetçi muhafazakâr Meclis çoğunluğu oluşmuş durumda. Bu durumdan endişe duyanlar sandıkta motive olabilir. Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a karşı bir mağlubiyet serisi var. Muhalif seçmendeki hayal kırıklığı derin bir şekilde devam ediyor .

Peki Erdoğan’ın süregelen popülaritesini ne açıklıyor? Kısa cevap: Kutuplaştırma yeteneği. Şartlar aleyhine seyrederken Erdoğan’ın kazanmak için bir tek şansı vardı: milliyetçiliği azdırmak ve sanal tehditler yaratmak. Bu yüzden de negatif bir kampanya yürütmeyi tercih etti ve korku tellallığını çok yüksek seviyelere taşıdı.

HDP’nin Kılıçdaroğlu’na verdiği destek

Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan Kürt siyasi hareketinin kendi adayını çıkarmak yerine Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi Erdoğan’ın işini kolaylaştırdı. Halkların Demokrasi Partisi (HDP) şiddeti reddeden meşru bir siyasi parti. Ancak Türk milliyetçilerinin gözünde terörizmle arasına mesafe koymayan gayrı-meşru bir oluşum. Bu durumun Erdoğan’ın dezenformasyon kampanyası tarafında nasıl sömürüldüğünü seçim sürecinde pek çok defa gördük. Kürt militanların Kılıçdaroğlu’nu destekledikleri deep-fake videolar Erdoğan mitinglerinde sürekli olarak gösterildi. Bu kutuplaştırıcı milliyetçiliğe ek olarak Erdoğan din kartını da ustaca oynadı. Seküler muhalefeti sürekli olarak LGBTİ+ yanlısı ve geleneksel aile değerlerine karşı olarak tasvir etti.

Gözden kesinlikle kaçırılmaması gereken bir nokta Türkiye’de seçimlerin özgür ve adil bir ortamda yapılmayışı. Baskıcı bir rejim ve medya üzerinde güçlü bir hegemonya kurmuş Erdoğan yarışa hep önde başlıyor. Oyları çalmasına gerek bile kalmayacak şekilde, propaganda makinesi ve muhafazakâr kitlelerle arasındaki sağlam bağa sayesinde kazanıyor Erdoğan.

Kılıçdaroğlu başarılı kampanyasına rağmen belki de temel mesajını oluştururken enflasyona ve kötü ekonomik gidişata çok fazla bel bağladı. Evet, Türk ekonomisi kötü yönetiliyor ve enflasyon çok yüksek. Ama ekonomideki gidişatın Erdoğan’ın kutuplaştırıcı güvenlik ve kimlik politikalarının önüne geçeceği varsayımı iki açıdan sorunluydu.

İlk olarak muhalefet, bölünme korkusunun ve ulusal güvenlik tehdidinin Erdoğan’ın milliyetçi dindar tabanı üzerinde ne kadar ciddi bir yankı bulduğunu anlayamadı. Kürt meselesi bugün Türk siyasetindeki en kutuplaştırıcı sorun. Türk halkının ezici bir çoğunluğu ABD’nin hem Suriye’de hem de Türkiye’de Kürt ayrılıkçılığını desteklediğini düşünüypr. Bu nedenle Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki Kürt hareketinin desteğini arayarak hesaplı bir risk aldı.

Bu benim gibi liberal düşünceye sahip olanların gözünde siyasi cesaret ve demokratik olgunluk göstergesiydi. Ancak liberaller, Türk milliyetçiliğinin ezici hakimiyeti ile karşılaştırıldığında Türkiye’de mikroskobik derecede küçük bir topluluk.

Ekonominin diğer tüm konulardan daha fazla vurgulanmasındaki ikinci sorun, Türkiye’de 2001 yılındakine benzer bir ekonomik dibe vurma durumunun olmamasıydı. Ne de olsa Türkiye enflasyon alışık bir ülke. Doksanlı yıllarda ortalama enflasyon bugünkünden daha da yüksek durumdaydı. Yüksek enflasyon, ekonomide kitlesel işsizlik ve büyük bir durgunluk olmadığı sürece Türkiye’nin maalesef katlanabileceği bir şey. Bugün Türk ekonomisi halen resesyonda değil.

Erdoğan’ın o çok eleştirilen ekonomik modeli ne pahasına olursa olsun ekonomik büyümeye dayanıyor. Yüksek faizden kaçınması kendi siyasi geleceği açısından tutarlıydı. Zira yüksek faiz ciddi bir daralma ve ekonomik durgunluk getirerek Erdoğan’ın yeniden seçilme şansını sona erdirecekti. Bunun yerine Erdoğan ücretleri yükselterek, emeklilik yaşını düşürerek ve yandaşlarına finansal kredi dağıtarak hala ekonomik popülizm yapabileceği yüksek enflasyonla büyüme modelini tercih etti. Bu sayede bugün Erdoğan’ın kazanma şansı devam ediyor.

Erdoğan’ın ikinci turu kazanması halinde önümüzdeki beş yıl ülkede daha fazla siyasi baskı ve popülist milliyetçilik yaşanacak. Ekonomi duvara toslamadıkça ve Erdoğan bir IMF kurtarma paketine başvurmak zorunda kalmadıkça Batı ile ilişkilerin düzelmesi pek olası değil.

Önümüzdeki tüm zorluklara rağmen muhalefet mücadeleden vazgeçmemeli. Erdoğan’ın bir dönem daha aday olması olası değil. Yorgun ve sağlık durumunun kötü olduğu bildiriliyor. Türkiye’de demokrasi tarihinin en zor dönemine girebilir. Ama ülkemizde seçimler kazananları ve kaybedenleri belirlemeye devam ettiği sürece, demokrasisinin nabzı atmaya devam edecektir.

Evet, Erdoğan şartlar aleyhine olsa bile seçim kazanma konusunda çok başarılı olduğunu bir kez daha kanıtlamak üzere. Kurduğu baskıcı siyasi sistem, kutuplaştırıcı popülist söylemi ve yarattığı güvenlik korkusu Erdoğan’ı bir kez daha iktidarda tutabilir. Ekonomideki bütün kötü yönetimine rağmen….

Bu yazı Asia Times‘taki İngilizce metinden çevrilmiştir. Metnin orijinalini buradan okuyabilirsiniz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.