Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ömer Taşpınar yazdı: Erdoğan kazansa bile kaybetmeye mahkûm

Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine gün sayıyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise koltuğunu korumak için zorlu bir savaş veriyor. Erdoğan’ın anketlerde geride olması, üç ana nedene bağlanabilir.

Birincisi, Erdoğan artık kendisine verilen desteği ve istikrarı, ekonomik büyümeye dayalı otokratik bir pazarlık haline getiremiyor. Bu plan ilk 20 yılda bu işe yarasa da artık onarılamayacak yaralar var. İnatçı ve cahilce yapılmış para politikaları, ekonominin yüksek enflasyon altında kırılgan ve acı çeken bir hale gelmesine neden oldu. Alım gücünde yaşanan erozyon, gelir eşitsizliği ve yoksulluğun artmasına neden oldu. Ancak Erdoğan için kötü haberler sadece ekonomi alanında değil.

İkinci ve belki de en önemlisi, bir zamanlar zayıf ve bölünmüş bir halde olan muhalefet artık ona karşı birleşmiş durumda. Altı siyasi parti ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) de dışardan desteklediği Millet İttifakı, sosyal demokrat Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) lideri ve Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasında sımsıkı duruyor.

Kılıçdaroğlu anketlerde Erdoğan’ın önünde olsa da, ince bir fark var.

Son etken de Erdoğan’ın aleyhine: 6 Şubat’ta Türkiye’yi sallayan ve 50 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden olan büyük depremler. Bu felaketle birlikte, Erdoğan’ın tek adam yönetiminin yetersizliği ve kurumsal çürüme bariz bir şekilde ortaya çıktı.

Depremden milyonlarca kişi etkilendi fakat felaketin hemen ardından devlet neredeyse yok gibiydi. Devlet kurumları beceriksiz kişilerin yönetiminde arama-kurtarma çalışmalarında başarısız kaldı ve hatta afet sonrası süreci de yönetemedi. Normal şartlarda bu yaşananlar, AKP için bir yenilgiye dönüşmeli. Fakat Erdoğan Türkiyesi’nde seçimler adil ve özgür değil. Hükümet, medya ve yargının çoğunu kontrol ediyor. Muhalefet seçimi farklı bir şekilde kazanamazsa, Erdoğan sonuçları kabul etmeyebilir ve seçim sonuçları mahkemelere ya da daha kötüsü sokaklara taşınabilir.

74 yaşındaki Kılıçdaroğlu karizmatik bir şekilde kitleleri coşturucu hitabet yeteneğinden yoksun olsa da dürüstlüğü ile nam salmış biri ve muhalefetin birlik olmasının mimarı. Yine de Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a karşı bir mağlubiyet serisi var. Kıyasıya geçmesi beklenen iki turlu seçim sisteminde Kılıçdaroğlu’nun ilk turda yüzde 50’den fazla oy alıp kazanma şansı, bir bilinmeze bağlı: Popülist bir söylemle oyları bölen ve Erdoğan’ı memnun eden Muharrem İnce’nin adaylığı. İnce’nin oyu anketlere göre yüzde 5-7 arasında ve hem AKP’den hem de muhalefetten memnun olmayan genç seçmenleri topluyor.

Şu an tüm ülkeye bir gerginlik hâkim. Ülkenin büyük kısmı değişime hazır. Ancak bu toplumsal kesim, Erdoğan’ın iktidarı kaybedeceğine dair endişe duyuyor ve kuşkulu.

Yenilmezlik aurası

Türkiye’deki demokratik olgunluğa güvenmeyen Batılı gözlemciler gibi, Türkiye’dekiler de Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesi halinde sessiz bir şekilde geri çekileceğini zor bir ihtimal olarak görüyor. Bu bizi, Türkiye’de yaşananların önemli ama yanlış anlaşılan bir noktasına getiriyor: Erdoğan’ın en büyük avantajı, siyasi yenilmezlik havası.

Erdoğan’ın iktidarda kalacağına ve barışçıl bir geçiş sürecinin zor olacağına dair kaderci bir bakış açısı var. Aynı kötümser kadercilik bu seçimi Türkiye’nin bir diktatörlüğe dönüşmesinden önce son çıkış olarak görülüyor. Bu ruh hali muhalefetin lehine bir hareketlilik dalgası yaratıyor olabilir. Ancak  gene de bu korku yanlış temeller üzerinde gelişiyor ve gerçekten kopuk bir  toplumsal algılama doğuruyor. Aslında Erdoğan ne göründüğü kadar güçlü ne de Türkiye, Çin ve Rusya gibi seçimlerin sadece göz boyamak için yapıldığı bir otokrasi değil.

Türkiye bir süredir tek adam rejimiyle yönetiliyor olsa da, toplum Erdoğan’dan korkmadığı sürece seçimler önemini korumaya devam edecek. Erdoğan bir yolunu bulup kazansa bile halk ve muhalefet ayakta kalmalı, sandık sonuçlarının manipüle edilmediğinden emin olmalı ve umudunu koruyarak gelecek seçimlere hazırlanmalı.

Erdoğan 14 Mayıs’ta seçimlerinden zorla elde edilmiş ve yanıltıcı bir zaferle ayrılsa bile, Türk demokrasisi Erdoğan’dan daha uzun yaşayacak. Erdoğan kazansa bile eninde sonunda kaybetmeye mahkûm.

Son olarak, Erdoğan’ın 2019 yerel seçimlerinde birleşmiş ve Kürtler’in desteğini almış bir muhalefete kaybettiğini unutmamak lazım. 16 milyonluk küçük bir Türkiye olan İstanbul’da yenilgiyi reddeden Erdoğan, seçimi yeniden dayattı. Fakat daha büyük farkla kaybetti.

Tüm bu yaşananlar, son iki yıldaki ekonomik çöküş ve hiper enflasyondan önce gerçekleşti. Erdoğan, devasa sarayının duvarlarının arkasında halkından kopuk yaşayan ve etrafı yandaşlarıyla çevrili bir yalnız bir adam.

Evet, Erdoğan 20 yıllık iktidarı boyunca Makyavelist bir şekilde hep ayakta kaldı. Ama son yıllardaki hataları, bütün siyasi gücü tek elde toplanması, devlet otoritesinin sadece ve sadece kendisiyle özdeşleşmesi ve devlet kurumlarının zayıflatılması içlerinin boşaltılması kendisini güçlendirmedi. Aksine, Türkiye’nin tek adamı bugün belki de siyasi kariyerinin en zayıf noktasında. Buna rağmen eğer Erdoğan 14 Mayıs’ta kazanırsa, bu onun yönetme becerisi, EYT hamlesi veya asgari ücreti artırması sayesinde olmayacak. Toplumda hâlâ onu yenilmez görenler olduğu için olacak.

Bu yazı Asia Times’taki İngilizce metinden çevrilmiştir. Metnin orijinalini buradan okuyabilirsiniz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.