AKP iktidarının sosyal yardımlarla yoksul kesimlerin sadakatini sağladığı ve oyunu koruduğu tartışılırken, uygulanan sosyal politikaları Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu ve Nail Dertli ile konuştuk. Erdoğdu, kamu kaynaklarının AKP’nin seçim propagandasına harcanmasına dikkat çekerken, Dertli mahalle mahalle yürütülen ve tabana yayılan çalışmaları anlattı.
14 Mayıs seçimlerinden sonra AKP’nin, özellikle kırsal kesimlerde oyunun azalmamasında, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğin sürmesinde sosyal yardımların etkili olduğu tartışılıyor. Medyascope, seçimin nabzını tutmak için 81 ili gezerken de, Cumhur İttifakı’nı ve AKP’yi destekleyen yurttaşların cevaplarında, aldıkları sosyal yardımların etkisi dikkat çekiciydi.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden (SBF) emekli olan, sosyal politikalar alanında uzman Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu ve barış imzacısı olduğu için SBF’den ihraç edilip idare mahkemesi kararıyla iade edilen akademisyen Nail Dertli, sosyal yardımların seçmen davranışlarına etkisini Medyascope için değerlendirdi.
Seyhan Erdoğdu: “Seçimlerden önce sandıklar üzerinde bir tür ipotek konulmuştu”
14 Mayıs sonuçları açısından, tek katmanlı bir yorum yapmanın doğru olmadığını belirten Seyhan Erdoğdu, seçimlerin henüz bitmediğini vurgulayarak, “AKP’nin oy oranlarının, muhalefetin beklentilerinin üstünde çıkmasının arkasında, seçim sonrası tartışmalar, sandıklardaki manipülasyonlar veyahut usulsüzlükler, hatalar üzerinde duruldu. Bu tartışma devam edecek, itirazlar yapıldı ama seçimlerden önce sandıklara bir tür ipotek konulmuştu” diye konuştu.
Sandıklara ipoteğin bir ayağının medya tekeli olduğunu söyleyen Erdoğdu, “AKP’nin kendi iktidar ortaklarının yönlendirdiği medya tekeliyle, yalanları da içeren videolarla geniş yığınlara dezenformasyon olduğunu görüyoruz. Öyle bir hale geldi ki artık, parti-devlet kapsamı içerisinde medyanın, devletin olanaklarının doğrudan doğruya seçim propagandası için kullanılıyor” dedi.
“Siyasi iktidarın, sosyal yardımlarla yoksul kesimlerin rızasını devşirdiğini söyleyemeyiz”
Derin yoksulluk ve ekonomik kriz ortamında, seçim sonuçlarının, yoksul seçmenin AKP’ye sadakati olarak görülüp görülemeyeceği konusunda, “sandığa koyulan ikinci ipotek” olarak sosyal yardımları ele alan Erdoğdu, şöyle konuştu:
“Sosyal yardımlar demeyeceğim, Cumhur İttifakı’nın ve siyasi iktidarın, iktidarda olmasının ve başkanlık sisteminin verdiği siyasal güçle, kamu kaynaklarının seçimlerde, siyasi iktidarı desteklemeye dönük kullanılması. ‘Türkiye’de sosyal yardımlar siyasi iktidarın geniş yoksul kesimlerin rızasını devşirmesinin bir mekanizmasıdır’ demek doğru olmaz çünkü Türkiye’de genel olarak sosyal güvenlik sistemine yapılmış olan ve sosyal yardımlar için ayrılan kamu kaynakları yeterli değildir. Benzer iktisadi ve sosyo ekonomik yapıda olan OECD ülkelerine, AB ülkelerine baktığımız zaman görüyoruz ki, hem sosyal güvenlik sistemindeki kamu payı, hem de sosyal yardım ve hizmetlere kamu kaynaklarının, gerek döviz cinsinden kişi başına düşen miktarı karşılaştırılabilir bir rakam olarak, gerekse gayri safi milli hasılaya (GSMH) oranı Avrupa Birliği’nin (AB) en düşük düzeyindedir.”
“Kritik nokta, kamu kaynaklarının Cumhurbaşkanı ile özdeşleştirilerek iletilmesi”
Doğalgaz için kullanıcılara “Faturanız Cumhurbaşkanımız tarafından karşılanacaktır” mesajlarının gittiğini hatırlatan Erdoğdu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Haziran 2022-Mayıs 2023 tarihleri için uygulamaya koyduğu Aile Destek Programı’nın seçime yönelik olduğunu vurguladı. Program ile iktidarın yerel ayaklarına hangi hanelere yardım edileceği ve yardımları objektiflikten uzaklaştıracak unsurların daha fazla yerleştirildiğini söyleyen Erdoğdu, şöyle konuştu:
“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, yaklaşık altı milyon haneye aile ziyaret programı başlattı. Bu yardımları anlatan, altında Erdoğan’ın imzası olan mektubu devletin memurları götürdüler, o hane ziyaretlerinde sundular. Öyle bir şey yapıldı ki, parti, devlet, sosyal yardım ve Cumhurbaşkanı vatandaşın gözünde özdeşleştirilerek, bu rızayı belirli bir siyasi görüşe devşirmenin yolu olarak kullanıldı. Buradaki kritik nokta, kullanılan kamu kaynaklarının bir siyasi partinin, doğrudan doğruya siyasi iktidarın adına kullanılması ve AKP’nin, hatta Cumhurbaşkanı’nın kişiliğiyle özdeşleştirilerek iletilmesidir.”
“ ‘Yoksullar sosyal yardımlar nedeniyle AKP’ye oy veriyor’ demek kolaycı bir yaklaşım”
Sosyal yardım programlarına ilişkin ayrıntılı tahlil yapabilecek, yıllara göre karşılaştırmalı mali tabloların paylaşılmadığını belirten Erdoğdu, “Hangi sosyal yardımın, hangi ilkelerle yapıldığını biliyoruz fakat kime ne kadar yardım yapıldığına ilişkin ayrıntılı mali tablolar elimizde yok. Bakanlık’ın faaliyet raporlarından, e-bülteninden ve cumhurbaşkanlığı yıllık programında sosyal yardım ve hizmetlere ilişkin genelleştirilmiş tablolardan elde ediyoruz” diye konuştu. AKP iktidarında, sosyal yardımların GSMH içindeki payının arttığını söyleyen Erdoğdu, “Geniş emekçi kesimlerin, emeklilerin yoksulluk düzeyinden kurtarılması için yeterli değil. ‘Sosyal yardımlar yüksek, bu vesileyle yoksullar AKP’ye oy veriyor’ demek çok kolaycı bir yaklaşım olur” dedi.
“Haneye girecek gelir ortadan kalkınca yoksulluk yaygınlaştı, derinleşti”
AKP’nin yoksullarla kurduğu ilişkinin “Sadaka ekonomisi” olarak adlandırılmasının yanlış olduğunu vurgulayan Erdoğdu, yoksulluğun yaygınlaşmasını şöyle açıkladı:
“Ülkedeki geniş yoksul kesimlerin, Türkiye’de kendi hesabına çalışanların ve özellikle tarımda ücretsiz aile işçisi konumunda çalışanların sayısında göreli olarak azalma var ve tarım istihdamı erimiş durumda. Milyonlarca kişi tarım istihdamından kentlere fırlatıldı. Tarımda aile işçisi veya tarım emekçisi olarak çalışan pek çok kadın hane içine hapsoldu, işgücüne katılımın dışına çıktı ve tam zamanlı ev kadını konumuna geldi. Erkekler de çok büyük ölçüde işsiz veya potansiyel işsiz konumunda. Böyle bir tablo içerisinde yoksulluk arttı, yani haneye girecek gelir ortadan kalkınca yoksulluk yaygınlaştı, derinleşti.”
“Hangi sadaka ekonomisi?”
Yoksulluk derinleşirken, yılın ilk aylarında eriyen asgari ücretin ve emekli aylıklarının haneyi yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmaktan çıktığını vurgulayan Erdoğdu, şunları anlattı:
“Yapılması gereken iktisadi politikalarla istihdam yaratan bir büyümeyi ve hanedeki istihdamın getirdiği gelirin de insanca yaşama uygun, yani asgari ücretin bir yaşam ücreti haline gelmesini sağlayabilmek. İnsanca gelir sağlayan ve düzgün işleyen istihdam politikaları, çalışamayacak durumdaki yurttaşlar için gelir sağlayan sosyal güvenlik politikaları ve sosyal yardımlar ve sosyal hizmetlerle yoksulluktan çıkarma politikaları zaten yeterli değil, hangi sadaka ekonomisinden bahsediyoruz? Burada itiraz edilmesi gereken nokta, devlet memurunun eline Erdoğan’ın mektubunu verip yaklaşık altı milyon haneye seçim öncesi ulaşıp, yardımları parti devlet, kişi ile özdeşleştirip bu şekilde iletmek. Sadece sosyal yardımlar üzerinden ‘Yoksullara yardım etti, onlar da AKP’yi destekledi’ demek sığ bir yorum olur.”
Nail Dertli: “AKP, iktidara takdir yetkisi sağlayan sosyal yardım sistemini değiştirmedi”
Sosyal yardımların her seçim sürecinde tekrar tartışıldığını söyleyen Nail Dertli, “AKP iktidara geldiği 2002 yılından sonra sosyal sigortalar, sağlık ve sosyal yardımları da içerecek şekilde, sosyal güvenlik sistemini, radikal bir şekilde dönüştürdü. Sadece parametrik değişiklikler yapmadı, sosyal güvenlik sisteminde yapısal bir dönüşüm sağladı” dedi. Eski sistemde SSK-Bağkur-Emekli Sandığı ve statü temelli bir ayrışma olduğunu belirten Dertli, şunları söyledi:
“AKP, sosyal sigortalara ilişkin, 2008 yılında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nu çıkardı. Burada hem sağlığı, hem sosyal sigortaları düzenledi. Sosyal sigortalarda norm ve standart birliği sağlayacağını söyledi, sağlıkta da herkese hakkaniyete uygun, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerine eşit erişim sağlayacağını söyledi. Bir bütün olarak bu reform sürecinin önemli bileşenlerinden biri, sosyal yardım alanıydı ama sosyal yardım alanını yasal bir mevzuatla hiç değiştirmedi. Bunun sebebi de, sosyal yardım sisteminin siyasal iktidara, sosyal yardım dağıtım sürecinde, özellikle yereldekilere sağladığı takdir yetkisi.”
“Yardım dağıtımı yapan vakıfların mütevelli heyetlerinde AKP’liler”
Dertli, Türkiye’de sosyal yardımların iki kanaldan yürütüldüğünü, 2022 sayılı yasa ile engellilere, engelli yakınlarına ve 65 yaşın üstündeki yoksul yaşlılara kategorik bir yardım sağlandığını ve 3294 sayılı kanunun, sosyal yardımlaşma dayanışma vakıflarını düzenlediğini belirtti. Yardım dağıtım sürecinin tartışmaların merkezinde olduğunu söyleyen Dertli, şöyle konuştu:
“Dağıtımları vakıfların il ve ilçelerdeki mütevelli heyetleri yapıyor. Vali, vali yardımcısı, kamu bürokrasisinden kişiler var ama onlarla birlikte ‘hayırsever yurttaş’ olarak tanımlanan iki kişi ve bir STK temsilcisi bu vakıfların mütevelli heyetine giriyor. Bu üç kişi, esas itibariyle siyasal iktidarı elinde bulunduran hükümetin kendi temsilcilerini sokmasına izin veren bir yapılanma. 2010’lu yıllarda İstanbul özelinde yapılan bir araştırmada, ‘hayırsever yurttaş’ adıyla vakıf yönetimlerine girenlerin önemli bir bölümünün AKP’nin belediye meclis üyeleri ya da il yöneticileri olduğunu gösteriyordu. Bu sürüyor.”
“AKP, muhtarlar ve yereldeki teşkilatlar üzerinden sosyal yardım sürecini şekillendiriyor”
“Türkiye’de sosyal yardım mekanizmasının kritik noktası dağıtım süreci. İnsanlar sosyal yardımlardan nasıl haberdar oluyor, nasıl başvuruyor diye alan araştırmalarına baktığımız zaman, bu yardımlardan daha çok muhtarlar ya da eş dost gibi enformel ilişkiler üzerinden hem haberdar olunuyor, hem başvuru süreci yürütülüyor. Tam da burada AKP, kamusal bilgilendirme faaliyetleri sürdürmek yerine, muhtarlar ve yereldeki teşkilatlar üzerinden bu sosyal yardım sürecini şekillendiriyor ve yardımların kime çıkacağını da belirleyebiliyorlar.”
“Sosyal yardım kalıbını Dünya Bankası belirledi, AKP uyguluyor”
Yardımların tümüyle gelişigüzel dağıtılmadığını söyleyen Dertli, 20 yıldır uyguladığı bir sosyal yardım dağıtım kalıbının AKP’ye ait olmadığını vurgulayarak, şunları söyledi:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Dünya Bankası, 2001 krizinden sonra, sosyal yardım alanının yeniden şekillendirilmesi için Türkiye’ye yaptığı maddi yardımlarla altyapısını hazırladı. Çalışabilir durumda olan yoksullar, nakdi yardımlardan kati suretle dışlanıyor. Özellikle erkeklerin bu nakdi yardımlara erişme olanağı yok. Kadınlar da, heteroseksüel bir aile kurup, genellikle erkeğin çalıştığı, kadının hanenin bakım işlerini üstlendiği bir aile etiği çerçevesinde, bu normlara uyduğu ölçüde yardımlara erişebiliyor. Ama evlilik dışı ilişkisi olan ya da bekar bir kadın da nakdi yardımlardan dışlanıyor. Şimdi hem aile etiğini, muhafazakar liberal aile tasavvurunu güçlendiren, hem de çalışmaya ve işçiliğe yönlendiren bir kalıp var. Bunu DB büyük ölçüde biçimlendirdi, AKP de uyguladı ama bu kalıbın içerisinde, yerelde bu yardımların hangi yoksullara dağıtılacağını, AKP belirliyor. Dolayısıyla bu AKP’nin yoksullarla mahallelerde, mütevelli heyetlerindeki ‘hayırsever yurttaşlar’ ve STK temsilcileri üzerinden ilişki kurabilmesini sağlıyor.”
Seçim öncesi sosyal yardım kalıbının dışında iki program
2022’de devreye sokulan Aile Destekleri Programı ve Ulusal Hane Ziyaretleri Programı ile sistemin değiştiğine dikkat çeken Dertli, “Aile Destekleri Programı, biraz önce bahsettiğimiz kalıbın ve AKP’nin 20 yıllık pratiğinin dışında. İlk kez bedenen çalışabilir durumda olan ya da sosyal sigortası olan yoksullara, 850 ila 1200 lira arasında değişen nakdi sosyal destek veriliyor. En son uygulama bize AKP’nin kendi programının bir noktada iflas ettiğini gösteriyor. Çalışabilen durumdaki kişiler ya da emekliler sosyal yardıma muhtaç hale geliyorlar” diye konuştu.
Bu program ile yardım alabilen yoksul çalışanların ve emeklilerin, CHP’nin de seçim sürecinde hitap ettiği ve politikalar geliştirip kısmen başarılı olduğu kesimler olduğunu hatırlatan Dertli, “AKP, bir de hane ziyaretleri ile aslında sosyal yardım olarak değerlendiremeyeceğimiz bir program devreye sokuyor. Her ne kadar faaliyet raporunda Bakanlık bunu sosyal yardım kaleminin içinde gösterse de bu sosyal yardım programı değil çünkü burada ne yoksul hanelere bir gelir transferi, ne de bir hizmet sunumu söz konusu” diye konuştu.
“Siyasal iktidarın yoksullarla kurduğu ilişkinin sürdürülebilir olmasına dönük müdahale”
Haneler ziyaret edilip, yoksulların sosyal yardım ihtiyaçlarının tespit edilmesinin amaçlandığı söylenen ve 2022 yılında 509 milyon liralık bütçe ayrılan program hakkında Dertli, şunları söyledi:
“Bakanlık’ın il ve ilçelerde binden fazla vakfı var, dört bini aşkın da personeli var ve bunların asli görevi yurttaşların sosyal yardım ihtiyaçlarını tespit edebilmek. Bu varken, neden ciddi bir bütçeyle yeni bir programa ihtiyaç duyuluyor? Bakanlık’ın kendi resmi raporunda görüşmelerin yarım saat sürdüğü söyleniyor. Buna da gerek yok, yurttaşların kimlik numarasını aldığı zaman, devlet bütünleşmiş sosyal yardım sistemi üzerinden bunların sigorta durumunu, hane gelirini, harcamalarını, konut ya da dükkan sahipliğini, servetini, her şeyini görebiliyor. Dolayısıyla bilgi almasını gerektirecek bir şey yok. Bir taraftan, son dönemde AKP ve MHP yöneticilerinin sosyal yardımlaşma dayanışma vakıflarına ziyaretlerinin yoğunlaştığını görüyoruz, bunların bir kısmını sosyal medya hesaplarında paylaşmışlar. Bu vakıfların ve vakıf faaliyetlerinin, siyasal iktidarın en yoksullarla kurduğu ilişkinin sürdürülebilir olmasına dönük bir müdahale olduğunu görüyoruz. ‘Mutlaka böyledir’ diyemiyorum ama bütün zamanlama, yapılanlar buna işaret ediyor.”
“Görüşmelerde sosyal yardımların kesileceği korkusunun inşa edildiğini düşünüyorum”
“Bu, yardım dağıtarak yoksulların oyunu satın aldıkları anlamına gelmiyor. Bu yarım saatlik görüşmelerde bir taraftan sosyal yardım alma umudunun güçlendirildiğini, bir taraftan da iktidarın beka meselesine ilişkin vurgularının aktarıldığını düşünüyorum. Bir de, pek çok ilden görüşme yaptığımız zaman, özellikle de yoksul yardımların yoğunlaştığı yerlerde muhalefete yönelik en büyük sorunun sosyal yardımların kesilip kesilmeyeceği olduğu söyleniyor. Bu görüşmeler üzerinden, çok güçlendirilmiş bir korku inşa edildiğini düşünüyorum. ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın selamıyla, talimatıyla geldik’ diye başlıyor bu görüşmeler çünkü sosyal yardım mekanizması, sosyal hak temelli kurulmuş bir yapılanma olmadığı, yerel takdiri çok güçlü olduğu için, her seferinde liderin bir lütfu olarak sunulmasına olanak sunuyor.”
“CHP’ye düşen yoksul haneleri tespit etmesi ve onlarla uzun süreli ilişki kurmasıydı”
Milet İttifakı’nın cumhurbaşkanı yardımcısı adayları olarak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın seçime dönük söylemlerinde belediyelerinde süren sosyal yardımlar önemli yer tuttu. Muhalefetin bu propagandasının seçmene etkisi konusunda Dertli, şunları söyledi:
“İki büyükşehir belediyesi de hem mevcut yardım programlarını sürdürdüler, hem de artırdılar fakat buradaki mesele AKP’nin yerelde, mahallede çok örgütlü olabilmesi ve sürekli devreye sokabildiği kadronun olması. Örneğin dört bin kamu personel bu amaçla kullanılabiliyor. CHP’nin o kadar güçlü bir mahalle örgütlenmesi yok. Sosyal yardımlaşma dayanışma vakıfları, sosyal yardım alan hanelerin bilgilerini belediyelere açmıyor. Dolayısıyla belediyeler, kendilerine başvuran yoksul hanelere belediye bütçesindeki yardımları sürdürüyorlar. İkisinin arasındaki veri tabanları çok farklı olabilir. Burada CHP’ye düşen muhtemelen, mahalleleri tek tek tarayıp yoksul haneleri tespit etmesi ve onlarla daha uzun süreli ilişki kurmasıydı.”
“Tarikatlar , devletin tanıdığı olanaklarla yoksullarla ilişki kuruyor”
Hayır kuruluşlarının, vakıfların ya da tarikatların sürdürdüğü yardım faaliyetlerinin de AKP tarafından sisteme entegre edildiğine dikkat çeken Dertli, “Bu faaliyetlere katılan geniş bir gönüllü ya da ücretli kitle var. Son dönemde, özellikle tarikatların AKP’ye yaptığı destek açıklamalarını bu yönüyle de göz etmemiz lazım çünkü bu tarikatlar, deprem bölgesine de ilk sokulan kurumlardı. Sadece kendi mensuplarıyla değil, yoksullarla devletin tanıdığı olanaklar, vergi muafiyetleri üzerinden bir ilişki kuruyorlar” diye konuştu.
“AKP ile ilişki kurmayı başarabilen kişilerin yardım başvuruları onaylanabiliyor”
AKP, 11 milyon 241 bin üyesiyle, Türkiye’de en çok üyesi olan siyasi parti. İkinci sıradaki CHP’nin ise 1 milyon 369 bin üyesi var. AKP’nin, en yakın rakibinin sekiz katından fazla üyeye sahip olmasının, sosyal yardımlar için üyelik kriteri aradığı gibi iddialar ortaya atılırken, Dertli şöyle değerlendirdi:
“Türkiye’de sosyal yardımlardan yararlanan ve iktidarla ilişki kurabilen bir kesimden bahsediyoruz ama bir de sosyal yardımlardan yararlanamayan, dışlanan kesim var. Bu dışlanmada, AKP’nin mütevelli heyetleri üzerinden vakıflar üzerinde kurduğu denetim belirleyici. Dolayısıyla vakıflar, benzer koşullara sahip iki yoksuldan birinin başvurusunu reddederken öbürünü kabul edebiliyor. Bu durumda da AKP ile ilişki kurmayı başarabilen, il örgütlerinden referans alan kişilerin yardım başvuruları vakıflar tarafından onaylanabiliyor. Dolayısıyla bu ilişki bazı yoksulların, örneğin Alevilerin dışlanması biçiminde de gerçekleşebiliyor. Ama bunun üyelik şartına bağlanıp bağlanmadığını sadece speküle edebilirim.”
“Sosyal yardımların artması, sosyal yardımlarla geçinenlerin refah düzeyini artırmıyor”
2000’lerin başında sosyal yardımların GSMH içindeki payının yüzde 0,5 düzeyindeyken, yüzde 1,7’ye kadar çıktığını belirten Dertli, “Sosyal yardım alanındaki harcamaların artması, sosyal yardımlarla geçinenlerin refah düzeyinin arttığı anlamına gelmiyor” dedi ve şöyle devam etti:
“Türkiye neoliberal politikaları uygularken, Dünya Bankası sosyal destek ayaklarının örülmesi gerektiğini söylüyor çünkü bu ciddi bir toplumsal muhalefet yaratabilir. Dolayısıyla sosyal yardımların artması öngörülen bir şeydi. İkincisi, AKP iktidarı döneminde mülksüzleşme süreci yaşandığı gibi gelir dağılımında bozulma da yaşandı, son dönemde hayat pahalılığı da son derece arttı. Bu da sosyal yardımlara ihtiyaç duyan nüfus kitlesini artırdı. Sosyal yardımlardan yararlanan kişi sayısı arttıkça, sosyal yardımlar da miktar olarak artmaya başladı.”
Kaç kişinin sosyal yardımlardan yararlandığı konusunda sağlıklı bir veri olmadığını ve AKP’nin 2011’den itibaren verileri yayımlamadığını belirten Dertli, “Programları tek tek görmüyoruz, yuvarlak rakamlar üzerinden analiz yapabiliyoruz ama AKP’nin eğilimi o rakamı abartma yönünde” dedi. Sosyal yardımların GSMH içindeki oranının net şekilde arttığını ve programların çeşitlendiğini söyleyen Dertli, “Sosyal yardımların tutarı ise reel olarak artmadı, asgari ücrete oranı büyük ölçüde sabit kaldı, hatta bazı programlar için geriledi. Örneğin eşi vefat etmiş kadına yapılan sosyal yardım en cömert yardım programlarından biri olarak başladı ama AKP’nin muhafazakarlaşmasıyla birlikte şimdi en düşük yardım sağlayan programlardan biri haline geldi” diye konuştu.
“Sağlık alanını piyasalaştırdıkça da, devlet üzerindeki maliyet artmaya başladı”
Dertli, bazı alanlardaki metalaşmanın da sosyal yardımların bütçeye yükünü artırdığını vurgulayarak, Genel Sağlık Sigortası (GSS) örneğini verdi. GSS’nin sigorta temeli üzerinden kurulduğunu ve herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanmak için prim ödeyeceğini belirten Dertli, “Prim ödeyemeyenlerin primlerini devlet karşılayacaktı. Şimdi milyonlarca kişi bu prim ödeme gücünden yoksun olduğu, sosyal güvenlik sisteminde ücret karşılığı bir işte çalışmadığı için primlerini devlet karşılamak zorunda kaldı. Sağlık alanını piyasalaştırdıkça da, devlet üzerindeki maliyet artmaya başladı” diye konuştu.
“Sadakaya muhtaç kişiler değil, kapitalizmin işleyişinde ihtiyaçlarını karşılayamayan yoksullar”
AKP iktidarının “sadaka ekonomisi” ile yürüdüğü iddiasını doğru bulmayan Dertli, mülksüzleşme ve metalaşma vurgusuyla şunları söyledi:
“Hak ve sadaka meselesinin içine sıkışan bir sosyal yardım söylemi var, oylarını makarna kömür karşılığında satan yoksullar olarak da karşımıza çıkıyor sıklıkla. AKP son derece radikal bir neoliberal politika uyguladı. Bunun sonucunda da haneler birtakım hayatta kalma stratejileri geliştiriyorlar. Stratejilerden biri de sosyal yardım alanı ve buraya yöneliyorlar, bu son derece normal bir şey. Geniş kitlelerin sosyal yardıma, maddi desteklere ihtiyaç duyması başka bir şey, AKP’nin bunu kendi politik ihtiyaçlarına göre yönlendirmesi başka bir şey. Dolayısıyla buradaki yoksullara, sadakaya muhtaç kişiler değil de, kapitalizmin işleyişinde, neoliberal politika içerisinde temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan yoksullar olarak bakmamız lazım.”