Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

3. Erdoğan döneminde LGBTİ+’ları neler bekliyor?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci turda Recep Tayyip Erdoğan kazandı, parlamento çoğunluğunu Cumhur İttifakı aldı. HÜDA PAR ve seçim vaatlerini adeta LGBTİ+ karşıtlığı üzerine kuran Yeniden Refah Partisi (YRP) Meclis’e girdi. Erdoğan, 28 Mayıs’ta seçimi kazanmasının ardından İstanbul-Üsküdar Kısıklı’da yaptığı ilk konuşmada LGBTİ+’ları hedef aldı. Erdoğan’ın 3. Cumhurbaşkanlığı döneminde, uzun süredir hedef gösterilen ve kriminalize edilen LGBTİ+’ları neler bekliyor, muhalefetin seçim süreci boyunca LGBTİ+’ların hedef gösterilmesine “sessiz kalması” bizlere ne anlatıyor, LGBTİ+ örgütleri “yeni” dönemde nasıl bir yol izlemeyi planlıyor, bütün bu soruları LGBTİ+ aktivistleri yanıtladı. 

LGBTİ+lar dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi Türkiye’de de hiçbir dönem bütün haklarına erişerek, güvenliklerinden endişe etmeden yaşamlarına devam edemedi. Geçmişten bu güne hedef gösterilen, baskılarla boğuşan LGBTİ+’lar için binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen İstanbul Onur Yürüyüşü milat oldu. Yürüyüşün 2015’te yasaklanmasının ardından baskı, yasaklama ve ötekileştirme çığ gibi büyüdü. Fiziksel ve sözlü saldırıların, gözaltıların ve kötü muamelenin ardı arkası kesilmedi. Temmuz  2019’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüm camilerde okutulan cuma hutbesinde “Cinsiyete müdahale eden ve cinsiyetsizliğe davet eden çabalar sadece bireyin değil, bütün bir neslin felaketini hazırlar” denildi. Vites artıran Diyanet, 2020’de koronavirüs salgınının büyük korkuya ve can kaybına neden olduğu günlerde, LGBTİ+’ları ve HİV’le yaşayanları “hastalıklardan sorumlu” ilan etti. 

Devlet politikası olarak LGBTİ+’lar

LGBTİ+ hakları açısından son dönemde yaşanan ikinci kırılma 2 Ocak 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2021/16 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla Melih Bulu’nun, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanması oldu; daha doğrusu bu atamayı kabul etmeyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve öğretim görevlilerinin başlattığı direniş oldu. Bu direniş öğrencilerden ve hocalardan sokaklara, meydanlara taştı, farklı üniversitelerden öğrenciler ve öğretim görevlileri, hak savunucuları, direnişe katılıp dayanışma gösterdi. Bu direnişin içinde LGBTİ+’lar da vardı. Dönemin İçişleri Bakanı, şimdinin AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, LGBTİ+’lara “sapkın” dedi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, el artırarak “LGBT, yok öyle bir şey” dedi. 

İktidar, özellikle de Soylu, LGBTİ+’ları dilinden hiç düşürmedi. 2021’de İletişim Başkanlığı, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gerekçesini “eşcinselliğin normalleştirilmesi” olarak açıkladı. Onlarca şehirde “Büyük Aile Mitingi” adı altında LGBTİ+ karşıtı nefret mitingleri düzenlendi. 

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilmesine İlişkin Açıklama

 “Başlangıçta kadın haklarının güçlendirilmesini teşvik etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir

Seçim dönemine girerken saldırının dozu arttı. AKP meydanlarda, mitinglerde LGBTİ+’ları yuhalattı, onları aile kurumuna savaş açan düşman ilan etti. 2023 seçimlerinde iktidar muhalefeti “LGBTİ+”cı olmakla suçladı, “Bunlar gelirse erkekle erkek, insanla hayvan evlenecek” dedi. Muhalefet bu saldırıları, “fantezi ve bilinçaltı” gibi söylemlerle adeta hangi tarafın daha çok eşcinsel ve eşcinsel destekçisi olduğunu kanıtlama yarışına döktü. YRP seçim vaadi olarak LGBTİ+ derneklerinin kapatılmasını sunarken, muhalefet cephesinde Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nin (SPoD) hazırladığı ve milletvekili adaylarının imzasına açtığı “LGBTİ+ Hakları Sözleşmesi”ni sadece 58 milletvekili aday imzaladı, bunların 11’i seçilerek meclise girdi. Şimdilerde bu 11 vekilin üzerine düşen tarihi sorumluluğu yerine getirerek LGBTİ+’ların haklarını savunup savunmayacağını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. 

Erdoğan’ın, yeniden cumhurbaşkanı seçildiği akşam (28 Mayıs) yaptığı ilk konuşmada hedefinde yine LGBTİ+’lar vardı. O konuşma çok geçmeden amacına ulaştı. 2. Ege Üniversitesi Onur Pikniği; Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ve YRP’nin tehdit ve hedef göstermeleri nedeniyle iptal edildi.

Bilim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) Sinema Kolektifi’nde “Pride” filminin gösterimi Kadıköy Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Polis, vakıf binasını ablukaya alarak filmi izlemek isteyenleri gözaltına aldı. Seçim sonrası yaşananlar bununla da sınırlı kalmadı. 8 Haziran’da 11. ODTÜ Onur Yürüyüşü rektörlük tarafından yasaklandı, okulun belli noktalarına LGBTİ+ karşıtı afişler asıldı. 9 Haziran’da yasaklara rağmen yürümek isteyen 15 öğrenci polis müdahalesiyle gözaltına alındı. 

“Ülke ve Meclis sağa devrildi”

2015’ten sonra devletin resmi politikası haline gelen LGBTİ+ karşıtlığını hayatlarının her noktasında derinden hissettiklerini dile getiren 17 Mayıs Derneği Örgütlenme ve Kapasite Geliştirme Koordinatörü Anjelik Kelavgil, bu seçimde LGBTİ+ karşıtlığının oy getirdiğini, LGBTİ+ karşıtlığı üzerinden kendi kampanyasını yürüten YRP’nin Meclis’e girdiğini, bununla birlikte Meclis’te açık kimlikli bir LGBTİ+’nın olmadığı söylüyor. 

Anjelik Kelavgil (sağda)

Tüm ülkenin ve Meclis’in sağa devrilmiş gibi bir halde olduğunu, Meclis’te artık LGBTİ+ karşıtlığının kendini var edebildiğini dile getiren Kelavgil, şunları ekliyor: 

“Türkiye, LGBTİ+ lar açısından çok daha sert bir döneme giriyor. Bunu zaten görüyoruz, biliyoruz. Ama belki şunu net bir şekilde söylemek lazım, bu zamana kadar bir kılıç gibi tepemizde sallanan LGBTİ+ örgütlerine, LGBTİ+’lara dönük tehditlerin daha çok artacağını, yoğunlaşacağını biliyoruz. Ama dönüp LGBTİ+ aktivizmine ve LGBTİ+ varlığına baktığımızda tüm bu nefretin, nefret kampanyalarının karşısında LGBTİ+’ların durmadığını, hayatın her alanında açık, görünür bir şekilde onuruyla var olduğunu biliyoruz.” 

“Millet İttifakı toplumu dönüştürmek yerine AKP’ye oy kazandırmayı seçti”

Bu seçimin önemli pazarlık unsurlarından birinin LGBTİ+’lar olduğunu söyleyen Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) Siyasal Katılım Ekibi’nden Yunus Emre Demir, Erdoğan’a seçimi LGBTİ+ karşıtlığının kazandırmış olma ihtimalinin azımsanmayacak kadar yüksek olduğunu düşünüyor. 

Yunus Emre Demir

AKP’nin LGBTİ+ karşıtı politikalarını birdenbire bu kadar yükseltmesinin tesadüf olmadığını, bunun bir seçim hesabı olduğunu anlatan Demir, “HÜDA PAR’ın yani Hizbullah’ın yanında YRP’nin, Milli Görüş’ün en ilkel halinin Meclis’te yer alması elbette endişe verici. Ama şu gerçeklik de var, bu örgütlenmeler yeni ortaya çıkmadılar. Bir süredir LGBTİ+ karşıtı politikalarını sürdürüyorlardı. Toplumsal gerçeklikleri de Meclis’teki temsiliyetlerinden çok daha az. Biz bunun farkındayız” diyor.

Millet İttifakı’nın LGBTİ+’lara dönük saldırılara karşı tutumunu net ve sert bir dille eleştiren Demir, şu tespiti yapıyor:

Millet İttifakı’nın adımızı andığı birkaç an oldu, anmaz olsalardı. Mansur Yavaş’ın da Ekrem İmamoğlu’nun da Süleyman Soylu’ya miting meydanında yaptığı, ‘Çok fazla gey diyorsun yoksa sen de mi geysin?’ göndermesi dışında sanırım bizi andıkları pek bir an olmadı. Millet İttifakı bu süreçte şu yanılgıya düştü: Ne kadar sağcılaşırsak, ne kadar ayrımcılık yaparsak o kadar oy alırız.”

LGBTİ+ karşıtlarının “sapına kadar” LGBTİ+ karşıtı olan YRP varken, miting meydanlarından üstü kapalı homofobiler yapan Mansur Yavaş için Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğinin çok bariz olduğunun altını çizen Demir, şunları ekliyor: “İki ihtimal vardı önlerinde: Ya toplumu dönüştüreceklerdi ya da AKP’ye oy kazandıracaklardı, AKP’ye oy kazandırmayı tercih ettiler.”

“İktidarların düşmana ihtiyaçları vardır, biz LGBTİ+’lar yeni düşman ilan edildik”

2002’de eşcinsellerin haklarının yasal güvence altına alınması gerektiğini söyleyen Erdoğan ile bugünkü Erdoğan arasında dağlar kadar fark olduğunu söyleyen Kaos GL Derneği İnsan Hakları İzleme Uzmanı Defne Güzel’e göre, LGBTİ+’lara yönelik baskıların günden güne arttığına aslında tüm Türkiye şahit.

Kaos GL Derneği İnsan Hakları İzleme Uzmanı Defne Güzel

Baskının yalnızca LGBTİ+’lara değil, hak mücadelesi veren bütün kesimlere yönelik olduğunun altını çizen Güzel, “İktidarların düşmana ihtiyaçları vardır, biz yeni düşman ilan edildik. Erdoğan ve kurmayları bizi partilerin içine sızmaya çalışmakla, aile kurumuna düşman olmakla suçladı. Oysa ki bizler, ilk mücadelemizi ailelerimize karşı veriyoruz. Aslında bizleri sokağa atan, bizlere şiddet uygulayan ailelerimizi değiştiriyoruz, onları dönüştürüyoruz. Bugün pek çok şehirde LGBTİ+ aile grupları var” diye devam ediyor. 

LGBTİ+’ların haklarını savunmanın uluslararası insan hakları hukukunu da savunmak olduğunu anlatan Güzel’e göre; partilerin, baroların, milletvekillerinin LGBTİ+ haklarını savunmasından daha doğal bir şey yok. 

Güzel, Medyascope aracılığıyla LGBTİ+’lara son olarak şöyle sesleniyor: “Buradayız, burada olmaya devam edeceğiz. 40 yılı aşkındır verdiğimiz mücadeleyi vermeye, aynı güçle, aynı öfkeyle devam edeceğiz. Temennim, bu dönemde hiçbir LGBTİ+’nın kendisini yalnız hissetmemesi olacaktır. LGBTİ+ örgütlerinin, derneklerinin bunun için burada olduğunu hatırlatmak isterim.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.