Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Tour de France: Unchained inceleme | Dünyanın en büyük bisiklet yarışının kamera arkası

Netflix’in son spor belgeseli Tour de France: Unchained çıktı. Medyascope Spor’dan Ceyda Akbulut, bisikletin en büyük organizasyonu olan Fransa Bisiklet Turu 2022’ye ışık tutan yapımı sizler için inceledi.

Tour de France: Unchained inceleme | Dünyanın en büyük bisiklet yarışının kamera arkası

Geçtiğimiz yıllarda Tour de France 2022’nin hikayesinin anlatılacağı bir Netflix belgesel dizisinin yapılacağını duyduğumuzda herkes heyecanlıydı. Dizinin Drive to Survive belgeselinin yapımcıları tarafından çekileceği öğrenildiğindeyse o heyecan katbekat artmıştı. Sonuçta bu seri Formula 1’e taze bir nefes getirmiş, yeni ve genç izleyicileri kendine çekmeyi başarmıştı. Bisiklet dünyasında da benzer etkiler yaratmaması için herhangi bir sebebi olamazdı.

Belgeselin yapım aşamasında çeşitli endişeler çerçevesinde tartışmalar da oldu. Drive to Survive örneğinden yola çıkarak “yalancı rekabetler” ve “abartılmış dramalar” ekseninde bir Fransa Turu hikayesi izlemek kimsenin isteği değildi. Bunun yanında Tour başladığında ve olaylar birbirinin ardını izlediğinde telefonu eline alıp akışı yenileyen birçok bisikletsever aynı cümleyle karşılaştı: Gelecek sene belgeselde bu olaylar nasıl işlenecek?

Tartışmalar ve meraklar arasında Tour koşuldu, sevdiğimiz bisikletçilerin üzerinde Netflix mikrofonları gördüğümüzde bile heyecanlandık. Danimarka’da başlayan turu Danimarkalı bir isim kazandı, aradan bir sene geçti ve “Unchained (Zincirleri Kırmak)” adıyla yayınlanacağı açıklanan belgesel aynı Drive to Survive’da olduğu gibi büyük buluşmanın yeni edisyonundan birkaç hafta önce izleyiciyle buluştu. Her biri 45 dakika civarında sekiz bölümden oluşan belgesel serisi, incelemeye değer birçok yönüyle büyük ilgi görecekmiş gibi duruyor.

*Yazının geri kalanı spoiler içerir.

Belgesel çarpıcı görseller, etkileyici sinematik çekimler ve tekrarlayan ses kurgusuyla, aynı Drive to Survive ve onun yolundan giden diğer seriler Break Point ve Full Swing’de olduğu gibi başarılı bir iş çıkarmış. İçerik olarak sınırlı sayıda takım ve sporcuya (22 takımdan sadece sekizi) erişebilen ekip, iki kez Fransa Turu şampiyonu Tadej Pogacar’ı takımının isteğiyle kameralar karşısına geçirememiş. Ancak televizyon ve yarış görüntülerinden yararlanarak Sloven yıldızı “yenilmesi gereken en büyük rakip” olarak gösterirken çevresindekileri mercek altına alarak ilgi çekici bir hikaye aksı oluşturmuş. 

İlk bölüm, “Wolfpack” Quick-Step Alpha Vinyl Team ve EF Education-EasyPost takımlarını konu ediniyor. Önceden belirlenen isimler üzerinden anlatılan yarışlarda Tour’a gidemeyen Mark Cavendish’ten hiç söz edilmemiş ya da etkileyici bir üç hafta geçiren Magnus Cort’a yeterince değinilmemiş. Ancak Fabio Jakobsen üzerinden sprinterlerin görevlerini ön plana çıkarırken Hollandalı sürücünün Polonya Turu’nda ölümden döndüğü kazasını defalarca göstermekten de çekinmemişler. İlerleyen bölümlerde Peyragudes zirvesinde finişe son sırada ulaştığı 17. etabı anlatırken ise bisiklete ilk kez tanık olanlar için bu sporun kimileri adına ne anlama geldiğini göstermekte epey başarılı olmuşlar. Jonathan Vaughters da kamera karşısındaki uzun dakikaları ve “çarpıcı” söylemleriyle takımı EF’e popülerite kazandırmayı amaçlarken tüm ekibin yarış stratejileri de açık açık izleyiciye sunulmuş.

Fransız takımlarının üzerindeki kazanma baskısı ve sırtlarında taşıdıkları yükü konu edinen bölümdeyse uçlarda yaşayan iki takım Groupama-FDJ ve AG2R-Citroen ekiplerine mercek tutulmuş. Thibaut Pinot’nun çiftliğinde yavru bir keçiyi biberonla beslediği görüntülerin ardından “Bazen yeteneğimden daha çok popüler olduğumu hissediyorum, keşke daha az sevenim olsa ve daha çok yarış kazanmış olsam” sözleriyle emeklilik emareleri gösterilirken bisikletseverlerin içini sızlatan anlara da yer verilmiş. Takımın yeni lideri David Gaudu’nün özellikle takım menajeri Marc Madiot’nun desteğiyle girdiği podyum mücadelesinin sahne arkasına girilmiş. 

Madiot’nun sürücülerine verdiği duygusal ve hırslı motivasyon konuşmalarının ardından Alpecin-Deceuninck ve “duygusuz” bir karakter izlenimiyle karşımıza çıkan takım patronu ve sportif direktörü Christoph Roodhooft gösterilmiş. Takımın yıldız sprinteri Jasper Philipsen’in “Jasper Disaster” lakabını almasının sebebi anlatılmış ve geçtiğimiz sene Giro d’Italia’nın ardından Tour’a yorgun gelen Mathieu van der Poel’un yarıştan çekiliş süreci kamera arkası görüntülerle gözler önüne serilmiş. Patron Roodhooft ise katı tavrıyla bu iki isme de mesafeli ve realist bir açıdan yaklaşarak kendine hayran edinmeyi pek de hedeflememiş. Belgeselde yıldız bisikletçi Mathieu van der Poel’a çekildiği etabın ardından kilitli olması sebebiyle giremediği otel odasının kapısında suşi yediği görüntülerle veda edilmiş. Jasper Philipsen’in yolculuğuysa Champ-Elysees’de aldığı galibiyeti etkileyici bir açıyla gösterilerek bitirilmiş.

Serinin en etkileyici bölümlerinden biriyse hiç kuşkusuz Tom Pidcock’un Alpe d’Huez etabındaki unutulmaz galibiyeti. Britanyalı sürücü önce her zaman dürüst tavrı, multidisipliner meziyetleri ve iniş kabiliyetleriyle tanıtılmış. Ardından galibiyet için sonradan yokuş aşağı gaza bastığı etapta, girdiği tehlikeler ve aldığı risklerin seviyesi bol gerilim ve birçok örnekle anlatılmış. Aynı etapta Neilson Powless’ın galibiyet denemesi de kurguya eş zamanlı şekilde eklenerek göz kırpmaya bile müsaade etmeyen bir bölüm karşımıza çıkmış. 

Tadej Pogacar’a karşı Jumbo-Visma ve INEOS-Grenadiers ekseninde işlenen genel klasman rekabeti de, kamera arkası görüntüler ve takım toplantılarıyla hiç görülmeyenlerin izleyicilere sunulmasıyla aktarılmış. Hissedilebilir bir eksiklik olarak bu iki takımın önemli domestiklerine yer verilmemiş ve mikrofon uzatılmamış olsa da Jonas Vingegaard, Wout van Aert ve Geraint Thomas’a bol bol yer açılmış. Yazının başında söz ettiğim Drive to Survive’da görülen “abartılı dramalar” kısmına en yaklaşan bölümler Vingegaard – Van Aert ve Thomas – Pidcock ikilileri arasındaki dinamikler olsa da bu kesitler çok da uzatılmamış. Vingegaard ve Pogacar arasındaki şampiyonluk mücadelesi, önemli anların sinematik kurgularla perçinlenmesiyle uzun uzun gösterilmiş. Ne var ki Tour de France 2022 denildiğine akla gelen en önemli an sekiz bölümlük kurguya girememiş. Sarı mayo mücadelesi veren ikili korakor yarışırken Tadej Pogacar’ın düştüğü ve sarı mayo Jonas Vingegaard’nun geri gelmesi için Sloven’i beklediği o sahne… Yine de maillot jaune mücadelesi Primoz Roglic’in kendine has ve pek sessiz röportaj anları, keyifli ve bazen stresli kamera arkası görüntüleri, sporcuların özel hayatları ve gözler önünde sergilenen “sadistik” meydan okumalarla hak ettiği ölçüde dramatik anlatılmış.

Sonuç olarak, Tour de France: Unchained sınırlı kişiler ve belirli hikayelere odaklanmış şekilde karşımıza çıkıyor. Bisiklet sporunu ilk kez izleyenlerin içine rahatça girebileceği bir anlatım tercih edilirken herhangi bir bisikletseverin de hiç sıkılmadan ve genel olarak şikayet etmeden eski günleri yad edebileceği bir içerik ortaya çıkarılmış. Belgesel, spor-sinema ya da bisiklet-sinema kültürüne ne büyük iddiayla girmiş ne de kendi potansiyelinin sınırlarını belirlemiş. Sadece artık alışılmış bir kurgu kalıbıyla bu sporun anahtar noktalarına değinmiş. Yeni sezon için hazırlıklara başlandığı tahmin edilen seride ilk sezonun yankısını kısa zamanda hep birlikte göreceğiz.

Yazan: Ceyda Akbulut

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.