Büyük Göç (5) | Türkiye’den gidenler, hikâyelerini Ruşen Çakır’a anlatıyor: “Almanya’da artık her hastanede Türkçe konuşan doktor bulabiliyoruz”

Yazı dizimiz için görüştüğüm yurtdışına yerleşmiş kişilerin çoğu Türkiye’nin seçkin okullarından mezun olduktan sonra sağlık ve teknoloji sektöründe çalışan kişiler. Onlardan sonra mühendisler (örneğin sırf Bilkent Endüstri Mühendisliği mezunu, birbirinden habersiz üç kişiyle konuştum) ve işletme mezunları geliyor.

Bir zamanlar daha çok teknoloji sektöründen söz edilir ve özellikle yazılımcıların dünyanın dört bir tarafına dağıldıkları söylenirdi. Örneğin Ömer, “5-6 yıl önce Linkedln üzerinden, daha çok da Hollanda’dan teklifler gelmeye başladı. Başta yanaşmadım, sonunda ben de Hollanda’ya geldim” diyor ve ekliyor: “Kısa vadede dönme düşüncem yok çünkü huzurlu bir hayat istiyorum.”

Dizimizin ilk bölümünde bahsettiğim 30 yaşındaki Berat, “Çok yere başvurdum sonunda Estonya’yı tercih ettim. Ülke sadece yazılım yapıyor. Vergiler, kiralar düşük. Türkleri de çok seviyorlar. İngilizceyle hayatta kalabiliyorsunuz” diyor. Berat bir tek “sosyal hayat yok“ diye yakındığı bu kuzey ülkesinde kendisi gibi yüzlerce Türk yazılımcı olduğunu belirtiyor.

Beş ay önce Malta’ya yerleşen ve son olarak bir bankada veri mühendisi olarak çalışan 32 yaşındaki Gökmen, “Çalıştığım yerde insan gibi muamele görmüyordum. Burada değerli olduğunuzu hissettiriyorlar. Alışkın değiliz. Örneğin bana hemen müdürlük teklif ettiler” diyor. Gökmen, “Bütün arkadaşlarımız gitti. On kişiydik işte şimdi yedimiz ülke dışındayız” diyor ki, benzer cümleleri çok kişiden duydum.

Teknoloji sektöründe olup göç edenlerin temel motivasyonunun kariyer ve ekonomik koşullar olduğu düşünülebilir fakat kesinlikle durum bundan ibaret değil. Konuştuklarımın hemen hepsi Türkiye ile ilgilerini kaybetmemiş, bir şeylerin iyiye gitmesini bekleyen kişilerdi. 

Örneğin kimya mühendisi olan ve Türkiye’de yazılım şirketi bulunan Oğuz, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından her şeyin altüst olduğunu görmüş ve “Ne işim var burada?” diye sorarak Almanya’nın yolunu tutmuş. “Türkiyede yönetici olabilirdim burada basit yazılımcı olmayı kabul ettim. Ama burada yaşamayı seviyorum” diyor.

Bir başka örnek de üç sene önce İngiltere’ye yerleşmiş olan yazılım mühendisi Ertan’dan. Ertan, “Ailemdeki eğitimli insanların bile kadına karşı şiddet uyguladığını bildiğim bir ülkede kız büyütmek istemedim” dedikten sonra “Kızım istemediği müddetçe de dönmem” diyerek noktayı koyuyor.

Avrupa Türk doktorlarına doymuyor

Son dönemde yazılımcılardan ziyade doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarının göçünü daha çok konuşuyoruz. Bunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Giderlerse gitsinler“ çıkışının da payı olsa gerek. Aslına bakılacak olursa sağlık çalışanlarının göç etmesi, örneğin yazılımcılara göre, daha zor. Zira yazılımcılara İngilizce yetiyor ki çoğunun böyle bir sorunu yok fakat sağlık çalışanları gidecekleri ülkenin dilini bilmek zorundalar, üstüne bir de yeterlik sınavına giriyorlar.

İlk akla gelen ülke tabii ki Almanya. Daha önceki bölümlerde Türkiye’nin önde gelen tıp fakültelerinden birinde profesör olan Kaan’dan, meslektaşı olan eşi ve yine doktor olan bir başka çiftle birlikte bir yıldır Almanca çalıştıklarını söyleyen Aliye’den bahsetmiştim. Öyle ki, şimdi kim olduğunu notlarımdan bulamadım, kusura bakmasın ama yakın zamanda Almanya’ya yerleşmiş olan bir yurttaşımızın “Türkiye’deki koşullar sayesinde burada artık her hastanede Türkçe konuşan doktor bulabiliyoruz” sözleri çok çarpıcıydı.

Ama başka Avrupa ülkeleri de Türk doktorları memnuniyetle kabul ediyor. Örneğin Musa ailesiyle birlikte İsveç’e yerleşmesini “sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ve kazanımlarını kaybetmeleri”ne dayandırıyor. Mehmet ise İsveç’in komşusu Norveç’te. Şöyle anlatıyor: “Şu an çalıştığım hastane ile yaptığım son mülakatta, Norveç’e taşınma motivasyonumu sordular, zira Almanya gibi hem çok fazla Türk’ün yaşadığı bir ülke değil hem de ülkede çalışmak için Norveççe gerekiyor (ki bu dili de öğrenmek maalesef kolay değil). Tek cevabım şu oldu. ‘Ben 4.5 yaşında iken yaşadığım Türkiye ile şu anda benim 4 buçuk yaşındaki oğlumun yaşadığı ülke aynı değil.’ Türkiye’de bisiklet sürmekten çekinen oğlum, burada iki haftada bisikleti efektif biçimde kullanmaya başladı. Sebebini sorduğumda ise ‘Burada herkes bisikleti görünce duruyor, Türkiye’de durmuyorlar ve ben bundan korkuyordum’ dedi.”

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Sağlık bahsinde son olarak Özgür’den söz etmek istiyorum. Bir şirkette yöneticilik yapan Özgür, “Eşim bir hastanede hemşire, üç yaşında da bir oğlumuz var. İngiltere’ye yerleşme hazırlığı yapıyoruz. Eşim sınavlarını verdi ve vize sürecini başlatacağız” dedikten sonra gerekçesini şöyle anlatıyor: “Aktif siyasetin içinde de olduğum için açıkçası yaşadıklarım ve gördüklerimden sonra ülkeyi terk etme fikrim daha da perçinlendi. Artık siyaset tavanda ve özellikle tabanda fotoğraf çektirme ve reklama dönmüş durumda. Bir dava uğruna ideolojik mücadele etmek gibi bir durum kalmamış.”

Yüksek lisans göçünde tırmanış

Yazılımcılar, doktorlar derken son dönemde yüksek lisans için başta Avrupa olmak üzere yurtdışına giden öğrencilerin sayısındaki hızlı tırmanış dikkat çekiyor. Beş yıl önce, Boğaziçi’nde fizik okuduktan hemen sonra Almanya’ya giden Şahin, “Yüksek lisansımı bitirince dönerim diyordum. Son seçimlerden sonra hiçbir umudum kalmadı. Galiba burada yaşamaya devam edeceğim” diyor. Şahin, okul arkadaşları içinde yurtiçinde yüksek lisans yapan neredeyse kimse kalmadığını, çoğunun Almanya başta olmak üzere Batı ülkelerine dağıldığını söylüyor. 

Yine Boğaziçili olan ve yine Almanya’da yapay zeka üzerine yüksek lisans yapan Haluk da “Benim bildiğim 15 kişi buraya geldi, İstanbul’da kalanlar azınlık oldu” diyor. Daha ileri yaşlı bir başka Boğaziçili mezunların kurduğu ve 300’e yakın üyesi olan WhatsApp grubunda ezici çoğunluğun 2018 ve sonrası okulu bitirenlerde olduğunu belirtiyor. 

Daha iki ay önce ODTÜ’deki matematiksel fizik yüksek lisans eğitimini bırakıp Almanya’da burslu okumaya başlayan Faik ise kararını şöyle gerekçelendiriyor: “Türkiye’de insanlar çok gergin ve sinirliydi. Saçma sapan işler nedeniyle tedirginlik yaşıyordum. 27 yaşındayım ve burada halimden memnunum. Ülkeye dönmemi düşündürebilecek çok az şey var.”

Ve tabii şaşırtmayan son bir cümle: “Arkadaşlarımın çoğu benim gibi dışarı gidiyor.” 

Yarın: “Gördük gibi başka bir hayat mümkünmüş”