Arter Öğrenme Programı kapsamında “Çağdaş Sanatta Üretim, Teşhir ve Belgeleme Pratikleri” başlığıyla beş haftalık bir seminere başlıyor. Sanatçı Merve Ünsal yürütücülüğündeki etkinlik, sanat tarihinde çoğu zaman merkezde olan ‘bu iş önemli çünkü şu zamanda şunu gerçekleştirdi’ anlatısından farklı zaman ve farklı koşullarda üretilen işlerin ortak bir hassasiyetinin olabileceğine dikkat çekmeyi hedefliyor.
Arter Öğrenme Programı kapsamında sanatçı Merve Ünsal yürütücülüğündeki “Çağdaş Sanatta Üretim, Teşhir ve Belgeleme Pratikleri” başlıklı beş haftalık etkinlikle başlıyor.
Seminer dizisi, çağdaş sanata içkin olan tanınma, aktarım, yorumlama ve tarihselleştirme süreçlerini çoğulcu bir bakış açısıyla incelemeyi amaçlıyor. 10 Ekim Salı akşamı başlayacak olan seminer, beş hafta boyunca her salı akşamı 19.00–20.30 saatleri arasında Arter’in Atölye mekânında düzenlenecek.
Sanat tarihi anlatılarının klasik kategorilerin dışına çıkıldığında sanatsal yöntemlere odaklanan, daha sanatçı merkezli bir anlatının kör noktalarının aydınlatabileceği sonucuna varan Ünsal, çağdaş sanatın yatay bir yapılanma vaat ettiğine inandığını söyledi.
Seminerlerle birlikte farklı zaman ve koşullarda üretilen işlerin ortak hassasiyetleri olabileceğine dikkat çekmeyi amaçlayan Ünsal, sanatçıların sanat tarihinin erk ile olan ilişkisini ve meşrulaştırma mekanizmalarını deşifre etmeleri ve alternatifler önermeleri gerektiğini vurguladı.
Sanatçı Merve Ünsal tarafından düzenlenecek etkinliğin detaylarını kendisi ile konuştuk:
Merve, bize seminerlerin temel amacından/amaçlarından söz edebilir misin?
Seminerlerin çıkış noktası tarih, mecra, coğrafya gibi kategorilerden dışına çıkarak sanat tarihi anlatıları kurmaya çalıştığımızda hangi yöntem ve araçları kullanabileceğimizdi. Vardığım sonuçlardan biri sanatsal yöntemlere odaklanan, sanatçı merkezli bir anlatının kör noktaların bazılarını aydınlatabileceği oldu. Bu bağlamda seminerlerin sonunda her modüle, her başlığa katılımcıların kendi istedikleri işleri ekleyebileceği esneklikte bir yapı kurmak benim için önemli. Bu seminerlerde sanat tarihinde çoğu zaman merkezde olan ‘bu iş önemli çünkü şu zamanda şunu gerçekleştirdi’ anlatısından farklı zaman ve farklı koşullarda üretilen işlerin ortak bir hassasiyetinin olabileceğine dikkat çekmek.
Çağdaş sanatın yatay bir yapılanma vaat ettiğine inanıyorum. Bu yüzden de sanatçılar olarak ilk başta sanat tarihinin erk ile olan ilişkisini, meşrulaştırma mekanizmalarını deşifre etmemiz, alternatifler önermemiz gerekiyor.
5 haftalık bir süreç olacak, her hafta için ayrı bir üretim mi olacak? 5 haftalık sürecin programı nedir?
5 haftada birbirine bağlı başlıklar olarak ‘İlişki-Diyalog-Deneyim’, ‘Kavram-Dil-Metin’, ‘Bellek-Belge-Bağlam’ ve ‘Yer-Yurt-Diyar’ konularına yoğunlaşacağız. 4 başlıkla 5 haftalık bir seminer olmasının nedeni her haftanın takip eden haftayla temas noktalarını da konuşuyor olmak, konu başlıklarının arasındaki geçirgenliği de seminerin yapısına dahil etmekti. Her hafta bir yöntemler dizisi üzerine konuşuyor olacağız ve umuyorum ki 5 haftanın sonunda bu yöntemlere başka yöntemlerin de eklenebileceği, genişletebileceği ya da daraltılabileceği alanlar açılmış olacak katılımcıların zihninde.
Bir örnek vermek gerekirse, ‘İlişki-Diyalog-Deneyim’de izleyicilerin işlere dahil olduğu işlerden bahsediyor olacağız. Fluxus da bunun bir parçası, Nicholas Bourriaud’nun İlişkisel Estetiği de, Nancy Atakan’ın Diyalog Olarak Sanat’ı da. Akımları birbiri ardına dizmekten çok çağdaş sanat ilişki kuruyor olmanın ne demek olduğunu, nesneyi, temas etmeyi konuşuyor olacağız.
Programı şekillendirirken neleri dikkate aldınız?
Öncelikle söylemem gerekir ki bu programı şekillendirmek için yaptığım yöntem araştırmasını 2018 yılında Arter Öğrenme Programı ekibi geniş çaplı bir araştırma süreci olarak destekledi. Çağdaş sanat tarihi nasıl aktarılabilir gibi geniş bir soruyu zaman içinde çağdaş sanatı aktarımında bir tavır önermesi ne olabilir’e dönüştü. Burada aklımda olan bir cümle Trinh Minh Ha’nın Reassemblage’ından – hakkında değil yakınında konuşmak. Minh Ha antropolojinin ötekine bakarkenki zaaflarından bahsederken bu tabiri kullansa da çağdaş sanatın kapalıymış gibi gözüken yapısını açmak, üzerine konuşulabilir bir alana dönüştürmenin aciliyetli bir mesele olduğunu düşünüyorum. Benim için çağdaş sanat bir otorite alanı değil, olamaz da. Üretim alanını canlı, açık ve geçirgen kılmanın elzem olduğuna inanıyorum.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Programı şekillendirirken hem katılımcıların aşina olabileceği hem de daha az tanınan çağdaş sanat işlerini dahil ederek mesele Türkiye’den genç bir sanatçının geçen sene yaptığı işiyle 70lerden, tarihsel olarak önemsenmiş bir işi yöntem olarak karşılaştırarak göstermeyi önemli buluyorum. Her seminere başlarken kendi eğitim ve referans dünyamın zaaflarını dile getirmeye ve bu zaafları örtmek yerine deşifre ederek birlikte bir anlatı geliştirmeye çalışmayı öneriyorum.
Çağdaş sanat dediğimizde ‘’üretim’’ sürecindeki en önemli nokta sence bilgiyi aktarmak olarak mı karşımıza çıkıyor?
Çağdaş sanatta üretim ile ilgili metinselliklerin öne çıktığı doğru. Bu metin örgülerinin izleyicileri de çağdaş sanatın birçok kullanıcısını da dışarıya ittiğini düşünüyorum. Bu yüzden benim için merkezde olan üretim, üretkenlik ve bu üretimin sürmesi. Yani çağdaş sanatı bir nesne olarak yerine ve bağlamına oturtmaya çalışmak yerine bizimle konuşmaya devam eden aktif bir alana dönüştürmek.
‘Teşhir’ zor bir kelime. Neden ‘teşhir’ kelimesini özellikle kullandınız? Teşhir yerine ‘sergileme’ demek yanlış mı olurdu?
‘Teşhir’ kelimesi benim de günlük hayatta çok kullanmadığım, bütün anlamlarını ya da çağrışımlarını sahiplenmekte zorlandığım bir kelime. Bu bağlamda ‘teşhir’i kullanmamın nedeni teşhir pratiğinin serginin ötesinde olabilme ihtimali idi. Sergi tanıdık bir tabir, kurumlarla, meşrulaştırma mekanizmalarıyla, başkalarının organize ettiği durumlarla ilişkilenen bir kavram. Teşhir -benim için- biraz daha bir şeyin dışsallaştırılması, farklı şekillerde paylaşılması anlamına geliyor ve bu üzerinde durmak istediğim, sanatın nerede ne zaman görünür ya da hissedilir olduğuyla ilgili meseleler.
‘Yer-Yurt-Diyar’ başlığı da aslında 19. yüzyıldan itibaren sergileme tarihleri, ulus-devlet ile çağdaş sanat, neoliberal markalaştırma evreninde bienalleşme gibi süreçlerin nasıl birlikte ilerlediğiyle ilgili ve burada da teşhir ile sergi arasındaki ilişkiyi konuşuyor olacağımızı umuyorum.
Üretim ve üretim sürecindeki mekân. Nesneler ve mekanlar arasındaki bağlantının önemi üzerine durmak istiyorsunuz. Bunu bizler için biraz açıklaman mümkün mü?
Bu soruyu bir sanatçı olarak kendi üretimim üzerinden cevaplayacağım izninizle. Sanat işleri (bazen nesneleri) bir taraftan kendinden mütevellit var oluyorlar, bir taraftan da içinde bulundukları alanlar, durumlar, mekanlar, yerlerle birlikte kimlik inşalarına, sosyal ve siyasi alan kurma çabalarına aracı oluyorlar. Diğer bir deyişle, sanatın bu arafta olma hali -kendi içinde tutarlı bir anlam kümesi olagelirken aynı zamanda üzerine yüklenmiş rolleri ve görevleri yerine getirebilme ihtimali- kaygan bir zemin yaratıyor.
Bu kaygan zemini görmezlikten gelerek işlerin özne olarak davranmasına izin verirseniz apolitik bir sanat üretirsiniz. Eğer bu kaygan zeminin kayganlığını gidermeye çalışırsanız didaktik ve açıklayan bir sanatçıya dönüşürsünüz. Üretim rahatsızlık demektir. Bu rahatsızlık üzerine konuşuyor olmak istiyorum.
Seminerin biletleri, Arter binasının giriş katındaki bilet gişesinden ve internet adresi üzerinden temin edilebilir.