Green Up Meetings’in dördüncü edisyonu, 28 Eylül 2023’te Kolektif House Levent’te gerçekleşti. “İstanbul’un estetik direnişi” teması başlığı altında ilham verici panellere ev sahipliği yapan etkinliği değerlendiren Green Up Meetings kurucusu Bihter Ayyıldız, her an deprem riski ile karşı karşıya olan İstanbul’un, şubat depremlerinden yola çıkarak, mevcut durumuna odaklı bir içerik oluşturmaya karar verdiklerini söyledi.
PlumeMag’in “Yerel kalkınırsa değer katlanır” sloganıyla 2022 yılında hayata geçirdiği Green Up Meetings‘in dördüncü edisyonu, UNESCO tarafından Uluslararası Bilgiye Evrensel Erişim Günü olarak ilan edilen 28 Eylül 2023’de Kolektif House Levent’te gerçekleşti.
Saint Gobain Türkiye’nin katkılarıyla gerçekleşen etkinlik, “İstanbul’un estetik direnişi” teması başlığı altında birbirinden ilham verici panellere ev sahipliği yaptı.
Akademik içerik danışmanlığını akademisyen ve serbest araştırmacı Seda Naniç Zeybek’in yaptığı etkinlik, her biri alanında uzman birbirinden değerli konuşmacıları ağırladı. Gün boyu süren panellerde; şehir planlamacılar, mimarlar, kültürel miras
konusunda uzmanlar, akademisyenler ve birçok kanaat önderi görüşlerini paylaştı.
PlumeMag ve Green Up Meetings’in kurucusu Bihter Ayyıldız ile konuşma fırsatı yakaladık. İşte söyleşimizden öne çıkanlar:
Green Up Meetings hakkında söz edebilir misiniz?
Green Up Meetings, PlumeMag ekosisteminde yer alan yeşil düşünen ama yeşil adımlar atmakta sorun yaşayan girişimcilere alan açmak üzere hayata geçti. Green Up Meetings PlumeMag’in düzenli aralıklarla düzenlediği bir topluluk buluşma serisi, bir nevi çalıştay diyebiliriz. Her etkinliğin bir teması oluyor.
Saint-Gobain Türkiye’nin katkılarıyla hayata geçirdiğimiz İstanbul’un Estetik Direnişi ise 4. Edisyonu. Sizin de bildiğiniz gibi büyük ölçekli hızlı moda markaları başta olmak üzere, tasarım odaklı tüm markalar hatta gıda markalarının çoğunun devasa bütçeleri var. Pazara hakimler ve üretimlerinin minimal bir bölümünü sürdürülebilirlik çerçevesinde şekillendirip, büyük bütçeli reklam ve pazarlama projeleri ile yeşil aklama yapıyorlar.
Perakende ağları çok geniş, reklam ve pazarlama bütçeleri yüksek, online platformlarda da hakimiyetleri her geçen gün çoğalıyor. Ve tabii bu markalar arasında çok agresif bir rekabet var. Sürdürülebilirliği odağına alan yerel markalar da bu vahşi ekonomik sistemin içinde çok büyük zorluklar yaşıyorlar.
Yerel girişimcilerin bana aktardığı bu problemler o kadar çoğaldı ki, ben de Green Up Meetings etkinlik serisini hayata geçirmeye karar verdim. ‘’Yerel kalkınırsa değer katlanır’’ mottosuyla hayata geçirdiğimiz ilk etkinlik Kasım 2022’de Gamze Cizreli’nin katılımı ile Big Chefs sponsorluğunda gerçekleşti. Ardından Ocak 2023’de ikinci edisyonunu hayata geçirdik. İlk etkinlikte 6 marka temsilcisi varken, ikinci etkinlikte 62 marka katılımcıydı. Geri dönüşler harikaydı. İş birlikleri, yeni projeler, paylaşım ekonomisi odaklı yeni adımlar, markalar arasında bilgi alışverişi…Bu sayede kapitalist sistemin vahşi rekabeti bizim ekosisteminde yapıcı bir rekabete dönüştü.
3. Edisyonu Nisan 2023’de öngörülen Green Up Meetings’i Şubat depremlerinden dolayı, ‘’Gerçek gündem deprem’’ Dayanışma etkinliği olarak Local Lakers’ın dayanışma ağına paralel bir paydaşlıkla hayata geçirdik. Burada alanı ve sözü deprem bölgelerinde yarıma giden iyilik girişimcilerine bıraktık. Toplamda 28 gönüllü, STK üyesi, marka yetkilisi, inisiyatif temsilcisi yardım faaliyet ve projelerini anlattı.
Basın, influencer ve markalardan yaklaşık 250 kişi de bu anlatılan faaliyet ve projelere destek olmak amaçlı nasıl katkı sağlayabileceğini düşünerek tüm panelleri dinledi. Bu etkinlikte 130 bin TL yardım topladık ve dağıttık. Bunun yanı sıra birçok iş birliği ve destek projesi doğdu. Bu etkinliğin etki alanı hala büyümeye devam ederken, 4. Edisyon için temamızın yardım ve desteğin ötesinde bilinçlenme olması gerektiğini düşündüm. Bu doğrultuda her an deprem riski ile karşı karşıya olan İstanbul’un, şubat depremlerinden yola çıkarak, mevcut durumuna odaklı bir içerik oluşturmaya karar verdim.
İstanbul estetik direnişi başlığı altında bir panel düzenlediniz. İstanbul’da Cumhuriyet’in ilk dönemi hariç gerçekten bir estetik kaygısı olduğunu düşünüyor musunuz?
Green Up Meetings No4’ü ise Antroposen Çağı’nın en hassas konusu olan şehir estetiği ve direnci üzerine bir konsept ile hayata geçirdik. Doğal afetlere karşı hazırlıklı, çarpık kentleşme ve ulaşım sorunu yaşamayan, kültürel mirası ve çağdaş kültür sanat alanları her geçen gün daha da artan bir şehir inşası nasıl olur? Bu sorulara cevap aradığımız etkinliğimizde, ilk olarak kendi yaşadığımız şehirde yurttaş olarak haklarımızın farkında olmak, şehrin bizler ve tüm dünyanın gözünde hak ettiği değerde kalmasını sağlayacak bir düşünce yapısının inşasında aktif rol alarak, şehrin marka elçileri olmak üzerine kurguladık. Sorunuza gelince, Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün başlattığı kültür &sanat devrimi, şehir planlaması ve toplumsal estetik kaygılarının çoğu üzeri karalanarak yok edilmek isteniyor. Ama İstanbul direniyor hem de tüm estetik ihtişamıyla.
İstanbul’daki en büyük sorun sizce nedir? Olası bir deprem, göçmenler, nüfus sorunu?
Deprem her an olabilir. Bunu bekliyor ama gerekli hazırlığı yapmıyoruz. Göçmen sorunu demografik yapının değişmesi anlamına geliyor. Bunun canlı örneklerini de sıklıkla görüyoruz. Mesela neden yabancı bir Müslüman grup, bizim sokaklarımızda dini sloganlar atarak dolaşıyor? Buna kim izin veriyor?
Nüfus ise artık şehrin kapasitesini zorlayan ve insanları geri püskürten bir unsur oldu. İstanbul’da yaşamanın zorluğu ve orantısız enflasyon ile kalifiye kişiler ya yurt dışına ya da başka şehirlere yerleşiyorlar. Çünkü onların bir hayat standardı var. Çocukları iyi eğitim görsün, gözleri sokakta yürürken güzel binalar görsün, mahalledeki insanların yüzü gülsün istiyorlar. İstanbul bu şartları sağlamakta çok zorlanıyor. Şehirli olmak, yaşadığı şehrin tarihini, kültürel mirasını, mimarisini, ağacını, insanını, hayvanını sevmek… Seve-bilmek! Ne kadar değerli değil mi? Ama sevebilmek için önce bilmek gerekir…
Estetik değerleri, düşünmeyi, yaşamayı, şehirli olarak haklarını, o şehrin kimliğini oluşturan kültür-sanat altyapısını… Meydanları veya buluşma noktaları kültür-sanat için birer zemin olmayan, sokak kültürü olmayan bir toplum yozlaşma yolunda değil midir sizce? Yerel halkının yabancılaştığı şehirler, ne marka şehir ne de nitelikli bir destinasyon olabilir.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Kültürel olarak çok yoğun bir yapıya sahip olan İstanbul’da kültürel olarak eksiklikleri nasıl tamamlamalıyız?
Zeki Müren gibi koklamaya kıyamam benim güzel manolyam dizelerini yazan, doğa ve insan aşkını eşit gören hassas ruhlu sanatçıların doğduğu, yetiştiği ülkemizin insanları ne zaman bu kadar değişti? Zeki Müren’in bu dizeleri ithaf ettiği ağaç Kadıköy Belediyesi tarafından koruma altına alınmıştır. Bunu kaç kişi biliyor? Daha çok anlatmak lazım.
Kültürel eksiklikleri tamamlamak için önce insanların bunun farkında olması lazım. Çocukların çok küçük yaşlardan kültür ve sanat eğitimine çok büyük bir çaba harcamak lazım.
İstanbul’un kentsel olarak dönüşümü mümkün mü?
‘’Bir toplumun medeniyet seviyesi, yüksek binalarıyla değil, asırlık ağaçları ve kültürel mirasının muhafazası ile ölçülür.’’ Bu sözü Atatürk’ün şehircilik ile ilgili görüşleri ve icraatlarından yola çıkarak söylüyorum. Tabii Atatürk, ülkemizin kurucusu olduğu için ismini zikrettim. Yoksa bilime inanan, doğaya ve insana saygılı her birey ve yöneticinin ortak görüşü budur. Şu an medeniyet seviyesi yüksek ülkelerin şehirlerine baktığınızda, doğanın ve mimari yapıların dengede, insan eliyle yapılan tüm yapıların da belli bir estetik bütünlükte olduğunu görürsünüz.
İstanbul’un kentsel olarak dönüşümüne gelene kadar, mevcut olan doğa ve kültürel mirasın korunması. Ormanların ve adaların imara açılmasına son verilmesi. Kültürel Mirasımızın bir parçası olan bina ve yapıların da yıkılıp, yerine yeni yapılar yapmak yerine hızlı bir şekilde restore edilmesi gerekiyor. Yapılan çalışmalar var ama yetersiz.
Konuşmacıların seçiminde nelere dikkat edildi?
28 Eylül ,UNESCO tarafından Uluslararası Bilgiye Evrensel Erişim Günü olarak ilan edilmiş. Yaşanan afetlerin ya da genel olarak son 20 yılda yaşanan hatta biraz daha geriye gidersek, son 3o yılda yaşan tüm kültürel, toplumsal, ekonomik ve estetik gerilemenin temelinde bilgisizlik yatıyor. Bilgiye ulaşma isteği, olanları bilimle anlamaya çalışma çabası, hayatı anlamlandırma arzusu yok oldu. Ben de bu sebeple, bu özel günde açılış sorumu Unesco öğrenen şehir Hatay’ın Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a tek bir soru sordum: ‘’Bu yaşadıklarınızdan ne öğrendiniz?’’
Konuşmacıları çok spesifik bir şekilde seçtik. Akademik içerik danışmanımız Seda Naniç Zeybek sayesinde akademik kariyerlerinde bu konu özelinde çalışmalar yapan çok değerli isimler bizimleydi. Yerel yönetimlerden il ve ilçe başkanlarının yanı sıra, İBB Genel Sekreter Yardımcısı, Hatay Genel Sekreter Yardımcısı, İBB Kültür Daire Başkanı, Kent Konseyi, (İstanbul Planlama Ajansı) İPA’da bizimleydi. Burada amacım, yerel yönetimlerin yurttaşa hizmet eden birimler olması ve böyle bir etkinliğe katılarak biz yurttaşların huzurunda projelerini anlatmak ve bizlerin sorularını yanıtlamasını sağlamaktı. Bu sayede, yerel yönetimlerin bir yandan neler yaptıklarını öte yandan da ulaşılabilir olduklarını ortaya koymak istedim.
Sanatçıların katılımı ise tüm bu olan bitene en güzel sanat aracılığı ile anlam verebileceğimize olan inancım. Konuşmacılar kadar, sponsorun da seçimine çok dikkat ediyoruz. Bu sebeple Saint- Gobain Türkiye tek sponsorumuz.
Yeşil aklama yapan ya da taahhütler üzerine sürdürülebilirlik iletişimi yapan firma ve markalarla yan yana durmamaya özen gösteriyoruz.
Şehirlerde en büyük görev belediyelerimi düşmekte sizce?
Her şeyi belediyeden beklememek lazım. Aktif yurttaş olarak, kendi mahallemizden başlayan bir örgütlenme ile ilk adımları atabiliriz. Bunun için Kent Konseyi ve İPA gibi oluşumları takip edebiliriz.
Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi’nin bir örneği ile bitirmek istiyorum. Validebağ Gönüllüleri aynı mahallede yaşayan insanlardan oluşuyor ve güçleri çok fazla yanlışı engellemeye yetiyor. Sorunun bir parçası olarak Belediye’lere şikayetle gitmek yerine, çözümün bir parçası olarak kendi topluluklarımızı oluşturabiliriz.